Muhtar Kent bakan yardımcısı olsa?
Dr. Ahmet N. HELVACI
12 Haziran 2011 seçimlerinin ardından kurulan hükümette bakanlık sayıları azaltıldı, yeni bakanlıklar ihdas edildi ve de bakan yardımcılığı sistemi getirildi. Bu sistem ilk tanıştırıldığında onlarca yorum yapılmasına rağmen iki vurgu öne çıktı: "Türkiye, başkanlık sistemine geçişin altyapısını hazırlıyor" ile "özel sektöre bakan yardımcılığı yolu göründü."
Bazı kaygılar ileriye sürülmekle beraber sonuç olarak medya ve kamuoyu bu yaklaşımı olumlu buldu. Sayın Başbakan'ın ustalık dönemine uygun bir manevrası olarak değerlendirdi. Nitekim Başbakanımızın; "Bakan yardımcıları, işlerinin uzmanı, sektörü bilen, bakanlık faaliyetlerinin daha verimli ve süratli yürütülmesini sağlayacak kişilerden seçilecek. Özel sektörden de bu makama atama yapılabilecek" sözü de bu yöndeki beklentileri besleyen bir cümleydi.
Aslında kavramsal benzerlikten dolayı ABD'deki bakan yardımcılığı sistemiyle özdeşlik kuruldu. Benzerliklere rağmen bu tam doğru değildi. Oradaki bakan yardımcıları çoklukla bizim müsteşara benziyordu. Buna rağmen çağrışımın "teknolojik büyük düşünmenin merkezi" ABD ile yapılmasını olumlu bulduğumdan bu sistem tanıştırılınca kendi adıma heyecan duyanlardandım.
2008 krizini en az hasarla atlatıp hızlı bir iyileşme ve büyüme sürecine giren Türkiye'nin, ülkemizin 2023 hedefine uygun gelişimine turbo etkisi, roket etkisi yapacak bir düzenleme olarak algıladım. Zihnimde canlanan üç kesimden;
a) İlk yüzdeki şirketlerin, o olamazsa bile ilk beş yüzdeki şirketlerin sahibi iş adamlarının,
b) Uluslararası kuruluş yahut şirketlerin üst-düzey yöneticilerinin,
c) Türkiye'nin veya dünyanın önde gelen üniversitelerinde görev yapan sıra dışı bilgi-birikim-yayın yahut buluş sahibi bilim adamlarından temsilcileri
bu görevlere getirileceklerini düşündüm.
Bu yapılırsa, bakanla irade, müsteşarla organizasyon ve operasyon, bakan yardımcısı ile de Türkiye'yi yarıştığı diğer ülkelerden farklılaştıracak bilge algı-bakış ve pratik hayatiyete geçirilebilecekti. Bu üç anasır bir potada mecz olabilecekti. Bu paragrafı yukarıdaki paragrafla birlikte okursak, Coca-Cola CEO'su Muhtar Kent'in dış ticaretten sorumlu Ekonomi Bakanı'nın yardımcısı, Sayın Rahmi Koç'un Kalkınma Bakanı'nın yardımcısı, MIT'te (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde) görevli Prof. Asuman Özdağlar'ın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı'nın yardımcısı olacağını zannettik.
Bu isimlerin anılmasının onların buralara getirilmesi talebi olmadığını sadece (en iyi) örnek olduklarını belirtmeme gerek yok umarım. Burada o isimlerin geçmesi onların bir tür "sembol isimler" olması ve kastımızı net bir şekilde ortaya koyabilme özelliğini taşıması. Normalde bürokrasi içinde olmayan, siyasete gir(e)memiş bu türden insanların bilgi ve birikimlerinin yönetimin ana merkezinde değerlendirilebilmeleri imkânının doğması çok güzel bir şey.
İlk atamalara baktığımızda maalesef bu beklentilerimizin gerçekleşmediği,
bu atamaların çoğunda eski milletvekillerinin tercih edildikleri görüldü. Öncelikle çok net bir şekilde belirtelim ki bu yazının isimlerle, onların şahsıyla hiçbir derdi yok. Hepsi de çok değerli insanlar. Ancak atamanın bu şekilde yapılması olaya kamuoyunun algıladığı biçimde yaklaşılmadığını ortaya koyuyor. Bir diğer üzücü olan husus da, kalkınma-gelişme-büyümemize roket etkisi yapacak bir yapılanmanın halen sistemimize tanıştırılamamış olması. Ama şahsım olarak ümitliyim.
Sayın Başbakanımızın iş tutma biçimini değerlendirdiğimizde, kendilerinin bu türden sıra dışı yaklaşımlara uygun bir yapıda olduğunu ve işin başında bu niyetle hareket ettiğini sanıyorum. Ancak siyasetin dilinin ve yoğun kulis geleneğinin onu da zorladığı kanaatindeyim.
Umarım bu yazımız, "var olan beklentiye" dikkat çeker de diğer bakanlıklara bu türden atamalar yapılır.