”Terör sadece Türkiye'yi tehdit etmiyor”
Davutoğlu, terörün sadece Türkiye'yi değil aynı zamanda Avrupa'yı ve ortak geleceği tehdit eden bir unsur olduğunu söyledi.
İSTANBUL - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, terörün sadece Türkiye'yi değil aynı zamanda Avrupa'yı ve ortak geleceği tehdit eden bir unsur olduğunu belirterek, "Biz burada bu konuda tam ve kayıtsız bir iş birliği bekliyoruz" dedi.
Davutoğlu'nun koordinasyonluğunda Çırağan Sarayı'nda Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ve AB Genişleme Komiseri Stefan Füle'nin katılımıyla düzenlenen Türkiye-AB Bakanlar Düzeyinde Siyasi Diyalog Toplantısının ardından bakanlar, sarayın bahçesinde aile fotoğrafı çektirdi.
Düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Davutoğlu, Lizbon Antlaşması sonrasında AB'nin yeni kurumsal yapılanma içine girdiğini ve yapılanma sonrasında Türkiye ile AB arasında siyasi diyalog mekanizması kurulduğunu belirtti.
Bu mekanizmanın ilk toplantısını bugün bakanlar düzeyinde gerçekleştirdiklerini belirten Davutoğlu, bu buluşmaların bu toplantının sonrasında da devam edeceğini söyledi.
Davutoğlu, toplantıda üç ana konuda kapsamlı görüşmeler yaptıklarını vurgulayarak, bunlardan birincisini, üyelik yönünde Türkiye ile AB siyasi diyalog mekanizmalarının güçlendirilmesi ve her alanda güçlü bir gelenek oluşturulması şeklinde açıkladı.
Bunun kendileri için çok önemli olduğunu ifade eden Davutoğlu, Türkiye'nin gerek bölgesel gerek küresel alanda takip ettiği dış politika esas alındığında, bu dış politikanın Avrupa ile benimsenen temel değerlerin yansıması olduğunun görüleceğini kaydetti.
Davutoğlu, komşu ülkelerle sıfır problem ilkesinden kültürel çoğulculuğa, iklim değişikliğinden küresel ekonomik krize kadar Türkiye ile AB'nin paylaştığı birçok ortak alan bulunduğunu ve bu ortak alanların kurumsal, düzenli olarak ele alınması gerektiğini söyledi.
Vizyonel ve aktif dış politika
Çok uzun olmayacak bir süreçte AB'nin parçası olmayı kendisine siyasi hedef koymuş bir ülke olarak, kurumsal yapının güçlendirilmesi konusundaki görüşlerini paylaştıklarını aktaran Davutoğlu, önümüzdeki dönemde daha kapsamlı istişare yapma konusunu ele aldıklarını kaydetti.
İkinci olarak, bu geniş alanda tek tek bölgeler bazında istişarelerde bulunduklarını, Orta Doğu, Batı Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, enerji güvenliği ve teröre karşı mücadele gibi tüm bu alanlarda bölgesel politikaların koordinasyonu bağlamında istişareler yaptıklarını anlatan Davutoğlu, toplantınını içeriği kadar zamanlamasının da önemli olduğunu söyledi.
Davutoğlu, çevre bölgelerde çok önemli gelişmeler yaşandığına, bu gelişmelerin hem Türkiye'yi hem AB'yi yoğun şekilde etkileyecek sonuçlar doğuracak gelişmeler olduğuna işaret etti.
İran'ın nükleer programından Orta Doğu barış sürecine, Irak'taki durumdan Kafkasya'daki gelişmelere, Batı Balkanlar'daki gelişmelerden Somali ve Afganistan'a kadar geniş bir alanda ortak bir coğrafyayı paylaştıklarını dile getiren Davutoğlu, "Biz Türkiye olarak vizyonel ve aktif bir dış politika takip ediyoruz. Bu vizyonel aktif politikanın AB ile birlikte uyum içinde yürütülmesine de büyük önem veriyoruz" diye konuştu.
Terör konusu
Üçüncü konunun, Türkiye'nin AB sürecinde siyasi kriterler ve bu bağlamda sağlanan gelişmeler olduğunu belirten Davutoğlu, özellikle Anayasa reformu, siyasi reformlar, Türkiye'nin artan demokratikleşme çabaları ve demokratikleşmenin daha kalıcı nitelik kazanması gibi konuları AB ile birlikte ele aldıklarını bildirdi.
