Oda tv davasında iki tahliye
Tutuklu sanıklar gazeteci Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın, üzerlerine atılı suçun niteliği ile tutuklu kaldıkları süre göz önüne alınarak tahliyelerine karar verildi.
İSTANBUL - Odatv davası kapsamında tutuklu yargılanan gazeteci Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın, üzerlerine atılı suçun niteliği ile tutuklu kaldıkları süre göz önüne alınarak tahliyelerine karar verildi.
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada verilen aranın ardından mahkeme heyeti, taleplere ilişkin ara kararını açıkladı.
Buna göre, tutuklu sanıklar gazeteci Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın, üzerlerine atılı suçun niteliği ile tutuklu kaldıkları süre göz önüne alınarak tahliyelerine karar verildi.
Ek rapor alınacak
Savcının talebini kabul eden heyet, TÜBİTAK'a yazı yazılarak, "davaya konu belgelerin virüs yoluyla bilgisayarlara gönderildiği veya gönderilmediğinin tespit edilemediği, yeniden inceleme yapılması, bu hususun bilimsel ilkeler ışığında daha net ifadelerle tespitinin mümkün olup olmadığının yeniden değerlendirilmesi, tespit edilememesi durumunda ise sebebinin ayrıntılı bir şekilde belirtilmesinin istenilmesi" konusunda yeniden ek rapor alınmasına ve bilirkişilere 20 gün süre verilmesine hükmetti.
Heyet, tutuklu sanıklar Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı'nın, atılı suçların vasıfları, sanıklardan ele geçirilen dijital veri ile diğer delillerin içeriği, iletişim tespit ve fiziki takip tutanakları, kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması, dosyaya sunulan görüş yazılarının bilimsel mütalaa olarak değerlendirilmesi ve hukuk tekniği açısından bilirkişi raporu olarak kabul edilememesi, TÜBİTAK raporunun dosyaya sunulması, rapora göre kuvvetli suç şüphesinin devam etmesi, bir kısım tanık beyanlarının henüz alınamaması, sanıklarla ilgili suçların CMK'nın 100/3-a maddesinde belirtilen suçlardan olması ve isnat edilen suçlara göre yeni yürürlüğe giren 6352 sayılı yasa kapsamında koruma tedbirlerinin uygulanmasının bu aşamada yeterli olmaması dikkate alınarak, bu hallerinin devamına karar verdi.
Duruşma, 16 Kasım 2012'ye ertelendi.
Bu arada, tahliyelerin ardından davada tutuklu sayısı 3'e düştü.
Öte yandan, mahkeme heyetinin 2 tutuklu sanığın tahliye edilmesine ilişkin kararı okuduğu sırada, tahliye edilen Terkoğlu ve Pehlivan'ın yakınları ile arkadaşlarının sevinç çığlıkları attıkları görüldü. Gazetecilerin yakınlarının gözyaşı döktüğü gözlendi.
Mahkemenin bu kararından önce, Oda tv davasında yaşanan gelişmeler şöyleydi:
"Ergenekon" soruşturması kapsamında Odatv'de yapılan aramalar sonrasında gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın'ın da aralarında bulunduğu 13 sanığın yargılandığı davada taleplerle ilgili görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen, TÜBİTAK raporunda çelişkiler bulunduğunu belirterek, çelişkilerin giderilmesi amacıyla TÜBİTAK'tan ek rapor düzenlenmesinin istenmesini talep etti.
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, mahkemeye gelen TÜBİTAK raporuna karşı diyecekleri sorulan tutuklu sanık Yalçın Küçük, kürsüye yanında getirdiği kitaplarıyla çıktı.
Sözlerine iddianameyi eleştirerek başlayan Küçük, hiçbir suçu olmadığını, sadece bu cumhuriyeti savundukları için tutuklandıklarını iddia etti. Toplumdan uzaklaştırıldığı zaman bir tek yeni fikrin oluşamayacağını savunan Küçük, Türkiye'ye her yeni fikri kendisinin getirdiğini öne sürerek, şunları söyledi:
"Benim düşüncelerimden o etkilenir, bu etkilenir, interneti karıştırırsanız Yalçın Küçük'ün Tayyip Erdoğan'ın 10 hocasından biri olduğunu görürsünüz. Benim bu işlerle ne alakam var. Ben herkesin hocasıyım. Her konuda yazarım, yazmadığım konu yok. Türk kavminin ilk öğretmeniyim ben. Beni hafife almayın. İddianameye göre Ergenekon'u ve PKK'yı yönetiyorum, Odatv'yi yönetsem böyle yönetmem."
