Mahkemenin 'Dağlıca' kararı: Teslim oldunuz!

Van Askeri Mahkemesi'nde yargılanan 8 askerle ilgili davanın gerekçeli kararı açıklandı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
VAN - Terör örgütü PKK üyelerinin, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Dağlıca bölgesindeki askeri birliğe düzenlediği saldırı sırasında irtibat kesilen ve birliklerine dahil olduktan sonra Van Askeri Mahkemesinde yargılanan 8 askerle ilgili davanın gerekçeli kararı açıklandı.
Van Askeri Mahkemesince, 18 Aralık 2009 tarihinde görülen son duruşmada, 8 askere verilen cezanın gerekçeli kararında, göğüs göğüse yaşanan, şehit ve yaralıların olduğu çatışma esnasında, er Ramazan Yüce'nin, teröristlerin "teslim olun" çağrısına uyarak, teröristlerin yanına doğru Kürtçe konuşarak yaklaştığı, orada bir süre görüştükten sonra üs bölgesindeki mevzilerde teröristlerle çatışan askeri personele hitaben de "Arkadaşlar teslim olun, bunlar bize bir şey yapmazlar. Teslim olanlara bir şey yapılmayacaktır, bana herhangi bir şey yapmadılar" dediği ve askerlerin de buna uyarak teslim olduğu ifade edildi.
Dosya kapsamındaki delillerin geniş yer bulduğu kararda, Keritepe ve Meritepe bölgelerinde bulunan asker sayısından, nöbet şekline kadar en ince ayrıntıları tek tek belirtildi. 
Askeri Ceza Kanunu'nun 46/1 maddesi olan "Vazife ve hizmette şahsi tehlike korkusu cezayı hafifletmez" hükmüne yer verilen gerekçeli kararda, "Olayın yaşanmasında diğer faktörlerin de etkisi bulunmakla birlikte, sanıkların üs bölgesindeki savunma görevlerini gereği gibi yerine getirmemiş olması şehit ve yaralı sayısında etkili olmuştur. Bu nedenle sanıkların sabit bulunan eylemleriyle, görevi ihmal suçunu işledikleri vicdani kanaatine ulaşılmıştır" denildi.
"Mücadeleye devam etmeleri gerekti"
Kurtuluş Savaşı'na atıfta bulunulan Van Askeri Mahkemesinin gerekçeli kararında, ayrıca şu ifadeler yer aldı: 
"Şartlar her ne kadar olumsuz olursa olsun, açıklanan mevzuat hükümleri uyarınca sanıkların şahsi tehlike korkusunu yenerek mücadelelerine devam etmeleri, silahlarını bırakarak teslim olmamaları gerektiği açıktır.
 
Yakın tarihimizde daha da olumsuz şartlara rağmen atalarımızın hayatlarını feda ederek bu vatanı bizlere emanet etmiş olduklarını gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Aksi takdirde, yani bu tür insani duyguları bahane ederek olaya yaklaşılması durumunda, askerlik mesleği ve dolayısıyla vatan savunmasının yapılamayacağı bir gerçektir. Nitekim olay esnasında da yaşanan olumsuz şartlara rağmen, üs bölgesinde görevli olan personel, 12 şehit, 17 yaralı olmasına rağmen canları pahasına çatışmaya devam etmiş, silahlarını bırakarak teslim olmamışlardır." 
Er Yüce hakkında 'askerleri itaatsizliğe teşvik' suçu
Mahkemece 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan er Ramazan Yüce'nin, teröristlerce örgüt kampına götürüldükten sonra serbest bırakıldığında, diğer askeri personelle tekrar ülke sınırları içerisine gelmesinin, terör örgütü ile organik bir bağ içerisinde olmadığının göstergesi olduğuna değinilen kararda, şöyle denildi:
"Sanık, saldırı esnasında kendisi teslim olduktan sonra silah arkadaşlarının da teslim olması yönünde bağırarak telkinlerde bulunması eylemiyle ilgili olarak, 'Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak' suçundan hakkında kamu davası açılmış ise de bu suçun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmıştır. Çatışmalar esnasında şehit veya yaralanan askeri personel olmasına rağmen, hiç kimsenin teslim olmadığı ve bütün olumsuz şartlara rağmen tüm personel canları pahasına mücadele etmeye çalışmıştır. Ancak sanık er Yüce teslim olduktan sonra özellikle arkadaşlarının da teslim olmaları yönünde çağrı yapması üzerine o ana kadar etmiş oldukları yemine bağlı kalarak, canları pahasına görevlerini yerine getirmekte olan arkadaşlarını olumsuz olarak etkilemiş. Bu durumun etkisiyle önce Özhan Şabanoğlu ve Fuat Başoda ile Uzman Çavuş Halis Çağan, daha sonra diğer sanıklar çavuş Mehmet Şenkul, er İlhami Demir, er Fatih Atakul ve er İrfan Beyaz'ın silahlarını bırakarak teslim oldukları anlaşılmıştır. 
Sanık er Yüce'nin sabit bulunan bu eyleminin Askeri Ceza Kanunu'nun 58'inci maddesindeki atıf yoluyla askeri bir suç haline getirilmiş olan Türk Ceza Kanunu'nun 319'uncu maddesindeki 'askerleri itaatsizliğe teşvik' suçunu işlediği değerlendirilmiştir."