Milli Güvenlik Müsteşarlığı
Selçuk MARUFLU / 19. D. İstanbul Milletvekili
Ülkemizde garip adet var. Bir teşkilat, bir birim görevini yapamıyorsa, hemen, aynı işi yapmak üzere yeni bir teşkilat kuruluyor ve ikilemler meydana geliyor. Mesela, kendi konusunda, belli bir görevi yapmak sorumluluğu olan, bakanlıklar dururken, sebebi nedendir bilinmez, yok Enerji Kurulu, yok Tütün Kurulu, yok Bankacılık Kurulu, yok YÖK gibi düblikasyona, yol açan kuruluşlar yaratılmıştır. Bunlara, yeni binalar, yeni kadrolar, yeni sekreterler, yeni araçlar, mobilyalar, yeni ödenekler tahsis edilmiş ve bütçede cari masrafların artması, sonucu intaç edilmiştir. Aynı şekilde, DPT içinde, kalkınmada öncelikli yöreler dairesi dururken, GAP, DAP, KOP, KAP ve benzeri gibi, genel cari giderleri artıran, yeni örgütler ortaya çıkarılmıştır. Bunları, siyasetçilerin elinden kurtaracağım diye, yanlış nedenle, kurduran bir Başbakan'ın, "Beni bu özel kuruluşlar dinlemiyor", diye feveran etmesini gayet iyi hatırlıyorum. Bunlar gerçekten, devlet içinde devlet olmuşlardır ve gerekli şekilde denetlenememektedirler. Bu kuruluşlar, öyle bir hal almışlardır ki, sorumlu olması gereken, bakana bile ilgili kuruluş diye bağlanmakta, hesap vermeden, işlerini yürütmektedirler. Şimdi, bu hastalığın tekrar nüksettiğini ve "kamu düzeni ve güvenliği" altında, yeni bir müsteşarlık kurulacağını öğreniyoruz. Daha önce kurulan, özerk kurullar ve buna benzer teşkilatlar gibi, böyle bir örgütlenme modeli fevkalade yanlıştır ve devletin, şu anda bu görevi yapmakta olan kuruluşları arasında, yeni sorunlar ve ikilemler çıkartabilecek mahiyettedir. Deniliyor ki, "Efendim biz bu müsteşarlığı kurarak, terörü önleyeceğiz" Terörle mücadele görevini üstlenen, polis, özel harekat, jandarma, Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT ve nihayet Türk ordusu var. Acaba, bütün bu kuruluşlar görevlerini yapamıyorlar mı ki, yeni bir örgütlenme modeline gidiliyor ve müsteşarlık kuruluyor. Ben, bu kanaatte değilim. Yukarda saydığım terörle mücadele eden kuruluşlar, canlarını dişlerine takıp, ülkenin bölünmez bütünlüğü için savaşıyorlar, şehitler ve gaziler veriyorlar. Bu yeni müsteşarlık ne yapacak? Yeni müsteşarlığın, İçişleri Bakanlığı'na bağlı olacağı söyleniyor. Zaten, İçişleri Bakanı'na, Emniyet Genel Müdürlüğü ve jandarma bağlı değil mi? İçişleri Bakanlığı'nın müsteşarı yok mu? Ha eğer, İçişleri Bakanı zayıf ise, olaylar karşısında, yeterince direnç gösterip görev yapamıyorsa, eziliyorsa, değiştirirsin, bu işi yapacak bir bakan getirirsin. Aynı şekilde, yukarda saydığım kuruluşların, başında ve üst noktalarda görev yapanlar, yetersiz ise, yerine, bu işi yapabilecekleri tayin edersiniz. Şimdi, yeni müsteşarlığın daha öncekilerde olduğu gibi, kadroları, binaları, sekreterleri, araçları ve taşra teşkilatları olacak. Peki "Vilayetlerde, devleti temsil eden ve bu müsteşarlığın yapması gereken, görevleri yerine getirmesi elzem olan valiler yok mu?" Bu yeni kurulan, müsteşarlıkla, mevcut kuruluşlar ve birimler arasında işbirliği ve koordinasyon nasıl işleyecek ve sağlanacak? Yeni kuruluşlar kurmak yerine, mevcut kuruluşları, her türlü art düşünceden, uzak, ehliyetli ve tecrübeli ve de bilgili insanları, tayin ederek onları çalıştırıp, netice almak, asıl amaç olmalıdır. Son zamanlarda bulunduğu, vilayetin en büyük ve yetkili ve sorumlu, mülki daire amiri olan, valilik müessesesinin yıpratılıp, tahrip edildiğine şahit oluyoruz. Valiler, yapacakları, son derece ciddi, devlet görevleri varken, kömür, buzdolabı, çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi dağıtmaktadırlar. Son, valiler tayininde, Sn. Başbakan'ın tayin edilecek valileri teker teker inceleyip, kendi görüşlerine, yakın insanları, vali tayin ettiklerini duyuyorum. Aynı şekilde, valilik, mülkiye ve hukuk mezunlarına tevdi edilmiş bir görev iken, İstanbul Emniyet Müdürü'nün ve Emniyet Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Muavini'nin, vali olarak tayin edildiğini gördük. Bu durumu yadırgıyorum. Esasen, bu konuda Türk idareciler derneği, İzmir şubesi, teessüflerini bildiren bir bildiri yayınlamıştır. Mülki idare amiri olan, vali ve kaymakamlarımızı korumalıyız. Onlara, devletin üst düzeyli, mülki idare amirliği dışında, onur kırıcı görevler vermemeliyiz. Türkiye'nin terör ve anarşiyle, mücadele etmesinde, yeni örgütlere ihtiyaç yoktur. Yapılacak iş, mevcut mücadele teşkilatlarını desteklemek, onların kalite ve eğitimini, mücadele gücünü arttırmak, her türlü silah ve tesisatla ve teknolojik malzemeyle, takviye etmek, en önemlisi terörle mücadele politikasında, zikzak çizmeyip, ordumuzun ve güvenlik güçlerimizin, morallerini ve onurlarını, en üst düzeyde tutmaktır. Yapılması gereken budur. Bu kurulması, arzu edilen, müsteşarlık fikrinden, daha önce yaşanan ve başarılı olmadığı için kapatılan, Sn. Orgeneral Edip Başer'in görevlendirildiği, terörle mücadele koordinatörlüğünü hatırlayarak, vazgeçmektir.