Meclis'in kendini tartışmaya hakkı yok
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bu yüce Meclis'in kendi hukukunu çiğnetmeye; kendi sorumluluğunu devretmeye; hukukun sınırını aşmaya, kendini tartıştırmaya hakkı yoktur. Çünkü gasp edilen hak, çiğnenen hukuk milletin hakkı ve hukukudur" dedi.
ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yüce Meclis'in kendi hukukunu çiğnetmeye; kendi sorumluluğunu devretmeye; hukukun sınırını aşmaya, kendini tartıştırmaya hakkı olmadığını belirterek, "Çünkü gasp edilen hak, çiğnenen hukuk milletin hakkı ve hukukudur. 8 üyesi gayrimeşru olarak ve hukuk dışına çıkılarak hapse atılmış bir Meclis'in itibarı doğal olarak kaybolmaz mı? Bu arkadaşlarımızın hapiste geçirdikleri kaçıncı 23 Nisan ve daha ne kadar hakları gasp edilmeye devam edecek?" dedi.
Kılıçdaroğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda bir konuşma yaptı.
Mustafa Kemal'in, 24 Nisan 1920'de Meclis'te kürsüye çıkarak bir konuşma yaptığını ifade eden Kılıçdaroğlu, o konuşmada kullandığı bir cümlenin, 23 Nisan'da kurulan yüce Meclis'in asli görevinin ne olduğunu kendilerine hatırlattığını söyledi. Kılıçdaroğlu, Mustafa Kemal'in, "Meclis'te yoğunlaşan milli iradenin, doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el koymuş olduğunu kabul etmek, temel ilkedir" sözlerine işaret ederek, "TBMM'nin omuzlarında taşımaktan kaçınmadığı ağır yük, kutsal sorumluluk işte bu cümlede yatıyor; vatanın mukadderatına el koymak" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, yeryüzündeki millet meclisleri arasında, milletin kaderine en küçük ayrıntısına kadar, bu kadar hakimiyetle el koymuş başka bir meclis olmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü bu meclisin kullandığı yetki, yazılı hükümlerle sınırlı olmayan bir ruhtan, istiklal ateşinden doğuyordu. Meclis, bu ruhla tüm siyasi kurumlara hükmetmiş, var olan sistemi baştan sona değiştirmiş, her alanda çalışarak ve fedakarlıktan kaçınmayarak tam anlamıyla başarılı olmuş bir kurumdur. Çünkü o kurumun ruhu Kuvva-i Milliye'ydi. Herkes şunu çok iyi bilsin ki TBMM'nin 23 Nisan 1920'de kendisine görev olarak tayin ettiği 'vatanın mukadderatına el koymak' misyonu, 23 Nisan 2013 tarihinde de hala bu yüce Meclis'in omuzlarında bütün ağırlığıyla durmaktadır."
"Silmeye kimsenin ne gücü ne cesareti yeter"
Kılıçdaroğlu, var olma, yok olma mücadelesini, bağımsızlıkla taçlandırmış bu yüce Meclis'in kişilik ve kimlik sahibi bir Meclis olduğunu unutmamaları gerektiğini belirtti.
Bu Meclis'in, gazi bir meclis olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, çünkü Kurtuluş Savaşı verdiğini vurguladı. Bu Meclis'in, kurucu meclis olduğunu; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu Meclis özgürlükçüdür, milliyetçidir. Hiç şüphesiz bu Meclis devrimci bir Meclis'tir. Bu Meclis'in şanı büyüktür, şerefi büyüktür, elbette unvanları çoktur. Fakat öyle bir kavram var ki TBMM'nin diğer bütün niteliklerini kendi kuruluş kimyasında var olan o özelliğine borçluyuz; olmazsa olmaz o kavramın adı hukuktur. Bu Meclis, kendi varoluşunu millete ve hukuka borçludur. Bu bağlamda daha kurtuluşun başlarında kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetlerini çok iyi bilmek ve anlamak zorundayız.
Bu yüce Meclis'in kendi hukukunu çiğnetmeye hakkı yoktur. Kendi sorumluluğunu devretmeye hakkı yoktur. Kendi hukuk sınırını aşmaya, kendini tartıştırmaya hakkı yoktur. Çünkü gasp edilen hak, çiğnenen hukuk, milletin hakkı ve hukukudur. Herkesi bir kez daha elini vicdanına koyarak, gözünün önüne o kurucu meclisin asil kahramanlarını getirerek bir kez daha düşünmeye davet ediyorum: 8 üyesi gayrimeşru olarak ve hukuk dışına çıkılarak hapse atılmış bir Meclis'in itibarı, doğal olarak kaybolmaz mı? Bu arkadaşlarımızın hapiste geçirdikleri kaçıncı 23 Nisan bu ve daha ne kadar hakları gasp edilmeye devam edecek? Bütçe denetim yetkisi fiilen elinden alınmış bir Meclis'in saygınlığı zedelenmez mi? Ortada olağanüstü bir durum yokken, KHK'lerle fiilen yetkisi alınmış bir meclisin, milletin kolektif vicdanına tercüman olması mümkün olabilir mi? 23 Nisan 1920'yi çok iyi anlamalıyız. TBMM olarak, kendi kişiliğimize yabancılaşmaya hakkımız yoktur. 23 Nisan 1920'de TBMM, en geniş meşruiyeti hukukun içinde kalarak sağladı. 23 Nisan 2013'te de ağırlaşan sorunlarımızla baş etmenin temel yolu hukukun içinde kalarak sorunları çözmektir.
Bir 23 Nisan gününü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz. Bu bayram dünya barışının, dünya çocuklarının bayramıdır. Bu bayram barışın geleceğine ve geleceğin barışına yapılan bir yolculuktur. Bu bayram Anadolu'nun çocuklarının, özellikle de yoksul çocuklarının, öksüz ve yetimlerinin hayata tutunmaları için yakılan bir umudun ışığının adıdır. Bu bayram, özbeöz milletin bayramıdır. İşte onun içindir ki 23 Nisan 1920, hem zihinlerde, hem dillerde hem de yüreklerdedir. Silmeye kimsenin ne gücü ne de cesareti yeter; tıpkı Türkiye Cumhuriyeti, tıpkı T.C. gibi."