TTK ve kamu gözetimi ya da 'doğrunun iki yüzü'

Yahya ARIKAN / İSMMMO Başkanı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana ülkenin ekonomik açıdan kalkınması, dünyayla bütünleşmesi, uluslararası alanda güçlü bir oyuncu olarak yerini alması için atılan en önemli adımlardan biri olan Türk Ticaret Kanunu 1 Temmuz 2012'de yürürlüğe giriyor.
Türkiye'de sayıları 100 bine yaklaşan serbest muhasebeci mali müşavir ile yeminli mali müşavirleri mesleki gelecekleri açısından yakından ilgilendiren Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ise geçen yılın kasım ayında hayata geçmişti.
Gerek TTK gerekse de ilgili kurumun mesleğimize getireceği etkiler büyük olacak.
İki konuyu "bir perspektifte" masaya yatırarak geleceğin nasıl şekilleneceğini anlamak mümkün.
Kurumun sorumluluğu büyük
Bir sabah, kimsenin haberi olmadan Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğü giren Kanun Hükmünde Kararname ile oluşturulan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu; Türk Ticaret Kanunu'nun uygulanmasıyla denetime tabi olacak yüz binlerce şirketi yakından ilgilendiriyor.              
"Standartların belirlenmesinde hangi kurumların görüşleri alınacak ve hangi kriterler etkili olacak?", "Kurumun yararlarının yanı sıra eksikleri ne?", "Kamu çıkarı adına neler yapılmalı?" gibi birçok soruya uygulamalarıyla kurulun bir yanıt getirmesi bekleniyor.
Muhasebe camiamızın çatı örgütü TÜRMOB'dan adeta gizlenerek; SPK, BDDK, EPDK ve Hazine Müsteşarlığı gibi kamu gözetimi yetkisi olan kurumlara bile haber verilmeden, üstüne üstlük bazı yetkilerinin de ellerinden alındığı bir konjonktürde dahi, yine de "kamu yararı adına" yapılabilecek çeşitli düzenlemeler olduğunu görüyoruz.
Çünkü; mesleğimizi, işletmelerimizi ve Türkiye ekonomisinin bütün aktörlerini ilgilendiren bu konuda esas hedef bellidir. Hedef; ticari yaşamın "Dürüst Resim İlkesi"ne uygun denetlenmesi ve kayıtlı ekonomi için yol alınmasıdır.
Bu yolun dengeli ve doğru kat edilmesi, alınacak sonuçlar açısından önemlidir. Bu nedenle sürece olumlu katkı için bütün aktörler devrede olmalıdır. Ancak bu yaklaşımla, ileride oluşabilecek büyük kaosun önüne geçilebilir.
Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu'nun kuruluşu her ne kadar AB uygulamaları ve 8. numaralı direktifi referans göstermekte ise de, 8. direktifi ülkelere tanınan "seçimlik haklar" bağlamında değerlendirdiğimizde görüyoruz ki, kurumun yetkilendirilmesinde uluslararası alanda en az uygulanan yöntem tercih edilmiştir. Ve süper yetkilerle donatılmış bir kurum oluşturulmuştur. Kuruluş şekli ve normalde ayrı kurumlarda olması gereken süper yetkilerini eleştirmemize rağmen, kurum ve onun yönetim organı olan kurulun başarılı olması tüm kesimlerin menfaatinedir.
Ancak bunun başta TÜRMOB olmak üzere diğer kurumlarla iş işbirliği içinde gerçekleştirilebileceğini önemle vurgulamak gerekir. Çünkü bu kadar yetki alınıp sorumluluklar yerine getirilemediği takdirde telafisi zor olan ekonomik yaralar açılacağı muhakkaktır.
Yine de bu kurumla "kamu gözetimi", "denetimde çok başlılığın kaldırılması", yönünde olumlu adımlar atılmıştır.
Bu noktada; ülkemiz ve mesleğimizin geleceği açısından önerilerimiz nettir:
Sicil ve disiplin uygulamalarında TÜRMOB ile işbirliği yapılmalıdır.
TMSK'nın UFRS ile tam uyumlu olarak yayınladığı TMS/TFRS'ler ile KOBİ'ler için TFRS standardı aynen uygulanmalıdır.
Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC) üyesi TÜRMOB'da bulunan denetim standartları yayınlama yetkisinin kullanılması konusunda TÜRMOB'la işbirliği yapılmalıdır.
Kurulacak olan çalışma komisyonlarında TÜRMOB ile işbirliği yapılmalıdır.
Dünyada bağımsız denetim uygulamalarında bulunan şartlar meslek ruhsatlarımızda da mevcuttur. Bu nedenle de sınav gibi hükümlerle bu konu zorlanarak, Yeni TTK'dan ülke olarak elde edilmesi beklenen faydalar gölgelenmemelidir.
Bağımsız denetçi için yukarıda belirttiğimiz uluslararası kriterler dikkate alınmalı ve tüm meslek unvanlarına eşit yaklaşılmalıdır.
Sınav yapılmamalıdır.
Mevcut deneyim ve birikimden yararlanılmalıdır
TÜRMOB, meslek odaları ve meslek mensupları yaklaşık 20 yıllık kurumsallaşma, eğitim, deneyim ve birikime sahiptir. Bugün ülke çapında gerçekleştirilen büyük bir başarı ve katılımla sürdürülen "Yeni TTK, Finansal Raporlama ve Denetim Eğitimleri" bu birikimin en güzel örneklerinden biridir.

Meslek mensuplarımızın ve örgütlerimizin mesleki kaliteyi artırma konusunda büyük çaba sarf ettikleri öteden beri bilinmektedir. Bu konularda gerçekleştirilen seminerlere yoğun katılım ve kurumsallaşma örnekleri bunu göstermektedir.

Kişisel ve toplumsal sorumluluğu çok büyük olan denetim faaliyetinin büyük ölçüde mesleki yargı, tarafsızlık, bağımsızlık ve yüksek kalitede hizmet verebilecek organizasyon yapısından geçtiğini biliyoruz.

Bu konuda sınava karşı çıkarken, her önüne gelenin bağımsız denetçi olamayacağının, olmaması gerektiğinin de bilincindeyiz. Bu yüzden de meslek mensubu olmanın yanı sıra, eğitim, kalite güvence ve deneyimi gerekli ve yeterli şart olarak görüyoruz.
Bu noktada dillendirilen bazı spekülasyonları ve bunların yanlışlığını da vurgulamakta büyük yarar var.

Bunlardan biri; Kamu Gözetim Kurumu'nun, kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar olarak açıklayacağı, henüz sayısı belli olmayan, belirli sayıdaki şirketin, halen bağımsız denetim yetkisi almış "Bağımsız Denetleme Kuruluşları"nca denetleneceğinin ifade edilmesidir.

Bu konudaki diğer yaklaşım potansiyel olarak TTK denetimine tabi olması beklenen şirketlerin yaklaşık yüzde 99'unu oluşturan KOBİ'lerin denetimi konusundadır. KOBİ'lerin denetimini yapacak 1 SMMM veya 1 YMM'nin düzenlenecek sınavlarla yetkilendirilmesi ve bu yetkilendirme süresinin tamamlanmasına kadar da söz konusu şirketlerin denetiminin ertelenmesi dillendirilmektedir.
Baştan belirtelim ki böyle bir şeyi kabullenmemiz mümkün değildir. Çünkü bu durumda iki şeyin ortaya çıkması muhtemeldir.

