RTÜK'te sular durulmuyor
RTÜK üyeleri Hülya Alp ve Mehmet Dadak, "RTÜK toplantısında Üst Kurul üyesi Zahid Akman'ın kendilerine hakaret ettiği ve üzerlerine yürüdüğü" iddialarına ilişkin basın toplantısı düzenledi.
ANKARA - Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Hülya Alp, üst kurul üyesi Zahid Akman hakkındaki iddialara ilişkin, "Bir darp hadisesi olmadı, ama darp girişimi oldu. Üst kurul arkadaşlarımız tarafından engellenmiş bir darp girişimi vardır" dedi.
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyeleri Hülya Alp ve Mehmet Dadak, "RTÜK toplantısında Üst Kurul üyesi Zahid Akman'ın kendilerine hakaret ettiği ve üzerlerine yürüdüğü" iddialarına ilişkin makamında basın toplantısı düzenledi.
Alp, RTÜK'ün CHP'li üyeleri olmadıklarını, CHP kontenjanından Meclis tarafından seçilmiş üyeler olduklarını ifade ederek, "RTÜK de hiçbir partinin değil, Türkiye'nin Radyo Televizyon Üst Kuruludur. Bu duyarlılık içinde olaya bakıyoruz" diye konuştu.
Böyle bir olayla ilgili basın toplantısı düzenlemekten duyduğu üzüntüyü dile getiren Alp, Zahid Akman'ın konuyla ilgili basın bildirisi üzerine açıklama yapmaya karar verdiklerini söyledi.
Hülya Alp, RTÜK'ün etik ilkeler üzerinden hareket ederek iş yapan bir kurul olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yasa tasarısı taslağı üzerinde çalışıyoruz ve bunu çok önemsiyoruz. Pazartesi günü Üst Kurul üyelerinin olduğu toplantıda müeyyidelerle ilgili bir madde üzerinde farklı görüşler ortaya çıktı. Biri de Zahid Bey'in görüşüydü. Zahid Bey'in görüşüyle, komisyonun hazırladığı görüş arasında farklılık oldu. Farklılık üzerine bir açıklama yapma ihtiyacı duyuldu. Bunun üzerine ilgili hukuk müşaviri arkadaşın bilgisine başvuruldu. Bunun amacı 'hukuksal açıdan bunu bize açıklayın', 'hangi açıdan sorun buluyorsunuz', bunu öğrenmekti."
Alp, müeyyidelerle ilgili madde konusunda Akman'ın bir soru sorduğunu, ardından ikinci soruyu yönelttiğini belirterek, "İkinci soru bitince hiç kimsenin sözünü kesmediğim bir anda soru sormak istediğimde tepki aldım. Amacım hangi tekniğin medya ve kurumumuz açısından doru olacağını sormaktı. Son derece yanlış bir şekilde 'Benim sorularım bitmedi' şeklinde bir karşılık aldım. Ben de 'Sizin sözünüzü kesmedim' şeklinde cevap verdim" dedi.
"Kolumu bedenimin üstünde tutarak engel olmaya çalıştım"
Olayın yaşandığı yerin üst kurulun toplantı salonu olduğuna dikkati çeken Alp, olayı şu şekilde anlattı:
"Zahid Akman ceketini çıkararak, masanın etrafında dönerek Mehmet Bey'i darp etmek üzere onun önüne gelmiştir. Bütün Kurul üyeleri onu engellemeye çalışmıştır. Özellikle Başkan'ın büyük çabaları vardı Zahid Bey'i engellemeye yönelik. Sonuçta bir darp hadisesi olmadı, ama darp girişimi oldu. Üst Kurul arkadaşlarımız tarafından engellenmiş bir darp girişimi vardır. Olay yaşanırken ben ayaktaydım, Zahid Bey Mehmet Dadak'a yöneldiğinde yanımdan geçebilecekken üstüme yürümüştür. Bir bayan olarak kolumu, bedenimin üstünde tutarak engel olmaya çalıştım. Bunları bir devlet yetkilisi, bir üst kurul üyesi, bir kadın olarak açıklamaktan utanıyorum. 'Kadın' şeklinde hitap tarzı kullanılmıştır.
