TSE küresel oyuncu oluyor

Çin'in sanayi kenti Şanghay'da bu yıl faaliyete geçen TSE belgelendirme ve gözetim ofisinin ardından, diğer ülkelerde 30-40 civarında yeni ofislerin kurulacağını açıklayan Hulusi Şentürk, "Biz Çin'den Avrupa'ya Ortadoğu'ya ya da Afrika'ya bütün dünyada t

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Canan SAKARYA
ANKARA - Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Başkanı Hulusi Şentürk, TSE'nin  yurtdışında  açacağı 30'un üzerinde ofis ile gözetim pazarına gireceğine belirterek, TSE'yi  küresel aktör haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Şentürk, özel sektörü de yanlarına alarak, yurtdışı yatırımlarla sektördeki firmaların önünü de açacaklarını belirterek, yurtdışında kuracakları ofislerle hem ithalatçının maliyetini düşüreceklerini, hem de pazara giren malların kalitesinin yükseleceğini kaydetti.  
TSE Başkanı Şentürk, TSE'yi küresel aktör haline getirmek için çizdikleri yol haritasını Ankara Temsilcimiz  Ferit B. Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya'ya anlattı.  
-2012 yılına hangi projelerle başlıyorsunuz? TSE için bu yıl nasıl bir yol haritası belirlediniz? 
Yurtdışında belgelendirme yapabilmek, belgelendirmeden de öte gözetim işi yapabilmek TSE'nin uzun yıllar hayali oldu. Çünkü asıl pazar gözetim işinde. Bu alanda faaliyet gösteren SGS'nin, 2010'da Çin'daki cirosu 1 milyar dolar bunun yüzde 80'i gözetim işi. Verdiğiniz siparişin üretim aşamasındaki takibi, gemiye yüklenmesi, Türkiye'ye gelmesi ve teslim edilmesine kadar geçen süreçte sizin adınıza bu işin takibi yapılıyor. TSE bugüne kadar hiçbir pazarda yoktu. Şanghay'da ilk ofisini bu yıl açtı. Şanghay, bu yıl açılması düşünülen 30-40 civarındaki ofisin sadece birincisi. Burada hem belgelendirme hem de gözetim işi yapacağız. 
-Yurtdışında açılan ofisler gerek TSE gerekse ithalatçıya nasıl bir kolaylık sağlayacak?  
Çeşitli sorunlar var bunlardan bir tanesi gümrüklerde. İthalatçı Çin'den ürününü alıyor gümrüğe geliyo gümrükteki kontroller çok ciddi zaman alıyor. Mal, gümrükte bekledikçe konteyner başına 160 doları bulan antrepo bedelleri ödeniyor. Bazıları test gerektiriyor ve bunlar üç dört haftayı bulabiliyor. Sonuçlar olumsuz çıkarsa malın iade edilmesi gerekiyor bu da ayrı bir problem. Bu durum bizi de sıkıntıya sokuyor çünkü gümrükte beklediğimiz sürece üzerinizde öyle bir baskı oluyor ki arayan arayana. İthalatçı farklı yollarla malını çıkarabilmenin arayışına giriyor. Biz insanların dürüst olmasını bekleyemeyiz, sistemleri dürüst çalışmaya uygun şekilde inşa etmemiz lazım ki insanlar dürüst kalabilsinler. Bu açıdan hem TSE'yi rahatlatabilmek hem de ithalatçıyı rahatlatmak için Çin'de bu işi yapacağız. Hangi mal alınacaksa, o malı üretiminden başlayarak takip edip, belgelendirmesini yapacağız, belge verdiğim malı gümrüğe kadar getirmiş olacağım, o aşamadan sonra gümrükte ayrıca testlere gerek kalmayacak. Gümrükten geri çevirme yerine menşeinden geri çevirme yöntemi uygulamış olacağız.
-Maliyet analizi yaptınız mı? 