Davutoğlu, "Türkiye açısından en önemli konuların başında, teröre karşı mücadele konusunda yakın iş birliği içinde olma ihtiyacı geliyor. Terör sadece Türkiye'yi tehdit eden bir unsur değil aynı zamanda Avrupa'yı da tehdit eden bir unsur, ortak geleceğimizi tehdit eden bir unsurdur. Biz burada bu konuda tam ve kayıtsız bir iş birliği bekliyoruz. Bu konuda muhataplarımızdan gördüğümüz desteği takdir ediyorum. Bundan sonra da kurumsal olarak bu çalışmaları sürdürmeye kararlıyız" diye konuştu.
Davutoğlu, vize konusu başta olmak üzere değişik birçok konuyu AB ile ele alacaklarını belirterek, bölgesel konular, Türkiye-AB entegrasyon süreci, küresel konular ve yeniden kurumsallaşma gibi konularda kapsamlı istişarelerde bulunduklarını söyledi.
İsrail'in sivil yardım gemisine saldırısı gibi ortak kriz konularını da görüştüklerini kaydeden Davutoğlu, önlerindeki büyük vizyonu Türkiye ile AB'nin birlikte geliştirmeye kararlı olduğunu ve vizyonun ana detaylarını paylaştıklarını aktardı.
Türkiye ile AB'nin bölgesel ve küresel gelişmeler konusunda benimsedikleri vizyonun tamamen örtüştüğünü dile getiren Davutoğlu, bu vizyon üzerine ortak geleceği birlikte inşa etmeye kararlı olduklarını vurguladı.
Davutoğlu, oluşturulan bu mekanizmanın da bunun en önemli kurumsal ayağını oluşturacağını kaydetti.
AB Temsilcileri
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, terörist saldırıların hiçbir şekilde olağan görülmesinin mümkün olmadığını belirterek, "Terörist örgütlere karşı savaşımı sürdürmek, AB'yi bir nevi fon elde etmek ve eğitim faaliyetleri için kullanan örgütlerden temizlemek durumundayız" dedi.
Türkiye-AB Siyasi Diyalog Toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Ashton, çok açık, yapıcı ve verimli bir toplantı gerçekleştirdiklerini kaydederek, "Kendimizi karşılıklı dostluk ve güven ortamında bulduğumuzu düşünüyorum. Dostluk ve karşılıklı güven, AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin en büyük şiarıdır" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, AB üyeliğine baş koyan bir aday ülke olduğunu anlatan Ashton, aynı hedefler doğrultusunda ilerlediklerini, bu bölgede barış, huzur ve refahı korumaya çalıştıklarını söyledi.
Görüşmelerle iş birliğini kuvvetlendirmeyi ve koordinasyon faaliyetlerini artırmayı düşündüklerini kaydeden Ashton, yakın zamanda Türkiye'de gerçekleşen terörist saldırıları büyük bir şiddetle kınayarak, saldırılarda yakınlarını kaybeden ailelere taziyelerini sundu.
Bu ve benzeri saldırıların hiçbir şekilde olağan görülmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Ashton, "Terörist örgütlere karşı savaşımı sürdürmek, AB'yi bir nevi fon elde etmek ve eğitim faaliyetleri için kullanan örgütlerden temizlemek durumundayız" dedi.
İlişkileri geliştirmek için pratik birtakım çözümler tespit edilmesi ve iş birliğinin artırılması gerektiğini kaydeden Ashton, "Uluslararası konularda da gerçek bir kararlılığımız var. Türkiye dış politika anlamında girişken olmak durumunda. Türkiye'nin bölgede artan saygınlığına ve pozisyonuna büyük bir takdirle yaklaşıyoruz. Karşılıklı olarak çıkarlarımızın örtüştüğü noktalarda iş birliğine devam edeceğiz" diye konuştu.
Toplantıda Orta Doğu konusunun da ele alındığını belirten Ashton, Türkiye'nin Batı Balkanlar ve Kafkaslarda oynayacağı rolün yeniden dile getirildiğini söyledi.
Ulaşılan sinerji
AB Genişleme Komiseri Stefan Füle de toplantının, Türkiye ile AB'nin ulaştığı sinerjiyi göstermesi açısından önemli olduğunu dile getirdi.
"Türkiye'nin AB'ye nihai ve tam üyeliği inancımızın teyidini ve katılım müzakeresi sürecinin sıfır şüpheye yer bırakacak kararlılıkla yürütüleceğini ifade etmek istiyorum" diyen Füle, üye devletlerin her birinin, Türkiye'nin nihai üyeliğe yönelik sürdürdüğü müzakerelere yönelik inancını koruduğunu anlattı.
