Sermayenin kaybı ve borca batıklık: Çanlar kimin için çalıyor?

Erdal EKİNCİ / Dr. Esin Avukatlık Ortaklığı Vergi Bölümü Başkanı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ülkemizdeki birçok şirket son yıllarda teknik iflas ve borca batık olma durumu ile karşı karşıya gelmiştir. Teknik iflas fiili anlamda bir iflas olmamakla birlikte, gerekli tedbirlerin alınmaması halinde şirketlerin istenmeyen sonuçlarla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Konuya ilişkin yasal düzenleme, Türk Ticaret Kanunu'nun 376. maddesinde yapılmış olup, bu düzenleme hem anonim şirketler hem de limited şirketler için geçerlidir. 

İ) Sermaye ve kanuni yedek akçelerin yarısının kaybı

TTK'nın 376. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, son yıllık bilançodan, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar nedeniyle karşılıksız kaldığının anlaşılması halinde, yönetim kurulunun genel kurulu hemen toplantıya çağırması ve genel kurula uygun gördüğü önlemleri sunması gerekir. Bu fıkrada her ne kadar son yıllık bilançoya göre değerlendirmenin yapılacağı öngörülmüşse de, eğer zararlar nedeniyle oluşan açık, bir ara bilançodan görülüyorsa veya riskin erken saptanması ve yönetimine ilişkin olarak kurulan komitenin vereceği raporda belirtilmişse, yönetim kurulu yıllık bilançoyu beklemeden genel kurulu toplantıya çağırmalıdır. 

İi) Sermaye ve kanuni yedek akçelerin üçte ikisinin kaybı

376. maddenin 2. fıkrasında ise, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar nedeniyle karşılıksız kaldığı durumda yapılması gerekenler belirlenmiştir. Buna göre, derhal toplantıya çağrılan genel kurulun sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermesi gerekir. Aksi durumda şirket kendiliğinden sona erecektir. Sermayenin üçte biri ile yetinme, şirket sermayesinin zarar kadar azaltılarak, bilançonun zararlardan temizlenmesi anlamına gelmektedir. Sermayenin tamamlaması ise azaltılan sermaye kadar veya ondan fazla sermaye artırımı yapılması veya bilanço açıklarının ortakların tümü veya bazı pay sahipleri tarafından kapatılmasını veya bazı alacaklıların alacaklarından vazgeçmelerini ifade etmektedir. 

Hatırlanacağı üzere, daha önce teknik iflas halindeki şirketlerin sermaye artırımına izin verilmemesi nedeniyle, şirket ortakları zorunlu olarak şirkete "zarar telafi fonu" adı altında kaynak aktarmaktaydı. Ancak vergi müfettişleri şirkete aktarılan bu tutarların şirket için ortağa verilen bir hizmetin karşılığı olarak KDV'li bir gelir olduğundan hareketle kurumları vergisi ve KDV tarhiyatı yapmıştır. Vergi mahkemeleri ve Danıştay'ın kararları ise çoğunlukla mükellef aleyhine sonuçlanmıştır. Bu nedenle, teknik iflas halindeki şirketler için zarar telafi fonu konulması bir alternatif olmaktan çıkmıştır. Ancak, ticaret sicilleri teknik iflas halindeki şirketlerin yapılacak sermaye artırımı sonrasında teknik iflasta olmamaları halinde sermaye artırımına izin vermektedir. 

iii-) Borca batıklık

376. maddenin 3. fıkrasında ise şirketin borca batık durumda olduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartacağı hüküm altına alınmıştır. Bu ara bilançoya göre, şirketin varlıklarının şirketin borçlarını karşılamaya yeterli olduğu durumda yapılması gereken ilave bir işlem olmayacaktır. 

Öte yandan, ara bilançoya göre şirket varlıklarının şirketin borçlarını ödemeye yeterli olmadığının anlaşılması halinde, yönetim kurulunun bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirmesi ve şirketin iflasını istemesi gerekecektir. Eğer iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batıklık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraya konulmasını yazılı kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmışsa iflas yaptırımının önüne geçilebilir.