Ortak pazar (AB) çürümüşlüğü

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İhap SUBAŞI / Subaşı Gümrükleme

1992'den beri, gazetem "DÜNYA"nın bu sütunlarından ilgililerine, seslenmekteyim; "Ortak pazar", "Avrupa Birliği"ne ısrarla bıkmadan, usanmadan, ortaklığa, ivedi girme isteminin sonucunda, "Gümrük Birliği" diye belirsiz tek taraflı çıkar dürtüsüyle işleyen bir birliğe bağlanmamız sonuç bildirgesi oldu. Diğer ortak ülkelerden böyle bir kandırmaca ile ortak pazara, tam üye olduklarını sanmıyorum. Tabii ki, hiçbiri tam ortaklık için böyle bir yol izlemediler. Türk ekonomisine zararlarının en büyük nedeni ve sebebi bu "Gümrük Birliği"ne girişimimizle olmuştur. Bilmeden, anlamadan tek çıkara endeksli, her ticari sektör, libere olan serbesti sistemiyle, ithal malını tüketicinin, emrine sunmak için, vitrinleri doldurmuş, yerli malı ve yerli üretimi maalesef rafa kaldırılmıştır. Bu hareketle, yabancı mal sevdalısı, aç ve obur bir toplum yaratılmıştır. Montaj sanayi denilen önemli bir ekonomik hareketle, üretimin en önemli kalemlerinde, yan sanayi işletilmeyerek ithal girdileriyle, ünitenin tüm parçalarını ithal edip bu girdilerle, üniteler tamamlanmıştır.

Bu mudur, sanayide ilerleme, bu mudur sanayimizin refaha çıkarma düzeni. Bir de "Bitirilmiş" mal ithalinin gelişme serüvenine bir göz atalım. Fason olarak, başka ülkelere, marka işleterek, Türk tüketicisinin emrine sunulan eşyalarla ilgili, sektör acaba bir parça, ülkesinin, insanının, geleceğini, refahını düşünebilmiş midir? Hiç sanmıyorum... Ülkende, üretimi yapacak, istihdamı artıracaksın ve tüketime sunarak, ülke sanayine hizmet etmenle, ekonomik büyük bir hamle yapacaksın. Bu tutum ve davranışla "İşte Türk sanayicisi" de dedirteceksin, bunun başka yolu yordamı var mıdır? "Benim kârım tamam, gerisi beni ırgalamaz" demek vatanseverlikle bağdaşmaz olduğu açık seçik bellidir. Dışta yaptırım maliyetinin düşük olması hiçbir zaman bu faktörler ortada iken cazip olamaz. Tüketiciye bu ucuz maliyete bakılmaksızın yüksek fiyatla arzı da ayrı bir sorundur. Senin kasanı kâra boğar ama Türkiye'ye ekonomik zararlar verdiği düşünülmelidir.

Demek ki Türkiye'nin ekonomisinde kendi kendine yetebilirlilik esasları üzerine, önemli kararlar alarak, hareket yollarını aramalıyız.

Merhum Turgut Özal döneminde, ekonomide hakikaten yerinde ve değişik kararlar alınmıştır. Bu alınan ekonomik kararlar, yürürlük kazanınca, bireysel çıkarlar, her türlü yolsuzlukla gündeme taşınmıştır. İşveren, tüccarımız, maalesef bu önemli çıkan ekonomik yasalarla, ülke menfaatlerini göz önüne alan bir tutum ve hareket içinde olmayı becerememiştir. İşin acı yanı, ekonomideki kaçan bu fırsatlar dolayısıyla insanımız, bu yeni ekonomik hareketteki, gelişmelerden faydalanamamıştır.

Bu kesim göstermelik, bol nutuklarla, aralıklı periyotlarla, basın toplantılarıyla, halkın karşısına çıkmalarıyla, ünlendiklerini sanmıştırlar.

Eski devirlerden gelen sese, "Yerli malı kullanmalı" güzelliğine, bugün ekonomide ahkam kesenler, zerre kadar değer vermemiş. Dünya global ekonomik kuralların işletilmesine, değer vermişlerdir. Tabii ki, bu mal girişi ve çıkışı ekonomisinde, yalnız, götüren ve hortumlayan memnun kalmıştır. Ülkenin dış ekonomideki, girdilerindeki, mal ve eşya girdilerine aldırmayıp, bu hususlara hiç dikkat edilmeden, liberal ekonomi listeleri hançer gibi yerli sanayinin bağrına saplanmıştır. Ülke, "Yabancı mal kullanmalı" cennetine dönüştürülmüştür. Bu mudur, ülke ekonomisine kazandırılan, dünya global ekonomisinin getirileri ve ticari senaryosu.

Yeni bir ekonomik düzene, ülkenin ihtiyacı olduğunu kabul etmeliyiz. Her kolda bunu tekrar dizayn ederek uygulamaya koymalıyız. Ziraatten, sanayie, tüm ihtiyaç maddelerine, oyuncak, giyecek, içeceğe ve diğer ihtiyaç maddelerine, yeni ekonomik modelleri, uygulayarak hareket yolumuzu belirlemeliyiz. Vitrinleri dolu bir ülke övüncesinden sıyrılıp, yeni bir yapılanma ile ihtiyacı giderecek tüm tüketim maddelerinin giriş ve çıkışını kontrollerle organizesini başarmalıyız. Yeni bir serbest piyasa ekonomisi, kural ve kaidelerinin, prensiplerini uygulanabilir tarzda yürürlüğe sokmalıyız.

Türkiyemiz'in, ivedi bu açılıma ihtiyacı olduğunu belirtmek isterim.

Bize bu hususta, "ortak pazar"ın hiçbir yarar sağlayacağını sanmamaktayım. Serbest piyasa ekonomisi, komşu, Uzakdoğu, Türki ülkeleri, Rusya ile yeni ve serbest bir ekonomi ve ticaret Türkiye'nin en büyük takip edeceği yol olmalıdır.