Maden şirketleri dünya borsalarına açılacak

Madencilik sektöründe çok önemli iki düzenlemeyi ilk kez DÜNYA'ya açıklayan Yıldırım, maden şirketlerinin faaliyetlerinin yasal bir akreditasyon kurulu tarafından denetleneceğini, kurulun maden rezervi ve üretime ilişkin raporunun tüm dünya borsalarında g

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
Hüseyin GÖKÇE
 
ANKARA - Maden İşleri Genel Müdürü Mehmet Hamdi Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın almaya hazırlandığı sektörde devrim niteliğinde iki kararı Ankara Sohbetleri aracılığıyla kamuoyuna duyurdu. Yıldırım'ın verdiği bilgilere göre, yasal altyapı tamamlandıktan sonra İMKB'de  işlem gören maden şirketlerinin tüm üretim aşamaları akredite bir kurul tarafından denetlenecek. Şirketin rezervleri bilimsel yöntemlerde tespit edildikten sonra hazırlanacak rapor tüm dünya borsalarında geçerli olacak. Böylece artık spekülatif amaçlı rezerv bilgileriyle borsaya etki yapılamayacak. Aynı zamanda yeni bir rezerve ulaşmış şirketler, hem bu rezerve ilişkin hisse çıkarıp satabilecek hem de borsa değerinin artışıyla yeni finansman imkanına kavuşacak. Sektördeki ikinci önemli düzenleme ise hammadde satışına sınırlama getirilmesi şekliyle hayata geçirilecek. Buna göre mümkün olan sektörlerde maden işletmecilerine ara malı üretimi zorunluluğu getirilecek ve bunların hammadde satışı engellenecek.
 
Maden konusunda çok şey yazılıp çiziliyor ama en yetkili ağızlarda birisi olarak Türk madenciliğinin dünyada nerede olduğu konusunda bilgi verebilir misiniz?
Doğru bu konuda çok çeşitli kriterlere göre sıralama yapılıyor. Ancak hangi sıralama önemli? Üretime baktığınız zaman gerilerdeyiz. Ancak potansiyele baktığınız zaman ilk 10'larda olabiliriz. Türkiye tamamı aranmış bir ülke değil. Dolayısıyla söylenen herşey tahminden biraz daha zayıf bir mümkün. Tahmin bile biraz fazla diyebiliriz. Bir varsayım diyebiliriz. 
Mesela sanayiye katkısı, ihracat gibi sınıflamalarda maden bazında baktığınızda ileri olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Altında iyi gidiyoruz, mermerde, doğal taşlarda çok iyi durumdayız. İhracatımızın önemli bir kesimini oluşturuyorlar. Altında 10 yıl önce neredeyse sıfır noktasındayken, şimdi 30 tona ulaştık.
 
Avrupa içerisinde iyi durumdayız galiba?
Avrupa ile karşılaştırma doğru değil. Çünkü Avrupa'da maden yok. Avrupa'nın birincisiyiz diyebiliriz ama orada zaten işletme yok. Karşılaştırmaları, Kanada, Avustralya, Rusya gibi ülkelerle yapmamız gerekiyor. Biz kesin ile ihtimal arasında bir noktadayız. Bir ülkede  ne kadar sıcak su var o kadar çok mermer var, o kadar çok altın var, o kadar çok deprem var.  Yani bizim bakışımız böyle. Dolayısıyla rezervler birbirlerinden bölünmüş. Çok hareket etmiş, bunun için madenlere rezerv olarak madenlerimiz fazla. En önemlisi bor ama onun da dünya pazarı sınırlı. Bizim kaynağımız vardı da ihmal ediliyor değil. 
 
Madencilik yatırımlarının özellikle ruhsat yönüyle çok speküle edildiğine yönelik görüşlere ne diyorsunuz?
Doğru daha önce arama işlerinde spekülatif ruhsat alımı vardı. Şimdi artık yok oldu. Ruhsat almak isteyenler, bu işleri doğru dürüst yapmak zorundalar. İşler düzgün gidince, yani arama yapan kişiye sondaj zorunluluğu olunca bunlara teşvik verilebilecek ortam da doğmuş oluyor. Yalan yanlış bazı göstergelerle teşvik olmaz. Bunu değerlendiriyoruz ama ne zaman olur bilemem. Bu biraz da imkanlara bağlı. Şu anda aramalarda yıllık 2 milyon metre civarına ulaştık. Bundan 15 yıl önce 400 bin metreyi geçmezdi. Bunu da büyük oranda MTA yapardı.
 