Çok ciddi maliyet avantajı var. Biz Çin'de çok ciddi anlamda belge veriyoruz. Geçen yıl 278 firmayı belgelendirdik, ürün bazında ise bine yakın ürüne belge verdik. Bir firma bana başvurunca ben iki mühendisi uçakla Çin'e gönderiyorum, uçak paraları, 15-20 günlük konaklama giderleri tamamı firmaya fatura ediliyor. Çin'de en son belge verdiğimiz kuruluşa kestiğimiz fatura 73 bin lira. Bunun 28 bin lirası uçak ve otel parası, bu gider otomatikman kalkacak. Çin'deki yerli mühendislerle bunu yapacağız ve masraflar azalacak, belge talebinin de ciddi anlamda artacağını düşünüyoruz. Şu anda Çin'de olup da bizden belge isteyenler, kamu ihalelerine girebilmek için istiyor. Yoksa belgeyi Çin'de İntertek'ten, SGS'den, TÜV'den daha düşük bedelle alabilirler,  ama bazı ihalelerde TSE belgesi olma zorunluluğu var bu nedenle bizden alıyor. Bunu artık biz zorunlu olmaktan çıkaralım, gerçekten fiyat rekabeti yapabilelim, TÜV'le, İntertek'le bire bir fiyat rekabetine girebilelim istiyoruz. Belge bir lira ise gözetime de girelim üç lira dört lira daha alıp bir pazar kapısı açalım istiyoruz. Ama şöyle bir yanlış anlama var biz bunu sadece Türkiye'ye gelecek mallarla ilgili yapmıyoruz. Sonuçta bizim verdiğimiz belgeler uluslararası geçerliliği olan belgeler, CE işareti veriyorum. CE İşareti AB için aranan şart. Çin'den Avrupa'ya satılan mallarda CE işareti şartı var. Ben Avrupa'ya satılacak mallarda da Ortadoğu'ya satılacak mallarda da bunu yapacağım. Biz artık Çin'den Avrupa'ya Ortadoğu'ya ya da Afrika'ya tüm malların belgelendirme ve gözetim işine girmek istiyoruz. O yüzden artık küresel aktör olmak istiyoruz. Dünyada iki tarz belgelendirme kuruluşu var, bir tanesi  Almanların DIN'i gibi ya da Fransızların Afnor'u ya da İngilizlerin BSI'ı gibi. Bunlar hem standart  hazırlıyorlar hem de yan kuruluşları  vasıtasıyla belgelendirme yapıyorlar. Bunların ciroları TSE cirosuna yakın. Bu ülkelerde bir de Almanya'da mesela TÜV adı ile başlayan 8-9 tane belgelendirme ve gözetim şirketi var. İtalyanların İntertek'i, Fransızların SGS'si  bunların ciroları bizlerle kıyaslanmayacak kadar yüksek.  2010'da bizim ciromuz faaliyet geliri olarak baktığımızda 65 milyon euro ama SGS'nin 4.7 milyar euro, Veritas'ın 2.8 milyar euro, İntertek'in 1.4 milyar euro. Çünkü bunlar menşeinde belgelendirme ve gözetim yapıyorlar parayı oradan vuruyorlar. Biz bugüne kadar sadece Türkiye'de hizmet verdik, yurtdışında belge isteniyorsa Türkiye'den adam gönderip belge verdik. Biz artık İntertek gibi SGS gibi Veritas gibi küresel  bir kuruluş olmak için yola çıktık.
-Şanghay'dan sonra nerelerde ofis açmayı planlıyorsunuz?
Şanghay'da açtık Guangzhou'da açacaktık ama burada çözüm ortağımız olmak isteyen kuruluşun teknik altyapısını yetersiz bulduk, bu süreçte sözleşme imzalamadık. Çin'de Pekin, Şanghay, Guangzhou gibi sanayi bölgelerinde olmak istiyoruz. Güney Kore öncelikli alanlarımız arasında. Tayvan, Tayland, Hongkong öncelikli çözüm ofisleri açacağımız yerler. Hamburg'u bir ay içerisinde açacağız, arkasından İtalya ve İngiltere'deki ofisleri gelecek. Mart ayında Afrika'ya açılıyoruz Sudan, Kamerun, Ruanda başta olmak üzere 7-8 ülkede ofislerimizi açacağız. Bu yıl içerisinde 30'u aşarız. 
-Sistem nasıl işleyecek, TSE bu ofisler için ne kadar yatırım yapacak? 
