Rusya'ya meyve ihracatı, meyvesuyu sanayiini vuracak

Rusya’nın AB, Amerika ve diğer ülkelere uyguladığı ambargo, Türkiye için fırsat olarak değerlendirilse de meyve ihracatının iç piyasada fiyatların artmasına ve sanayinin hammadde temininde sorun yaşamasına neden olması bekleniyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ali-ekber-yildirim-007.jpg

Meyvecilikte Rusya pazarının yarattığı fırsat, önemli riskleri de barındırıyor. Dünyanın en önemli meyve ve meyve suyu ithalatçısı olan Rusya, Amerika, AB ve diğer Batılı ülkelere uyguladığı ambargo nedeniyle Türkiye, Çin ve Latin Amerika ülkelerine yöneldi. Olumsuz hava şartları nedeniyle meyve üretimi azalan Türkiye’nin Rusya’ya ihracat yapması iç piyasada fiyatların yükselmesi ve meyve suyu sanayiinin hammadde temininde sıkıntı yaşamasına neden olacak. 

Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Genel Sekreteri ve Dünya Meyve Suyu Federasyonu (IFU) Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Akdağ, Rusya’nın Amerika, AB, Kanada, Avustralya ve Norveç’e yönelik ambargosunun meyve ve meyve suyu sektörüne etkilerini DÜNYA’ya değerlendirdi: “Rusya ihtiyaçlarını karşılamak için Türkiye, Çin ve Latin Amerika’ya yüzünü döndü. Bu durum aslında çok bilinmezli bir denklem ve dolayısıyla ambargonun etkilerini değerlendirmek için erken. Yine de günün sonunda hayal kırıklığına uğramamak ve gelişmelerden olumsuz etkilenmemek için fırsatlar kadar, riskleri de göz önünde bulundurmamız gerekiyor.” 

Rusya meyvecilikte dışa bağımlı 

AB’nin meyve ve sebze ihracatının 5.8 milyon ton olduğunu ve bunun 2.4 milyon tonunun Rusya’ya yapıldığını hatırlatan Akdağ, “Ambargonun G7 ülkelerinden gelen tarımsal ürünlerdeki toplam değeri 7.5 milyar euro civarında. AB ülkelerinin payı 5 milyar euro iken, bunun 2 milyar eurosu meyve ve sebzeden geliyor. Rusya pazarında en çok tüketilen taze meyve olan elma, toplam tüketimin yüzde 35-40’ını oluşturuyor. Rusya’nın meyve sebze ithalatındaki en büyük kalem 1.2 milyon ton ile elma, bunun 800 bin tonu AB’den geliyor. Türkiye’nin payı ise çok küçük. 

Rusya’nın taze elma ithalatının yüzde 47’si Polonya’dan karşılanıyordu. Rusya taze meyve sebze ithalatında 2. sıradaki ürün olan domateste yüzde 41 pay ile Türkiye ilk sırada, AB’nin payı yüzde 26. Üçüncü sırada olan armut ithalatında AB’nin payı yüzde 53, Türkiye’nin ise yüzde 1 civarında. Rusya’ya şeftali ithalatında AB’nin payı yüzde 78 iken, Türkiye yüzde 6’lık paya sahip” diye konuştu. Rusya’nın hacimsel olarak 3 milyar litreyle dünyadaki en büyük 5. meyve suyu pazarı ve değersel olarak da 5.3 milyar dolar ile 6. sırada yer aldığını hatırlatan Akdağ, bu ülkenin yaklaşık 10 bin ton elma suyu konsantresi ürettiğini ve bundan 10 kat fazla ithalat yaptığını söyledi. Akdağ, “Rusya ithal ettiği elma suyu konsantresinin yüzde 54’ünü Çin’den, yüzde 35’ini Ukrayna’dan karşılıyor. Sınırların kapanmasıyla Ukrayna’dan elma suyu konsantresi ithalatı yapılmıyor; ancak Rusya’nın Ukrayna’dan taze elma ithalatına devam ediyor olması dikkat edilmesi gereken bir konu” dedi. 

