Ticari alacaklar değer düşüklüğü ayrılmasında beklenen zarar modeli

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Jale Akkaş / Grant Thornton Denetim Hizmetleri Ortağı

Yaşanan mali krizle uluslararası finansal raporlama standartlarının (UFRS) önemi daha da artmıştır. Dünyada bu standartları kullanma eğilimi daha da artacakken, mevcut standartların da sorgulanması, reform edilmesi zaman zaman gündeme gelmektedir. Uluslararası Standartlar Kurulu, finansal istikrarın devam etmesi finansal krizlerin yaşanmaması için mevcut değerleme ölçütlerinin tartışılması ve yeniden gözden geçirilmesi amacıyla mevcut standartlarda değişiklikler yapılması, ABD genel kabul görmüş standartlarıyla uyumlulaştırma projelerini ve diğer projeleri yürütmektedir.

Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (UMSK) 5 Kasım 2009 tarihinde İtfa Edilmiş Maliyet ve Değer Düşüklüğü Hesaplanması ve Finansal Araçlar için Değer Düşüklüğü Karşılığı ayrılmasına ilişkin bir takım değişiklikleri içeren ve mevcut UMS 39: Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme ve Ölçme" Standardında yer alan değer düşüklüğü modelinin yerini alacak olan projesini oluşturan bir taslak düzenleme yayınlamıştır. Düzenleme henüz bir finansal raporlama standardı olarak onaylanmamıştır. Düzenlemenin temel konusu itfa edilmiş maliyet bedeli üzerinden gösterilen finansal araçların gerçekleşen zarar modeli yerine beklenen zarar modeline göre muhasebeleştirilmesidir.  Bu düzenleme Ocak 2013 tarihinden önce yürürlüğe girmesi beklenen ve mevcut UMS 39'un yerini alacak Finansal Araçlara ilişkin yeni bir finansal raporlama standardının (UFRS 9) içeriğini de oluşturmaktadır.  Son zamanlarda,  finansal sektörde yaşanan bir takım sorunlardan dolayı banka ve diğer finansal kuruluşlara yönelik finansal araçların muhasebeleştirilmesi ve raporlanmasını ilgilendiren bir takım kural ve prensiplerin reform edilmesine odaklanılması, bu değişikliklerin reel ekonomide yer alan diğer sektörleri de etkilemeyeceği şeklinde algılanmamalıdır.  Taslak düzenleme birçok sektör ve işletmeyi etkileyecektir. 

Önerilen modelin özeti

Taslak düzenleme itfa edilmiş maliyet bedeli üzerinden ölçülen tüm finansal araçları kapsamakta olup, itfa edilmiş maliyet ölçümlemesini, finansal varlıklar için beklenen nakit akım metodolojisini baz alan ölçüm prensiplerine göre tanımlamaktadır. Buna göre, işletmeler UFRS ile uyumlu olarak finansal varlık ve varlık portföylerinin bilanço değerini itfa edilmiş maliyet bedeline göre belirlerken gelecekte beklenen kredi zararlarını dikkate alan, varlıktan beklenen gelecekteki nakit akımlarının bugünkü değerini tespit edecektir. İlk ölçüm tarihini takip eden her ölçüm tarihinde işletmeler finansal varlıktan beklenen nakit akım tahminlerini gözden geçirerek nakit akımların etkin faiz oranı ile ıskonto edilmesi suretiyle defter değerinde meydana gelen düzeltmeleri kar zarar tablosunda gösterecektir. Düzenleme, bunların yanında finansal varlıkların kalitesini değerlendirilmesine yönelik kapsamlı sunum ve finansal tablo açıklamalarını da beraberinde getirmektedir. Bu düzenlemeler, özellikle finansal hizmetler sektöründe finansal sistemlerde bir takım uyum değişikliklerinin yapılmasını gerektireceğinden ilave bir maliyet oluşturacaktır ve uygulama zamanı gerektirecektir.  