Biz bir kuruş para harcamıyoruz. Orada bir belgelendirme kuruluşu ama Türk belgelendirme kuruluşu olacak. Çünkü Türkiye'nin kuruluşlarını desteklememiz lazım. Belgelendirme kuruluşu bizim çözüm ortağımız olacak. Benim akreditasyonum var altyapım güçlü, adım var, burada ofisini açıp müşteriyi bulacak.  Kamu kuruluşu olduğum için benim pazarlamam zayıf.Benim adıma gidip müşteriyi bulacak, belgelendirmeyi benim standartlarım ve yönergelerime göre tetkikleri yapıp gerçekleştirecek. Tetkik sonuçlarını ve laboratuvar sonuçlarını bana internet ortamında gönderecek, teknik komitem inceleyip uygunsa belgeyi  serbest bırakacak ve oradan sadece çıktısını alıp belgeyi verecek. O da parasını alacak bende... Benim adıma iş yapacak ben belgelendirme kullanım ücretini ve belli bir yüzde alacağım. Verdiği mühendislik hizmetlerinin karşılığında o da parasını kazanacak.  TÜV, İntertek hep böyle çalışıyor, bütün dünya böyle çalışıyor. 
-Denetimi nasıl sağlayacaksınız?  
Biz çözüm ortaklarımızı gidip habersiz denetleyeceğiz. Kağıt üzerinde her şey yolunda ama fiiliyatta uygun mu diye denetimler yapacağız. Bu şekilde aynı anda birçok yere girebileceğiz. Çok sayıda belgelendirme kuruluşu var ama küçük ölçekli. Türkiye'deki belgelendirme kuruluşlarının hepsini toplayın bir TSE etmiyor. Oysa bunlara bizim can suyu vermemiz lazım. Bu çağda herşey kamu kuruluşu eliyle yürümez. TSE bu anlamda özel sektöründe önünü açabilmeli. Türkiye içerisinde bunu yapmaya kalkarsam mevzuattan dolayı sıkıntı çekebilirim özellikle denetimlerde TSE niye kendi pazarını başkalarıyla paylaşıyor denebilir. Ben yeni bir pazara girmek istiyorum girerken de bana piyasada kavga edecek girişimci partnerler lazım, çözüm ortakları işte bu partnerler oluyor. Para bağlamadığım için kimse bana kamu kaynaklarını nasıl kullandın diye soramaz. Ben adımı kullandırtıyorum deneyimimi, akreditasyon kapasitemi ortaya koyuyorum  bu bir potansiyel ve ben bunu paraya döndürüyorum. TSE markasını satıyorum. 
-Türkiye'nin bu işten yıllık kazancı ne olacak bir maliyet çıkarttınız mı?  
Türkiye'deki 'Uygunluk Değerlendirme Pazarı' yıllık 600 milyon euro civarında. TSE'nin 65 milyon euro.  Tüm yerli kuruluşları toplasanız bir TSE etmiyor. Ama etti diyelim, tamamı 130 milyon euro olur. Kalan 470 milyon euro  yabancı belgelendirme kuruluşlarına gidiyor. Dışarıya bu kadar büyüklükte bir hizmet bedeli ödüyoruz. 470 milyon euro hizmet bedelini sizin mal  satarak amorti edebilmeniz için herhalde bir 5-10 milyar euro mal satmanız  lazım. Burada karşılığında size bir mal vermiyor sadece A 4 büyüklüğünde bir kağıt veriyor. TSE olarak yurtdışında yüzlerce milyon dolarlık yeni bir mühendislik hizmeti kapısı açıyoruz. Sadece Çin'deki uygunluk değerlendirme pazarının hacmi 5 milyar euro, bundan yüzde 1 pay alsanız 50 milyon euro eder.
-Belgelendirme yetkisini alıyoruz 
Bir başka konu bizim Suudi Arabistan'la anlaşmamız var. Türkiye'den Suudi Arabistan'a mal satıldığında Suudlar adına o malı Türkiye'de belgelendirme yetkisi bizde. Şimdi buna Umman'ı dahil ediyoruz anlaşma imzaladık. Kamerun'la ,Sudan'la mart ayında  imzalıyoruz. Amacımız bu yıl içerisinde 8-10 ülke ile bu anlaşmayı imzalamak. Bu aynı zamanda şunu getirecek; Çin Kamerun'a mal satmak istiyorsa TSE'den belge alacak, Almanya Kamerun'a mal satmak istiyorsa benden belge alacak. Bu biraz zaman alacak ama 3-4 yıl içerisinde önemli bir noktaya gelmiş olacak. 
-Büyüklerin lobileri var mı, engellemeler olur mu? 