"Beni erkeklere de sevdirmeye başladınız"
[PAGE]"Beni erkeklere de sevdirmeye başladınız"
Uzun yıllar TÜBİTAK'ta çalıştığını söyleyen Küçük, "Ne zaman yozlaşmaya başladı, attılar beni. CD'lerle ilgili raporların bilimsellikle alakası yok. Orası yobaz yatağıdır. Oradan gelecek raporun İskenderağa cemaatinden gelecek rapor kadar bilimsel tarafı yoktur. Teknik olarak iyi bir rapor ama bürokratik olarak yazılıp, her doğrunun üstü örtülmüştür" dedi.
Gazeteci Ahmet Hakan'ın "Yalçın Küçük'ün bu davada birinci adam olduğuna beni inandıramazsınız", Ertuğrul Özkök'ün ise "Bu çılgın adamı sevmeye başladım" ifadelerini kullandığını söyleyen Küçük'ün, "Beni erkeklere de sevdirmeye başladınız" demesi üzerine salonda gülüşmeler oldu.
Tutuklu sanıklardan Barış Pehlivan da TÜBİTAK raporuna göre, kendisininkinin de aralarında olduğu 3 bilgisayara, 5 Şubat 2011 gecesi mail gönderilmek suretiyle aynı içerikte virüs saldırısı yapıldığını ve gönderilen zararlı yazılımın bilgisayarlarda aktif şekilde çalıştığını belirterek, "Dava dosyasındaki belgeler, bize komplo kurmak için hazırlanan virüs yollu belgelerdir. Çıkan sonuç, kuvvetli suçsuzluk şüphesidir" diye konuştu.
Kendisiyle birlikte Barış Terkoğlu'nun bilgisayarının da 4 Şubat 2011'de takip altına alındığını ve bu tarihten sonraki gün bilgisayarlara virüs gönderildiğini anlatan Pehlivan, "Bunun adı tam olarak ayıptır. Kurulan komplo sonucunda 20 aydır tutuklu bulunan bir gazeteci olarak sanık sandalyesinde karşınızdayım" dedi.
"Siz bana düşman mısınız sayın başkan?"
Barış Pehlivan, TÜBİTAK raporu geldikten sonra mahkemenin tahliye taleplerini reddetmesi ve tutukluluğun devamına karar vermesini de eleştirerek, "Tahliye talebinin reddi kararınızın gerekçesinde kaçma şüphesi yok, delil karartma şüphesi yok ve delillerin toplanmış olduğu belirtiliyor. O halde ben neden hala tutukluyum. 'Adli kontrol yeterli değil' diyorsunuz. CMK'da adli kontrol için süre sınırı kalkmadı mı? Hangi vicdani hukukla tutuluyorum burada? Onlarca cinayet, tecavüz tutuklusu özgürlüklerine kavuştu. Ben ne kadar da suçluymuşum. Siz bana düşman mısınız sayın başkan?" şeklinde konuştu.
Pehlivan'ın, benzer suç kapsamında yargılanan Müyesser Yıldız'ın tahliye olduğunu hatırlatması üzerine, Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci ise "Bakın, Müyesser Yıldız'ı bıraktık, hata ettik herhalde. 'Bilgisayarın virüslü olduğunu düşünüp bıraktınız' diyorsunuz. Olayı şahsileştirmeyin. Yalçın bey de buna itiraz etti" ifadelerini kullandı.
Başkan Ekinci ayrıca, "Biz kimseye düşman değiliz. Delillere bakıyoruz. Virüs varsa, bütün gayretimizle bunun peşindeyiz. Biz kimseye düşman olamayız. Size hiç olamayız" şeklinde konuştu.
Barış Pehlivan ise "Siz tutukluluğumun devamına karar verdikçe kendimi Karındeşen Jack gibi hissediyorum. Sizden, tahliyemi, beraatimi ve bilgisayarlarımıza tecavüz edenleri adalet önüne getirmenizi istiyorum" dedi.
Hanefi Avcı
[PAGE]Hanefi Avcı
Tutuklu sanık Hanefi Avcı da kendisiyle ilgili dosyada 2 belge bulunduğunu belirterek, "6 ay önce yayınlanmış bir kitabın tavsiyesi Müyesser Yıldız'a gönderilebilir mi? Kitabın revizyon numarası bile bende. 'Kitabın taslağı, Odatv'ye geldi, düzeltildi, sonra da basıldı' deniliyor. 14 Şubat 2011'de Odatv'ye gelemez, çünkü kitabım çoktan basılmıştı. Herkes gözaltına alınmışken, kitabın 14 Şubat'ta Odatv'ye gönderilme şansı yok. O tarihte zaten ben de tutukluydum" diye konuştu.
