Obama’nın garantörlüğü nereye kadar?
Gündüz AKARÇAY / Araştırmacı / Yazar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, siyasi hayatında iki doğru yaptı. Birisi Davos, one minute diğeri ise NATO Genel Sekreter adayı Danimarka Başbakanı Rasmussen'e vetosu. Fakat, bunda da bir noksan yaptı. Rasmussen'den İslam dünyasından Hazreti Muhammed'e basın yolu ile hakeret için özür dilemesi ve Roj TV'nin kapatılması sözüne yazılı garanti istemedi... Yani bir protokol yapacaktı. Neler oldu özetle?
Sayın Erdoğan gene aldatıldı, veto geri alındı. Fakat, İslam aleminden özür dileme yok. El cevap "Bu benim görüşüm değildir. Danimarka kanununa göre: Özgürlük vardır; buna göre bir açıklama, Roj TV'de ise kanunlarımıza göre tetkik inceleme yapılıyor." Bu durum bence asla hayret edici değildir. Ve bana hiç sürpriz olmadı. 40 yıla yakın Avrupa aleminde yaşadım, çalıştım, okudum, ihtisaslar yaptım, ve Avrupalı tüm siyasilerinin tutum ve davranışlarının tamamı hep aynı hamurdan yapılmıştır. Hele hele konu -gündem Türkiye olunca- AB üyeliği olunca; Yunanistan olunca, Kıbrıs olunca... Ne yazık ki, siyasilerimiz, ne evveli gün, ne dün, ne bu gün ne de yarın, ders almadılar. Tüm bunlardan öteye, iki gündür, ne görsel ne de yazılı basında adı var sanı yok. Dışişleri Bakanlığı'mızdan en ufak bir protesto yazısı ve de sözleri TV ekranlarında yer almıyor... Yaşım 78'i buldu. 1968'den beri bir şeyler karalarım, keza yurtdışında ve bazen de TV ekranlarında! Ne uyarı aldım, ne tekzip, çok sayıda teşekkürler... Sarkozy (Fransa), Merkel (Almanya) açıkça veto konusunda tehdit ettiler. Sayın Obama'nın "Türkiye'yi AB'ye alın" tavsiyesine ise Fransa-Sarkozy "Sana ne, bu bizim işimiz, ne karışıyorsun!" fırçasını attı.
Bu konuda aynı fırça daha önce Bush'a atılmıştı. Sayın Obama'ya ise yukarıdaki iki konuda garanti vermişti. Yani, yine geri adım attık. Sayın Erdoğan, adı gibi emindir ki, Türkiye'nin AB'ye girmesi, sadece bir yutturmacadır. Ancak özel statü, yani, ülkemiz, AB ülkelerine dilediği ihracatı yapamayacak, bu bir, ikincisi ise serbest dolaşım, hayal olarak kalacak. Dünya var oldukça devam edecek... Dünkü, bugün ki, Fransa hep açıkladı açıklayacak No-Türkiye AB için. Bunun tek ve devamlı nedeni ise Fransa'daki Ermeniler'dir... Her Fransız siyasi bunların oylarına acilen muhtaçtır... Almanya'nın Türkler'e karşı tutumu hakkında kitaplar yazabilir. En başta uyum sağlayamıyorlar. Serbest dolaşım Nain!.. İthal mallarına ise ağır şartlar, meyvelere ise hormonlu, Almanya da ise çok ağır sağlık kuralları, çok kattı.
İsmet İnönü gitti, dış siyaset bitti...
Evet, ülkemizde çok partili siyasi kanunu harp biter bitmez 1945 kanunlaştırdı. İlk seçim 1946... Ne üzücüdür ki, CHP dahi, İsmet Paşa'nın demokrasi ye büyük hizmetinden tek bir kez olsun bu güne kadar laf etmedi... Her ne ise...
Tarih yaprakları 1952'yi çevirelim. Dünyanın dört bir yanından gazeteciler, Londra'da iştima ettiler/toplandılar. Nedeni ise W.Curchil, İkinci Dünya Savaşı'nı kazanmış fakat seçimleri kayıp etmiş, muhalefet lideri olmuştu. Böyle bir durum asla düşünülemez di. Gazeteciler sordular: Siz ikinci dünyanın en başarılı bir siyaset adamısınız... Nasıl olur da muhalefete düştünüz. W. Churchil, aynen şu cevabı verdi: Dediğiniz en başarılı siyaset adamı, İsmet İnönü'dür. Nedeni sorulunca: O beni dahi çok kez yenmiştir. Bunun üzerine tüm gazeteciler, Ankara'ya gelip, İsmet Paşa'yı ziyaret ettiler... Rahmetli İsmet Paşa'nın uluslararası siyasetteki başarısı ne yazık ki aradan geçen uzun yıllara rağmen, doldurulamadı ve de doldurulamayacak...