Fırsat, riskleri de barındırıyor 

Rusya’nın bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye’den alacağı yaş meyve sebze miktarını artıracağı açıklamaları sonucunda yapılan spekülatif söylentilerin fiyatların artmasına neden olduğunu, ayrıca bu yıl yaşanan hava koşulları nedeniyle birçok meyve ürününde rekolte düşüklüğü yaşandığını anımsatan Ebru Akdağ, şunları söyledi: “Türkiye bazı yaş meyve sebze ürünlerinin Rusya’ya ihracatında artış yaratabilir, ancak buradan çok büyük beklentiler çıkartılmaması gerekir. Şöyle ki, Türkiye ürettiği 46.7 milyon ton yaş meyve ve sebzenin sadece yüzde 7’sini ihraç etmekte. Üretim miktarı ve iç pazar dinamikleri de hesaba katıldığında, Rusya’nın ihtiyacının Türkiye tarafından karşılanması beklentisi gerçekçi değil. Ülkemize getirilerini değerlendirirken bu gelişmeleri bir de meyve işleme sanayisinin en önemli kollarından biri olan meyve suyu sektörü açısından bakmak gerekir. Meyve suyu sektörü her yıl artan ihracatı ve yüzde 90 dolayında dış ticaret fazlasıyla ülke ekonomisine katkısı var. Ancak yaşanan bu gelişmeler sektörün dış ticaretteki rekabet gücünü olumsuz etkileyecek gibi görünüyor.Bir yandan yazılan senaryo iç piyasadaki meyve fiyatlarının ve ihracata ayrılması planlanan meyve miktarının artmasına neden oluyor. Bu da meyve işleme sanayisinin dış ticarette rekabet edebilecek fiyat ve miktarda meyve bulmasını zorlaştıracak.”

Ambargo meyve suyu ve konsantreleri kapsamıyor

Uygulanan ambargonun meyve suyu ve konsantreleri için geçerli olmadığını, bu nedenle AB’nin taze olarak ihraç edemediği meyveleri, işleyerek daha düşük fiyatlarla meyve suyu pazarına sunması anlamına geldiğini söyleyen Akdağ, yüksek miktar ve düşük fiyatla oyuna katılacak olan AB meyve suyu sektörünün, Türkiye’nin ihracattaki payını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekti. Rusya’ya ihraç edilecek taze meyve sebzede büyük bir sıçrama yaşanması beklenmezken, işlenmiş meyve ihracatının bu gelişmelerden olumsuz olarak etkilenebileceğini vurgulayan Akdağ, “Tüm bu gelişmeler, Türkiye tarım ve tarıma dayalı sanayilerin fırsatları neden yeterince iyi değerlendiremediği ve potansiyelini gerçekleştiremediğini derinlemesine sorgulamamamız gerektiğini gösteriyor. Potansiyelin önündeki en önemli engeller arasında tarımsal üretim ile hammaddeye ulaşımdaki çarpık yapılanma ve sanayi meyveciliğinin eksikliği yer alıyor. Büyük meyve bahçeleri, sanayi meyveciliği, doğru cins ve çeşitlerin uygun havzalarda kümelenerek üretimini hayata geçiremediğimiz sürece, önümüze çıkan fırsatları sürdürülebilir bir avantaja çevirmemiz mümkün görünmüyor. Gelişmiş tarımsal üretim kabiliyetine sahip ülkelerin aksine, Türkiye’de taze meyve ve meyve mamulleri sanayileri aynı pastadan pay alıyor. Aslında olması gereken taze pazar için olan üretime ek olarak, ölçek ekonomisi ve doğru çeşitlerle meyve işleme sanayisi için de üretim yapılması. Ülke ekonomisine katkı ve rekabetçi bir yapıya dönüşebilmek için aynı pastayı paylaşmanın ötesine geçip, pastayı büyütmeli ve çeşitlendirmeliyiz” dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir