Müzeler ve sikkeler

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Yrd. Doç. Dr. Afşin Şahin / Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
İktisadi aktörler, ilk zamanlarda etrafında değerli gördüğü nesnelerden değişim ve değer saklama aracı olarak yararlanmıştır. Sonraki zamanlarda, özellikle de M.S. 10. ve 15. yüzyıllarda altın, gümüş ve bakır gibi değerli madenlerden yapılmış cisimleri para olarak kullanmaya başlamıştır (1). Değerli madenlerin değeri paranın satın alma gücünü belirlemekteydi. Değerli madenlere de dini mabetler önemli ölçüde sahipti. O zamanlarda dini mabetler, değerli madenlerin para olarak kullanılmasında fonksiyonel bir yapıya sahipti. Dini mabetler toplumda banka ya da kredi kuruluşu gibi hareket etmeye başlamışlardı. Değer belirleme böylece bir toplumsal problem halini almıştı. Altının değerini kim belirler sorusu altının bir değerli maden olarak değişim aracı olmasıyla önem kazanmıştı. Arz ve talep, altın üretim maliyeti, piyasa faktörleri, altının değerini belirlemede etkili olmuştur. Ancak daha sonraki zamanlarda, örneğin Avrupa'da Bank of England'ın kurulmasıyla beraber, hükümet ya da dini ellerden parasal kontrol alınmaya başlanmıştır. Para aynı zamanda egemenliğin kanıtı olduğu için bu değişiklik tartışma yaratmıştır. Parasal özerklik ve sınırlı likidite ile başta enflasyon ve haksız kazanç olmak üzere pekçok sorunun kontrol altına alınacağı düşünülmüştür. 
Paranın kullanımı toplum içinde yaygınlaştıkça, para ülkeler ve insanlar arasında daha hızlı el değiştirmeye başlamış, tarihsel ve kültürel atmosfer içinde daha fazla incelenmesi gereken bir alan halini almıştır. Nümizmatik zaman içinde sikke, kağıt para, madalya ve jeton gibi tüm taşınabilir nesneleri inceleyen bir bilim dalı halini almıştır. Bu eski paraları nümizmatik ile uğraşanlar ele almakta ve tarihsel anlamda bilgi çıkartmaya çalışmaktadır. İlkel paralar, sikkeler ve kağıt para türleriyle ilgilenenler açısından Türkiye zengin coğrafi ve kültürel inceleme alanlardan bir tanesidir. Özellikle Lidyalı'ların parayı icat etmeleri ve kullanmaya başlayan ilk medeniyet olmaları, dünya iktisat tarihçilerinin merak ettikleri gözde konularındandır. Bu sebeple pekçok yerli ve yabancı arkeolog Kral Mezarlıklar'ında yıllarca eski sikke ve gizli hazine aramışlardır.  
Eski Avrupa Birliği üyesi ülkeleri kültürel ve tarihi zenginliklerini müzelerde özenle korumaktadırlar. Her konuda ve döneme ait ciddi müzeler oluşturmuşlardır. Müzelerden ayrıca kayda değer gelir de elde etmektedirler. Türkiye'de ise eskiye rağbet olsa 'Bit Pazarı'na nur yağardı mantığı ile müzelerdeki eski paralarla ilgili gerekli ve yeterli koruma önlemlerinin alındığı söylenemez. Kaynak ve öz açısından ise Türkiye'nin önde gelen tarihsel alan ve müzelere sahip olduğu söylenebilir. Toplumların eski sikkeleri aynı zamanda o topraklardaki egemenliklerinin bir simgesidir. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi, tarihi pek çok sikkenin müzelerinde yer aldığı tarihi bir ticaret mekanıdır. Bu müzelerde Helenistik, Roma, Bizans, Artuklu, İlhanlı, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait pek çok değerli madenden yapılmış sikkeye rastlamak mümkündür. Bu sikkeler bize tarihin aydınlatılmasında önemli bilgiler vermektedir, çünkü kişi ve devletlere ait bilgileri içinde barındırmaktadırlar. Türkiye'de aklıma geldiği kadarıyla Müze Köşk dışında gezdiğim çoğu müzelerde eski sikkelere rastlanmaktadır. Bu anlamda kültür ve medeniyetinin para kullanımı ile yakından ilişkili olduğu söylenebilir. İstanbul'daki müzelerde, hatta birçok koleksiyoncuda eski sikkelere rastlamak mümkündür. Ankara Etnografya müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri müzesi eski sikkeler anlamında bilgi verebilecek düzeyde dünyanın sayılı yerlerindendir. Anadolu Medeniyetler müzesine giderseniz, pek çok tarihi paraya rastlarsınız, üstelik Anadolu bereket tanrıçası Kibele Yozgat'ın Boğazhöyük'ünden çıkarılmış ve oraya konulmuştur. Orada sizi karşılar ve Hititçe size hoş geldin der… 
Müzelerdeki paraları ve sosyal-ekonomik doku içindeki rollerini gözettiğimizde, aradan yüzlerce yıl geçmesine rağmen toplumsal hadiselerde, para ilişkisinin halen önemli bir belirleyici olduğu görülmektedir. Bu güdü ayrıca toplumun farklı kesimlerine de mal edilememektedir. Değişik tarihi zaman dilimlerinde, farklı coğrafi ve kültürel kesimlerde görülen aynı parasal güdüler, insanın özündeki davranışsal yakınsamalara işaret etmektedir. 
(1) Zarlenga, S. (2002). The Lost Science of Money, American Monetary Institute, New York, s.15.