Prof. Dr. Ömer Faruk Çolak: Sanayiciler sermaye biriktiremiyor, borçla çalışıyor
MEHMET KAYA / ANKARA
Türkiye'nin son dönemde sanayileşmeye yönelik girişimleri ve teşvikleri yoğunlaştırılsa da GSYH içindeki sanayinin payı son 13 yıldır sabit kaldı. DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan öğretim üyesi ve DÜNYA Yazarı Prof. Dr. Ömer Faruk Çolak, Türkiye’nin sanayi kesiminde karların çok düştüğünü, küçük ve orta ölçekli işletmelerde düzenli bir kar ortamının yakalanamadığını, büyük işletmelerin de çok küçük seviyelerde kar ederek çalıştığını vurgularken, bunun yatırımların önüne geçtiğini, üretim yapan şirketlerin tamamının borçla işlerini yürütmeye çalıştığını vurguladı. Çolak, inşaat sektörü ile finans sektörü başta olmak üzere, diğer hizmetler sektörünün kar pastasının büyük kısmını aldığını belirtirken, hizmet sektörüne giriş ve çıkışın kolay ve düşük maliyetli olması nedeniyle sanayiye yatırımdan caydırıcı etkisi olduğunu anlattı.
• Sanayinin payı yerinde sayıyor
Türkiye’de hızlı sanayileşme döneminin başladığı 1980’li yıllarda yüzde 17,9 oranında GSYH’den pay alan sanayi sektörü, takip eden dönemin tamamında payını artırarak 1990’da yüzde 26,2’ye, 2000’de ise yüzde 32,1 ağırlığa ulaştı. Buna karşılık, 2001 krizi dışında sürekli büyüyen ekonomi içinde sanayi kesiminin ağırlığı hemen hemen hiç artmadı. Bir iki puanlık oynamalara rağmen GSYH içindeki sanayinin payı 2013 sonunda yüzde 32,9 seviyesinde oluştu.
Gelişmekte olan ülkeler açısından bir risk unsuru olarak görülen, yeterince sanayileşemeden hizmet ağırlıklı bir ekonomik yapıya dönüşmenin Türkiye açısından şu anda tartışılması gereken bir olgu olduğu belirtiliyor. Ömer Faruk Çolak, bu riskin 2008 krizinde görünür hale geldiğini ve sanayi üretimi, özellikle ileri teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli sanayi üretimi bulunan Almanya, İsveç, İngiltere gibi ülkelerin, tam sanayileşmesini sağlayamamış hizmetler sektörü ağırlıklı ülkelere karşı çok daha fazla direnç gösterdiğini belirtti.
• Türkiye’nin sanayileşmesinin sabit kalmasının en önemli nedeni: Karlılık çok düşük
Ömer Faruk Çolak, sanayi sektörünün GSYH içindeki payının sabit kalmasının birkaç nedeni bulunduğunu, bunun en önemlilerinden birinin “karlılık oranlarındaki düşüklük” olduğunu belirtti. “Sanayi sektöründe karlılık oranları düşüyor. Türkiye’nin 2002’den bu yana hele ki KOBİ’lerde ciddi biçimde düşüyor. Merkez Bankası sektör raporlarına bakınca görülen tablo bu. Küçük ölçekli sanayi işletmeleri çoğu zaman zararda, orta ölçekliler bazen kar bazen zarar, büyük ölçekli şirketler kısmen kar edebiliyor” diyen Çolak, sanayi kesiminin ancak borçlarla büyüyebildiğini, son yayınlanan İSO 500 listesinde de borç/özsermaye rasyosunun 1’in üstünde (borçların özsermayeden daha yüksek) olmasının bunun göstergesi olduğunu kaydetti.
Türkiye’de ve dünyada, finansal sektörün sürekli olarak kar pastasından daha büyük pay aldığını belirten Çolak, “Basit dille konuşursak, faiz lobisi var mı yok mu deniyor ya bence şöyle bakmak lazım: Bankacılık sektörünün karlılığından hoşlananlar, hoşlanmayanlar, ya da taraf olanlar-olmayanlar. Bankalar ve banka dışı finansal kuruluşların hepsinin karı yüksek” dedi. Türkiye’nin bu olguyu tek başına tersine çevirmesinin mümkün olmadığını belirten Ömer Faruk Çolak, ekonomi politikalarında “tercihlerin” ön plana çıktığı bir planlama ile sanayi sektörünün desteklenmesi gerektiğini belirtti.
• Ara malı ithalatına dikkat
Prof. Dr. Ömer Faruk Çolak, sanayinin büyümesindeki etkin unsurlardan biri olan ara malı üreten sektörlerde de ciddi sıkıntı bulunduğunu, Çin’in çok ucuz ara malı satışı nedeniyle Türkiye’deki şirketlerin ya üretimden çekildiğini ya da çok düşük karlılıklarla ayakta kalmaya çalıştığını, aramalı üretenlerin hemen hemen hiç gelişemediğini vurguladı.
• İhracata konu olan mallar, konu olmayan mallar ve inşaat sektörü
Sanayinin mevcut yapının ikilemleri arasına sıkıştığını belirten Ömer Faruk Çolak, büyümenin dinamiklerinden biri olan inşaat sektörünün çok yüksek karlılıklarla çalışmasının Türkiye’nin risklerinden biri haline geldiğini belirtti. Çolak, “Burada iktisat teorisinde olan ama fazlaca konuşmadığımız bir konu var. Dış ticarete konu olan mallar, dış ticarete konu olmayan mallar. Aldığınız borç ya da cari açığınızla elde ettiğiniz 100 doları sanayi sektörüne aktarıyorsanız, ortaya çıkan ürünü ihraç da edebilirsiniz yani para geri dönecektir. Türkiye ise mevcut cari açığı verirken parayı büyük ölçüde inşaat sektörüne aktardı. Burası ihracat yapan bir sektör değil. Yabancıya mülk satışları da devede kulak. Dış ticarete konu olmayan sektöre kaynak aktarıyorsan, dış ticarete konu olan sektörün kaynağını kısıtlıyorsun demektir, Türkiye bu çelişkiyi yaşayan bir ülke.” görüşünü vurguladı. Çolak, inşaat sektörünün sanayiden çok fazla ürün kullanmasıyla büyüme açısından tercih edildiğini vurguladı.
Ömer Faruk Çolak, sanayi sektöründe karlılığın artırılması için, işgücü ve enerji maliyetlerinin vergiler indirilerek düşürülmesini, sanayi sektörünün karlılıkla motive edilmesi gerektiğini vurguladı. Çolak, enerji sektörünün tamamen özelleştirilmesinin, kamunun bu alanda zam yapmayarak, hatta zarar ederek sanayi kesimine dolaylı teşvik vermesini engellediğini, sanayi şirketlerinin hepsinin karlı olan bu sektöre girmeye çalıştığını da belirtti.