Tıkır - tıkır mı ?
İsmail GÖNCÜOĞLU / Sanayi İşletmecisi - KOBİ Kurucu Yöneticisi
Sektörel Tanıtım Grupları çok faydalı. Fındık ile başladı, Aganigi ile aklımızda kaldı. Deri, otomotiv ile devam etti. Şimdi de "Makine Tanıtım Grubu" ile devam ediyor. Türkiye'nin büyük sanayicileri " TIKIR-TIKIR" diyorlar. Türkiye'nin makinelerine güveniyorlarmış. Sağolsunlar, kendileri de inanmıyorlar ama özde olmasa da hiç olmazsa sözde destek veriyorlar.
Keşke doğru olsa;
Resimdekiler Türkiye'nin en büyük sanayicileri. Bazılarının motor, taşıt, beyaz eşya, vb. makine grubu ürünleri de var. Fakat ortak özellikleri nihai tüketiciye üretim yapıyorlar. İlk akla gelen soru, bu sanayicilerimizin 50 yıldır yaptıkları yatırımların yüzde kaçı kamu kaynaklarıyla desteklenmiş? Bu desteklerle alınan makine ve techizatın bedeli kaç milyar dolar? 50 senede ne kadarını yerlileştirebilmişler? Bir bilen varsa söylesin. Yatırım teşvik belgelerinin Eki "Yerli listede" çelik konstrüksiyon, inşaat, tesis ağırlıklı, büyük çoğunluğu düşük teknoloji seviyesi malzeme görülür. Dişe ve keseye dokunur ne kadar teknoloji içeren makine varsa, hepsi ithal listededir. Bu ülkede 1950 lerden beri Tekstil'e yatırım yapıyor. Tıkır Tıkır resmindeki patronların da milyar dolarlara alınmış iplik / dokuma / konfeksiyon / triko vs. makine yatırımları var. Hangisi yerli? Sanayicimizdeki marka merakı, teşvikteki ek ithal malı listesi kolaylığı varken, kim yerli makine imalatçısının yüzüne baksın.
Neden yabancı makine merakı var? Çok basit, çünkü yabancı makine alternatifi yok, olamamış.
Sanayicimiz ilk fabrikasını kurarken yabancı danışman zaten ona benzer imalatı yapan yabancı fabrikanın kullandığı en sondan bir önceki versiyonu tavsiye etmiş. Sanayicimiz işini garantiye bağlamak için, bildiğine devam etmiş. Mühendisliği üretim teknolojilerine yoğunlaşmış. Makine yı kapalı kutu olarak kabul etmiş. Devlet baba parasını verdiği / vergiden düştüğü için de, kendisini garantiye alacak, bildiği en ileri teknolojiyi en ucuza almaya çalışmış. Belki de aldığı makinenin üzerindeki opsiyonlardan yarısını kullanmaya ihtiyacı bile olmamış. Bu fazlalıkları istemediğinde makinenin fiyatı azalmamış, artmış. Aklına; "bu makineye vereceğim fiyatın yarısına ben kendi ihtiyacıma en uygun ve en verimli makineyi kendim yaparım veya yaptırırım" diye getirmemiş.
Peki, kabahat sanayicide mi? Hayır, tabii ki değil? Nankör olmamak lazım
Son 10 yıldır boya / enerji / klima tesisleri yerli yapılmaya ve tekstil yatırımcısı tarafından kabul görmeye başladı. Tekstil fabrikası için komple yurtdışı makine alımına teşvik veren kamu, 50 yıldır bir tekstil makinesi imalatçısı yaratamadı bu ülkede. MKEK dar dokuma ve bazı küçük ölçekli usta işi prototipler hariç. İmalatçı devlet olduğunda bile tutturamamış yabancı markaya karşı doğru dürüst bir tezgah üretmeyi.
Aynı konu şimdilerde moda yatırım konusu enerji sektöründe," Rüzgar Türbinlerinde " yaşanıyor. Bakan çıktı yerli türbin imalatı desteklenecek dedi. Evet 2-3 müteşebbisimiz direk ve kanat imalatı ve hatta ihracatına bile başladı.
Esas katma değer ve teknoloji alternatör imalatında. Bu da 10 -20 AB/ ABD imalatçı markanın elinde. Halbuki Çin 20 yıl evvel başlamış, önce kopya (reverse engineering diyorlar ayıp olmasın diye) şimdi de verimlilik arttırıcı tasarım ve geliştirme aşamalarına geldiler.
Su türbinlerinde durum aynı. Temsan ın kuruluşu Ecevit - Erbakan koalisyon devrine rastlar. Sanki aradan tarih geçmiş. Buna rağmen Türkiye de neredeyse derelere bile kurulmaya başlanan mikro türbin / alternatörlerin ana tedarikçisi Çinliler, Hintliler. Neredeyse onlar bile Avrupalı imalatçıları geçti, marka olmaya başladı
Türkiye'nin planlamacıları, sanayi politikasını, Ar - Ge politikasını, kurgulayanlar önemli bir hatayı yıllardır sürdürüyorlar. Daha da önemlisi, makine satın almaya karar verenlerin akıllarında bile henüz yer etmemiş durumda konunun önemi. Makine imalatının global önemini anlayıp teşvik altyapısını kuramadılar. Kamu İhale Kanunu ve yönetmelikleri, yerli imalatçıyı caydırıyor. Yurtdışı tedarikçiye siparişte akreditif ile finansman kaynağı sağlarken, Türk imalatçıya: "kullandığın ithal malzemelerin KDV'sini gümrük vergilerini falan öde imalatını tamamla, teslim et kabul verelim sonra ödeme yaparız !" diye yönetmeliklerine koyabiliyor. Askeri projelerde devletten devlete hibe yapılıyor. Bakıyorsunuz projenin temelinde hibe yapan ülkenin kendi makine sanayicisini destekleme ve ürününü şişirme fiyatlarla satarak bir taşla 2 kuş vurma mekanizması kurulmuş.