Olayın ardından Başkan ve Başkanvekili odamıza geldiler. Sayın Başkan, söyleyecek kelime bulamadığını belirterek üzüntülerini dile getirmiştir. 'Basın toplantısı yapacağız, bilginiz olsun' dedik. Bunun üzerine Başkan 'uzun süredir kurumumuz olmaması gereken şekilde basında yer aldı' dediğinde, 'Kurulun menfaati gereği orada durmak lazım' diye düşündük. Özür dilenmediği takdirde basın toplantısı yapacağımızı söyledik. Ancak bugün Akman'ın olaya ilişkin basın bildirisinin ardından 'Yanlışları düzeltmek' adına olayın üzerinden zaman geçmesine rağmen toplantı yapmaya karar verdik."
RTÜK üyesi Mehmet Dadak da, bu üzücü olayın RTÜK tarihinde bir ilk olduğunu ifade ederek, Alp'in toplantıdan ayrılmasının ardından ortalığın sakinleşmesini beklediğini ve çalışmaları takip etme düşüncesiyle odada kaldığını anlattı.
Zahid Akman'ın ceketini giymediğini ve sözlü saldırılarını sürdürdüğünü iddia eden Dadak, "Baktım ki saldırıların etkisi azalmıyor, güvenliğim gerekçesiyle kurulu terk ettim" diye konuştu.
"Bakanı bilgilendirme gereği duydum"
Alp ve Dadak, konuşmaların ardından basın mensuplarının konuya ilişkin sorularını yanıtladı.
"Akman ile aranızda husumet var mı?" sorusuna Hülya Alp, "Böyle bir şey söz konusu olamaz. Kendisiyle ilgili olumsuz bir sözcük ağzımdan çıkmamıştır" dedi.
Alp, bir gazetecinin, "Konu Bülent Arınç'a ulaştı mı? Tepkisi ne oldu?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bu iki kişi arasında geçen bir telefon konuşmasıdır. İki kişiyi ilgilendirir. Basın toplantısı yapma kararı aldığımız için, ilgili Bakanımız olduğundan haber verme, bilgilendirme gereğini duyduk. Bu da benim aldığım devlet terbiyesi gereğidir. Üzüntülerini hissettim telefonda, bu kadarını söylemekle yetineceğim."
"Yargı yoluna gitmeyi düşünüyor musunuz?" sorusuna da Alp, "Bizim sorunumuz sağlıklı, huzurlu çalışma ortamının ortaya çıkmasıdır. Bu öncelikte, bu önemde bir konumuz yoktur. Yargıya gitmek kolaydır" dedi.
RTÜK'ün açıklaması
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), "2 Ekimdeki Üst Kurul toplantısında yaşanan tartışmanın, boyutu ve içeriği itibariyle gerçeğinden farklı ve abartılarak basına yansıtıldığı, tek bir üyenin suçlu ilan edilerek adeta hedef gösterildiğini" bildirdi.
RTÜK'ten yapılan yazılı açıklamada, kurulun 2 Ekim 2009 tarihindeki toplantısında bazı üyeler arasında yaşanan tartışmanın basına yansıtılması sebebiyle açıklama yapılması ihtiyacı duyulduğu belirtildi.
Üst Kurul çalışmaları esnasında üyeler arasında zaman zaman tartışmalar yaşanabildiği dile getirilen açıklamada, şöyle denildi:
"Tartışmalı konuların ele alındığı toplantılarda üyeler arasında fikir ayrılıklarının olması, konuya farklı şekilde yaklaşılması gayet doğal bir durumdur. Bu çerçevede üyeler, toplantılar sırasında kendi düşünce ve kanaatlerini rahatlıkla ve açıkça ifade etme hakkına sahiptir. Her bir üyenin, bir diğerinin fikrini ve kanaatini açıklamasına, farklı olanlara saygı göstermesi ve tahammül etmesi gerekir.
Ancak 2 Ekim 2009 tarihli Üst Kurul toplantısında üyelerimiz arasında yaşanan tartışma, boyutu ve içeriği itibariyle gerçeğinden farklı ve abartılarak basına yansıtılmış ve tek bir üye suçlu ilan edilerek adeta hedef gösterilmiştir. Böylelikle hem kurumumuzun saygınlığına gölge düşürülmüş, hem de tek taraflı beyanlarla kamuoyu yanıltılmıştır.
Üst Kurulumuzun yayıncılık sektörünün sorunlarını çözmeye yönelik yoğun çaba harcadığı ve bu amaçla çalışmalarını sonuçlandırmak üzere olduğu bir dönemde, bu tür tartışmalarla kamuoyunun meşgul edilmesinin kimseye yarar sağlamayacağı açıktır."