”Süreçte en son noktaya gideceğiz”

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Süreçte bir inkıta, bir ara verme söz konusudur. Süreçten tamamen vazgeçme söz konusu değildir" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Dağdan iniş sürecinin yani Türkiye'ye gelmeleri konusunun, bundan sonra devam edip en son noktaya yani terörün sona erdirilmesi, silahlı eylem yapmama noktasına gelebileceklerini söylüyoruz. Burada bir inkıta, bir ara verme söz konusudur. Süreçten tamamen vazgeçme söz konusu değildir" dedi.

NTV'de canlı yayına katılan Bülent Arınç, "demokratik açılım sürecinin askıya alınması veya sil baştan yapılmasının söz konusu olup olmadığının" sorulması üzerine, sürecin askıya alındığı veya sil baştan yapılacağı görüşüne katılmadığını söyledi.

Bu işin içerisinde olan bir kişi olarak, "sürecin devam edeceğini" vurgulayan Bakan Arınç, "Devam etmeye de mecbur" diye konuştu.

Arınç, terör örgütü üyelerinin Türkiye'ye dönüşü sırasında yaşananların "örgüt, Öcalan propagandasına dönüştüğüne" dikkati çekerek, "Bu hepimizi üzmüş, derinden etkilemiştir" dedi. Bu karşılama törenlerinden, giysilerden, konuşmalardan rahatsız olduklarını ifade ettiklerini kaydeden Arınç, gelişlerin devam etmesini ümit ettiklerini bildirdi.

"DTP üzerine düşeni yerine getirmedi"

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "terör örgütü üyelerinin karşılanması konusunda devletin hazırlıksız yakalanmasının söz konusu olup olmadığının" sorulmasına karşılık, "Belki düş kırıklığı demek lazım. Çünkü dönüşlerin bir gün mutlaka olacağı bekleniyordu" dedi.

Sürecin en önemli unsurları olarak bu dönüşler konusunda bilgilerinin olduğunu ifade eden Arınç, "Bu kadar insanın bir araya gelmesi ve bunları yapmaması için biz ne yapabilirdik? Ne yapmalıydık. Askerle, orduyla çevrelerini sarmalayıp, onlarla bir çatışmayı göze alacak noktaya mı getirmeliydik, üzerelerine bir şey mi atmalıydık? Bu mümkün değil" diye konuştu.

TBMM'deki bilgilendirme

Bakan Arınç, TBMM'deki bilgilendirmenin Ekim ayında yapılmasının planlandığını, ancak Kasım ayının ilk haftasında veya ikinci haftasında bu bilgilendirmenin yapılacağını kaydetti.

Arınç, "Dönüşler başlayacak, ama dönüşler bu şekilde olmayacaktı. Bir açıdan empati yapmamız lazım. Bir kol da Avrupa'dan gelecek. Bazılarının hikayelerini okuduğumuz zaman üzülmemek de mümkün değil. Gelişlere sevinmemek de mümkün değil. Ama ölçü fazlasıyla kaçtı. Asıl amaçladıklarının dışına çıktılar ve büyük bir nefret oluştu" dedi.

"Dönüşler olmadan sürecin devamı söz konusu olabilir mi?" sorusu üzerine Arınç, sürecin, terörün sona erdirilmesi ve demokratik standardın yükselmesi olarak iki önemli ayağı olduğunu vurguladı.

Kasımda dönüşler olabilir

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "dönüşlerin tekrar ne zaman başlayacağı konusunda hükümetin önünde net bir takvim olmadığını" dile getirerek, ancak prensip olarak dönüşlerin devam edeceğini, Kasım ayı içinde dönüşlerin olabileceğini kaydetti.

DTP'nin bu işten alacağı çok büyük dersler bulunduğunun altını çizen Arınç, "Umarım ki hepimizi üzmüş olmasına rağmen iyi sonuçlara yol açan bir başlangıç olsun" dedi.