Sektörün ülke ekonomisine katkısı konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Bu konuda çok çeşitli yorumlar yapılıyor ve rakamlar ortaya atılıyor. GSMH içindeki payı hesaplama yönteminden kaynaklanıyor. Madenciliğin GSMH içindeki payının yüksek olup olmadığı ülkeye göre değişir. Örneğin ABD'deki yüzde 1.5-2 ile Güney Afrika'daki yüzde 10 aynı öneme sahip değil. Burada elma ile armudu karıştırmamak gerekiyor. Türkiye'ye geldiğimizde bizdeki yüzde 1.5 civarında pay hammadde bazında olan bir değerlendirme. Yani malzemenin ham üretimi şeklinde değerlendirme. Örneğin alüminyumdan metal üretiyorsunuz ama madencilik sektörünün dışında kalıyor. Levha değil, hurdadan demir çelik değil ama hammaddeden üretilen demir çelik, bakır, çimentoyu dahil ettiğiniz zaman ciddi yekun teşkil ediyor. Böyle baktığınız zaman rafine ürün bazında çok rahat yüzde 10'lara kadar yükseliyor.
 
Peki madencilik sektöründe stratejik ürün kavramını biraz açar mısınız?
Stratejik ürün çok fazla madencilikte. Her şeye stratejik diyebilirsiniz. Her ürün stratejiktir ama esas stratejik olanlar dünyada kıt bulunan maddeleri içeren madenlerdir. Bunların dışında şu anda dünyada genel olarak çok stratejik bildiğimiz ürün yok. Böyle bir şey olsa da zaten dünya çapında birtakım anlaşmalara gidilir. AB'nin bunların uluslararası bir sisteme tabi tutulmasıyla ilgili girişimleri var. Hem kendi stratejilerini geliştiriyor bir taraftan da güvenli bir sistem oluşturmaya çalışıyor.
 
Son günlerde konuşulmaya başlanan toryum madeni var. Bunun nükleer santrallerde faydası olacak mı?
Evet, uranyum, toryum gibi madenler de önemli kaynak teşkil ediyor. Toryum dünya çapında çok yaygın olarak kullanılan bir ürün değil. Çünkü aynı işlevi gören uranyum yeteri miktarda var ve daha kolay üretiliyor. Toryumla ilgili teknolojinin geliştirilmesi gerekiyor. Ülkemizde dünyanın ihtiyacını 5 yıl karşılayacak toryum var. Şimdi nükleer yakıtların önemli bir özelliği var. Çok az bir hammadde ile uzun yıllar enerji üretebiliyorsunuz. Dolayısıyla bunlara aşırı ihtiyaç yok. Ancak bunların gelecekle ilgili ne kadar, nasıl kullanılacağını bilmiyoruz. Kendi kaynağınızı kullanma imkanı çok önemli. Dünyada bunun rafinerileri var. Bunları alıp rafine ettirip geri alıp kullanacağız.
Rafineriyi burada kurabilir miyiz?
Burada maliyetten çok pazarının bulunması önemli. Yani size ürün getirilip rafine ettirilmesi lazım ki rafineri kurasınız. Teknik olarak tabii ki yapılabilir. 
 
