TEKEL’in özelleştirilmesi ve TEKEL işçileri
Dr. Gökhan CEBECİ / Tıp Doktoru/Yazar
Direnişleri 1.5 ayı buldu TEKEL işçilerinin. Ankara'nın ayazında, özlük hakları için, gelecekleri için haftalardır haykırıyorlar.
İlk günlerdeki biber gazının, biber gazından kaçarken soğuk suya atlamalarına rağmen bir de orada panzer tarafından üzerlerine basınçlı su sıkılmasının üzerinden bir hayli vakit geçti doğrusu. Bu onlara ilk tepkiydi. Başarılı olunamayınca sonraki taktiğe geçildi.
Sonraki taktik ne biber gazı, ne panzerdi… Sonraki taktik onları yok saymaktı.
Cumhuriyet tarihinin en büyük eylemlerinden birine imza atan insanları gerek hükümet gerekse basının çok büyük bir kısmı günlerce görmemezlikten gelmeye çalıştı ne yazık ki. Ancak ülkenin dört bir yanından işçilere her geçen gün arttırılarak verilen destek ve duyulan sempati bu taktikten de vazgeçirdi.
Şimdi ise onları suçlama vakti… Önce esnafı rahatsız ettikleri bahanesi, sonra yetim hakkı yediklerine dair suçlama, en sonunda da gösterilen merhameti bilmezlik suçlaması… Hakkını arayan TEKEL işçisini aynen doktorlar ve eczacılar için oynanan 'Haksız kazanç elde ediyor.' düşüncesi ile halka yem etme… Son taktik de bu.
TEKEL işçileri eylemlerini sürdürürken yaşananları anlamak için tekrar geriye giderek TEKEL özelleştirmelerine de bir göz atmak da fayda var. Bu insanların yitirmemek için uğruna karda kışta eylem yaptıkları haklarının yanında TEKEL'in özelleştirilmesindeki kimi ayrıntıları da bir potada eritmek ve bu iki konuyu beraber ele almak gerek. Bunun için de, odatv.com'un yayınladığı, gazeteci yazar Banu Avar'ın TEKEL işçileri için başlattığı kampanyaya ilişkin kamuoyuna sunduğu destek mektubuna göz atalım. İşte Avar'ın Tekel işçileri için yayımladığı destek mektubundan bir kısım:
- TEKEL'in İçki Bölümü, 2004 yılında kasasındaki 348.4 trilyon TL ve 70 milyon TL değerindeki içkiyle beraber, 292 Milyon ABD dolarına bir konsorsiyuma devredilmiştir.
- Sözü edilen konsorsiyum, 2006 yılında, TEKEL'in içki bölümünün %92 hissesini, Amerikan Teksas Pacific Group'a 3 katı fiyatla, 810 milyon dolara satmıştır.
- Özelleştirme çalışmaları kapsamında 2 fabrika (Şanlıurfa ve Kırıkkale), ihale sonrası ise 8 fabrika (Ankara, Çanakkale, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Ürgüp, Yozgat ve Acıpayam) kapatılmış olup, bugün yalnızca 9 fabrika faaliyettedir. Böylece işçi işini kaybetmekte, üzüm üreticisi üzümünü satacak fabrika bulamamaktadır…
- TEKEL'in sigara bölümü, 2008 yılında 1 milyar 720 milyon dolara British American Tobacco'ya satılmıştır. Satış sonrası İstanbul, Adana, Bitlis, Malatya ve Tokat sigara fabrikaları kapatılmış olup, yalnızca Ballıca Fabrikası çalışır durumdadır. Tütün üretici sayımız 477 binden 194 bine düşmüş, üretimimiz 200 bin ton'dan 93 bin ton'a gerilemiş, köylü ve işçi üretim alanlarını yitirmiş, piyasa yabancılaştırılmıştır. Böylece Reji İdaresi boyunduruğundan sonra, şimdi de piyasa, yabancı tekelin insafına bırakılmıştır.
- Son olarak, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK), Türkiye geneline yayılmış 60 Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü'nün kapatılmasına karar vermiştir. Bu işletmelerde çalışan 12 bin işçiye, 4/C statüsü dayatılmaktadır.
- Bu dayatmaya karşı çıkan, fabrikalarını ve üretimlerini savunan işçiler, biber gazı, basınçlı su ve orantısız güç kullanımı ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
- Bu arada, altı şeker fabrikamız, sessiz sedasız, iki yıllık karına karşılık gelen bir bedelle, 606 milyon dolara satılmış bulunuyor. Danıştay'ın bu alandaki yürütmeyi durdurma kararı umut vericidir. Özelleştirme sürerse, tütün çiftçisi ve işçisinden sonra, sırada şeker pancarı çiftçisi ve şeker işçileri var.
Yukarıda yazılanlara, 19 Ocak 2010 tarihinde Cumhuriyet'teki köşesinde konuya değinen Ali Sirmen'in yazdığı kimi satırları eklemek gerek. Buna göre:
Tekel'in içki bölümünün özelleştirilmesinde işçilerin 32 milyon dolar tutan kıdem tazminatı, alıcı firma zarar görmesin diye, devlet tarafından yüklenildi.
Tekel'in içki bölümü, ilk iki yılı ödemesiz olarak taksitle 292 milyon dolara satıldı. Alıcı firma daha iki yıllık ödemesiz dönem dolmadan, aldığını Amerikan firmasına satarak 500 milyon doların üzerinde kar etti. Üstelik tek kuruş harcamadan.
Peki… İki parçalı (içki ve tütün) bir özelleştirme sürecinden geçen TEKEL'in bu 12 bin işçisi ne istiyor? Sirmen'in köşesinde yer alan "Peki, satılan satılmış giden gitmiş, Tekel işçileri hala ne istiyorlar. Hükümetin ileri sürdüğü gibi yan gelip yatmak mı" sorusuna sosyal politika, çalışma ekonomisi ve iş hukuku uzmanı Atilla Özsever'in yanıtı özetle şöyle:
"Onlar yan gelip yatmak değil, daha önce sahip oldukları haklarla kamuya ait bir yerde çalışmak istiyorlar. Kendilerine zorla kabul ettirilmek istenen 4/C statüsünü kabule haklı olarak yanaşmıyorlar.
Gerçekten de, 4/C statüsüne tabi olacak işçiler daha önceki ücretlerinin yarısını alacakları gibi, tam çalışma hakkına sahip olmayacaklar, yılda ancak 10 ay çalışabilecekler, mukavele süresi hitamında iş garantileri olmayacağı gibi, bu statüde çalıştıkları sürece, ayda ancak 1 gün izinleri olacak."
Yetim hakkı yemek ile suçlanıyor TEKEL işçileri. Oysa açık bir şekilde görülüyor ki bu konuda suçlanacak en son kişiler herhalde bu tütün emekçileri.