Serbest bölgelerin yatırımcılar cephesinden görünümü

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Levent Hilmi ÜNSAL / Serbest Bölgeler Dernekler Platformu Dönem Başkanı

Öncelikle Serbest Bölgeler Dernekler Platformu hakkında kısa bir bilgi verelim. 2009 yılında dört derneğin biraraya gelerek temelini attığı ve zaman içerisinde Antalya (ASBİAD), Bursa (BUSBİAD), Ege (ESBİAD), Kayseri (KASBİAD), Kocaeli (KOST-BİR), Mersin (MESBAK) ve Tübitak Gebze (TEK-SEB-DER) olmak üzere Türkiye'nin yedi ayrı serbest bölgesinde kurulu bulunan kullanıcı ve yatırımcı dernekleri birleştiği bir platform kurulmuştur . Amaç serbest bölgelerin sorunlarını ve çözüm önerilerini görüşmek, yatırımcılar tarafında ortak dil ve sinerji oluşturmak ve ülkemizde serbest bölge konusuna tekrar ivme kazandırmaktır. Halen Platforma dahil şirketlerin toplam ticaret hacmi 8 milyar dolar ve istihdam sayısı da 30 bini aşmış durumda. Platform bu anlamda ciddi bir eksikliği gidermekte ve serbest bölgelerde istihdamın yaratıcısı durumunda olan yatırımcıların ortak sesini oluşturmaktadır. Platformda turnike usulüyle ve alfabetik sırada giden bir Başkanlık Sistemi tesis edilmiştir.

Şimdi dünyada ve ülkemizdeki serbest bölge olgusuna bir göz atalım: Ülkemiz 2010 yılında 730 milyar dolarlık GSMH ile dünyanın 16. büyük ekonomisi olmuştur. 2023 yılında dünyadaki ilk on ülke arasında yer almayı kendimize hedef seçtik. Hükümet ve ilgili kuruluşların açıklamalarından izlediğimiz kadarıyla 2023 yılında 2 trilyon dolarlık bir ekonomi ve bugünkünün 4 katı mertebesinde 500 milyar dolarlık bir ihracat rakamına ulaşmayı düşlüyoruz. Bunlar şüphesiz mümkün olabilecek ancak çok çalışmayı ve her bakımdan istikrarı gerektiren hedeflerdir. Örneğin Çin'in son 20 yılda her yıl yüzde 10'luk bir hızla kalkındığını biliyoruz. Biz de istersek pekala bunları başarabiliriz.

Ancak bir yandan bu hedefleri koyarken diğer yandan kendimize bakalım: Türkiye'de 2010 yılında büyüme rakamı %8.9 gibi rekor bir seviye olarak açıklandı ama  hemen öncesinde 2009 yılında ekonominin %5 civarında küçüldüğünü hatırlayalım. Yani zik zak çizen bir tablo görüntüsü var. Oysa 2009 yılında Çin ve Hindistan krize rağmen büyümeyi sürdürmüşlerdi. O halde öz eleştiri yapmalı ve hatalarımızı gözden geçirmeliyiz.

Serbest bölgelerin dış ticaret hacmi yüzde 14.2

Bu noktada açıklıkla ifade etmeliyiz ki, Türkiye'nin son dönemde ihmal ettiği konulardan birisi de serbest bölgelerdir. 2003 yılındaki rakamlara bir göz atalım. O tarihte Türkiye'nin toplam dış ticareti 117 milyar dolar iken serbest bölgelerimizin toplam işlem hacmi 16.6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Yani oranlarsak dış ticaret hacmimizin %14.2 ne yakın bir serbest bölge ticaret hacmi ortaya çıkmaktadır. 2010 yılına geldiğimizde ise dış ticaret hacmimizin 300 milyar dolara (117 milyar dolar ihracat ve 183 milyar dolar ithalat) çıkarken serbest bölgelerin işlem hacminin 18.6 milyar dolarda kaldığını yani oranın %6.2 ye düştüğünü görüyoruz .

OECD verilerine göre tüm dünyada 135 ülkede 3 bine yakın serbest bölge bulunmaktadır. Bu bölgelerden yapılan ihracatın miktarı 2007 yılında 400 milyar doları geçmiştir. Yalnız Çin'de 187 serbest bölgede 145 milyar dolarlık ihracat gerçekleşmektedir.