Ölçüm

İtfa maliyeti, etkin faiz oranı üzerinden iskonto edilen finansal enstrümanın vadeye kalan süresince beklenen nakit akımlarının bugünkü değeri olarak hesaplanır ve tahmin edilen beklenen nakit akımlarına ilişkin geliştirilen olasılıkların ağırlıklı ortalamasını baz alır. Borçlunun borcunu geri ödemesi muhtemel olsa bile, sözleşmeye bağlı anapara ve faiz borçlarının ödenmeme olasılığı tahminlere yansıtılır. Beklenen kredi zarar tahminleri her bir alacak için veya alacak topluluğu için yapılır. Topluluk bazında kredi zararlarının beklenen nakit akımları üzerindeki etkisini tahmin etme amacıyla, finansal varlıklar borçlunun sözleşmeye bağlı borçları orijinal ödeme vadelerinde ödeme gücünü gösteren benzer kredi riski özelliklerine göre gruplandırılır.

Düzenlemeye göre, beklenen ticari (kredi) alacakları üzerinden beklenen kredi zararlarını hesaplamaları yapılırken geçmiş kredi zararlarına ilişkin tecrübeler gözlemlenebilir bilgiler ışığında gözden geçilerek ve gerekli ayarlamalar yapılarak mevcut şartların etkisini yansıtmalı ve artık geçerli olmayan şartların etkisinden arındırılmalıdır. Ayrıca, işletmeye ait yeterli geçmiş kredi zararı bilgisi mevcut değilse benzer özellikteki işletmelerin geçmiş tecrübelerini yansıtan istatistik bilgilere de başvurulabilir. Finansal varlığın vadeye kalan süresine ait tüm beklenen nakit akımları dahil edilerek ve etkisinin önemsiz olduğu kısa vadeli ticari alacaklar haricinde zamanın para değerinin etkisinin hesaplamaya dahil edilmesi suretiyle finansal enstrümanın net bugünkü değerine ulaşılır. İlk ölçümde kısa vadeli ticari alacaklar iskonto etkisi göz ardı edildiğinden, fatura değeri eksi tahmini iskonto edilmemiş beklenen kredi zararları üzerinden yansıtılacaktır. 