Füle, "Özellikle katılım müzakerelerinin hızını nasıl artırabileceğimize de odaklanıyoruz. Hiç kimse hali hazırdaki katılım müzakerelerinin sahip olduğu ivmeden hoşnut değil. Bu ivmeyi artırabilmek için neler yapılabileceğine hep birlikte odaklanıyoruz" diyerek, katılım sürecinin hızlandırılması için ellerinden geleni ardına koymayacaklarını söyledi.
Reformların hayata geçirilmesinde yavaşlama ve rehavet olmaması, reformların zamanında hayata geçirilmesinin önemine işaret eden Füle, şöyle konuştu:
"Özellikle Anayasa paketine atıfta bulunmak istiyorum. Referanduma konu olacak Anayasa değişiklikleri 12 Eylülde halk oyuna sunulacak. Elimize geçmiş her fırsatta dile getirdiğimiz gibi Anayasa paketi ve reformu, doğru istikamette ilerlemektedir. Uzun zamandır belirli sıkıntılar olan bu alanda yapılanların AB kurulları ve üye devletler tarafından olumlulukla karşılandığını ifade etmek istiyorum. Önümüzdeki günlerde yapılacak toplantıları da büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum. Başbakan Erdoğan'ın hem muhalefet partisi hem de Meclis'te grubu olan partilerle yapacağı görüşmeleri büyük bir sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu Anayasa paketi katılımcı bir siyasi sürecin temelini oluşturabilecektir."
"PKK, AB'deki önemli suç örgütlerinden birisi"
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, PKK'nın sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda AB'deki en önemli suç örgütlerinden biri olduğunu belirterek, "Biz AB'nin sorunlarını çözme konusunda nasıl üzerimize düşeni yapıyorsak, Avrupa'nın da Türkiye'nin önem verdiği bu konuda kendi üzerine düşeni yapma konusunda kararlılığı göstereceğine inanıyoruz" dedi.
Bağış, Türkiye-AB Siyasi Diyalog Toplantısı sonrasında düzenlenen basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Terörle mücadele konusunda Başbakan'ın özel isteği olduğunu ifade ettiniz ve 'gerekli destek' gibi bir kelime kullandınız. 'Gerekli destek' ne anlama geliyor ve AB bu konuda somut olarak ne gibi yardımlarda bulunacak?" sorusu üzerine Bağış, şunları söyledi:
"PKK sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda AB'deki en önemli suç örgütlerinden bir tanesidir. PKK'nın bugün AB üyesi ülkelerde insan, uyuşturucu ve hatta silah kaçakçılığı yaptığı bilinen bir gerçektir. Bu yüzden AB üyesi birçok ülke PKK'yı terör örgütü listesine koymuştur. Ama bu ülkelerde terör örgütünün bazen farklı isimler altında sanki sivil toplum kuruluşu gibi yardım toplama çabalarına ve oradan farklı şiddet içeren yayın sinyali göndermelerine seyirci kalmaları tüm kamuoyunu olduğu gibi bizleri de rahatsız etmektedir.
Sayın Ashton ve Füle'nin talimatlarıyla AB'nin terörden sorumlu koordinatörü iki gün önce ülkemizdeydi. Bizim istihbarat ve güvenlik makamlarıyla çok kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdiler. Bu görüşmeler sonucunda yeni kurulacak mekanizmalarda bu konularda daha fazla işbirliği bekliyoruz. Bu ülkelerdeki PKK mensuplarının yakalanarak, Türkiye'ye iade edilmesini bekliyoruz. Bu ülkelerin içindeki faaliyetlerin durdurulmasını bekliyoruz. Çünkü şuna inanıyoruz, hepimiz güvencede olmadıkça aslında hiç birimiz güvencede olamayız. Teröristin iyisi kötüsü olmaz. Teröre karşı mücadelede el ele vermemiz gerekir. Biz AB'nin sorunlarını çözme konusunda nasıl üzerimize düşeni yapıyorsak, Avrupa'nın da Türkiye'nin önem verdiği konuda kendi üzerine düşeni yapma kararlılığını göstereceğine inanıyoruz."
Dış politika faslı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da bir soru üzerine, AB mekanizmalarının, altı ayda bir yapılan Troyka toplantılarının yeterli olmadığını belirterek, altı ayda bir ve genel ifadelerle geçen toplantılar yerine haftalık ve aylık görüşmelerin yapılacağı yeni mekanizmalar kurulacağını anlattı.
