"İddialar Başbakan'ı ve AKP'yi töhmet altında bıraktı"

Bahçeli, Almanya'daki Deniz Feneri davası sürecinde Erdoğan'a kadar uzanan çok ciddi iddia ve ithamlarda bulunulduğunu belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Almanya'daki Deniz Feneri davası sürecinde AKP ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı töhmet altında bırakan ithamlarda bulunulduğunu belirterek, "Başbakan Erdoğan ve AKP'nin bu töhmetten kurtulması, konunun Türkiye boyutlarının tüm yönleriyle aydınlatılmasına bağlıdır" şeklinde konuştu.

Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, "Türkiye'nin ekonomik sosyal ve siyasal alanlardaki ağır sorunlarına ilave olarak, mağduriyet örtüsünün kalkması ile birlikte her geçen gün yenileri ortaya çıkan yolsuzluk tartışmalarının yaşandığı yeni bir sürece girdiğini" savundu.

Sistematik tırmandırılan çatışma dinamikleri ile bu dönemde yapay gerilim alanları oluşturularak kamuoyunun dikkatinin dağıtılacağı, sanal ortamlar yaratılarak yolsuzlukların saklanacağı kirli bir oyunun hazırlanmaya çalışıldığını ileri süren Bahçeli, Deniz Feneri Derneği davasına ilişkin Alman mahkemesinin kararını verdiğini ve sanıkları mahkum ettiğini hatırlattı.

"Karar sonrası, Alman adli makamlarının ithamları kapsamında bu yolsuzluğun Türkiye boyutu ve bağlantılarının bir an önce ve bütün yönleriyle açığa çıkartılması, adaletin tecellisi ve sorumluların hesap vermesi açısından büyük önem taşımaktadır" diyen Bahçeli, şöyle devam etti:

"Almanya'daki dava sürecinde, bu organize dolandırıcılığın ve merhamet sömürüsünün Başbakan Erdoğan'a kadar uzanan ve AKP'ye yakın çevrelerle irtibatı olduğunu gösteren çok ciddi iddia ve ithamlarda bulunulmuştur. Mahkeme kararında da kayda geçen bu iddialar Başbakan Erdoğan'ı ve AKP'yi şaibe ve töhmet altında bırakmıştır. Bu bakımdan Türk adli makamlarının hiçbir etki ve baskı altında kalmaksızın yürütecekleri bir soruşturmayla konunun aydınlatılması mutlak bir zorunluluk haline gelmiştir.

Bu ibret verici yolsuzluğun sosyal, insani, ahlaki, hukuki ve siyasi boyutları bulunmaktadır. Manevi değerlerine samimiyetle bağlı insanlarımızın temiz duygularının dolandırıcılığa alet edilmesi, yalnızca mağdurlarını değil, bütün milletimizi rencide etmiş ve yardımsever vicdanları derinden yaralanmıştır. Bu açıdan, Türkiye'de de başlatılacak adli süreç, çıkar amaçlarıyla inançları istismar edilen insanlarımızın vicdanlarında açılan bu yaraların bir nebze olsun sarılması bakımından önemlidir.

Son dönemde Anayasal yargı kararlarıyla siyasi meşruiyeti gölgelenen AKP hakkında artan ithamlar ve yaygınlaşan yolsuzluk iddiaları, bu partinin şimdi de ahlaki ve hukuki meşruiyetini şüphe altında bırakmıştır. Başbakan Erdoğan ve AKP'nin bu töhmetten kurtulması, konunun Türkiye boyutlarının tüm yönleriyle aydınlatılmasına bağlıdır. AKP, şimdi namuslu bir değerlendirme yapmak ve temsilcisi olduğu siyasi geleneğin yol açtığı toplumsal, ahlaki ve siyasi tahribatı sorgulamak durumundadır."

"Erdoğan öfke, telaş ve panik halinde"

Bahçeli, bu çerçevede, manevi değerleri siyasi amaçlarla istismar edenlerin, bunlar üzerinden siyaset yapanların ve mütedeyyin soydaşların temiz duygularını yıllardan beri kullananların kimliklerinin ve mensup oldukları zihniyetin de bu sorgulama ve hesaplaşma sonucu ortaya çıkacağını ifade etti.

Davanın karar aşamasında Başbakan Erdoğan'ın "öfke, telaş ve panik halinde olduğunun gözlendiğini" savunan Bahçeli, Erdoğan'ın vakit geçirmeden gerçekleri görmesi ve hukuki süreci harekete geçirmesi temennisinde bulundu. Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

"Ancak, Başbakan'ın son dönemde sergilediği psikoloji, gerçeklerin üzerini örtmek amacıyla baskı, tehdit ve şantajdan medet umması ve nihayet basını boykot çağrılarında bulunması, bu konuda fazla ümitli olmaya mahal bırakmamaktadır. AKP kongrelerinde ve iftar yemeklerinde, suçluluğun telaşı içinde 'makul'den uzaklaşarak, herkese gözdağı vermeye çalışması, yükselen ses tonu ve üslubunun düşen seviyesi artık ülkesini yönetemeyen bir Başbakan'ın çaresizlik işaretleri olarak görülmelidir.