Başlayacak. 'Uygunluk Değerlendirme' pazarının kaba taslak boyutunu merak ederseniz yapacağınız basit bir hesap var. O ülkenin iç ve dış  ticaret toplamının  binde 5'ini alırsınız.  Türkiye'nin sırf Çin'den ithalatı 24 milyar dolar. Bunun binde 5'i, 120 milyon dolar. Bu parayı yabancı kuruluşlar alıyor. Kimse TSE'ye  hoş geldin demeyecek, yıpratmaya çalışacaklar ama biz mücadele vereceğiz, kavgadan kaçmayacağız. 
Şentürk'ün dikkat çektikleri
Ferit B.PARLAK
ferit.parlak@dunya.com
Gecikme alışkanlığımızdan vazgeçemiyoruz. 
Gecikmelerin, alınamayan kararların milli servetimizi tükettiğini biliyor, bildiğimizle yetiniyoruz.
Yaklaşık '1.500 gün' önce, dönemin TSE Başkanı ile yaptığımız sohbette, TSE Kanunu'nu konuşmuştuk.
Çıkacak kanunla TSE'nin dünyadaki rakipleriyle aynı kulvarda yarışma şansı yakalayabileceğini dile getirmiş, bu kanunla gelişecek TSE'nin, Türk özel sektörünün uluslararası arenada rekabet edebilirliğinde de önemli rol oynayacağına dikkat çekmiştik. 
Yaklaşık 300 gün önce TSE'nin yeni Başkanı Hulusi Şentürk ile konuşurken de konu aynıydı. 
TSE birçok konuda yeni adımlar atarken, hala önünü açacak kanunu bekliyordu.
Üreticimizin dünya firmaları ile rekabet edebilirliğini artırmak için kalite ve standartlar konusunda güçlü, etkin ve milli bir politika izlemek zorunluluğundayız. 
Bu zorunluluğun farkında olan ve geciktiğimiz projeleri tek tek hayata geçirmeye başlayan TSE gibi kurumların çalışmalarına ve taleplerine verilecek destek bu nedenle önem arz ediyor.    
Dünyada ilk defa kullanılacak yöntemle bina dayanıklılık testleri yapılacak 
-Yurtiçine dönük projeleriniz nelerdir? 
Yurtiçini de boş bırakmadık. Asansörde belge yetkimiz vardı ama muayenesinde akreditasyonumuz yoktu. 20-30 milyon euroluk asansör muayene pazarından pay kaptık. Bunun dışında binaların dayanım testlerini yapacağız. Binalardan karot alınarak dayanıklılığı konusunda bilgi veriliyor, bu çok sağlıklı değil çünkü karot sadece betonun sağlamlığını gösteriyor, içindeki demir örgü ile ilgili bir bilgi vermiyor. Oysa içindeki demir paslanmış olabilir. Akademisyenlerin desteğiyle karot olmadan ışınlar yoluyla muayene de hem betonun dayanıklılığını hem de içindeki demir örgünün durumunu görecek şekilde 5 ayrı test yapılacak. Dünyada ilk defa bu kapsamda bir dayanıklılık çalışması yapılacak bunun patentini de alabilirsek dünyaya da çok rahat satabileceğimiz bir sistem ortaya çıkacak.
Mayıs 2012 genel kurulunda şirket kurma kararı alacağız
-Şirket kuracağız 
KHK ile şirket kurma yetkisini aldık. Mayıs ayında yapılacak genel kurulda kararı çıkarsa şirket kuracağız. Yurtdışı için akreditasyonları sağladıktan sonra yurtdışı açılımında kendi şirketimiz olacak ve elimiz daha rahat olacak. Boğaz köprüsü, metro, nükleer santral, otoyol gibi özellikli projelerin üçüncü bir kuruluş tarafından muayenesinin yapılması gerekiyor. Devlet ihaleyi yapıyor, birisi alıyor ama teknik bir kuruluş tarafından TSE gibi denetlemesi gerekiyor. Bu müthiş bir pazar. Şu an ön protokolü imzaladık, nihai şartlarda anlaşabilirsek İzmir Körfez Köprülü Geçiş ve oto yolu muayene ve gözetim ihalesine teklif vereceğiz. Bizim iş bitirmemiz olmadığı için konsorsiyumla giriyoruz. İş bitirmeyi aldıktan sonra diğer ihalelere de girmek istiyoruz bu konuda dünyaya da açılmak istiyoruz. Özellikle  Afrika'da, Ortadoğu'da çok ciddi yatırımlar yapılıyor hele bu projeler uluslararası kredi ile yapılıyorsa eliniz mahkum üçüncü bir kuruluşa muayene ettirmeye. Uygunluk denetim pazarından çok daha büyük bir pazar, TSE olarak biz bu işe de giriyoruz. 
