” Sanal çözümlerin peşinde koşturulan bir dönem geride kaldı”
AKP'nin izlediği gaflet ve teslimiyet politikalarının milli dava olan Kıbrıs'ın çözüm sürecini tehlikeli bir mecraya sürüklediğini belirtti.
ANKARA- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Bu seçimle birlikte, siyasal tercihleri değişerek yedi yıldır sanal çözümlerin peşinde koşturulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bir dönem geride kalmış olmaktadır" dedi.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, KKTC'de, dün yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin Kıbrıs Türkleri için gerçek anlamda bir demokrasi ve siyasi olgunluk sınavı olduğunu ifade etti.
Seçimlerin, KKTC'de demokrasinin bütün kurum ve gerekleriyle işlediğini bir kere daha gösterdiğine işaret eden Bahçeli, huzur ve güven ortamında gerçekleştirilen seçimlerde Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Derviş Eroğlu'nun ilk turda cumhurbaşkanı seçildiğini anımsattı.
Seçim sonucunun "hayırlı olması" dileğinde bulunan Bahçeli, yeni Cumhurbaşkanı Eroğlu döneminde KKTC'nin sorunlarının milli menfaatlere uygun olarak çözüme kavuşmasını temenni etti.
Açıklamasında, "Bu seçimle birlikte, siyasal tercihleri değişerek yedi yıldır sanal çözümlerin peşinde koşturulan KKTC'de bir dönem geride kalmış olmaktadır" ifadesine yer veren Bahçeli, şöyle devam etti:
"Kıbrıs'ta yaşananlar, AKP yönetiminin uluslararası ilişkiler ile milli meselelerdeki anlayışlarını ve duruşlarını göstermesi bakımından da ibret verici gelişmelere sahne olmuştur. Meselenin başından beri Türk tarafının ısrarla dile getirdiği adil ve kalıcı çözüme kavuşma söylemleri, önce Rumlara Avrupa'nın tanıdığı üyelik imkanıyla adil olmaktan çıkmış, ardından sürdürülen sanal oyalama süreci ile kalıcı olma şartları ortadan kalkmıştır. Kıbrıs konusunda son yedi yıl içinde cereyan eden gelişmeler ve AKP hükümetinin izlediği gaflet ve teslimiyet politikaları, Türkiye için milli bir dava olan bu sorunun çözüm sürecini çok tehlikeli bir mecraya sürüklemiştir.
"AKP'nin basiretsizliği milli konuyu AB üyelik denklemine hapsetmiştir"
Özellikle, hükümet olduğu 2002 yılından itibaren, Kıbrıs milli davasını AB perspektifine oturtarak, sorunun inisiyatifini Rumlara ve onların etkisindeki birlik ülkelerine terk eden AKP zihniyetinin basiretsizliği, bu milli konuyu AB üyelik denklemine hapsetmiştir.
AB takvimine uygun çözüm için yoğun baskı ve zorlamalara maruz kalınmış, yanlış ve tehlikeli bir zeminde tartışmaya başlanarak hiçbir olumlu gelişme olmadan bugüne gelinmiştir."
Kıbrıs'taki Türk varlığının ve milli kimliğinin zaman içinde yok olması sonucunu doğuracak tehlikeleri barındıran bu siyasal ve sosyal gidişatın, AK Parti lobilerinin gayretiyle Türkiye ve Kıbrıs için en ideal çözüm modeli olarak ısrarla ambalajlanmak istendiğini savunan Bahçeli, "Geldiğimiz noktada Kıbrıs sorununun çözüm zemini kaymış, Birleşmiş Milletlerin rolü aşınmış ve sorun Avrupa Birliğine ihale ve emanet edilmiştir" dedi.
Bahçeli, partisinin geride kalan bu dönem süresince, Kıbrıs konusunun Avrupa ile ilişkilerde kırılma noktası olacağını, AB'nin bu konuyu bir tehdit ve baskı unsuru olarak kullanacağını, bu baskılara boyun eğerek sonuç alınmasının mümkün olmayacağını, tavizleri tarihi bir fırsat görenlerin kampanyalarına dikkat edilmesi gerektiğini, 'dünya çözümü istediğimizi gördü' demenin bir anlam taşımayacağını defalarca vurguladıklarını ve kamuoyu ile paylaştıklarını ifade etti.
AB'nin adalet ve hakkaniyet anlayışı
Kıbrıs sorununda endişe verici gelişmelerin yaşandığı çok zorlu ve hassas bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Bahçeli, bu açıdan yeni cumhurbaşkanının görevinin zor ve başarısı, geride kalan angajmanları ve taahhütleri Türk toplumu lehine aşabilmesine ve bunları yapabilmek için göstereceği dirayete ve iradeye bağlı olduğunu vurguladı.
Bahçeli, şunları kaydetti:
"AKP ile başlatılan nafile müzakere sürecinde 'çözümsüzlük çözüm değildir' denilerek, Kıbrıs'taki Türk milli varlığı ve onların egemenlik hakları görmezden gelinmiş, meselenin dramatik tarihi arka planı unutularak Türkiye'nin güvenlik stratejileri yok farz edilmiştir.
Bu konuda, Kıbrıs'taki Türk varlığının ve milli kimliğinin zaman içinde yok olması sonucunu doğuracak olan planlar ve dayatmalar ve müzakerelerin yegane çözüm olarak takdim edilmeye çalışılmış olması geride kalan sürecin en önemli tahribat basamaklarıdır.
Kıbrıs davamızın bugün içine sokulduğu çıkmazın temel nedeni, AKP hükümetinin aczi ve çaresizliği ile Kıbrıs Rumlarının, AB'yi arkasına alarak bundan azami ölçüde yararlanması olmuştur. Kıbrıs Türklerine karşı siyasi, ekonomik, ulaştırma, turizm ve spor alanlarında reva görülen haksız ambargolar bugün aynen sürmektedir.
Kıbrıs Türk tarafına adil davranma sözü veren AB'nin adalet ve hakkaniyet anlayışı, göstermelik birkaç temas ve görüşme ile sınırlı kalmıştır. AB, Kıbrıs Türklerini yok saymakta, Kıbrıs Rum yönetimini Kıbrıs'ın tek temsilcisi olarak tanımaktadır. AB'nin taahhütlerinin arkasında durmayışı ve bu konuda aracı olan AKP hükümetlerinin de teslimiyetçi ve ilkesiz tutumu Türk kamuoyunda zaten varolan tereddütlerin derinleşmesinden başka bir sonuç doğurmamıştır."