Somut adımlar
Dr. Ender Aykut YILMAZ
Son zamanlarda, küresel ekonomideki şokların da etkisiyle, liderlerin bir araya geldiği zirveler, ardı ardına gerçekleştiriliyor. Brüksel'de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Liderler Zirvesi, yakın geçmişte gerçekleştirilen fakat sonucunda herhangi bir karar alınamayan zirveler hatırlandığında, alışılmış olanın aksine birçok gelişmeye sahne oldu. Hiç kuşkusuz zirvenin belirleyicileri, sahip oldukları ekonomilerin diğerlerine olan üstünlüğü nedeniyle, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy idi.
Liderler zirvesinden çıkan en somut sonuç, kurtarma fonu olarak anılan Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) genişletilmesi yönünde alınan karar oldu. Fonun boyutu 440 milyar eurodan 1 trilyon euroya çıkarılıyor. EFSF'nin bu denli genişletilmesinden, Avrupa Merkez Bankası'nın borç krizinin aşılmasında en azından yakın gelecekte kullanılmasının düşünülmediği sonucu çıkarılabilir.
Üzerinde anlaşılan bir diğer başlık bankalara sermaye desteği verilmesi. Ayrıca, bankaları ekonomik şoklara karşı daha sağlam hale getirmek üzere oluşturulan Basel III kriterlerinin, gelecek yılın Haziran ayından itibaren uygulamaya konulması hedefler arasında. Bu uygulamanın, bankalara hatırı sayılır miktarda ek sermaye yükümlülüğü getireceği de bir gerçek.
Zirvenin ürettiği sonuçlardan bir diğeri de, Yunanistan'ın bankalara olan borçlarının yarısının silinmesi (hair cut) konusunda görüş birliğine varılmış olması. Borçların %50 oranında silinmesi gerçekten iddialı bir karar. Bu durumda, ellerinde yaklaşık 205 milyar euroluk Yunan tahvili bulunduran bankalar, Yunanistan'dan olan alacaklarının 102.5 milyar eurosunu silecekler. Hiç şüphesiz, ellerinde Yunan tahvilleri bulunduran bankaları, bu denli büyük oranda Yunan borcunu silmeye ikna etmek, başta Merkel ve Sarkozy için hiç de kolay olmamıştır. Fakat bankalarda şunun farkında ki, eğer Yunanistan'ın borçlarının kayda değer bir kısmı silinip, nefes almasına imkân tanınmazsa, bu sefer hiç para alamayacaklar. Yunanistan'ın iflası söz konusu olacak.
Tüm bunların yansıra Avrupa'nın da haklı olarak bazı istekleri var. Yunanistan'ın kamu harcamalarında sınırlamaya gitmesi, emeklilerin haklarında kısıtlamalar yapması, memur maaşlarında kesintiye gitmesi ve memur kadrolarını azaltması bunlardan bazıları. Fakat Yunanistan'ın kendisi için öngörülen bu kurtarma planını halk oylamasına götüreceğini beyan etmesi, Avrupa'da birçok hesabı altüst etti. Konu, Yunanistan'ın parasal birlikten çıkarılıp çıkarılmaması tartışmasına kadar vardı.
Zirvenin bir diğer sürprizi ise, uzun zamandır Berlusconi üzerinde sürdürülen yoğun baskının sonuç vermesi oldu. İtalya başbakanı, zirvede liderlere bir nevi güven mektubu olarak değerlendirilebilecek bir taahhütler dizisi iletti. 2013 yılında denk bütçenin hayata geçirilmesine yönelik tedbirler alınması, kamu harcamalarında kesintiye gidilecek olması, vergi reformları, özelleştirmelere ağırlık verilmesi, Berlusconi'nin taahhütlerinden birkaçı. Bu gelişmenin, Avrupa Birliği'ni son derece memnun ettiğini tahmin etmek hiç de zor değil.
Gerçekleştirilen liderler zirvesi Avrupa Birliği'nin ekonomik toparlanmasına ne ölçüde katkı sağlayacak, izleyip görmek gerekecek, ama Yunanistan'a rağmen bir takım adımların atıldığı ortada. 3-4 Kasım'da Fransa'da gerçekleştirilen G20 liderler zirvesinde ise hedef, küresel boyutta ortaya çıkabilecek bir resesyon tehlikesinin önüne geçilmesine yönelik somut adımların atılması idi ve bu yönde de kararlar alındı.
Tüm bu ortak yürütülen gayretler açıkça bir şeyi gösteriyor ki, hiç bir ülkenin, bir diğerini önemsememe, dikkate almama lüksü yok. Çünkü, bugünün problemli ekonomileri, yarının finansal sistemi için problem kaynakları.
Ufak bir anekdot: G20 liderler zirvesinin gerçekleştirildiği Fransa'nın Cannes şehri, şekerleri ile ünlü. Bu zirveye özel olarak, Cannes sokaklarında, üzerlerinde her bir G20 ülkesinin bayrağının yer aldığı şekerden yapılma heykelcikler sergileniyor. Niyet, "Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım", ama sizce çok mümkün olmuş olabilir mi?