Çin'de laboratuvarı kurduk Avrupa'da temsilcilik açacağız
-Çin'deki faaliyetleri biraz daha detaylandırabilir misiniz?
Çin'de yatırımcı Türk işadamları var tekstil fabrikası kurmuşlar, bizim bu girişimimizi sevinçle karşıladılar. Bu bize yurtdışında laboratuvar açılması kapısını da açtı. Bir firmamız kot ve gömlek üretiyor hem Türkiye'ye hem Avrupa'ya satıyor geçen yıl azor teste ödediği para 200 bin dolar. 'TSE olarak siz laboratuvar açın' dediler.  Ancak benim için prosedür uzun bu işin kolayı  yatırımı yapacak bir girişimci bulmak. Teknik kısmını ben üstleneceğim beraber yapacağız. Maliyetini hesapladık en fazla 300 bin dolar tutar dediler tek bir firmanın bir yıllık cirosu bunu karşılıyor. Başka bir firma geldi yılda 400 bin dolar bu testlere para ödüyormuş 'beraber çalışabilir miyiz' dedi. Onlar parayı verecekler, bina tutacaklar cihazı alacaklar biz orada laboratuvar sistemini kuracağız, akredite edeceğiz beraber çalışacağız. Bu yıl Çin'de tekstilde azor testleri yapacak bir laboratuvar hizmete girecek. Ayrıca temsilcilikler açacağız, Avrupa temsilciliği şeklindeki bu temsilcilikler o bölgedeki çözüm ortaklarımızın çalışmalarını takip edecek.
Türkiye'ye giren malların kalitesi yükselecek
-Bu projelerin tamamı ithalatı kolaylaştırmaya yönelik değil mi?  
Sanki ithalatı kolaylaştırıyormuşuz gibi bir algı var ama aslında ithalatı zorlaştırıyoruz. Gümrüğe gelen bir malda standartlarda asgariyi arayabilirsiniz. Oysa menşeinden yaptığınız gözetim ve denetimde standartları daha yukarıda tutma imkanına sahibiz. Türkiye'ye giren malların kalitesini yükselteceğiz. Tüm dünyaya ithalatta ihracatta arabuluculuk yapmış olacağız çünkü 30-40 ülkede ofisimiz olacak. Örneğin Mısırlısınız, Çin'den mal alacaksınız Mısırda da ofisimiz var Çin'de de, benim ofisimle irtibata geçtiğinizde pazar hakkındaki işlemleri çok daha rahat takip edebileceksiniz. Dış ticaretle ilgili bir teknik hizmetler ağı oluşturmuş oluyoruz. İleri aşamada o ülkelerin pazar bilgilerini bizim girişimcilerle paylaşmayı da planlıyoruz. İhracatın da yolunu açmanın tek yolu bu. Belki biz önce Şanghay'dan başlamamalıydık, Kamerun'dan başlasaydık bu  yanlış anlaşmaların önünü kesmiş olurduk. 
AB standartlarının yanlışlarını düzeltme imkanına kavuştuk
TSE kısa bir süre önce  Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) ve Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesine (CENELEC) tam üye oldu. Tam üyelik ne sağlayacak? 
Kanunda 'TSE  zorunlu standart olarak Bakanlığa  önerebilir' maddesi vardı bu madde nedeniyle Avrupa tam üyeliğinizi onaylamıyordu. KHK ile bu ortadan kalktı, Türkiye en çok oy hakkına sahip 5. ülke oldu.  AB standartlarının hazırlanması, TSE'nin de onayına tabi konuma geldi. Bu iş dünyası için avantaj. İş dünyası ile bir bilgilendirme toplantısı yapacağız. Artık AB standartlarından şikayet etmekten vazgeçin, ne istiyorsanız gelin beraber değiştirelim diyeceğiz.  Artık AB standartlarından şikayet etmek yerine, AB standartların yanlışlarını düzeltme imkanına kavuştuk. Yıllık 900 bin liraya yakın aidat ödeyeceğiz ama Türkiye için büyük bir avantaj. 
Bu konularda ilginizi çekebilir