Polisimizi daha da güçlendireceğiz
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında Gezi Parkı olaylarını değerlendirdi. Başbakan Erdoğan "Bu aşamadan itibaren şiddet kullanan, şiddeti bir araç olarak benimseyen hiç kimseye, hiçbir örgüte müsamaha gösterilmesi söz konusu değildir" dedi.
Bütün bu olayların ilk tespitlere göre devlete maliyetinin, şu an itibariyle 100 trilyonu aştığını dilde getiren Erdoğan, "Polisimiz, kanunun kendisine verdiği yetki dairesinde, bundan böyle hiçbir hukuksuzluğa göz yummayacak, gerekeni yapmaya devam edecektir. Polisimizi daha da güçlendireceğiz. Her yönüyle daha da güçlendireceğiz. Ki bütün bu olaylar karşısında çok daha müdahale gücünü artıracağız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Farklı partilere gönül vermiş kardeşlerimizin bulunması da mitinglerimizin anlamını daha da pekiştiriyordu. MHP’den, BDP’den, BBP’den Saadet Partisi’nden partililer, büyük Türkiye’ye sahip çıkanlar, yakıp yıkmaya karşı çıkmak için orada bulunuyordu.
Kazlıçeşme’de toplanan bir milyonu aşkın insan demokratik tepkisini coşkuyla ortaya koyduktan sonra kimseye zarar vermeden dağılmıştır. İşte demokrasi budur, demokratik hak kullanılması budur.
Bizim kimseye demokratik hakkını hukuk içerisinde kullanma diye bir yaklaşımımız yok ki. Miting mi yapacaksın yap. Ama hukuk çerçevesi içinde yap. Bunun dışına çıktığın zaman işte burada sıkıntı yaşanıyor.
Bize sürekli Taksim’deki toplanan insanların mesajını aldınız mı diye soranlar, acaba Sincan’daki yüz binlerin, Kazlıçeşme’deki bir milyonu aşkın insanın mesajını alabildiler mi?
Anlıyorum ki bazı televizyonlarda bazıları yorumlar yapıyor, hala bunu alamayanlar var. Burada bir hususa dikkatleri çekmek istiyorum.
Üç haftadır hem aziz milletimize hem dünyaya çok farklı bir Türkiye fotoğrafı verilmek istendi. Taksim Meydanı, Ankara’da Kızılay, İzmir’de Alsancak, sanki ortak bir tavrı gösteriyor gibi anlatılmak istendi. Bunun son derece örgütlü biçimde yapıldığını hatırlatmak istiyorum.
Ülkemizdeki medya kuruluşları bu tertip için hazırlıklıydı, uluslararası medya hazırdı. Sosyal medya bu iş için donanımlı hale getirilmişti. Ülkemizin belli sermaye grupları faiz lobisi, içerde dışarda belli örgütler bu iş için hazırlıklıydı.
Dikkat edin Taksim’de diğer illerde polise karşı, kamu binalarına, sivillere karşı çok ağır şiddet uygulanırken, bu vandallık, bu barbarlık çarpıtılarak, masum bir çevre eylemi gibi lanse edildi. Herşey çok profesyonelce hazırlanmıştı. Taktikler, mesajlar ve tweetler kullanılacak ve hazırlanan fotoğraflar filmler adım adım hesaplanmıştı.
Bazı uluslararası çevreler bu tertibin içindeyken, olmayanları kandıracak, yalan haberlerle bu tertibin içine çekecek hazırlıklar yapılmıştı.
Yurtdışında ördek avında tekneden düşen birinin fotoğrafı TOMA’nın altında kaldı gibi gösterildi. Suriye’e bir yaralının fotoğrafı, CHP’li milletvekili tarafından servis edildi. 7 gasp suçundan mahkum olan üzerinde beyaz önlük olan zanlı, “doktorlar gözaltına alınıyor” haberine lanse edildi.
Buna benzer nice yalan, fotoğraf, bilgi, belge sistemli şekilde dolaşıma sokuldu. Bunların en vahim tarafı bazı siyasetçiler, bazı sanatçılar, bazı medya kuruluşları, STK’lar bunları araştırmadan dolaşma soktular, ya da bunu sağladılar.
Bu tertibin içinde olmadığı halde, Türkiye’deki bu olaylar hakkında uluslararası değerlendirme yapan herkesi daha dikkatli olmaya, bir karar vermeye davet ediyorum.
