Seçimin öğrettikleri

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

                                            

Hıdır Orhan TOKER / Bankacı

Ülkemiz, çok şükür siyasi ve fiziki bir zayiata uğramadan bir seçimi daha geride bıraktı. Bu durum, hem demokrasimizin olgun bir seviyeye eriştiğini göstermesi bakımından hem de Yunanistan'dan tutun Suriye, Irak, Mısır, Yemen, Libya, Tunus ve Cezayir gibi Akdeniz'i çevreleyen siyasi ve ekonomik sıkıntıların orta yerinde gerçekten övünülecek bir siyasi performans göstermemiz sevindirici bir durumdur. Halkımızı ve Hükümetimizi kutlamak gerekir. Hiç mi handikap yaşanmadı, tabii ki yaşandı. Şöyle ki;

Seçim ortamları her zaman hicivli ve tenkitli olabiliyor. Dünyanın her yerinde bu rastlanan bir durumdur. Ancak bu satırların yazarı 1950'li yılardan itibaren yapılan hiçbir seçimde bu son seçimdeki kadar kırıcı, işi şahsiyete kadar götüren ve hepsinden önemlisi belden aşağı konulara indirgeyen bir muhtevaya bürünmemişti. Yazık oldu zira seviye çok düştü. Cumhuriyetimizin henüz emekleme safhalarında ortaya çıkan siyasi ve dini mahiyetli başkaldırmalar için çıkarılan kararnameler, hem de Atatürk'ün zamanı idaresinde, İsmet Paşa'nın imzası ile çıkan Dersim kararnamelerinin bugünkü CHP'nin günahı imiş gibi büyük kitlelere takdim edilmesi boks sporu tabiri ile belden aşağı vurmaya benzetilebilir. Aslında bunlar siyasi literatürümüzde yeni unsurlar da değildi. Zira Altan Tan'ın Kürt Sorunu isimli kitabında bu konularda bilgi verilmiş idi.

Keza, liderlerin birbirleri için sarf ettikleri şahsiyete ilişkin sözler, söylenmemiş olsa idi daha şık olurdu. Ben zannediyorum Sayın Başbakanımızın seçimlerden hemen sonra seçimlerde kendisi için sarf edilen ve diğer liderleri mahkemeye vermesine yol açan davalarını geri çekmesi, bir önceki cümlede serd ettiğim kanaatimi teyid eder bir davranıştır. İçindeki pişmanlığın dışa vuruluşudur. Zaten yakışan da buydu. Geri kalan, seçim döneminde kamu oyuna tanıtılan porno kasetlerin müsebbiplerinin araştırılması ve savcılığa suç duyurusunda bulunulmasıdır. Hükümet isterse bunu yapabilir.

Dikkati çeken bir diğer husus ise parti liderlerinin nutuklarında edep, adap, terbiye, ahlak, namus, müfteri, şeref gibi bir sürü deyimi veya bu kelimelerden türeyen deyimleri pek sık kullanmış olmalarıdır. Annelerin çocuklarının ağızlarına acı biber sürmelerine yol açan bu gibi benzetmelerin, artık politik literatürümüzü terk etmeli diye düşünüyoruz.

Değinilecek başka bir konu ise, Dünyanın henüz içinden çıkamadığı ekonomik krizden diğer dünya ülkeleri kadar etkilenmeden çıkan ülkemiz ekonomisinin durumu anlatılırken hep biz yaptık, biz ettik ibareleri miting meydanlarında halkımıza takdim edilirken, Hint düşünürü Tagore'un hatırlanmamış olmasıydı. Tagore, 'Sana ışık verdiği için muma değil, arkasında sabırla mumu tutana da teşekkürü unutma' demişti eşini kastederek.

Bize öyle geliyor ki bugünkü ekonomik başarıların başlangıç noktası, fırtınalı koalisyon için Dünya Bankasından kabineye davet edilen Sayın Kemal Derviş'in Ekonomimize yazdığı acı reçeteler, çıkardığı kararnameler ve teklif ettiği Kanunlar sayesinde olmuştur. Her gün gazetelerde ve TV'lerde yorum yapan ekonomistlerimiz bu konuyu da tartışmaları pek yararlı olacaktır..

Sayın Derviş'den sonra, istikrarlı bir siyasal çoğunluğun getirdiği iç ve dış güven ortamına ilaveten, IMF anlaşmalarında yer alan mali disipline bu anlaşmaların hükmü yürürlükten kalkmasından sonra da harfiyen uyulması, cari açığın alabildiğine büyümesine müsaade edilmesi ve bunların devamı gibi hususların da bugünkü hükümetin hanesine eklenecek müspet icraatlardır.

Ama, 'Derviş Harekatı'nın detaylarının millete anlatılamaması, UNDP'nin başkanlığını yapan, IMF ve Dünya Bankası Başkanlığı için adı geçen böyle değerli bir insanımızın hakkının teslimi uygun olurdu. Halen de bu fırsat elimizdedir. Ülkemizde yürürlüğe konulan en önemli ekonomik ihtilal belki mahcubiyetlerinden olacak siyasi parti liderleri tarafından adeta kamu oyundan gizlenmektedir. Kadirşinaslık denilen bir kavram unutulmamalıdır.

Belki bu hususların iktidar partisince halka anlatılması, bindiği dalı kesmek olurdu.  Bu bakımdan onlar mazurdur. Peki muhalefet partilerine ne oldu. Ne olduğunu biz söyleyelim. MHP'nin peşine kaset handikabı takıldı. Ana muhalefet partisi ise Sayın Başbakanın kelime oyunlarına cevap yetiştirebilmek için var gücü ile ve fuzuli gayret gösterdi, yani oltaya geldi ve yoruldu. Halbuki halkın kendilerinden işitmek istediği konular, anlattıkları değildi. Herhalde buna en çok memnun olan kimse Sayın Başbakanımız olmuş ve bıyık altından gülmüştür. Akıllı bir gündem ve bir siyasi manevra güderek ana muhalefeti sürklase etmiştir.

Ne diyelim, seçim sonuçları milletimize hayırlı olsun.