'Suriye'de kalmalarını tercih ederiz'

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Müftüoğlu, Halep'ten tahliye edilecek sivillerle ilgili, "İstek ve arzumuz bu insanların kendi ülkelerinde, kendi vatanlarında kalması yönündedir" açıklamasında bulundu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Müftüoğlu, Halep'ten tahliye edilecek sivillere ilişkin Türkiye'nin hazırlıklı olduğunu vurgulayarak, "Bizim bu konuda herhangi bir sıkıntımız yok, herhangi bir altyapı eksikliğimiz yok ama niyet, istek ve arzumuz bu insanların kendi ülkelerinde, kendi vatanlarında kalması yönündedir." dedi.

Müftüoğlu, sözcülük makamına gelmesinin ardından düzenlediği ilk basın toplantısına, İstanbul'da yaşanan terör saldırısında hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunarak başladı.

Halep'ten sivillerin tahliye edilmesi sürecinde nasıl bir yol haritası izleneceği şeklindeki soruya yanıt veren Müftüoğlu, tahliye başlar başlamaz ilk konvoyun silahlı saldırıya uğradığı haberlerinin geldiğine dikkati çekerek, "Bu, üzüntü verici, endişe verici bir gelişme." dedi.

Türkiye'nin, Halep'teki kırılgan durumu ilk yaptığı açıklamalarda da dile getirdiğini belirten Müftüoğlu, "Dün sabah gerçekleşmesi gereken tahliyeler maalesef sahadaki birtakım unsurların bunu engellemeleri sebebiyle gerçekleşmemişti." diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, İran, Rusya ve ABD'den mevkidaşlarıyla Halep için yürüttüğü telefon diplomasisine işaret eden Müftüoğlu, "Daha önce defalarca dile getirdiğimiz şekilde Halep'te insanlık suçu işlenmektedir. Bu işlenen insanlık suçuna Türkiye sessiz kalmadı, kalmayacak. Biz gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Oradan öncelikli olarak yaralı ve hastaların, sivillerin ve daha sonra da anlaşma çerçevesinde muhalif güçlerin ayrılmasına ilişkin anlaşmanın uygulanmasını destekliyoruz. Bu konudaki yoğun çalışmalarımızı en üst düzeyde sürdürüyoruz." ifadesine yer verdi.

Müftüoğlu, Halep'ten tahliye edilen sivillere ilişkin AFAD'ın ciddi çalışmalar yürüttüğünü, ilk hedefin hastaların ve yaralıların bir an önce Türkiye'deki hastanelere nakledilmesi, ikinci hedefin de sivillerin daha fazla zorluk çekmeden bir an önce oluşturulacak kamplarda barınmalarının sağlanması olduğunu kaydetti. Müftüoğlu, "Hedef, sınırın öte tarafında oluşturulacak kamplarda sivillerin barındırılmasının ilk etapta sağlanması." ifadesini kullandı.

Olası bir göç hareketine karşın Kızılay ve AFAD'ın hazırlıklarının devam ettiğini ve Türkiye'nin hali hazırda 3 milyon mülteciyi barındıran bir ülke olduğunu vurgulayan Müftüoğlu, "Bizim bu konuda herhangi bir sıkıntımız yok, herhangi bir altyapı eksikliğimiz yok ama niyet, istek ve arzumuz bu insanların kendi ülkelerinde, kendi vatanlarında kalması yönündedir." dedi.

"El Bab, arkasından da Münbiç Türkiye'nin hedefidir"

Müftüoğlu, Suriye'de DEAŞ'tan temizlenen alanlarda siviller için kamp kurulup kurulmayacağına ilişkin soruya, Fırat Kalkanı Operasyonu'nun öncelikle DEAŞ'a karşı yürütüldüğünü hatırlatarak, bugüne kadar DEAŞ'tan temizlenen kısımda siviller için bir alan oluşturulup oluşturulmayacağı konusunda bilgisinin olmadığını kaydetti.