Bu olaylar, daha en başından itibaren, polisin çevreci gösterilere şiddet uygulaması gibi sunuldu ve sunuluyor. Bu tamamen yanlıştır.
Güvenlik güçlerimiz, demokrasi ve hukuk sınırları içinde son derece sabırlı şekilde, şiddet eylemlerine karşı başarıyla mücadele vermişlerdir. Hatta polisimiz sistemli bir şiddet hareketi karşısında, demokratik bir tavır sergilemiş ve demokrasi sınavından başarıyla geçmiştir.
Biliyorsunuz gelenler oldu, kendilerini dinledim. Hepsinin hep söylediği, polis şöyle şiddet uyguladı, şunu yaptı bunu yaptı. Şiddet uyguladı da ne yaptı dedim? Biber gazı sıktı. En doğal hakkıdır sıkar.
Laf dinlenmediği zaman polis bu yetkisini kullanır. Kalkıp da kurşun attı mı, silah attı mı? Yok. Bakın iş. 16. 17. Güne gelince, işte Adana’da yaşanan olay. Ve daha ileri gitti Mecidiyeköy’de bir komiserimiz silahlı bir, maalesef mermi neticesinde midesinden yaralandı. Bir diğer kardeşimiz ayağından yaralandı. Rabbim onları milletimize sağlığıyla lütfetti. Biz yine şifa diliyoruz.
Ama buna benzer olayı bizim polisimiz uygulamadı. Böyle davranan polise biber gazı kullandı diye yapılmayan kalmadı. Hep bir ağızdan hepsi aynı şeyi söylediler. Dünyaya bu yönüyle takdim ettiler. Şiddet uygulayan kim? Terörist, anarşistler şiddet uyguluyor. Efendim orada çevreci gençler de var, AK partililer de var.
Olabilir. Ak Parti'ye geçmiş, oy vermiş de olabilir. Bu onu temize çıkarmıyor ki. Kişi arkadaşının dinindendir. Kişi sevdikleriyle beraberdir. Bütün vaka budur.
Kamuoyu araştırmasında gördük ki, Gezi Parkı içinde olanların yüzde 76’sı CHP’ye oy vermiş. Yüzde 16’sı. AK Parti 1,2, MHP 1,2. Tablo bu. Bu tablo içerisinde bize oradan girmek suretiyle yumuşatacaklar, buraya böyle bakın diyecekler. Yanlış yanlıştır. Kimden gelirse gelsin. Bizi ilgilendirmez, yapılan iştir önemli olan. Ne yapıyor bunlar? Terör mü estiriyor, yoksa barışa mı çağrı yapıyor. Bu bizim için önemli.
Bütün hazırlıklara, tertiplere rağmen en başından itibaren halk bu şiddet eylemlerini tasvip etmemiştir. Halk evlerinde gelişmeleri sabırla, itidalle izlemiş. Ankara Sincan ve İstanbul Kazlıçeşme’de toplanarak bu oyunu bozmuştur.
Birilerinin bu muhteşem kalabalığı görmemesi, görmezden gelmesi son derece tabiidir. Sokaklarda şiddet eylemlerini halkın tepkisi gibi lanse edenler, halk sokağa çıktığında kaçacak delik aramışlardır.
Taksim’de bir eylemciyi gösterip Türkiye ayakta yaygarası çıkaranlar, milyonlar sokağa çıktığında bunu görmemiştir. Biz kusura bakmasınlar bunu göstermeye devam edeceğiz. Hem içerdeki hainlere, hem dışardaki işbirlikçilerine göstermeye devam edeceğiz.
Cuma günü Kayseri’de Cumartesi günü Samsun’da, Pazar günü Erzurum’da devam ettireceğiz. İçerideki hainler, dışarıdaki işbirlikçiler Türkiye’nin gerçek fotoğraflarını görmek istiyorlarsa, buyursunlar Kayseri’ye Samsun’a Erzurum’a baksınlar.
Tıpkı Ankara ve İstanbul’da olduğu gibi sadece AK Partilileri değil, bu çirkin oyuna tepki gösteren her bir kardeşimizi bu mitinglere bekliyoruz. Partisi ne olursa olsun, hepsini bekliyoruz.