Özel sektöre verilen sahalardan devletin elde ettiği geliri hesaplayabiliyor musunuz?
Biz devlet hakkı olarak yılda 300-500 milyon lira doğrudan gelir temin ediyoruz. Bu rakamlara ödenen vergiler dahil değil. 2011 yılında 300 milyon lira gelir sağladık. 2012 yıl verileri de nisanda çıkar ve 350-400 milyon lira gelir elde etmiş oluruz. 100 milyon lira civarında da harç alıyoruz. Çıkılan ihalelere bağlı olarak nakit girişi toplamda 500 milyon liraya ulaşıyor.
Sektördeki yatırımcılar içinde yerli yabancı dağılımı konusunda bir değişim var mı?
Madencilik özel bir faaliyet, diğer sektörlerden ayrılıyor. Sektördeki bir yatırımcının 4 temel özelliğinin bulunması gerekiyor. Bunlardan ilki bir miktar risk sermayenizin olması. Yani kaybettiğiniz zaman sizi sıkıntıya sokmayacak paranız olması lazım. Bu işe giren firmaların ayırdıkları kaynaklar sıfırlandığında işlerini kaybetmemiş olmaları gerekiyor. Risk sermayesini çevirebilecek borsa faaliyetinin olması lazım. İkincisi bugün koydun yarın aldın diye bir şey yok. Uzun soluklu bir pozisyon ve planlama gerekiyor. Bir madenin bazen işletmeye alınması 10-15 yılı bulabiliyor. Ayrıca çok ciddi bir ekibe ihtiyaç var. Bunun know howu çok önemli. Maden jeolojisi bakımından uluslararası standartlara sahip ayrı bir meslek var. Dördüncü olarak patronun  mentalitesinin de buna uygun olması lazım. Yani üç gün içinde buradan bıkıp gitmemesi gerekiyor.
Öncelikle bu uluslararası bir iş, yerel değil. Bir arama faaliyetini yaptığın zaman bütün dünyayı göz önüne alarak yapmak lazım. Ülkelerin hukuki yapılarının çok iyi bilinmesi şart. 
Borsa'dan bahsettiniz ama maden şirketleri zaten borsada faaliyet göstermiyor mu?
Bununla ilgili ayrı bir yasal düzenleme gerekiyor. Şu anda bir akreditasyon komitesi kurulmasına ilişkin kanun taslağını hazırladık. Bütün dünyada olan bir gelişmenin sonucu. Geçmiş dönemde dünya borsalarında birtakım krizler oluşmuş, bunlar bizim şu kadar madenimiz, rezervimiz var demişler. Ondan sonra borsaya girmişler, birkaç gün gazetelerde haber yapılmış. Fiyatları çok yükselmiş, gerçek ortaya çıkınca tam tersi çok düşmüş. Bu gelişmeler üzerine başta Avusrtralya olmak üzere önlem almak istemişler.
Yani bir nevi disipline edilecek?
Bir kere bu işin bir standardının olması lazım. Başlangıç aşamasından sonuna kadar bir analizinin yapılması gerekiyor. Bunun da know howa sahip kişiler tarafından yapılması öngörülüyor. Bunlar da akredite edilmiş kişiler. Akreditasyon sürecinden geçecek ki borsa, finans sektörü inansın kredi versin. Bu sistem ABD, Kanada, Güney Afrika, Rusya'da da gündeme gelmiş. Biz de bunun bir parçası olduk, bunların bir üst çatısı oluştu. Bu kurumla görüşmelerimizi yaptık, karşılıklı anlaşmalarımızı yaptık. Kanun çıktığı zaman yerli veri üreteceğiz. Türk mühendisleri bütün dünyada imza yetkisine sahip olacak. Bu komite bunlara akreditasyon verecek. Türkiye'de yapılan aramalar da bu süreçten geçecek. Dolayısıyla çantacılığın bir başka versiyonu da ortadan kalkmış olacak. Aynı zamanda organizasyon içinde borsa var, bankacılık var, MTA var, biz varız. Böyle bir çatıdan oluşan organizasyon. Bu madencilik sektöründe faaliyet yapan firmaların borsada işlem görmesi esasına dayanıyor. Dünyada da Londra , New York, Toronto Borsaları'ndaki sistemin aynısı olacak. Bu zorunluluk değil, ihtiyari olacak. Ancak bu önemli bir ihtiyarilik.
Birden fazla sektörle uğraşan ama tek şirketle borsada olan holdinglerin madencilik şirketleri mi borsaya kote olacak?
Bir arama faaliyetinde bir rezerve ulaştı diyelim. Bunun elinde komiteden alacağı uluslararası standartlarda güvenilir bir rapor olacak. Komite bunu sağlayacak. Borsaya bu bilgileri bildirecek ve borsa bunu açıkça ilan edecek. Bunun üzerine insanlar hisse alacaklar. Bir yalan üzerine değil, gerçek verilere dayalı olarak borsada işlem görecek. Çok rahat bir şekilde İMKB bu aktiviteyi kullanacak. Bunun bir paraleli de Türk firmalarının bu işe girmeleri. İMKB'yi bu iş için kullanan firmalar, eğer Brezilya'da da arama yapıyorsa oradaki rezervi de İMKB'de satabilecek. Yeni bir rezerv bulursa tekrar rapor ediyor, yeni hisseler çıkarıp satıyor. Kanada, Avustralya, ABD, İngiliz firmalarının bütün dünyada yaptıkları sistem bize gelecek. Başka bir ifade ile daha şeffaf  bir sistem kurulacak. Bu raporların hepsi kamuoyuna açıklanacak. 
 
Sistem tam olarak ne zaman işlemeye başlar?
 
