"Hükümeti devirmek istiyorlar"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Dini ve hayır hizmetlerinde çalışan belli bir kitlenin siyasete talip olduğunu belirterek, "Hükümeti devirmeyi kafasından geçiren bir organizasyonla karşılaştığımızı düşünüyoruz" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

BURSA - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Hükümetin, yaklaşan mahalli seçimler ve onun ötesindeki cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, bir taraftan çözüm süreci başarıya ulaşmak üzereyken, bir taraftan Türkiye'nin güney sınırlarında yaşanan acı olayların neredeyse Türkiye'nin katkısıyla bir noktada söndürülmesi mümkün olacakken, bunların hepsini perişan edecek, geri çevirecek bir çalışmanın, çabanın varlığı ortaya çıktı" dedi.

Partisinin Bursa ilçe belediye başkan adayları tanıtım toplantısına katılmak için Bursa’ya gelen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kentte yerel yayın yapan televizyon programında yaptığı konuşmada, AK Parti’nin bugüne kadar 17 Aralık'ta meydana gelen halen devam eden olumsuzluklara benzer menfi hareketlerle karşılaştığını söyledi.

Geçen yıl haziran ayında yaşanan Gezi protestolarının etkileri ve eylemleri itibariyle hükümeti yıkmaya yönelik hareketler olduğunu iddia eden Arınç, şimdi de 17 Aralık'ta yolsuzluk, suistimal veya birtakım bakanların çocuklarının isimlerinin ortaya atılıverdiği bir operasyonla karşı karşıya olduklarını öne sürdü.

"Her şey kontrol altında ve hükümetimiz güçlü"

Arınç, dershaneler meselesine çözüldü gözüyle bakarken, asıl meselenin dershaneler olmadığını, başka konulara sıçrayan kötü olaylarla karşılaştıklarını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İsmi geçen cemaat için söylüyorum. Türkiye'de pek çok cemaatler var çünkü. Onlarla ilgili olarak bizim kanaatimiz hep müspettir. Hem muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ile hem de eğitim hizmetlerinde, sosyal hizmetlerde bazıları sivil toplum kuruluşları olarak bazıları meslek kuruluşları olarak Türkiye için yaptıkları olumlu çalışmalarda hep kendileriyle birlikte olduk. Ancak kendilerini belki cemaat mensubu olarak gösteren, ama amaçları hükümetle savaş ilan etmek olan birileri bu ilişkileri bozacak noktaya getirdiler. Tabii sadece bakanlarla da sınırlı kalmadı. MİT'in birtakım operasyonlarına işi sıçrattılar. Başkaları hakkında 'Kasetler var, telefon dinlemeleri var' diyerek alenen tehdit etmeye başladılar. Hiç görevlerinden olmadığı halde birtakım savcılar boylarını aşacak düzeyde başka işler yapmaya başladılar. Bu arada kanun içerisinde yetkileri olmamasına rağmen HSYK’nın kendi açıklamaları gündeme oturdu."

Türkiye'de dini ve hayır hizmetlerinde çalışan, toplumunun birleştirici unsurları haline gelen yurt içindeki ve yurt dışındaki eğitim hizmetleriyle çok faydalı çalışmalar yaptıklarına inandıkları kuruluşlarla hiçbir sorunlarının bulunmadığını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"Bunların içerisinde siyasete talip olan veya siyasi bir amaçla bu hükümeti devirmeyi kafasından geçiren bir organizasyonla karşılaştığımızı düşünüyoruz. Hükümetimiz buna karşı tedbir almak zorunda. Çünkü bu hükümet sadece düşmesi veya yıpranması ile de kalmadı. Aynı zamanda Türkiye’nin içi ve dış itibarını bozacak bir noktaya geldi. Mali itibarımızı bozacak bir noktaya geldi. Türkiye'deki birtakım maddi şart neredeyse tersine dönecek noktaya geldi. Türkiye, dışarıda kamuoyunda sanki siyasi istikrarsızlığa gidiyormuş algısı meydana geldi. Hükümet hemen müdahale etti. Suç işlediği, görevlerini kötüye kullandığını tespit ettiği kamu görevlileri ile ilgili yer değiştirmeler ve atamalarla meşgul oldu. Bir kısımları hakkında idari soruşturmalar başlattı. MİT'i koruyacak önlemleri aldı ve Başbakanımıza, bakanlarımıza tüm AK Parti’ye uzanacak kötü propagandanın yollarını kesmek için önlemler aldı. Bence çok meşru, çünkü bu kendini koruma içgüdüsüdür. Yani hükümetin varlığını devam ettirmemiz gerekiyor. Bu da ancak yanlış yapanlarla, suç işleyenlerle mücadele ederek mümkündür."

Kötüye giden olumsuzlukları önlediklerini ve dengelerin tekrar yerine oturmaya başladığını söyleyen Arınç, "Bütün dizginleri elimizde tutmaya, hükümetin varlığını ve gücünü sorgulatmadan 'Biz her şeye hakimiz' demeye hakkımız var. Buna aynı zamanda mecburuz. Hiç endişe edecek bir şey yok. Her şey kontrol altında ve hükümetimiz güçlü" dedi.