Ortada kendisine atılan iftiraların delili olduğunu ve TÜBİTAK teknik raporuyla dosyaların bilgisayarlara iftira amacıyla yayıldığının kanıtlandığını savunan Avcı, Odatv'de ele geçirilen kitapla kendi yayınlattığı kitap arasında bir benzerlik olması için bin tane değişiklik yapılması gerektiğini söyledi.
Bilgisayarlara 6 tane virüs saldırısı olduğunu ve ilk 3'ünün başarısız saldırılar olarak kaldığını ifade eden Avcı, "Bu saldırılar, uzaktan bilgisayarı yönetme yöntemiyle olmuş. Emniyet, bu saldırıların hepsini kaydeder. Hemen saldırıları kontrol ederek, 'burada virüs var' demesi gerekir, uyarır. Bilgisayarların kayıtları halen sizlerde. Emniyet izlerken bunları görmüş olmalı ama bunları söylemiyorlar" dedi.
18 aydır tutuklu olduğunu belirten Avcı, tahliyesini istedi.
"Sokrates ile aynı kaderi paylaşıyorum"
Tutuklu sanıklardan Soner Yalçın da Türkiye'nin sancılı bir süreçten geçtiğini ve toplumun korkularla birlikte ahlaki bir çürüme yaşadığını savunarak, "Hep güçlünün yanında olan otoriter yasalcılık, toplumsal yaşamı, barışı ve az gelişmiş olan siyasal kültürü mahvediyor. Özel yetkili mahkemelerin özel ceza hukuku, hukukun üstünlüğünü toplumdan kopardı. Adil yargılama yok artık" dedi.
Ünlü düşünür Sokrates'in, "Yanlış yapmaktansa, (yanlışa) maruz kalmayı tercih ederim" sözünü örnek veren ve Sokrates'in haksızlığa maruz kaldığını savunan Yalçın, 2 bin 500 yıl sonra Sokrates ile aynı kaderi paylaştığını, haksızlığa maruz kaldığını ve bunun devam ettiğini öne sürdü.
TÜBİTAK raporunun kesinlik içeren bir tek cümlesi olmadığının ve raporda "kesin bir yargıya varılamamıştır" ifadesinin kullanıldığının altını çizen Yalçın, tahliye kararı vermeyen mahkemeyle ilgili de "Rapor böyle yazıyorken, siz nasıl kesin bir yargıya varıyorsunuz? 'İki bayram arası tahliye olmaz' derseniz, adalet daha inandırıcı olurdu" ifadesini kullandı.
Başkan Ekinci ise bu söze karşılık, "Yazdıklarımızı çarpıtmayın. Okuyayım size.. Bu farklı ama kesin bir şey değil. Şüpheden sanık yararlanır. Ama ne zaman? Hükümde. CMK sisteminde kuvvetli suç şüphesi lehe midir, aleyhe midir?" diye sordu.
Soner Yalçın da şöyle konuştu:
"TÜBİTAK bizim haklı olduğumuzu ortaya koymuştur. Bu rapora karşı tutukluluğun devamı kararının bir zorlama olduğunu düşünüyoruz. 20 yıllık gazeteciyim, bu konuları çok iyi bilirim, bu konularla ilgili 20 tane kitap yazdım. Şunu söyleyeyim; Bu davanın dayanağı ortadan kalkmıştır. Gerçekler elbet gün yüzüne çıkacak. Burada sanık olarak bulunmaktan kendi adıma değil, ülkem adına utanç duyuyorum. 21. yüzyılda yazıyı ve kitabı yargılıyorsunuz. Brecht, 'Ağaçlardan konuşmak, suç işlemekle bir' demiştir. Verdiğiniz kararları, mesleğiniz ve isminiz adına üzüntüyle karşıladım. Yargı, intikam aracına dönüştürülmüştür. Sizden tek talebim var. Vicdanınızı devre dışı bırakmayın."
Yalçın'ın bu sözleri duruşma salonundaki izleyiciler tarafından alkışlanırken, Başkan Ekinci ise seyircileri alkışlamamaları konusunda uyardı.
"Barış Terkoğlu
Tutuklu sanıklardan Barış Terkoğlu da iddianamede kendisiyle ilgili "onu-bunu yazdı" suçlamasından başka bir şey olmadığını ve mahkeme heyetini bir kez daha iddianameyi okumaya davet ettiğini belirterek, "Bunları niye yazdın?' diye sormak, ağır ceza hakimlerine yakışıyor mu? Göstersinler, yalan söylediğim için yargılanmaya razıyım. Yalan delil üretmekle suçladığımız emniyetçiler, neden gelmediler buraya. Çünkü ben buradayım suçlanan olarak" dedi.