Böylece Türkiye ile AB arasında dış politika koordinasyonunun başarıyla yürütüleceğini belirten Davutoğlu, "Ümit ederiz ki dış politikayla ilgili fasıl da çok gecikmeden açılsın. Bu, AB'nin ciddiyetini ve kararlılığını gösteren bir husustur. Dış ilişkiler faslı askıda kalırken bu mekanizmaların işliyor olması çok tutarlı olmaz" dedi.
Clinton ile görüşme
Bir gazetecinin, "ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın, Türkiye'nin İran'ın nükleer programı konusunda devreden çıkmasını istediği yönünde iddialar var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?" sorusuna da Davutoğlu, şu yanıtı verdi:
"Kapsamlı ve faydalı bir görüşme oldu. Sadece İran değil, Kafkasya ve Balkanlar'daki gelişmeleri de ele aldık. İsrail'in saldırısı sonucu ortaya çıkan durumu kapsamlı şekilde ele aldık. Bütün bu konularda biz tam bir ittifak anlayışı içinde ve hepimiz bu sürecin içinde olarak konuştuk. Bütün bu konularda birlikte çalışma iradesi ortaya konmuştur. Sürecin içinde olmak ya da olmamak hususu Türkiye için teknik konu değildir. İran Türkiye'nin komşusu. Bölgemizde olan her konu, kimse bize 'şöyle' veya 'böyle' demeksizin, sürecin içinde olduğumuz bir konudur. Bunu da en iyi Clinton ve ABD yetkilileri bilmektedir. İran konusunda atılacak adımlar konusunda bir yandan Tahran anlaşması masadadır, diğer taraftan Celili'nin Ashton'a yazdığı mektup ile yeni bir sürecin başlaması söz konusudur. Türkiye her iki konuda da elinden geleni yapmaya devam edecektir. Ne sürecin içinde olma gibi bir telaşımız var, çünkü bizim olmadığımız hiçbir süreç olmaz, bunu açık söylüyorum ne de ABD tarafından ve Clinton tarafından bize böyle bir konu aktarılmıştır. Bütün bu süreci daha iyi koordinasyon içinde yürütme irademiz vardır."
Hatayı işleyen taraf gereğini yapmalıdır
Davutoğlu, "İsrail, Mavi Marmara gemisinde yaşananları araştıran komisyonun raporunu kısmen açıkladı. Türkiye'nin görüşü ne olacak?' sorusu üzerine, "İsrail ordusunun yürüttüğü soruşturmayla ilgili açıklama yapıldı. Gerek istihbarat gerekse operasyonel düzeyde hata yapıldığı vurgusu var. Biz baştan itibaren uluslararası komisyon ısrarımızı sürdürüyoruz. Madem ki hatalı olduklarını kabul etmişlerdir, gereğini yapmalarını bekliyoruz. Çünkü ortada sadece bir hata değil, suç vardır. Hiçbir ülkenin hakkı olmadığı şekilde bir konvoya müdahale edilmiş ve 9 sivil katledilmiştir. Bu hata değil, suçtur. Bu suçu ortaya çıkaran bir hata varsa o hatayı işleyen taraf gereğini yapmalıdır. Gereğinin ne olduğunu da onlar iyi biliyorlar. Bu hatayı kabul etmeleri de olumludur. Türkiye sonuna kadar bu meselenin takipçisi olacaktır" şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin, "Başbakan Erdoğan 'AB ülkeleri PKK'nın terör örgütü olduğunu kabul ediyorlar ama kabul yeterli değil, bir şeyler yapılmalı' demişti. Toplantıda ve dün Clinton ile bir şeyler yapılması konusu gündeme geldi mi?" sorusu üzerine de Davutoğlu, "Bu konuda sadece terörü kınama yetmez. Teröre karşı ortak bir eylem içinde olmak uluslararası medeni toplumların sorumluluğudur, müttefiklerin ortak sorumluluğudur" dedi.
Bu konuyu konuştuklarını, Clinton'un da kararlı desteğin süreceğini ve ellerinden geleni yapacaklarını vurguladığını ifade eden Davutoğlu, "Biz ABD'nin Irak'taki etkinliğini de göz önüne aldığımızda bu işbirliğine çok önem veriyoruz. Operasyonel alandaki işbirliğinin artmasını da önemli görüyoruz. Toplantıda da bu konuları ele aldık. PKK'ya ve terör örgütlerine karşı dayanışmanın daha aktif devam etmesini bekliyoruz" dedi.
Davutoğlu, dün gece BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile İsrail'in saldırısına ilişkin sürdürülen uluslararası çabalarla ilgili telefonda görüştüğünü belirtti.