"İrticayla mücadele eylem planı"

Arınç, kamuoyunda "irticayla mücadele eylem planı" olarak bilinen belgeyle ilgili, "Sayın Genelkurmay Başkanımıza, benim nasihat etmem, tavsiyede bulunmam kesinlikle söz konusu değil, ama kesinlikle bu soruşturmanın en iyi imkanlarla yapılması ve gerçekten bu işe dahli olanlar varsa bunların öncelikle Silahlı Kuvvetler dışına çıkarılması ve sonra da yargılanması, haklarında da bir karar verilmesi lazım" dedi.

Arınç, "kamuoyunda irtica belgesi olarak bilinen belgenin tekrar gündeme geldiğinin belirtilmesi ve "Bu belge giderek Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) prestijine, görünüşüne zarar veren bir hal aldığı yorumları yapılıyor. Siz buna katılıyor musunuz?" sorusu üzerine, TSK'yı doğrudan ilgilendiren bir konu üzerinde her şeyi konuşmasının mümkün olmadığını söyledi.

TSK'nın, bir gelenek olarak da Türkiye'de en güçlü kurumlardan birisi olduğunu belirten Arınç, bu kurumun yıpranmasını kesinlikle istemediklerini ve buna izin verecek, yol açacak bir davranışın da içinde olmayacaklarını kaydetti.

Arınç, "Eğer Türkiye'de bu kurumu yıpratmak isteyen, psikolojik bir harekat yaparak, bu güçlü kurum üzerinde şüphe gölgeleri veya eleştiri veya kendi içinde birbirine düşürmek isteyenler varsa öncelikle Silahlı Kuvvetlere inanırız" dedi.

"Kağıt parçası"

Söz konusu belgenin fotokopi olduğunun, aslının olmadığının açıklandığını hatta "kağıt parçası" ifadesi kullanıldığını söyleyen Arınç, şunları söyledi:

"Ama sayın Genelkurmay Başkanımız, çok doğru bir iş daha yaptı, 'Eğer aksi ispat edilirse bu soruşturulabilir' dedi. Şimdi aksini ispata yarayacak bir şey ortaya çıktıysa, bunu savcı bilir ben bilmiyorum ama bugün gazetelerde hepimiz gördük ki, bunu ihbar eden kişi ki, -içerden birisi olduğu söyleniyor-, eğer doğruysa o, isimler vererek, hatta bunu kimlerin hazırladığını söylüyor. O zaman sayın Genelkurmay Başkanımıza, yani benim nasihat etmem, tavsiyede bulunmam kesinlikle söz konusu değil, ama hem bir hukukçu olarak hem kişisel olarak böyle olaylara yaklaşım tarzım da bilindiğine göre, kesinlikle bu soruşturmanın en iyi imkanlarla yapılması ve gerçekten bu işe dahli olanlar varsa bunların öncelikle silahlı kuvvetler dışına çıkarılması ve sonra da yargılanması, haklarında da bir karar verilmesi lazım. Yargıya hepimiz güvenmek zorundayız. Yargıya güven de gittiyse, 'yandaş hakim veya savcı' sözlerine birileri inanmaya başlamışsa bu Türkiye için çok büyük bir tehlikedir."

Belgede imzası bulunduğu iddia edilen Albay Dursun Çiçek'in önce tutuklandığını, sonra serbest bırakıldığını anımsatan Arınç, ceza davalarında delil serbestisi olduğunu, bir kağıt parçası, fotokopi bile olsa diğer delilerle desteklendiği takdirde bir anlam ifade ettiğinin düşünülmesi gerektiğini belirtti. Arınç, "Şimdi aslı ortaya çıkmışsa, nasıl çıktı, kim çakırdı, şu veya bu gazetede böyle yayınlandı diyeceğimize, sonuna kadar yargı üzerine gitsin ben de gerekli tedbirleri alacağım demesini, bu kurumun güvenilirliliği açısından, itibarı açısından lüzumlu görüyorum" dedi.