[PAGE]
 
Sistem tam olarak ne zaman işlemeye başlar?
Biz anlaşmamızı yaptık. Yasal süreç de ne zaman sonuçlanırsa  hemen başlayabiliriz. Bu Türk madenciliği için çok önemli bir atılım olacak. Kıt sermayeyi sonuna kadar götüremezsiniz. 
 
Altın son bir kaç yılda çok önemli bir yatırım aracı oldu. Son yıllarda arama konusunda da hareketlilik var mı?
Arama faaliyetleri çok ağır gider, bir anda azalıp bir anda artmaz. Büyük firmalarımızın bu işe girmelerini, para  yatırmalarını, işi öğrenmelerini istiyoruz. Bazen bu işin gerçek yapısını bilmeden girmek gibi bir agresif yapıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu tabii kötü sonuçlara yol açıyor. Daha önce söylediğim özelliklere sahip olmayan firmalar işin içine girip, bugün para koyup yarın para kazanmak istiyorlar. Bu gerçekleşmeyince de stres oluşuyor. Madencilerimizin işi iyi öğrenmeleri gerekiyor. Yurtıdşına gidip firmaların nasıl çalıştığına  bakacaklar, Türkiye'de çalışanların nasıl çalıştığını inceleyecekler. İşi bilenlerle görüşüp yavaş yavaş başlayacaklar. 
Kömür bir dönem ihmal edilmişti ama son dönemlerde kömüre dayalı yatırımlarda enerji üretimi bağlamında artış gözleniyor.
Türkiye'nin en önemli sorunlardan birisi enerji ve bunun karşılanması. Bu konuda çok ciddi kaynaklar dışarıya aktarılıyor. Kendi kaynaklarımıza yönelmemiz son derece doğal. 
En ince noktasına kadar madenlerimizi değerlendirmemiz, maksimum faydayı elde etmemiz gerekiyor. Bizim kömürlerimizin kalori düzeyi çok yüksek değil ama biz sürekli arama yapıyoruz.  3-5 yıl öncesine kadar 8 milyar ton civarında bir rezervimiz vardı. Şimdi tabi yine Bakanlık politikası çerçevesinde yerli kömür araması stratejisi uygulanıyor. Şu anda rezervimizi 13-14 milyar tona çıkardık. Yani neredeyse ikiye katlanmış bir kömür rezervimiz var.  Kömür rezervlerinden , ekonomik olarak elektrik üretimine elverişli olanlar termik santrallere tek tek kanalize ediliyor. Enerji Bakanlığı'nın bütün kurumları bu konuda kafa yoruyor. 
Özel sektörün de çalışması, etüd yapması, fizibil olan yerlerde kömürlerimizi elektriğe dönüştürmesi  noktasında üstün bir gayret gösteriyoruz. 
Tekrar altın meselesine gelirsek, en çok ne kadar çıkarabiliriz?
Bugün altın üretimi 60 tona çıkabilir ama bunun devamlılığı çok önemli. Bir yerde rezervler 15 yılda bitebilir. Birisi biter, birisi başlar. Türkiye'nin 60 tonla 150 ton arasında altın ihtiyacı var. Biz altın ithal ediyoruz ama bunu işleyip satan bir ülkeyiz. Yani bu doğrudan bizim ihtiyacımız değil. İş olarak alıyoruz, işleyip satıyoruz.  
 
Hammadde biçimindeki satışı engellemeyi düşünüyoruz
Sanayi teşviki açısından bir takım şeyler getirdik, ilave şeyler de getirilecek tesisleşme yönünden. Esasında bizim yerli bir kaynaklarımız var ve bunları  ham olarak sattığımız durumlar özellikle kromda var. Belki bakırda da var. Altın zaten mecbur külçe haline getirilecek. Tonlarca toprağın götürülmesi mümkün değil, gümüş burada yapılıyor. Bakırda da buna ilişkin düzenlemelerimiz var. Türkiye'de metal bakır üretme zorunluluğuyla verdiğimiz sahalar var. Önümüzdeki dönemde buna yönelik yasal altyapıyı tamamlayacağız. Bazı madenler hep devletin elinde olmuyor. MTA ararsa, özel sektör işletemez de ruhsat düşerse o zaman böyle imkanımız doğuyor. Eğer ülkenin ihtiyacı olan ara malına yönelik bir rezerv varsa, buna ara mal üretme zorunluluğuyla ruhsat vereceğiz. Mümkün olan rezervlerde hammadde olarak satışı engellemeyi düşünüyoruz.
 