Yabancı lisans veren veya sermaye ortaklı, devlet destekli otomotiv fabrikası montaj hattı veya ürün geliştirme projesi kurulacak. Yabancı ortak ayni sermaye olarak eskimiş hat makinelerini gönderiyor. Yeni teknoloji gerekiyorsa, kendi makine imalatçısının marka ve modelini şart koşuyor. Sebep güvenirlik, izlenebilirlik.
Ar - Ge teşvikleri çalışmıyor mu ?
Bir makine imal edeceğim diye sayfalar dolusu fizibilite teşvik dosyası veriyorsun; TÜBİTAK'a, TTGV'ye, KOSGEB'e. Proje denetçisi profösör hocamız elindeki uygulama kriterlerine göre soruyor: "Kaç adet imal edeceksin ?" Makine imalatçısı cevap veriyor " 1adet!" Hoca soruyor: "Bu makinenin imalatında ne Ar-Ge / Yenilik yapacaksın? " Makine imalatçısı cevaplıyor: "Türkiye de ilk defa bu ürünün imalatı yapılacak. Eğer fırsat bulup bir müşterime bedava verip kullanmaya ikna edip Avrupalı imalatçılarla eşdeğer olduğunu ispat edebilirsem, sonra da finansal destek bulabilirsem, 3-5 yılda global piyasadan önemli bir pay alma imkanım olacak! "
Hoca dosyayı eviriyor, çeviriyor "Projede Ar-Ge /Yenilik unsuru yok, fizibilite yok, ürünü kimse almaz , teşviğe layık değil" diyor ve kapatıyor. "Aman hoca olur mu? Bak dünya nereye gidiyor" diye anlatmaya çalışıyorsun." Bizim yapabileceğimiz yok. Değerlendirme kriterleri gayet açık şekilde tanımlanmış. Buna uygun proje yap getir !" diyor.
Sanki; Japonya'daki, İtalya'daki, Çin'deki makine sanayicisi anasından "kaşif" olarak doğdu. Hangi global makine imalatçısının tarihine baksam, ya ana sanayici ile kafa kafaya vermişler, kaynaklarını, bilgilerini birleştirmişler ve ilk defa bir imalat makinesi üretip daha sonra kullanırken geliştirmişler. Veya ikinci jenerasyon makine üretici ülkelerde olduğu gibi devlet, makine alıcısını ve imalatçısını bir araya getirmiş ve süreci destekleyerek sektörün gelişmesini sağlamış. Kim piyasada benzerini incelemeden, esinlenmeden, kopyalamadan yeni bir buluş yapmış, makineleri sıfırdan tasarlamış ve global piyasada pay sahibi olmuş ?
Bugün Türkiye'ye ithal edilen " ileri teknoloji ürünü" diye adlandırılan ürünleri bir analiz edin. Yüzde 90 teknolojisi ve malzemesi iç kaynaklardan temin edilebilir olduğunu göreceksiniz.
Eksiğimiz ne ?
Önce; Makine kullanıcısı müşterinin inancı ve onun inancını kabartacak seviyede ithal yerine yerli makine alma sürecine teşvik verilmesi. İthal mal zorunlu olsa bile, bu makine konusunda uzmanlaşmış yerli makine sanayicisini projenin içine çekmesi, öğrenmesine, uzmanlaşmasına 'reverse engineering'e fırsat yaratması, prototip imalatı test ve geliştirme sürecinden geçmeyi kabul edecek destek mekanizması, eksik olan.
Her makine kendi uzmanını geliştirir. Uzman önce makineyi okulda, sonra satın alırken, söküp takarak tamir ederken öğrenir. Sonra da fırsat verilirse, kendisi imal ederek, test ederek, geliştirir ve bu süreçte kendisi de çevresindekiler de ülke de gelişir. İşte bu kadro artık gerçek Ar-Ge ve yenilik üretir duruma gelmiştir.
Kendi makine imalat sektörünü oluşturmamış ülkelerde mühendislik gelişmez. İmalat yapılır ama yenilik seviyesine gelindiğinde kendi özgün süreçlerini yaratabilmek için özgün makine imalatı yapabilmeleri de gerekecektir. Hedef sanayiinin bu seviyeye gelebilmesi olmalıdır.
Kamu destekleri bu perspektifte yeniden yapılandırılması gerekir. Ar-Ge destekleri makine sanayii için düzeltilmelidir. Kamu kaynağı kullanan yatırımcılar ile makine sanayii veri tabanında yer alan uzman firmalar eşleştirilir. Yatırım teşvik başvurusu yapan sanayici malzeme listesini seçtiği yerli makine imalatçıları ile birlikte oluşturur. Sigorta, sektörel dernek aracılığı ile bilirkişilik, denetim, süreklilik mekanizmalarının oluşturulması, bankaların proje finansmanı, girişim sermayesi sağlaması bu mekanizmanın sağlıklı yürümesi için gerekli ön şartlarıdır.
Resimdeki sanayicilerimiz destek verseler, bu mesele TIKIR TIKIR çözülür.