"Kurtlar Vadisi'nin çeşitli versiyonları"

"Belge doğruysa hükümetin tutumu ne olacak?" sorusu üzerine Arınç, konunun yargının işi olduğunu, yargının işine karışmaya niyetleri olmadığını söyledi.

Hükümet olarak yargıyı yönlendirme gibi bir düşünceleri olmadığını vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:

"Yargının vereceği kararı veya yargı yoluna gidildiği takdirde, Silahlı Kuvvetlerin takınacağı tavrı tamamen kendileri bilir. Şüphesiz Silahlı Kuvvetlerin Sayın Başbakanımızla, hükümetle bir sorumluluk ve görev anlayışı vardır. Yani bu kendi içlerinde yönetilebilecek bir tavırdır. Ama bunun yargıya intikal ettirilmiş bir konu üzerinde, 'ey yargı madem bunun bulunduğu söyleniyor, şöyle yap' demeye ne hakkımız ne de imkanımız var. Sanıyorum, ismi geçen kişilerle yargının yapacağı inceleme sırasında ortaya çıkacak bir tablo.

Senaryoların hepsi doğru olabilir. O yüzden zaten Silahlı Kuvvetleri doğrudan hedef almak çok yanlış olur. Olabilir ki birileri, hükümet ile Silahlı Kuvvetlerin arasını bozmak için böyle bir zamanlamayla böyle bir şeyi uydurmuş da olabilir. Çünkü bir mektubun içerisinde geliyor. Öyle bir şey olabilir ki, bu süreç içinde Silahlı Kuvvetlerin bir direnci vardır, o direnci yıkmaya yönelik yeni bir senaryo olarak da ortaya çıkmış olabilir. Yani Kurtlar Vadisi'nin çeşitli versiyonlarını Türkiye'de yaşamak mümkün. İyi de şu veya bu şekilde madem böyle bir iddia var, bu iddianın sonuna kadar araştırılması gerekir. Bir naçizane tavsiyem de o."

"Domuz gribi aşısı olacağım"

Arıç, Suudi Arabistan'ın hacılarla ilgili daha fazla bir kısıtlama veya hükümetin bu konuda kısıtlama kararı olup olmadığının sorulması üzerine Arınç, hac kontenjanlarının zaten kısıtlandığını, nüfusun binde biri kadar kontenjan bulunduğunu belirtti. Türkiye'de 2009'da bir talep patlaması yaşandığını 750 bin başvuru olduğunu, ancak 70 bin kişinin gönderileceğini anlatan Arınç, şu ana kadar da ek kontenjan verilmediğini söyledi.

"Domuz gribi" vakası ortaya çıktığında da Suudi Arabistan Hac ve Evkaf Bakanlığının "tedbirler aradıklarını hatta belki bir kısıtlama gelebileceğini" söylediklerini kaydeden Arınç, şöyle konuştu:

"Ama şu dakika itibarıyla gerekli tedbirleri aldıklarını mevcut kısıtlamaya da ek bir kısıtlama getirmeyeceklerini biliyorum. Biz Suudi Arabistan'a bir üniversite açılışı sebebiyle gitmiştik. Orada Kral Abdullah ile de ilgili kişilerle de görüşülmüştü. Onlar bütün tedbirleri aldıklarını, bir sorun yaşanmayacağını ifade etmişlerdi ama gelişen şartlar karşısında yeni bir tedbir alacaklarsa bu Suudi Arabistan'ın işidir. Türkiye bu konuda bir kısıtlamayı düşünmüyor."

"Domuz gribi" aşısı olup olmayacağının sorulması üzerine Arınç, "Domuz gribi aşısı gelirse olacağım. Ben her sene grip aşısı olurdum. Doğrusu bazen faydasını gördüm bazen de görmedim ama bu bir tedbirdir. Tartışmalara girmiyorum. Sağlık Bakanlığı bunu faydalı görmüşse ne zaman gelirse o zaman olmayı hemen düşünüyorum" dedi.