Demokrasiye hukuka sandığa, büyük Türkiye’ye sahip çıkan herkesi Anadolu’da meydanlara bekliyoruz. Bunlar Gezi Parkı halkındır diyorlardı, Taksim halkındır diyorlardı. Ama dertlerini halka değil, İngilizce olarak uluslararası medya kuruluşlarına, örgütlere kurumlara anlattılar.
Meselelerini Anadolu’ya Trakya’ya anlatamadılar. Gittiler BBC’ye, CNN’e Reuters’a Avrupa Parlamentosu’na anlattılar. Çünkü bunların arkasında halk yok. Anadolu, Trakya yok. Bunların arkasında işbirlikçileri durumunda olan medya var, sermaye var, faiz lobisi var. İşte onun içinde sorunlarını millete değil İngilizce olarak oralara iletiyorlar.
Birşeyi de açık açık konuşmak durumundayız. Bazı sendikalar, bazı STK’lar var. Dün iş bırakma çağrısı yaptılar. Ne oldu? Vaka bu. Hani ne oldu? Çünkü yaptığınız çağrı kanunsuz. Yaptığınız çağrı hukuka aykırı. Hele hele, hele hele, Tabipler Birliği’yle alakalı söylüyorum. Sen kanunsuz bir eyleme nasıl destek verirsin? Sen hastaneleri boşaltma içine nasıl girersin yahu? Sizin insan sevgisi nerede? Hastalarla ilgilenme aşkınız nerede? Bunlarda insan diye bir dert yok. Bunların herşeyi menfaate dayalıdır. Aklı selim gaip geldi ve beklediklerini alamadılar. Bunlar güya solcu, emeğin alın terinin halkın yanındalar.
Aidatlarıyla besledikleri bu örgütlerin üst yönetimlerinin her toplumsal olayda nerede durduklarına dikkat etsinler. Ergenekon eylemlerine dikkat edin, en ön saftalar. Cumhuriyet mitinglerinde en ön saftalar. Demokrasiye milli iradeye yönelik her girişimde bunlar en ön saftalar. Bunlar baş provokatörler, bunlar baş piyonlardır. Banka reklamlarında oynayıp kapitalizmi eleştirenler ne kadar solcuysa, işte bunlar da o kadar solcudur.
Faiz lobisinin kuklası olanlar ne kadar emek taraftarıysa bunlar da o kadar emek taraftarıdır. Neyse ki maske artık düştü. Kimin ne olduğunu artık milletçe gördük.
Dün asla bir araya gelemeyeceklerin, nasıl bir araya geldiklerini hem Türkiye hem dünya görmüştür.
Ulusalcılarla bölücülerin kardeşliğiyle, sözüm ona dindarlarla din düşmanlarının ittifakının aynı hedefe saldırdıklarını herkes görmüştür.
Bir tarafta ellerinde Türk bayraklarını sallayanlar, diğer tarafta Türk bayrağını alçakça yakanlar bir araya geldiler. Bir tarafta Gazi Mustafa Kemal’i istismar ettiler, bir tarafta bölücülerin paçavralarıyla yanyana getirdiler. Bir tarafta güya namaz kıldılar, camiye ayakkabıyla girdiler ve alkol kullandılar camilerimizde. Başörtülü kızlarımıza el uzattılar.
Bir tarafta ağaç dediler, hak dediler, demokrasi dediler. Ağaçları tahrip ettiler, o ağaçları tarumar ettiler. Gezi Parkı’nda kaldırım genişletmede 12 ağaç söz konusuydu. Ama bunların onlarca yıktıkları ağaç söz konusu. Yaktılar, yıktılar, saldırdılar ve herkesi rahatsız ettiler.
Buyurun işte Pazar günü üniversiteye giriş imtihanı vardı. O gece sabah 4’e kadar tencere tava. Öyle devam ettiler. Bu ifademden çok rahatsız
Beni sen üçe dörde kadar rahatsız etme hakkın var mı? O yavruları rahatsız etmeye hakkın var mı? Kadıköy’den al, İstanbul’un her yerinde aynı şeyi yaptılar. Senin böyle bir hukuk okuman söz konusu mu? Böyle bir hukuk var mı yahu? Sen beni nasıl rahatsız ediyorsun.
Hala tencere tava çalmayı bile özgürlük olarak niteleyenler var. Bunların özgürlük anlayışı da farklı. Bu oyun artık bozulmuştur. Önce millet, milletin hükümeti, milletin partisi olan AK Parti bozmuştur.