Taslak düzenlemenin müzakere edilmesi

Önerilerin gelir, marj ve kilit performans göstergelerine olan etkilerinin finansal tablo hazırlayıcıları ile kullanıcıları tarafından anlaşılması gerekmektedir. Değişikliklerin etkisi, örneğin, kredili satışlarda, yansıtılan kredi zararlarının daha ön bir tarihe çekilmesi ve hasılat kaleminin azalması şeklinde olacaktır.  Kredi kuruluşları için bazı durumlarda faiz gelirlerde düşüşe yol açacaktır. Kreditörler, risk öngörülerine göre, verdikleri kredilerin geri dönmeme riskine karşılık ilave bir prim talep edebilirler. Kredi spredi veya marjı olarak da tanımlanan bu prim her zaman finansal raporlama sisteminde dikkate alınmaz. Taslak düzenleme bu hususa özellikle değinmekte olup kredi verme işleminde beklenen değer düşüklüğü zararları karşılıklarının başlangıçta tesis edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Öneriler, banka ve finansal kuruluşları ile sınırlandırılmış olmayıp kredili satışlardan kaynaklanan ticari alacakların muhasebeleştirilmesi ve birçok sektörü alakadar etmektedir. Mevcut uygulamada, itfa edilen maliyet değerinden ölçülen finansal varlıklar üzerinden beklenen zarar modeline göre değer düşüklüğü karşılığı ayrılmamaktadır. Bu durumda krediler veya mal ve hizmet satışından kaynaklanan alacaklar üzerinden, borçlunun geri ödeyemeyeceğine dair bir gösterge bulunmadıkça, zarar karşılığı ayrılmamaktadır. Örneğin, reytingi düşük müşterilere kredili satış yapan bir işletme ileride bazı müşterilerden kaynaklanabilecek muhtemel ödememe riskini değerleme ölçütü olarak dikkate almamakta ve satış sonrası alacağın ödenmeyeceğine dair objektif kanıtın varlığı halinde karşılık ayırmaktadır. Diğer bir durum, bankanın geri ödenmeme riski bulunan bir kredinin faiz oranını birkaç puan yükseltmesidir. Banka bu durumda yüksek faiz gelirini değer düşüklüğünün oluştuğuna dair gösterge ortaya çıkana kadar kayıtlarında göstermekte ve ancak bu noktada beklenen değer düşüklüğü karşılığını kaydetmektedir. Yaşanan finansal krizde finansal varlıkların gerçekleşen zarar modeline göre muhasebeleştirilmesini sorgulamıştır. Önerilen beklenen zarar modeli ise, kredinin ilk kullandırıldığında yüksek gelirler yazılması ve geri ödenmediğinde ise zarar karşılıklarının yansıtılmasının etkilerini bertaraf ederek, beklenen kredi zararları karşılıklarının kredinin tüm ömrüne yayılarak tesis edilmesini amaçlamaktadır. Örneğin, bankalar tarafından kullandırılan krediler için bu uygulama, beklenen zararları karşılamak amacıyla ilave uygulanan marjı içermeyen faiz gelirinin yansıtılmasıdır. Bunun sonucu, finansal tablolarda, beklenen zararları karşılamak için, beklenen zararlar gerçekleştiğinde mahsup edilmek üzere bir değer düşüklüğü karşılığı oluşturulacaktır.  Örneğin, 5 yıl vadeli 100.000 ABD doları krediyi kullandıran bir bankayı düşünelim. Banka kullandırdığı krediye, %2'si beklenen kredi zararları için olmak üzere %7 faiz uygulamaktadır. Beklenen zarar karşılığı modeline göre banka faiz gelirini %5 faiz oranı üzerinden yansıtacak, aradaki farkı ise değer düşüklüğü karşılığı hesabında biriktirecektir. Etkin faiz oranı kullanılmasına gerek olmayan çok kısa vadeli alacaklar için yansıtılacak gelir beklenen zararı içerecektir.  Bu durumda alacak ilk oluştuğunda daha düşük gelir yazılacaktır. Örneğin 100.000 ABD doları tutarındaki bir satışı %1 oranında zarar beklentisi ile yapan bir işletme satış gelirini net 99.000 ABD Doları olarak yansıtacaktır. Diğer bir örnekte, %6 faiz oranı ile iki yıl vadeli olarak yapılan tek bir satışı olan bir işletmeyi dikkate alalım. En muhtemel sonuç müşterinin satış bedelinin tamamını ödeyeceğidir. Ancak beklentilere göre beklenen ortalama kredi zararları spredi %2'dir. Buna göre, faiz geliri işlemin başlangıcında %4 oranı üzerinden kaydedilecektir. Ancak tüm senaryolar arasından nakit akımların tamamının tahsili daha muhtemel olduğundan, nihai olarak, kredi zararının oluşması beklenmediğinde, nakit akımlarda, alacağın vadesi dolana kadar yukarıya doğru bir düzeltme yapılması gerekecektir. 

Yeni taslak düzenlemenin uygulanmasındaki zorluklar

Taslak düzenleme, özellikle son yıllarda yaşanan finans krizde finansal varlıkların gerçekleşen zarar modeline göre değerlenmesinde gözlemlenen bir takım zayıflıklara çözüm getirme amacını taşımaktadır. Uygulamada dikkat edilecek hususlar, finansal varlıklardan beklenen kredi zararlarının muhtemel sonuç yöntemi yerine, olasılıkların ağırlıklı ortalamasına dayalı bir yaklaşım ile işlemin başlangıcında tahmin edilmesi ve gelecekteki potansiyel ekonomik beklenti ve faktörlerin elde edilebilir nakit akımların hesaplanmasına dahil edilmesi gerektiğidir. Bu yeni değerleme ölçütlerinin mali tablo hazırlayıcıları için oldukça karmaşık, maliyetli ve güç olacağından hareketle, böyle bir analizde kullanılacak girdilerin dayanacakları objektif, doğrulanabilir veya destek olacak esasların da birlikte sunulması, şüphesiz mali tablo hazırlayıcıları, iç ve dış denetçiler ile regülatörler açısından uygulama güçlüklerini azaltacaktır.