"Masa başı siyasete müsaade etmeyeceğiz"
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu Kocaeli'de, "Türkiye'nin kredibilitesini düşürecek tezgahlara, organizasyonlara, masa başı siyaset mühendisliklerine asla müsaade etmedik ve etmeyeceğiz." dedi
KOCAELİ - Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye'nin kredibilitesini düşürecek tezgahlara, organizasyonlara, masa başı siyaset mühendisliklerine müsaade etmediklerini ve etmeyeceklerini belirterek, "Bunu ancak milletimiz sandıkta derse 'başımızın üstünde yeri var' deriz" dedi.
İzmit ilçesindeki bir otelde düzenlenen kahvaltı programında sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, iş adamları ve muhtarlarla bir araya gelen Müezzinoğlu, burada yaptığı konuşmada, milli iradenin istikrarının ekonomik istikrarı, ekonomik istikrarın ise diğer hizmet alanlarındaki gelişmeyi sağladığını söyledi.
Milletin kendilerine verdiği sorumluğu birilerinin çeşitli organizasyonlar, tezgahlar ve farklı senaryolarla almaya çalıştığını savunan Müezzinoğılu, şunları dile getirdi:
"Bedel ödetecek senaryolara millet fırsat vermemeli. Bu senaryoları kurgulayanlara da milletimiz tavrını net koymalıdır. 2001 yılında partiyi kurduğumuz gün, genel başkanımız 2 temel cümle söyledi. Biri 'AK Parti, milletin partisidir, ortak aklının temsilcisidir, ortak değerlerin, hedeflerin temsilciğini yapacak ve milletle beraber yürüyecektir'. İkincisi. 'bu partiyi kurarken güç odaklarına, sermayeye, medyaya veya bugünler için söyleyeyim, şu veya buna güvenerek kurmadık, millete güvenerek, milletle beraber kurduk ve siyaseti milletle, sandığın verdiği yetkiyle yapacağız. Sandığı zedelemek isteyen anlayışlara asla prim vermemeliyiz."
"Türkiye'nin kredibili düşürecek tezgahlara müsaade etmeyeceğiz"
Yanlış yapanların mutlaka bedelini ödemesi gerektiğini ifade eden Müezzinoğlu, "Bu milletin hak ve hukukunu zedeleyenler en ağır bedeli ödemeli, bizim bu milletin hak ve hukukuna leke getirecek onu istismar edecek hiçbir fırsatçıya en yakınımızda olsa dahi asla müsaade etmeyiz ve buna fırsatta vermeyiz" şeklinde konuştu.
Müezzinoğlu, şöyle devam etti:
"Derdiniz hırsızsa evet buyurun, hırsızı bulun, derdiniz rüşvetçiyse buyurun, rüşvetçiyi bulun ama birbirine benzemezleri bir araya toplayarak, bu milletin en saygın ve en güçlü, dünya çapındaki iş adamlarının itibarını, prestijini, kredibilitesini organize şekilde yerle bir edecek, Türkiye'nin kredibilitesini düşürecek tezgahlara, organizasyonlara, masa başı siyaset mühendisliklerine asla müsaade etmedik ve etmeyeceğiz. Bunu ancak milletimiz sandıkta derse 'başımızın üstünde yeri var' deriz."
"120 milyar-150 milyar dolar Türkiye'nin kaybı var' deniliyor"
Müezzinoğlu, 1960 yılında milletin, milli iradenin temsilcilerinin idam edildiğini dile getirdi.
"İdam edilen rahmetli Menderes, Zorlu, Polatkan mıydı yoksa onların şahsında milli irade miydi?" diye soran Müezzinoğlu, şunları belirtti:
"Evet, onların şahsında sandığın iradesi idam edildi, milletin hak ve hukuku çalındı. Milli iradenin hak ve hukukunu çalanlarda arayacaksınız hırsızlığı. O zaman ki mahkemeler de yüce mahkemelerdi, bugün vicdanlar Menderesi mi, o mahkemeleri mi mahkum ediyor? Devlet, Menderes'e mi yoksa o mahkemelerin savcılarına, hakimlerine mi iadeiitibar yaptı? 28 Şubat sürecinde rahmetli Erbakan Hoca'yı suçladığımız konuları ya da Refah Yol hükümetini suçlayan kamuoyundaki algıyı düşünün. Evet, ne oldu o gün? Ramazanda sakallılar ve cübbeliler Başbakanlık konutunda iftara davet edildi. Ne oldu o günlerde? Müslüm Gündüzler, Fadime Şahinler çıktı. Peki ramazanda iftar sofrasına davet edilenler mi bu ülkenin 50 milyar dolarını hortumladı yoksa o senaryoyu kuranlar mı bu milletin milyar dolarlarını hortumlattı?
Milli iradenin hırsızlarını, o senaryoda ya da AK Parti'ye açılan kapatma davasında da görürsünüz. Yine 17 Aralık'tan bugün kadar Türkiye'de evet, dolar 2,30'lara çıktı, faizler yükseldi, borsa düştü. '120-150 milyar dolar, Türkiye'nin kaybı var' deniliyor. Bu, AK Parti'nin kaybı mı, milletin kaybı mı? Bu milyar dolarlar bu millete hizmet olarak mı dönecekti yoksa bu senaryoyu kuranlara bir hortumlama kanalı mı oldu?"
