Pendik esnafının mesajları, dikkate alınmalı
Ufuk GERGERLİOĞLU
Bundan yaklaşık on sene öncesine kadar belirli alışveriş noktaları, tüketiciler tarafından öncelikli yerler olarak tercih edilirdi. Bilhassa Sirkeci, Sultanhamam, Aksaray, Kadıköy, Karaköy, Beşiktaş, Bakırköy gibi eski yerleşim ve ticaret bölgeleri müşteri akınına uğrardı. Her bölgenin sabit ve kolay kolay değişmeyen müşteri kitlesi vardı.
Özellikle 2000'li yıllardan sonra yeni müşteri alanları oluşmaya başladı. Örneğin; Bağcılar ve Bahçelievler'de oturan insanlar, bir dönem, alışveriş için mutlaka Bakırköy'e gelirken ilerleyen yıllarda kendi bölgelerinden alışveriş etmeye başladılar. Buna benzer gelişmelerin Anadolu yakasındaki Pendik ilçesi için de yaşandığını söyleyebilirim. Bugün için Pendik bölgesi, Tuzla, Kartal ve Maltepe ilçelerinde ve hatta İzmit ilinde oturan insanların alışveriş için tercih ettiği noktalardan biri haline geldi. Bu gelişmeler, piyasa dengelerini önemli ölçüde değiştirmeye başladı. Örneğin; bugünlerde Eminönü'ndeki esnaflar çoğu, hızla gelişen yeni bölge piyasalarını, tehdit olarak algılıyor. Piyasa dengelerindeki yaşanan bu değişimin, önümüzdeki dönemlerde hız kazanacağı tahmin ediliyor.
Bugünkü analiz noktamız ise, son dönemlerde farklı il ve ilçelerden müşterilerin tercih ettiği Pendik bölgesi olacak. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu bölge, hem geniş bir tüketici kitlesini kendisine çekmesi hem de eski piyasaları derinden etkilemesi açısından önem arz ediyor. Bölgede, farklı sektörlerden esnaflarla detaylı görüşme imkanım oldu. Şimdi bu görüşmelerden önemli gördüklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Pendik'teki ziyaret noktalarımızdan biri, perde sektöründe faaliyet gösteren Home Store işletmesi oldu. Firma yetkilisi Sebahattin Bil, nisan ayının güzel geçtiğini, mayıs ayında hareketin Nisan ayına göre biraz daha azaldığını ifade etti ve ekledi: "Haziran ayı ile birlikte tüketicilerde 'memleket ve tatil' havası esmeye başladı. Dolayısıyla durgunluk günlerine yeniden girmiş olduk. Perde sektöründe, en küçük dediğimiz bir iş, 3 bin TL civarında tutuyor. Bu rakamlar duruma göre 5-10 bin TL'ye ulaşabiliyor. Tüketiciler, yüksek rakamlı harcamaları bugünlerde tamamen kesmiş durumda. Ayrıca sektörümüzdeki hareket yakın bir zaman kadar, 4. ayda başlar 7-8. aylar hariç 11. aya kadar devam ederdi. İnsanların kafasında 'sezon ve ay' algısı vardı. Tüketiciler, belirli dönemleri takip eder, hesabını yapar, ona göre davranırdı. Ama maalesef ki bugün, hem tüketicilerin hem de esnafların kafasında oturmuş olan sezon ve ay gibi kavramlar, yerini haftalara ve günlere bıraktı. Tüketici de esnaf da şaşkın vaziyette. Bunun yanında bölgemize yakın yerlerde açılan Viaport, NeoMarin gibi alışveriş merkezleri de işlerimizi bir hayli etkiledi. Pendik'e gelen müşterilerin karşılaştığı otopark sorunu onları Alışveriş Merkezleri'ne yöneltti."
Sebahattin Bil'in açıklamalarından, esnaf ve tüketicilerin içinde bulunmuş olduğu en önemli sorunlardan birinin, sezon ve ay gibi kavramların güncelliğini yitirmesi olduğunu görüyoruz. Değişen bu algının düzeleceğini de pek sanmıyorum. Tabii ki bu değişime hemen uyum sağlayan işletmelerimiz de var. Ankara'da bir alışveriş merkezini ziyaret etmiştim. Bu alışveriş merkezinde ziyaret ettiğim kozmetik sektöründe faaliyet gösteren köklü bir firmanın yetkilisi, her hafta belirli ürünlerde indirim ve promosyon yaptıklarını, böylece tüketicilerin 'bu hafta hangi üründe özel bir indirim var?' diyerek merak ettiklerini detayları ile bana anlatmıştı. Bu yaklaşım tarzını, yerel bir zincir market de kendi anlayışa göre uygulamaya çalışıyor ve gayet de başarılı oluyor. Aslında bu sistem, müşterilere sunulmuş bir farklılık anlamına da geliyor. Belki bir süre sonra daha farklı yaklaşımlar da benimsenecek. Önemli olan, değişimi iyi okuyup tüketicilerin kabul edebileceği bir model ortaya koyabilmektir.