Son günlerde ilçe kongreleri bahanesi ile yürütülen kirli kampanya ile Başbakan'ın öteden beri bastırmaya çabaladığı 'otokratik yönetim' tabiatını da harekete geçirdiği anlaşılmaktadır. Özel hayatın gizliliğinin ihlali konusunda söylentilerin yaygınlaştığı bir dönemde 'yerin kulağı' benzetmesi ile bu kuşkuları artıran Başbakan'ın, dedikodu ve dinlemelerden medet ummaya çalışması; sözde sakladığı gerçekleri açıklamak adına muhataplarına süre tanıyarak şantajlı randevular vermesi, siyasi ahlak, yönetim kültürü ve demokratik düşünce açısından kabul edilemez irtifa kayıplarıdır.

Ancak bu gelişmelerden daha vahimi ise yönetim aczi içindeki Başbakan'ın bu tavırlarının, 'sindirilmiş' kıtalar tarafından alkışlanması ve bunun aslında kendisine ve partisine yapılabilecek en büyük kötülük olduğu gerçeğinin hala anlaşılamamış olmasıdır."

"Rütük başkanı görevden ayrılmalı"

"AK Parti bünyesinde bulunan sağduyu sahibi insanların Başbakan Erdoğan'a itidal yolunu gösterememelerinin, giderek kirlenen ve kirlendikçe öfke dozu artan siyasetleri açısından büyük bir talihsizlik" olduğu görüşünü dile getiren Bahçeli, yolsuzluk suçlamalarının parti yöneticilerine kadar ulaştığını savundu. Bahçeli, şu görüşleri savundu: 

"Sayın Başbakan'ın bugün gelinen noktada yapması gereken, gerek Deniz Feneri davası ile gerekse partililerinin karıştığı diğer davalara ilgili olarak, hukuki sürecin hiçbir siyasi etki ve müdahale olmaksızın süratle işleyeceği yolunda Türk milletine güvence vermek, bu yolsuzluğa adı karışan RTÜK Başkanı'nın hukuki süreçte aklanana kadar görevden ayrılmasını sağlamak, Kanal 7 ile kendisi ve partisi arasındaki ilişkilere bütün yönleri ile ve inandırıcı bir açıklama getirmek ve İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla Türkiye'deki yardım derneklerinin dışarıdan aldığı bağışlar hakkında kapsamlı bir hukuki inceleme başlatmaktır.

Başbakan ve AKP'nin bu şaibeden kurtulması ve vicdanlarda aklanmasının yegane yolu ve öncelikli çaresi budur. Şeref ve haysiyet sahibi olmanın ilamı, inançların paravan yapılarak medya karşısında meydan okumakla değil, yargı nezdinde hesap vererek aklanmaktan geçmektedir."

Bahçeli, yolsuzluk ithamlarından kurtulmanın, yolsuzlukları önleyebilmenin yolunun öfke ve hakaretle üste çıkmaya çalışmaktan ve muhataplarını sindirmekten değil; dokunulmazlıkların kaldırılması ve çıkarılacak Siyasi Ahlak Yasası ile TBMM'den kuvvet alan ve başlayan temiz siyaset, temiz toplum, temiz yönetim anlayışının hakim kılınmasından geçtiğini bildirdi.

"Sözde ahlak ve dürüstlük mesajı verenler"

Yolsuzluklarla mücadele için bir "milli program" hazırlanmasının artık kaçınılmaz hale geldiğini kaydeden Bahçeli, daha önce bu yönde yaptıkları çağrılarına "sözde ahlak ve dürüstlük mesajı verenlerden henüz karşılık bulamadıklarını" ifade etti.

TBMM'nin yeni yasama yılında yapması gereken ilk görev ve dürüstlükte samimiyet sınavının bu olması gerektiğini bildiren Bahçeli, Meclis çoğunluğu açısından bu konuda öncelikli sorumluluğun iktidar partisine düştüğünü belirtti. MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Bunlar yapılmadığı ve yolsuzluların üzeri örtülmeye çalışıldığı takdirde, AKP'nin ampulü ile Deniz Feneri'nin aynı kirli yolu aydınlattığı açıklık kazanacaktır. Bu kirlenmiş yolun yolcularının ise önce istismar edilmek istenen masum vicdanlarda mahkumiyeti ve sonra yapılanların yüce adalet karşısında hesabının verileceği 'devri sabık' kaçınılmaz olacaktır" dedi.