Ruhsatları ihale ile verebiliriz
Altını gözle göremezsiniz. Bunu ancak analizle görebilirsiniz. Üstelik bir yerde toplu da değil. Binlerce metre sondaj ve her metresinden analiz yapacaksınız. 150 milyon dolar para harcayıp, hiçbir şey bulamama ihtimali de var. Bu süreçte ruhsat istiyoruz diyenler çok. Belki ruhsat müracaatlarını da farklı sisteme getirebiliriz. Daha önce koyduğumuz kriterleri de dikkate alarak, öncelik hakkı dediğimiz sistem vardı. Kim önce müracaat ederse onun hakkıydı. Belki bunu ihaleye çevirebiliriz. 
 
Çantacılık tarihe gömüldü ruhsat sayısı 20 bin azaldı
 
[PAGE]
 
Çantacılık tarihe gömüldü ruhsat sayısı 20 bin azaldı
Maden Kanunu'ndaki değişiklik sektöre ne getirdi?
Aramalarda ortalama yüzde 300-400 civarında artış oldu. 2 milyon metrelik arama seviyesinin iki yıl içinde 5 milyon metre civarına çıkacağını bekliyoruz. Böyle devam ederse 10 yıl içinde Türkiye'nin yapısı ortaya çıkar diye düşünüyorum. Daha önce çantacılar, "sonradan satarım" düşüncesiyle ruhsatı alıyordu. Biz 2010 yılındaki kanunla çantacılığı tarihe gömdük. 
Bazı özel durumlarda arama yapılmadan ruhsatlar elde bulundurulabiliyor ama elinde tutup hiçbir iş yapmayacaklar için ciddi reform yaptık. Bunu yaparken  uluslararası bir sistem getirdik. Rezerv belirleyici, arama dönemlerini belirli kısımlara ayırdık. Her yıl harcama zorunda oldukları bir miktar para var ve bu harcamanın belgelerinin bize intikal edilmesi gerekiyor. Bunları yapmayanların belgelerini iptal ettik. Ruhsat sayısı 45 binden neredeyse 25 bine düştü. 2 yıl içinde ciddi sayıda azalma oldu. Üstelik, çantacılar başka faaliyetlere de engel oluyordu. Örneğin HES yapılacak, RES yapılacak. Aynı bölgede başka şehirleşme dahil proje uygulanacaksa engel olunuyordu. 
 
Her yıl 3 milyar dolarla Türkiye 15 yılda taranabilir
Türkiye'nin tamamının aranmadığını söylediniz. Peki bu arama nasıl yapılacak? Tamamını arayabilmek mümkün mü?
Türkiye'nin bir an önce arama işini tamamlaması lazım. Arama yapılmadan maden varlığına yönelik somut bir şey söylenemez. Tahminlerle konuşmanın bize faydası yok. Bunu yapmadan sağlam projeksiyon ve planlama yapamazsınız. Bu aramaların devlet eliyle yapılması çok uzun sürer. Yılda 3 milyar dolar ayrılması lazım ki 15 yıl içinde tamamlansın. Zaten böyle bir şey mümkün değil, doğru da değil. Bunun için özel sektörün işin içinde olması lazım. Bunun için önemli sondaj teşviki veriliyor.
 
Yıldırım'ın dikkat çektikleri
 
Ferit B.PARLAK
 
Ekonomik gelişimin temelinde madenler yatıyor. Dünyayı yaşanır hale getiren araç ve gereçlerin neredeyse tamamı doğal kaynaklar/madenler kullanılarak üretiliyor.
Demir-Çelik, enerji ve tarım ürünleri başta olmak üzere tüm sanayi dallarının ürünlerinde ve/veya kullandıkları araçlarda maden ürünlerine ihtiyaç duyuluyor.
Bu kadar önemli bir sektörün Türkiye'deki durumu ise kaynakların yoğunluğuna rağmen inişli çıkışlı bir trend izliyor, potansiyel değerlendirilemiyor.
Ve, madenciliğin GSMH içindeki payı bazı ülkelerde yüzde 50'lere (Rusya yüzde 35, maden yataklarına sahip olmayan Avrupa'da dahi yüzde 8'lere çıkıyor) çıkabiliyorken Türkiye'de yüzde1.5'lar civarına yaklaşabiliyor.
Bu nedenle, Mehmet Hamdi Yıldırım ile ileri gidememenin nedenlerini ve son yıllarda yapılan hamlenin ayrıntılarını konuştuk. Devrim niteliğinde projelerin planlandığını duyunca da bayağı heyecanlandık.
Bu konularda ilginizi çekebilir