Birincisi; böyle bir uygulama olursa, bugün için bağımsız denetime tabi şirket sayısı birkaç bin artırılarak, mevcut olan bağımsız denetim kuruluşlarının müşteri sayısı büyüyecek, dolayısıyla SMM ve YMM'ler sınav süreciyle boğuşurken "denetimde tekelleşme" daha büyük boyutlara taşınacaktır.
İkinci durum da önemlidir. Bilindiği gibi yeni TTK, bütün sermaye şirketlerine bağımsız denetim zorunluluğu getirerek özellikle KOBİ'lerin, güçlü, ekonomik krizlere dayanabilen, yarınlara taşınabilen işletmeler olmasını, tüm kesimlere karşı güven tesis etmesini, kayıt altında bir ticari yaşamın tesisini amaçlamaktadır. Ticari yaşamdaki bütün işletmeler doğrudan veya dolaylı olarak birbirleriyle ilişki içindedir ve ilişkinin kalitesi ticari sistemin kalitesini doğrudan belirlemektedir. KOBİ ölçeğindeki işletmeler için bağımsız denetimin bir süreliğine de olsa ertelenecek olması, ticaret kanunumuzun beklenen amaca ulaşmasını engelleyecektir.
Faal meslek mensuplarımız, mesleki yeterliliğe ulaştıkları günden itibaren aslında yoğun olarak denetim faaliyetinin de içindedirler. İşletmelerin finansal tablolarını hazırlarken, beyan ve bildirimlerini yaparken, başta muhasebe ilke uygulama normlarına, vergi ve ticaret kanunu düzenlemelerine uygunluk denetimi gerçekleştirmektedirler. Bu bilgi ve deneyim kimsenin görmezden gelemeyeceği kadar büyük ve önemlidir.
Şimdi gerçekleştirilen; yaklaşık 100 saati bulan Yeni TTK, TFRS ve Bağımsız Denetim uygulama eğitimleri de bu birikimi taçlandırmaktadır.
Bağımsız denetime katılan meslektaşlarımızı da alanlarında profesyonelleştirip uzmanlaştıracak programın aşağıdaki temel konu başlıkları bile her şeyi özetlemektedir:
·  Uluslararası Denetim Standartları'nın içerik ve uygulanması
· "Risk Tabanlı Denetim Yaklaşımı" ile bağımsız denetim yapılması
·  Bağımsız denetimin teorik ve mantıksal altyapısının kavranması
·  İşin alınmasından, raporun yazılmasına kadar uygulama süreci
· Her büyüklükte işletmede bağımsız denetim yapma ve denetim raporu yazma.
İşte; TÜRMOB'la işbirliği içinde, bu birikim dikkate alınıp aynı zamanda kalite şartları ve gözetim kuralları net bir biçimde ortaya konarak lisanslama yapıldığı takdirde kaynaklar etkin bir şekilde kullanılacak, denetimden ve dolayısıyla yeni TTK'dan beklenen fayda sağlanacaktır.
Önerimizin altını bir kez daha kalın bir çizgiyle çizmekte yarar vardır: Meslek mensuplarından TÜRMOB Eğitim Projesi'ni tamamlamış olanlar sınava tabi olmadan denetçi olabilmelidir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu'nun yapılacak olan ikincil düzenlemelerde bu noktalarda özenli olması, kamu yararı adına kendilerine tarihi bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluğun hakkıyla verileceğine, beklentilerin ise karşılanacağına inanıyoruz.

Yeni TTK ertelenmeden uygulanmalıdır

Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmesine az bir süre kala görüyoruz ki; kanunun yürürlüğe girmesinin ertelenmesi veya ilgili maddelerin değiştirilmesi yönünde bazı talepler ortaya çıkıyor.
Eleştiride bulunanlar, özetle ülkemizdeki işletmelerin bu muhasebe ve denetim standartlarına henüz hazır olmadığını, şirketlerin ortaklardan bağımsız bir varlık olarak kabul edilemeyeceğini, profesyonel bir şekilde yönetilemeyeceğini ileri sürüyor.
Oysa yeni TTK, sermaye şirketlerine getirdiği muhasebe ve denetim standartlarına ilişkin gerekçesinde açıkça "muhasebenin vergi için tutulamayacağını" söylerken önceliğin, işletmelerin gerçek durumlarını yansıtan finansal raporlamalar yapmalarında olduğunu belirtiyor.
Zaman içinde işletmeleri kayıtlı işlem yapmaya sevk edecek, kayıtdışı ekonomi ile mücadelede önemli bir aşama sayılabilecek ve süreçte doğrudan vergi gelirleri üstünde hatırı sayılır olumlu etkiler yaratabilecek bu gelişmeden kaçınmak, hem ülkemizdeki işletmelere ve girişimcilere hem de toplumun geneline büyük bir haksızlık olacaktır.
Yeni kanun ilgili hükümleriyle, küçük ve orta ölçekli sermaye şirketlerine de denetimi getirerek onların yapısal değişiklik ve yeni kaynak temini imkanından yararlanmasını sağlayacaktır. Böylelikle, bu şirketlerimiz de ulusal ve uluslararası ticaretin uzun süreli güvenilir aktörleri olabilecektir.
Bu tespitlerimize karşın; sonuçta 1 Temmuz 2012'deki geçiş aşamasında bazı önlemlerin alınması yerinde olabilir ama bizce esas önemli olan şey, yeni Türk Ticaret Kanunu'nun kuruluş temelleri ve ana kolanları yok edilmeden, ya da ertelenmeden yeni ticaret kanunu düzenine geçilmesidir.
Bize göre TTK ile gelen yeni dönem; profesyonel meslek mensuplarımızın ülke ekonomisinin iyiye götürülmesinde daha fazla söz sahibi oldukları bir dönem olacaktır.