Bölgedeki bir başka ziyaret noktamız da İlhanlı Tekstil oldu. Firma sahibi İlhan Yılmaz, esnaf krizinin hiçbir zaman bitmeyeceğinin altını çizdi ve ekledi: "Esnafın 'işler açılacak' beklentisi, bugüne has bir şey değil. Bundan on sene önce de 'işler açılacak' beklentisi vardı. Bundan sonra da bu beklentiler devam edecek. Bugün için esnafların en büyük sıkıntısının, özellikle esnafların yoğun olarak bulunduğu yerlerde açılan yerel zincirler olduğunu düşünüyorum. Geçen gün, sürekli alışveriş ettiğim yerel bir zincirde, benim sattığım havlunun aynısını gördüm. 'Havlunun bu markette ne işi var' diye kendi kendime sordum. Bir esnaf olarak böyle bir durum karşısında ne yapacağımı şaşırdım."
Zincir marketler ile ilgili iki sene önce bir yazı yazmıştım. O yazımda, üretici firmaların markalaşma sürecinden vazgeçerek zincir marketlere taşeronluk yapmasının büyük sakıncalar oluşturabileceğini belirtmiştim. Şimdi gördüm ki bırakın üreticileri, esnaflar bile zincir marketler karşısında çaresizlik içerisinde. Serbest piyasada tehlikeli bir noktaya gelindiğini, esnafımızın bu açıklamalarından rahatlıkla görebiliyoruz. Esnaflarımızın, bu gelişmeler paralelinde acilen bir kamuoyu oluşturması gerekmektedir. Bunu yaparken kırmadan, dökmeden bir yaklaşım tarzı benimsenmelidir. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Sivil toplum kuruluşlarının desteğini alarak ve yetkilileri ikna ederek çok hızlı bir yol alınabileceğini düşünüyorum.
Bölgedeki bir başka ziyaret noktamız da Karaca Eşarpçılık oldu. Firma yetkilisi Ramazan Çalışkan, bugünlerde müşterilerin nakitte dönmeye başladığını belirtti ve ekledi: "İyi kaliteyi uygun fiyata sunmaya gayret ediyoruz. Özellikle nakitte dönüşler hızlandığı bir zamanda uygun fiyat stratejisi çok işe yarıyor. Ayrıca kriz sürecine rağmen aksesuar ürünlerinde iyimser bir talebin olduğunu gözlemliyorum. Aksesuar ürünleri için müşteri talebinin kesilmemesi, ayakta durma gücümüzü artırıyor. Bu talebi karşılarken, müşteriyi elde tutabilmek için azami çaba sarf ediyoruz. Güleryüz ve ilgi, müşteri ile ilişkide ilk hareket noktamız oluyor."
Ramazan Çalışkan, uygun fiyat stratejilerinin meyvelerini topluyor. Uygun fiyat stratejisi, her zaman işletmelere fayda sağlar. Bu strateji, krizin olmadığı zamanlarda sürümü artırır, krizin olduğu dönemlerde ise ayakta durmaya yardımcı olur.
Zirve Elektronik de diğer bir ziyaret noktamızdı. Firma sahibi Bahattin Akkaya, Çin ürünlerinin piyasayı perişan ettiğini ifade etti ve ekledi: "Uzunca bir süredir, uydu sistemlerinde hizmet veren bir firmanın bayiliğini yapıyoruz. İlk bayilik aldığımızda, güzel paralar kazandığımızı söyleyebilirim. Fakat şimdi bu piyasa, doyuma ulaştı. Garanti süresi dolan ürünlerden sağladığımız kazançlar da ciddi manada düşüş gösterdi. Bu düşüşün sebebi ise Çin'den gelen ucuz ürünler. Müşterilerimiz, teknik hizmete bir bedel ödeyeceğine, Çin'den gelen ve fiyatı garanti dışı teknik bakım masrafları ile neredeyse aynı olan ürünleri tercih ediyor."
Bahattin Akkaya, bir süre sonra bütün piyasaları aynı biçimde sıkıntıya sokacak süreci net bir biçimde ortaya koymuş oldu. Bir süre sonra teknik servis hizmetleri sunan firmalar, Çin faktörü yüzünden büyük bir darboğazla karşı karşıya kalabilirler. Çin'de çok ucuza üretilen ürünler, özellikle bu kriz döneminde belirli bir tüketici kitlesi tarafından büyük bir ilgi görebilir. Bu süreçle oluşabilecek tehdidin en az seviyelere çekilmesi için üretici firmalar ile teknik bayiler acilen bir araya gelerek beyin fırtınası yapmalıdırlar. Bu beyin fırtınası ile ortaya çıkacak çözüm odaklı öneriler, sivil toplum kuruluşları ile paylaşılmalı ve bir kamuoyu oluşturulması sağlanmalıdır.
Bölgedeki başka bir ziyaret noktamız da Şahin Züccaciye oldu. Firma sahibi Mehmet Şahin, yaz dönemlerinde kendilerini ayakta tutan gurbetçilerin artık eskisi gibi alışveriş yapmadıklarının altını çizdi ve ekledi: "Yakın bir döneme kadar bir çok sektörde faaliyet gösteren esnafı, yaz dönemlerinde gurbetçiler ayakta tutuyordu. Ama maalesef son zamanlarda, ülkemize gelen gurbetçilerin harcama eğilimlerinde hissedilir bir biçimde azalma söz konusu."
Gurbetçilerimiz, ülkemiz için çok büyük bir potansiyele sahip. Tabii ki dünyadaki kriz süreci, onları da olumsuz yönde etkiledi. Ama yine de bu vatandaşlarımız, gerektiğinde paralarını harcamaktan da geri durmuyorlar. Bu vatandaşlarımızın tüketim eğilimlerini harekete geçirmek adına yeni stratejilerin üretilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu stratejileri üretmek için de harcanan para ve zamanın boşa gitmeyeceğini düşünüyorum.