Türkiye'nin El Bab'dan sonra Münbiç'e ilerlemesi durumunda sahada ABD ya da uluslararası koalisyonun diğer üyeleriyle bir çatışma ihtimalinin doğup doğmayacağı şeklindeki soruya, Fırat Kalkanı Operasyonu'nun amacına ulaşana kadar süreceği yanıtını veren Müftüoğlu, şöyle devam etti:

"Bundan sonra evet, Münbiç'e ilerleme konusunda bizim ilkesel bir tutumuz var. Bu noktada da biz operasyonlarımızı terör örgütünün varlığını ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla aynı amaç yönünde hareket eden koalisyon güçleriyle, müttefiklerimizle işbirliğimiz devam ediyor. Yalnız bizim Münbiç konusundaki duruşumuz da belli. Bu amaçla, geçtiğimiz hafta içinde Türk ve Amerikalı uzmanlar yerinde tespit de yaptı. Dolayısıyla biz herhangi bir çatışma olasılığının olmayacağı, çünkü Türkiye'nin duruşu belli olduğu için buna imkan yaratacak bir ortamın olmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Bizim isteğimiz bellidir. Bunun yerine getirilmesi olası bir çatışma riskini de ortadan kaldıracaktır. El Bab, arkasından da Münbiç Türkiye'nin hedefidir. Bu hedef doğrultusunda da Türkiye ilerleyecektir."

Halep'te ateşkes ve tahliye konularında İran'ın öne sürdüğü şartlara ilişkin haberleri de değerlendiren Müftüoğlu, "Koşullara bağlamamak gerekir, her durumu ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Bizim şu anda değerlendirdiğimiz, Halep'teki sivillerin sağ salim tahliyesidir." diye konuştu.

"YPG Münbiç'i boşaltana kadar takipteyiz"

Münbiç'e giden Türk ve Amerikalı uzmanlardan oluşan heyetin bir rapor hazırlayacağını belirten Müftüoğlu, "Biz kendi kaynaklarımızdan YPG'lilerin Münbiç'i boşalttıklarının kesin olarak teyidini almadığımız müddetçe bu konuyu takip etmeyi sürdüreceğiz." diye konuştu.

Müftüoğlu, Türkiye'nin PYD'nin uzantısı SDG'yi kabul etmediğinin hatırlatılması ve "Eğer tekrar SDG unsurları denilirse Türkiye'nin bu konuda tutumunun ne olacağının" sorulması üzerine PYD, YPG ya da hangi isim altında olursa olsun bunun kabul edilemeyeceğini söyledi. ABD'nin de bu tutumu çok iyi bildiğini belirten Müftüoğlu, bu noktada herhangi bir tereddüt olacağını düşünmediklerini vurguladı.

"Türkiye kurtarıcı şeklinde görülüyor"

Sözcü Müftüoğlu, Halep'te ateşkesin yoğun diplomasi trafiğine rağmen başarıya ulaşamamasının, ortamın çok kırılgan olmasından ve birçok aktörün bulunduğu bir ortamda değişik faktörlerin her gelişmeyi etkilemesinden kaynaklandığını söyledi. Değişik görüş ve yaklaşımların, bazı konularda netice alınmasını engellediğini dile getiren Müftüoğlu, "Şüphesiz Halep'te işlenen insanlık dramındaki en büyük sorumlu Esed rejimidir. Bu insanlık dramının son bulması konusunu, Türkiye'den başka çok da fazla uluslararası toplumun gündeminde tutmaya çabalayan ülke hemen hemen yok gibi. Sosyal medyadan gelen mesajlarda, Türkiye bir kurtarıcı şeklinde görülüyor haklı olarak." dedi.

Bakan Mevlüt Çavuşoğlu'nun İranlı mevkidaşıyla son 2 günde 4 kez görüşmesi ve bunun yanı sıra İran komutasındaki Şii milislerin saldırı iddialarının hatırlatılması üzerine Müftüoğlu, İranlı milislerin saldırısı iddialarının teyide muhtaç bilgiler olduğunu ve saldırının sorumlusuna ilişkin bir şey söylemenin mümkün olmadığını söyledi. Müftüoğlu, olayların çok hızlı geliştiğine ve bir belirsizliğin söz konusu olduğuna işaret ederek, "İran önemli bir aktör tabii ki her zaman için. Yalnız dün geceki tahliye anlaşmasının Erdoğan-Putin görüşmesinin ardından yeniden gündeme geldiği gerçeğini göz ardı etmememiz gerekiyor." ifadelerini kullandı.