[PAGE]
Amerika ve Avrupa'nın Türkiye'nin ekonomisi güçlü ilk 10 ülke arasında bulunmasından rahatsız olabileceğini vurgulayan Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
"İngiltere, Almanya ve Fransa rahatsız olabilir. Kendilerini geçme iddiamız olan ülkeler, rahatsız olabilir. Bunu anlarım da... Bunu milletle aşabilecek gücümüz, irademiz var ama buna çanak tutanları, buna maşa olanları, buna organize olarak bu ülkeye, bu millete ihanet noktasına varacak tezgahlara destek verenleri anlamakta gerçekten zorluk çekiyoruz. Bunu anlatmak hepimizin görevi ve sorumluğudur. Bunun üstesinden gelmek, bu milletin tarihi geleceği adına, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bize vasiyet bıraktığı muasır medeniyet seviyesinin üzerinde Türkiye'yi Türk milleti adına başarmamız lazım. Bunun için birilerinin tezgahlarına değil, milletin hak ve hukukunu koruyan anlayışın peşinden koşmak ve bunun için yalnız dar, kendi bakışlarımızın mahkumu değil, ülkenin ve milletin geleceğinde vicdanımızın sesini dinleyen, vicdanımızın esiri anlayışla geleceğimize sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum."
Halk Bankası, Ziraat Bankası ve Vakıflar Bankasının 2002'deki durumuyla bugünkü konumunun karşılaştırılması gerektiğine dikkati çeken Müezzinoğlu, "Bu bankalardan herhangi bir yandaş geri dönüşümü olmayan kredi alabilmiş mi? Herhangi bir yandaş düşük faizli ya da avantajlı kredi alabilmiş mi? 2002 yılında 1 milyar dolar civarında olan Halk Bankasının değeri, bugün nasıl olmuş da 25 milyar dolar olmuş? 25 milyar dolar değeri olan Halk Bankasının İngiliz, Alman bankalarını rahatsız ediyor olmasını anlarım da içeridekileri, bu ülke ve millet adına siyaset yapanları rahatsız ediyor olmasını anlamakta zorlanıyorum. Bir eliyle bu milletin ümüğünü sıkarak, diğer eliyle de milletin cebini hortumlama dönemini bu ülkede artık ortadan kaldırmalıyız. Bunun ortadan kaldırılacağı süreç de önümüzdeki günlerde geliyor. 30 Mart bunun bir sonucu, bir neticesi. Milletle beraber göreceğiz ama en önemlisi cumhurbaşkanlığı seçimleridir" ifadesini kullandı.
Milletin ilk defa vicdanının sesiyle cumhurbaşkanını seçeceğini belirten Müezzinoğlu, esasında güç odaklarının, milleti hortumlamaya alışanların rahatsız oldukları konunun cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu dile getirdi.
Söz konusu kesimin milletin cumhurbaşkanlığı seçiminde yanlış yapacağı anlayışında olduğuna dikkati çeken Müezzinoğlu, şöyle konuştu:
"Onlar fil dişi kulelerde kendi sefalarını sürmek isteyen, kendi istedikleri gibi Türkiye, kendi istedikleri gibi yönetebilecekleri, yönlendirebilecekleri millet, milli irade istiyor. Bu milletin iradesi, sağduyusu kendi geleceğinden, değerlerinden yana. Kendi gelecek vizyonunu, ufkunu belirleyebilecek değerleri, fıtratı, geçmişinden getirdiği güzellikleri, zenginlikleri olan bir millet. İnşallah bu milli iradenin gücüne ve dinamiklerine medeni ve çağdaş toplum olarak sahip çıkacağız. Kendi anayasasını yapmış, kendi değerleriyle ve hukuk devleti olma ilkelerini güçlendirmiş Türkiye'yi inşallah başaracağız. Bu milletin geleceğiyle hiç kimsenin çelik çomak oynar, kedinin fareyle oynadığı gibi oynamasına son 11 yılda nasıl müsaade etmediysek, bugün de müsaade etmeyeceğiz. İnşallah Türkiye'nin sağlıkta da eğitimde de ulaşımda da tüm alanlarda 2023 vizyonunu hep birlikte yakalayacağız. Ülkemizin yarınları bugünden daha güzel olacak. Ona inanıyorum çünkü bu milletin sağduyusu her zaman doğruyu yakalamıştır. "
"Şu anda 20 bin uzman, 10 bin pratisyen hekim açığı olan bir ülkeyiz"
Müezzinoğlu, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.
Kartepe ilçesinde hastaneye ihtiyaç olduğunun hatırlatılması üzerine Müezzinoğlu, konuyu değerlendireceğini belirtti.
Türkiye'de hekim açığı bulunduğunu vurgulayan Müezzinoğlu, "Şu anda 20 bin uzman, 10 bin pratisyen hekim açığı olan bir ülkeyiz. Hastane yapmaktan Türkiye ekonomisi olarak çok sorunumuz yok ama hastaneyi yapmakla bitmiyor iş. 2007-2008'den bu yana tıp fakültesine öğrenci alım sayısını önce 2 bin 500 sonra da 4 bin, bu yıl da 6 bin civarında artırdık ama takdir edersiniz ki bir tıp fakültesine giren öğrencinin en erken bu toplumun hizmetine gelişi 10 yıl sonra. İdeolojik duruşuyla, bu ülkenin geleceğine ait duruşu, vizyonu olmayan, bu mesleğe ait vizyon sunmayan Türk Tabipler Birliği 'hala bu ülkede hekim fazlası var' diyor. Ben de onlara diyorum ki nerede saklıyorsanız verin o hekimleri, biz onları sizin istediğiniz yerlerde görevlendirelim. Mesele hastane yapmak değil, mesele o yaptığımız hastanelerin hizmet standardını düşürmeden, hekim açığı oluşturmadan doldurabilmek" diye konuştu.