'Mücadelenin sürekli olması esastır'

Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde işçi, işveren ve memur sendikalarının temsilcilerine verdiği iftarda, "Demokrasi mücadelesinin sürekli olması esastır" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde işçi, işveren ve memur sendikalarının temsilcilerine verdiği iftarda yaptığı konuşmada, çalışma hayatının vazgeçilmezi olan işveren, işçi ve memur, bütün paydaşları bir arada görmekten, aynı iftar sofrasında olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Ramazanın ülkeye, millete, İslam alemine ve insanlığa hayır ve bereket getirmesini dileyen Yıldırım, "Ümit ediyoruz ki bu ramazan uyanışa, coğrafyamızda yaşanan acıların son bulmasına vesile olur, bütün insanlığa huzur, barış ve kardeşlik getirir." ifadesini kullandı.

Şenyayla'da üç, Şırnak Şenoba'da 13 askerin dün şehit olduğunu hatırlatan Yıldırım, elim helikopter kazasında ve 15 Temmuz'da şehit olanların yanı sıra vatan savunmasında gözünü kırpmadan şehadet şerbetini içen bütün şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır diledi. Başbakan Yıldırım, "Milletimizin başı sağ olsun. Şehitlerimizin emanetine sonuna kadar sahip çıkacağımızdan hiç kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın." dedi.

Siyasetçiler ve sendikacıların ortak kaderi paylaştığını söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti:

"Çok partili demokrasiyle birlikte sendikal hareket eş zamanlı gelişme göstermiştir. Her darbe döneminde kapısı ilk çalınanlar sendikacılardır, siyasetçilerdir. O güne kadar elde edilen kazanımları ellerinden alınanlar hep bizler olduk. Bu durum bizlerin ortak paydasıdır. Bunun altını özellikle çizmek isterim. Diğer ortak yanımız da her lüzumu halinde demokrasi mücadelesini birlikte vermektir. Sendikal mücadele ile siyasi mücadele her alanda kesiştiği için sizlerle aynı işi yapıyor, aynı endişeleri yaşıyor, aynı gururu paylaşıyoruz. Bizim davamız umudu, ekmeği, adaleti büyütmek, çoğaltmak. Siyasetten de murat, sendikadan da murat, eşrefi mahluk olan insana hizmettir. O yüzden son 15 yıl içinde iktidarımızın en temel prensibi 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'. Bu bizim icadımız değil, altı asırdan fazla üç kıtada hüküm süren ecdadımızın, Osmanlı'nın ortaya koyduğu evrensel bir ilkedir."

"Mücadelenin sürekli olması esastır"

Emeği, alın terini en mukaddes değer olarak gördüklerini, insan onurundan, helal lokmadan daha değerli hiçbir şey olmadığını vurgulayan Yıldırım, "Bütün tartışmaları bir kenara bırakarak aşımıza, işimize, ülkemizin gelecek hedeflerine odaklanmalıyız. Demokrasimizi ve milletimizin aydınlık geleceğini korumak için aynı şuurla birlikte çalışacağız, bunu birlikte başaracağız. Bu uğurda hepimize düşen önemli görevler var. Bu görevleri yerine getirmenin gayreti içindeyiz." şeklinde konuştu.

Başbakan Yıldırım, Türkiye'de, demokrasi mücadelesinin yalnızca bir kesimin işi olmadığını, bütün toplum paydaşlarının ortak amacı, ortak mücadelesi olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu mücadelenin sürekli olması da esastır. Demokrasi ve hukuk mücadelesi verenlerin, bizlerin, sizlerin rehavete girme lüksü yok. 'Ben görevimi yaptım, zor zamanda işimi yaptım.' deyip kenara çekilme lüksümüz yok. Ülkemizin menfaatleri, insanımızın geleceği, huzuru, gençlerimizin aydınlık yarınları için daima müteyakkız olmak zorundayız. İnsanlarımızın bu konuda ne kadar bilinçli olduğunu yakın zamanda gördük, şahit olduk. 15 Temmuz gecesini hatırlayın, hain darbe girişimine karşı 80 milyon vatan evladının her biri, sendikalarımız, derneklerimiz, bütün sivil toplum örgütlerimiz, kadınlarımız erkeklerimiz, gençlerimiz, yaşlılarımız büyük bir vatanseverlik örneği gösterdi. O gece herkes meydanlardaydı. Meydanları doldurduk, hainlere, alçaklara dünyayı dar ettik. Bu aziz millet, bütün dünyaya, her türlü silaha karşı vatan, bayrak, ezan sevgisinin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. O yüzden bu milletin birer ferdi olarak ne kadar övünsek yeridir. Hepinize o karanlık geceyi aydınlığa dönüştürdüğünüz için teşekkür ediyorum, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

