Sürpriz Avrupa'dan gelebilir

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Atılım MURAT

Bu haftanın önemli gündem maddesi Fed toplantısı. Yatırımcılar Fed'den yeni likidite önlemleri bekliyorlar. Aslında likidite önlemlerinin ekonomik anlamda verdiği pek bir şey yok. Mart 2009'da Fed'in başlattığı tahvil alım programı, ABD ekonomisini daha iyi bir pozisyona getirmedi. Birkaç çeyrek süren çoşkudan sonra, makro veriler tekrar kötüleşmeye başladı. Beklentiler olumsuza döndü. Tahvil alım programı kapsamında, piyasaya verilen 1.7 trilyon dolar, daha çok finans piyasalarının işine yaradı. Borsalar, emtia fiyatları,ciddi yükselişler yaşadılar. Piyasa oyuncuları, Fed'den son bir 'iyilik' daha istiyorlar. Mantıklı düşününce; bir merkez bankası daha ne yapabilir ki? Politika faizlerini sıfıra indiriyorsunuz, 1.7 trilyon dolarlık tahvil alımı yapıyorsunuz, bilançonuzu 2.5 trilyon dolara çıkarıyorsunuz, fakat yetmiyor. Sizden hala yeni önlemler bekleniyor. Artık Fed'in bazı gerçekleri görmesi gerekiyor. Tahvil alım programlarının, ekonomiyi canlandırma anlamında başarısız olduğu tecrübeyle sabit. Bu konuda Japon ekonomisi güzel bir örnek teşkil ediyor. Japonya'daki durumu değerlendirirken akademisyenlerin yaptıkları en büyük hata, başarısızlığın sorumlusu olarak kreditörleri görmeleriydi. Oysa bütün sıkıntı, borç alanlarla ilgiliydi. Kredi kullanmak isteyenler fazla, kreditörler az ise, merkez bankası fon sağlama anlamında piyasaya destek verebilir. Ancak yeni kredi kullanmak isteyen yoksa, merkez bankası çaresiz kalır. Japonya bunu yaşadı, bugün ABD de yaşıyor. Tahvil alım programları borsaları yükseltiyor, iyimserliği artırıyor şeklindeki düşünceler son derece yanıltıcı olabilir. Japon Nikkei Endeksi son 20 yılda binlerce puanlık ralliler yapmış olsa da, bugünkü değeri 27 sene öncesiyle aynı. Tahvil alım programına rağmen, S&P 500 Endeksi de benzer bir performans sergiliyor. Bu yıl yaşadığı yükselişlere rağmen, S&P 500 Endeksi dokuz ay önceki seviyesinde. Kısaca; büyük bir kredi balonu patladıktan sonra, rallileri belli dönemler için kiralayabilirsiniz, fakat onlara sahip olamazsınız.

Dördüncü çeyrek zor geçer

Fed'in likidite önlemleri, Dolar üzerinde baskı oluşturabilir. Bunun geçici olacağını düşünüyorum. Ayrıca, 'Fed'den yeni önlem' beklentisi fiyatlara çoktan girdi. Euro/Dolar paritesi, son 2 ayda yüzde 10'luk bir yükseliş yaşadı. Bu yükselişin asıl nedeni; AB'de açıklanan ekonomik verilerin, ABD'dekilerden daha iyi olmalarıydı. Bir merkez bankacısı olarak çok beğendiğim Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet geçen hafta: 'Ekonomik verilerde normalleşme başladı' şeklinde bir açıklama yaptı. Bu görüşe katılmıyorum. AB köprüsünün altından daha çok sular akar. Yunanistan ve İspanya'daki sıkıntılar devam ediyor. Zaman geçtikçe, bu ülkelerdeki verilerin beklentilerin çok altında kaldığını göreceğiz. Piyasa Fed'den likidite önlemleri beklerken, Avrupa Merkez Bankası son çeyrekte likidite tedbirleri açıklayabilir. Finans piyasalarında işlerin karışabileceğini düşünüyorum. ABD'deki makro veriler kötüleştikçe, Amerikan bankaları sistemden para çekebilirler. Resesyon korkusu ne zaman başlasa (önceki resesyon bitmiş miydi?), bankalar piyasadan çekilirler. 2008 senesinde de bunu yaşadık. Dünyadaki borçlar ağırlıklı olarak Dolar cinsinden olduğu için, geri ödeme yapacaklar, borç çevirecekler bir şekilde Dolar bulmak zorunda kalırlar. Bu durum piyasada Dolar sıkıntısına yol açabilir. Dolar'da yükseliş görebiliriz. Geçtiğimiz cuma günü 1.3330'a kadar yükselen EUR/USD paritesinin, dördüncü çeyrekte daha aşağılarda olmasını bekliyorum.

Bu konularda ilginizi çekebilir