Bugün ülkemizde toplam 19 Serbest Bölge bulunuyor. Bunların kapladığı arazileri alt alta topladığımızda 2500 hektar civarında bir alan elde edilir. Oysa Körfez ülkelerinden Dubai'de tek bir serbest bölgede bile 10 bin hektarlık arazi bulunuyor. Çin'de Shenzen Özel Ekonomik Bölgesi 200 bin hektarlık bir araziye sahip ve milyonlarca insan istihdam edilir. ABD de bile 161 serbest bölge bulunmaktadır.

Dünyada şu anda kalkınmanın motoru olan BRIC ülkelerine ve özellikle Çin ve Hindistan'a bakarsak bu bölgelerde serbest bölgelerle ilgili net stratejiler olduğunu görürüz. Örneğin Hindistan'da serbest bölgelerden yapılan ihracat 2000 yılında 2 milyar dolar seviyesindeyken 2005 de 5 milyar dolara ve 2010'da ise tam 49 milyar dolara yükselmiştir. Bizden 10 kat fazlasıyla yaklaşık 500 bin kişi istihdam edilmektedir. Hindistan serbest bölgelerinin şu andaki toplam alanı bizden 25 kat fazla olup yapılmakta olanların tamamlanmasıyla bu rakam 200 bin hektara yani bizim 80 katımıza ulaşacaktır.

Ülkemizde modern serbest bölgeciliğin temeli 1985 yılında Turgut Özal döneminde atılmıştır. Aradan geçen 25 yıllık dönemin başlangıcında önemli mesafeler alındıktan sonra yavaşlama ve duraklama dönemine girilmiştir. Buradaki temel gerekçe "AB'ye uyum süreci" olarak açıklanmasına rağmen biz Türkiye'nin Serbest Bölge Politikası'nın AB politikalarıyla uyum sağlamayacağı görüşüne katılmıyoruz. 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Yasası son 6 yılda 2 büyük değişiklik ve birkaç da küçük değişiklik geçirmiştir. Bu mevzuat istikrarsızlığı sonucu serbest bölgelerdeki istihdam sayısında fazla bir artış sağlanamamış ve son 6 yılda 50 bin seviyesi bir türlü aşılamamıştır. Yatırımcılara başta vaadedilen avantajların önemli bir kısmı ellerinden alınmış bir başka deyimle maç oynanırken kurallar değişmiştir. Halbuki normal şartlarda %15 lik bir büyüme potansiyeliyle bugün 100 bini aşan bir istihdam ve 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine rahatlıkla ulaşmamız mümkündü. Serbest bölgelerde üretimde istihdam edilen her bir kişi GSMH'ya yaklaşık 30 bin dolarlık katma değer sağlamaktadır. Yani 50 bin kişilik istihdamla yaklaşık 1.5 milyar dolar civarında bir değer GSMH'ya eklenmektedir. Yaptığımız hesaplara göre 2023 yılında ülkemizdeki serbest bölgelerde en az 125 milyar dolarlık bir ticaret hacmi yaratma ve 250 bin kişiyi istihdam etme potansiyeli vardır. Bunlar için mevcut serbest bölgelerin büyütülmesi, yeni serbest bölgeler kurulması, ihtisas serbest bölgeleri oluşturulması ve yurtdışı yatırımcılara bunun iyi tanıtılması gibi çok kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Ancak herşeyden önemlisi bu konuda uzun vadeli, kararlı ve değişmeyen bir strateji olması esasdır.

Serbest bölgelerin ithalat kapısı olması gibi söylemler geride kalmıştır. Bugün serbest bölgeler Türkiye'ye ve yurtdışına satılan mallar açısından net döviz kazandırıcı konumdadır. Yani ülkemizde cari açığın konuşulduğu bir dönemde, serbest bölgelerin faaliyetlerinin artması bu önemli sorunu da azaltacaktır.

Serbest bölgelerin durağan konumdan çıkmasıyla ilgili bazı ümit verici gelişmeler olduğunu da bu noktada ifade etmekte yarar bulunuyor. Öncelikle "Yeni Nesil Serbest Bölgeler" ifadesiyle bu konuda yeni bir anlayış ve strateji geleceğinin işaretleri olarak görülüyor. Geçtiğimiz haziran ayı başlarında yeni kurulan Ekonomi Bakanlığı bünyesinde "Serbest Bölgeler ve Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü" adı altında eskisine göre daha kapsamlı bir teşkilatın oluşturulduğu görülmektedir . Platform olarak bu gelişmeleri olumlu karşılamakla birlikte bunların içerisinin biran önce doldurulmasını bekliyor ve eğer talep edildiği taktirde bunlara katkı ve işbirliği içerisinde bulunmaya da hazır olduğumuzu da ifade ediyoruz.