Gazetecilik faaliyetlerinin suç kapsamına sokulduğunu ve TÜBİTAK raporunun hiçbir yerinde bulunmadığını aktaran Terkoğlu, "Hangi sayfada yazılanlar nedeniyle 2 yıldır içerideyim. Gösterin, 200 sene yatmaya razıyım. Açılmamış dosyanın davası mı olur? Hukuktan, adaletten çoktan vazgeçtim. Artık, 'insaf' diyorum. En kötüsü, yasayı adamına göre uygulamaktır" ifadesini kullandı.
"Artık hesabımı kesin"
[PAGE]
"Artık hesabımı kesin"
Barış Terkoğlu, kendileriyle ilgili ihbarda bulunan gazetecilerin sanık olmadıklarını ama kendilerinin sanık olarak yargılandıklarını ve bunun hukukla bağdaşmadığını savunarak, şunları söyledi:
"Adam öldürenler, bütün Hizbullahçılar salıverildi. Cezaevinde televizyondan izledim. Yazıklar olsun. Biz kimsenin iyi çocukları değiliz. Bu iddiaların gerçek sahipleri, bizi düşman olarak görüyorlar. Hissiyatımı söylüyorum. Bu salondan adalet çıkmaz. Bu süreç ancak, Türkiye'de komplocuların ellerini yıkayıp kirlerini benim üzerime akıtmasıyla olacak. Aydınların başına her şey geldi ama sadece yenilmeyi öğrenmediler. Bu mahkemeden adalet, hukuk beklemeyi, kendi adıma aptallık olarak kabul ediyorum. Yazdıklarımın hepsine sahip çıkıyorum. Sizden lütuf beklemiyorum, hakkımı istiyorum. Neden içeride tutuyorsunuz, onu yazın. Ne suç işledim, onu yazın. Artık bu oyunu daha fazla sürdürmeyelim. Artık hesabımı kesin. Artık yeter, söz bitti."
Başkan Ekinci: "Bilirkişiysen raporunu tam yaz yani"
Duruşmada TÜBİTAK raporuna ilişkin söz alan sanık avukatları, müvekkillerinin tahliyesini istedi.
Tutuklu sanık Yalçın Küçük'ün avukatı Hasan Fehmi Demir, TÜBİTAK raporunun çelişkili olduğunu ve Türk yargı sisteminde şüpheden sanığın yararlanması gerektiğini belirtti.
Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci de araya girerek, "Bilirkişiysen raporunu tam yaz yani. Yarım yamalak yazma. 'Bu dosyalar virüsle gönderildi' de. Yüzde 100 diyemiyorsan da yüzde 99 diyebilirsin. Sorun buradan kaynaklanıyor. Biz bilgisayar mühendisi değiliz. Tabii ki mahkeme takdir hakkını kullanacaktır. Ama bir şey varsa net söyle" ifadesini kullandı.
Başkanın bu sözleri sonrasında avukat Demir ise "O zaman savcı bu iddiasını ispatlasın" diye konuştu.
Taleplere ilişkin görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen, TÜBİTAK raporunda çelişkiler bulunduğunu belirterek, bu çelişkilerin giderilmesi amacıyla TÜBİTAK'tan ek rapor düzenlenmesinin istenmesini talep etti.
Savcı Çimen, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına hükmedilmesini de istedi.
Duruşmaya, ara karar verilmek üzere ara verildi.
Basın açıklaması
Öte yandan, duruşmaya öğlen arası verildiği sırada adliye önünde Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) adına bir basın açıklaması yapıldı.
Açıklamayı okuyan GÖP Dönem Başkanı Kadri Gürsel, bugün Türkiye'de sadece gazetecilerin değil, gazetecilik mesleğinin de zincire vurulmuş olduğunu savunarak, "2 yılı aşkın bir süredir devam eden Odatv davası, gazetecileri teröristlikle suçlamakla birlikte, bu ağır iddiaya dayanak sağlayacak en ufak bir kanıt bile ortaya koyamadı. Buna karşılık, sanıkların mahkeme heyetine sundukları ve iddiaları çürüten her kanıt görmezden gelindi. Son olarak, mahkeme heyetinin belirlediği bilirkişinin, bilgisayarlarda virüse rastlandığını belirten raporu da ciddiye alınmadı" dedi.
Gürsel, "Cezaevindeki gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır" ifadesini de kullandı.
Burada bir konuşma yapan Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkanı Arne Köning de "Türkiye mahkemelerinde maalesef her zaman üzücü olaylar nedeniyle bir araya geliyoruz. Biz Avrupa'da, Türkiye'deki basın özgürlüğü ihlalleri konusunda baskı oluşturmaya çalışıyoruz. Kararların daha mahkeme bile başlamadan verildiği düşüncesindeyiz. Türkiye'deki bu durumun değişmesi için elimizden geleni yapacağız" dedi.