"Telafer’de süreci takip ediyoruz"

Müftüoğlu, Bakan Çavuşoğlu'nun dün Telafer'de yaşanan tehditlere yönelik açıklamalarının hatırlatılması üzerine, Türkiye'nin "bu kentin Şii ve Sünni Türkmenlerin ortak şehri olduğu ve bu nedenle şehri ortak bir kuvvetin kurtarması" yönündeki telkinlerinin, Irak hükümeti ve koalisyon güçleri tarafından dikkate alındığını ifade etti. Süreci takip ettiklerini dile getiren Müftüoğlu, bu anlayış dışında herhangi bir gelişmeye sıcak bakmayacaklarını ve buna müsaade etmeyeceklerini belirtti.

Sözcü Müftüoğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yunanistan'a kaçan 8 askerin durumuna ilişkin de bilgi verdi. Bu askerlerin tamamının temyiz sürecinin devam ettiğini hatırlatan Müftüoğlu, bu aşamaların bir an önce tamamlanması ve 8 darbecinin gecikmeksizin iadesi konusunda Türkiye'nin beklentisinin sürdüğünü kaydetti. ?

27 Aralık'taki Üçlü Toplantı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Halep için yürüttüğü yoğun diplomasi trafiğine dikkati çeken Müftüoğlu, 27 Aralık'ta Moskova'da düzenlenecek Türkiye, Rusya ve İran'ın katılacağı üçlü toplantıya ne düzeyde katılım olacağının henüz netleşmediğini söyledi. Müftüoğlu, "Böyle bir toplantının gerçekleştirilecek olması önemli. Biz bu toplantının ve bu toplantının da ötesinde Suriye'de bir an önce siyasi bir çözüme ulaşılmasının önemini her zaman vurguladık. Şu an için en önemli konu Halep'teki insanlık dramının son bulmasıdır." dedi.

"AB ile yapıcı ilişkiler için sağduyulu kararlar alınmalı"

Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine de değinen Hüseyin Müftüoğlu, bugün toplanacak AB zirvesine ilişkin şunları söyledi:

"13 Aralık'ta yapılan AB Genel İşler Konseyi sonuçları çerçevesinde ülkemize ilişkin bir metin kabul edilmesi bekleniyordu, ancak bir üyenin vizyonsuz tutumu nedeniyle ortak bir AB metni üzerinde uzlaşılamadı. Konsey sonuçları yerine başkanlık bildirisi yayımlanmakla yetinildi. Üye ülkelerin büyük çoğunluğunun, Türkiye ile katılım müzakerelerinin dondurulması gibi hiçbir sonucu olmayacak bir adıma karşı çıkmış olmaları sağduyulu bir harekettir. Bu hassas dönemde ilişkilerimize yapıcı bir yön verilmesi için sağduyulu kararlar alınmasına önem atfediyoruz. Ancak bildiride akamete uğratılan 15 Temmuz sonrası alınan önlemlerin hala tam olarak anlaşılamadığına işaret eden, gerçeklerle örtüşmeyen ve tarafımızca kabul edilemeyen birtakım talihsiz sonuçların yer aldığını da görüyoruz. Açıklamada ayrıca içinde bulunduğumuz koşullar altında fasılların açılamadığına değinilmektedir. Halbuki bu koşullar AB'nin yarattığı suni ve siyasi engellerden kaynaklanan koşullardır. Maalesef bu ifadeler metindeki olumlu unsurlara gölge düşürmektedir. Bu hususlara dair muhataplarımızla diyalog kanallarımızı yoğun şekilde kullanmayı sürdüreceğiz."

Bu konularda ilginizi çekebilir