Reel sektörün derinden gelen sesi
Namık Kemal MEMİŞ / Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi
Türk sanayisi gerçekten zor bir dönemden geçiyor. Açıklanan ihracat verileri, iç piyasa ile ilgili gelen verilerde geçmiş aylara göre bir iyileşme sinyali kendini hissettirse de, reel sektör krizde çok yara aldı. Finans piyasaları geçtiğimiz ay hızlı bir yükselişe girdi, ancak reel sektör bunun olumlu etkilerini göremedi. Talep daralmasına karşı tasarruf tedbirleri ile bir noktaya kadar savunma durumuna geçen sanayici, kendi öz sermayesinden de ekleyerek zor günlerde ayakta kalmaya çalıştı. Kimin nefesi kuvvetli ise ayakta kalacağı günler geçiriyoruz anlayacağınız. Dünya üretiminin beşte biri kadarını yapan ABD'de yaşanan olumlu gelişmeler ve finans piyasalarındaki hareketlilik, krizin "W" olmadan çıkışa varacağı inancını kuvvetlendirse de, kronik sorunlarla ilgili yapısal dönüşümler sağlanmadan AB pazarı başta olmak üzere sanayileşmiş ülkelerle ticaret yapan sanayici için kulvarın sonu taşlı bir yol gibi. Diğer ülkelerde uygulanan korumacı politikalar bu dönemde daha da artabilir.
Bakın, ekim ayı ihracat rakamlarını açıklayan TİM Başkanı Sayın Mehmet Büyükekşi 2009 yılı ihracatımızda üçte bir oranında ciddi bir gerileme yaşandığını vurguladıktan sonra ekim ayının ihracatçı için bir dönüm noktası olduğunun altını çizmiş. Gerilemenin artık durduğunu, krizden çıkışın başladığını ve bundan sonraki aylarda da ihracat artışı beklediklerini ifade eden Büyükekşi, kriz bitti demek için daha erken olsa da küresel düzeyde bir toparlanmanın yaşandığı yeni dönemde ihracatın artması ve ihracatçının sürdürülebilir rekabet gücünün geliştirmesi için tüm aktörlerin destek vermesini istiyor.
Türk sanayisi bu dönem eridi, küçüldü, kapasitelerini daralttı. Şimdi yaşanan ufak bir hareketlilik ile kendi kaderine bırakılmadan, yaraların sarılıp doğru "can suyu" verildikten sonra rekabet gücünün artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmalı. İhracat artış eğilimine giriyor, ABD GSYİH'si üçüncü çeyrekte bir yıl sonra ilk defa pozitif oluyor ve yıllık yüzde 3,5 reel büyüme gerçekleşiyor. Faizlerin düşmesi ile birlikte iç piyasada kıpırdanma başlıyor. İşsizlik rakamlarındaki olumsuz artış durdu gibi. Burada şunu unutmamak lazım; işsizlik rakamları artçı göstergelerdir, en son düzelen rakamlar bunlardır. Avrupa'dan gelen veriler de umut verici. Finans piyasaları Türkiye'de hâlâ sağlam ve kendine güvenli…
Acaba her şey bitti mi? Aslında daha yeni başlıyoruz. Krizler de kontrolü olmayan doğa olayları gibidir. Büyük bir deprem sonrası nasıl sarsıntı bittiğinde her şey bir anda yok olur, krizlerin yaşandığı dönemler için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Depremlerde bir sonraki safha, arama-kurtarma safhasıdır, krizlerde de "ayakta kalmak" için mücadele verir sanayici. Son safha ise yaraların sarılması, hayatın normale dönmesidir ki; evini, yurdunu, dolabındaki kıyafetini kaybetmiş insanların kendi hayatını idame ettirmesini hemen beklemek gerçekten fazla iyi niyetli bir düşüncedir.
Reel sektör olarak, normalleşme döneminde, eski gücünü kaybetmiş bir sanayi olarak, tüm aktörlerin ekonomiye yoğunlaşmasını, tek gündem maddesi olarak ekonomiyi öne çıkarmalarına ihtiyaç duyuyoruz. Ekonomi düzelirse, gündemdeki diğer sorunların hallolması daha da kolaylaşır.