Hain FETÖ'nün devlete bomba atan asker kılığına girmiş teröristlere, gözünü kırpmadan, ağır silahlarla milletin üzerine ateş açan, demokrasiyi, hukuk devletini yıkmaya kalkışan bu alçaklara, milli iradeye, bayrağımıza sahip çıkarak en güzel cevabı verdiniz. Demokrasi nöbetlerinde de milletimiz içerisinde sizler, sizlerin üyeleri yerini aldı ve bir ay boyunca bu ülkenin hem demokrasisine sahip çıktınız hem de ekmeğini aşını büyütmek için kesintisiz çalıştınız. Gündüz işte akşam da demokrasi nöbetlerinde oldunuz. Verilen mücadele sadece işçi, memur hakları, özlük haklarıyla sınırlı bir mücadele değildi. Bu mücadele ülkenin istiklal, istikbal ve demokrasi mücadelesiydi. Birliğimize, dirliğimize, bağımsızlığımıza sahip çıktığınız için sizleri ayrı ayrı tebrik ediyorum."

"Emanetin gereğini layıkıyla yerine getirmek için çalıştık"

Milletin her bir ferdinin 15 Temmuz'da kahramanlık destanı yazdığını anımsatan Yıldırım, "Geçen 15 yıl boyunca milletimiz, ülkenin yönetimini bizlere emanet etti. Biz de bu emanetin gereğini layıkıyla yerine getirmek için çalıştık, çabaladık, gayret ettik. 780 bin kilometrekare vatan toprağının her bir karışında ve üzerinde yaşayan vatandaşlarımıza karşı sorumluluklarımızın ne olduğunu biliyoruz. Ayrım yapmadan bu güzel ülkenin insanlarına hizmet etmek her zaman şiarımız, öncelikli hedefimiz oldu. Milletimizin hayali olan hizmetleri, büyük projeleri ardı ardına hizmete almanın gururunu yaşadık. Yatırımı, üretimi, istidamı artırmak her zaman birinci prensibimiz oldu." dedi.

Vatandaşın ekmeğini, aşını, işini büyütme, refah seviyesini artırma, artan refahın da adil paylaşımının en önemli hedefleri olduğunu sıralayan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu süre içinde ekonomik istikrardan asla taviz vermedik. Kriz, kaos beklentilerini, aldığımız tehditleri boşa çıkardık. Yaşadığımız birçok sıkıntıya, dünyayı saran küresel krizlere rağmen Türkiye'yi, insanımızı bu krizlerden en az şekilde etkilenecek tedbirleri zamanlıca aldık. Geçen 15 sene içinde Türkiye'yi üç kat büyüttük. Bunu sizlerle başardık, eğer işçi, memur, işveren, iş yeri olmasa çalışma hayatı diye bir şey olmaz. Çalışma hayatının vazgeçilmez üçlüsüdür; çalışanlar, işverenler, iş yeri. İş yeriniz olabilir, işvereniniz de olabilir ama çalışanınız olmayınca üretim de kalkınma da gelişme de olmaz. Dolayısıyla bu üçlü birbirinden vazgeçilmez bir altın üçgendir. O bakımdan ülke sorunlarına 'Bu benim işim değil işverenin işi, bu benim işim değil çalışanların işi.' deme lüksümüz yok. Günümüz sendikacılığı artık ücret sendikacılığının ötesine geçmiş durumdadır. Ülkenin geleceğini planlamak, refah artışını sağlamak, artan refahın adil bölüşümünü gerçekleştirmek sadece işverene bırakılacak bir şey değildir. Hep birlikte sorunları ele alacağız, ortak akılla çözümler geliştireceğiz. Çünkü ülkemizin buna ihtiyacı var. Eğer Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize hedef gösterdiği 2023 muasır medeniyetler seviyesinin ilerisinde bir yer almak istiyorsak 2053, 2071 vizyonlarımızı gençlerimize en güzel şekilde bırakmak istiyorsak bu anlayışla çalışmak mecburiyetindeyiz."