Türk dış ticareti ve TİM'e yapıcı bir bakış
Süleyman Dilsiz / İş Geliştirme Uzmanı
Yüksek teknolojili ürün geliştirebilen ve bu ürünlerde rekabet gücü olan ülkelerin, dünya ticaretinden aldıkları pay hızla artıyor. Bu ülkelerde, dış ticaretlerini etkin yöneten örgütlü organizasyonlar, global eğilim ve yansımalara göre dış ticaret politikalarını yeniden oluşturmaktalar. Örgüt bilincini geliştirerek, "temsili" yapıdan daha çok "katılımcı" vizyonla yönetime katmaktalar. Sorunlarına ilgili taraflarla birlikte ortak çözümler aramakta ve devletlerini yönlendirmekteler. Bu vizyonla ihracat politikalarına yön veren sivil örgütler sürdürülebilir ülke ekonomilerinin güvencesi.
Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olan Türk ekonomisinde ihracat bugün, 127 milyar dolarlık hacme ulaşmış. 2023'de 500 milyar dolar ihracat hedeflenmekte. Ülkemizin ihracatını yönlendiren 58 aktif birlik, 13 genel sekreterlik ve 45 bin üyeden oluşan ikinci en büyük sivil örgütü Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 9 Eylül'de yeni başkanını seçecek. Yedi yıldır başkanlığını yapan Oğuz Satıcı'nın yeniden aday olmadığı seçimde 3 aday yarışacak. Bu yazımda da bu TİM seçimi öncesi düşüncelerimi paylaşacağım.
Bugün; artık ihracat arttı diye sevinemiyoruz. Çünkü dış borcunun büyümesine, isdihdam yaratmayan büyümeye ve rekabet gücü kaybına neden olmakta. 2001 yılı krizi sonrası yapısal dönüşümle birlikte, ihracatçı sanayici, maliyet azaltma formülünü daha çok ithalata yönelerek buluyor. Türk ekonomisinde üretim ve dış ticaret yapısı "ithalatlaş"makta.
İmalat sanayiinde belirli bir sektör içinde, dünyada birbirinden farklılaşmış yapıdaki ürünlerin eşzamanlı olarak ihraç ve ithal edilmesiyle karşılıklı ticaretin ortaya çıkması anlamına gelen "endüstri içi ticaret" artmakta.
İthalata bağımlılığı artıran bir diğer global etken de; Asya-Pasifik bölgesinin üretim üssüne dönüşmesiyle, fiyatlar ve isdihdam üzerine olumsuz etkisi. Dünya "Asyalaşma" adı verilen bu global cazibeye yönelmekte.
Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Endonezya, Meksika ve Türkiye'den oluşan yükselen ekonomilerin (E7) 2050 yılına kadar G7 ülkelerinin ekonomilerinden en az yüzde 25, en çok yüzde 75 daha büyük olacağı öngörülmekte.
Bu temel düşünceler ekseninde TİM'e önerilerim:
1.İhracat stratejisinin yeniden gözden geçirilmesi gereğidir: Gerek konjonktürel, gerek global ticaret yansımalarına göre TİM; Türk dış ticaret vizyonunu ve ihtiyaçlarını çeşitli sivil örgütlerle birlikte sorgulamalı. Devletin dış ticaret vizyonunu dönemsel hedeflerle, 2023 vizyonunu adım adım gerçekleştirme taktikleriyle, devleti yönlendirmeli.
2.TİM'de yeniden yapılanma ve garson birlikler: Bugün birliklerin yapılanması sektörlerin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Türkiye'nin 2023 vizyonuna ve ihracat eğilimlerine göre birliklerin yeniden yapılanması elzem. Bilişim, kimya, yurtdışı müteahhitlik hizmetleri, gemi inşa, taşıt araçları yan sanayi, makine imalat vb. sektörler bazında uzmanlaşmış birlikler oluşturulmalı. Sektörlerin sorunlarına duyarlı, uzmanlaşmış birlik yapılarına gidilmeli. Sabun ve otomotiv elektrik tesisatı üreticisinin dahilde işlem kapatılmasını aynı birlikteki aynı memurun yapması hala birliklerin yapılanamadığının kanıtı. Hatta birlik çalışanları sektörel gerçekleri daha da yakından görebilmek için firmalarda staj yapabilmesi düşünülmeli.
3.TİM'in iller düzeyinde örgütlenmesi: Bugün Türkiye'de KOBİ'lerin yüzde 15'i ihracat yapabilmekte. Türkiye ihracatını her ay farklı bir ilde verilerini açıklama popülist yaklaşımı yerine, illerde "ihracat komiteleri" kurularak örgütlenmesi ve illerde ki KOBİ'lerin ihracata teşviği ön planda tutulmalı. "Vatan, millet, global pazarla!" vizyonuyla, ilin yerel değerlerini markalaştırıp, dünyaya satabilmekten, ilin potansiyel ihracat yapabilecek firmaların, ihracat yapanların miktar ve döviz endeksinin analizine kadar her şeyin ele alındığı ve ilin ihracatını artıracak çözümcü raporlarla il sanayi ve ticareti ele alınması sağlanmalı.
4.Meclisi moda sektörlerle değil, ihracatta potansiyel diğer sektörlerle bütünsel ele almak: TİM'in yönetimdeki sektörlerin güdümünde olmadan, hızla büyüyen ve gelişen sektörlerin de temsili olmasa bile katılımını sağlayan yönetim anlayışı geliştirilmeli. Temcit pilavı söylemlerle aynı sektörlerin aynı sorunlarını aktarmaktan daha çok, potansiyel sektörleri de katarak ihracat gelirleri farklı ürün ve hizmetlerde de artırılmalı. Örneğin yurtdışı müteahhitlik hizmetleri 20 milyar dolarlık ihracata ulaşmasına rağmen, ihracattaki bir çok sorunu h‰l‰ çözümsüz.
5.Standardizasyon: TİM ihracatta "Türk Malı" markasını güçlendirecek, pazara giriş stratejilerinin hayata geçirilmesi, uluslararası ticarette karşılaşılabilecek kısıtlayıcı yabancı piyasa düzenlemeleri, standartlar, testler, etiketleme ve sertifikasyon, ihracat teşvikleri, fikri mülkiyet, hizmet üretenlerin sınıflandırılması, mevzuat, rüşvet ve yolsuzluk gibi engeller konusunda ihracatçıya destek mekanizmaları iyi sorgulanmalı.
6.Dış ticaret teşvik vizyonu: Katma değer teşviğinden daha çok değer zinciri teşvik sisteminin geliştirilmesi çok değerli. H‰l‰ teşvik sistemi sadece katma değere odaklı. Alt sektörleri de önemseyen, bütünsel bakış açısından uzak. Özellikle endüstri içi ticaret, outsourcing ve fason üretim gerçeklerine göre yeniden düzenlenmeli. Otomotiv ana sanayiinin yararlandığı teşviklerden yan sanayiinin de yararlanmaması değer zincirine odaklanmamanın iyi bir örneği. Bir diğer konu da TURQUALITY marka desteğinin kısıtlı kalması. Değer zinciri yaratabilecek, yerelin isdihdam potansiyelini artıracak, "Türk hamamı", "Türk mutfağı", dünyaca bilinir yerel değerlerin ülke itibarını artıracak "inovatif KOBİ girişimleri", TURK MADE konsepti ile teşviğinin sağlanması kalıcı değer yaratacak.
7.Ülke marka değerini destekleyen sektörlerle eşgüdüm: İhracat sadece mal satışından oluşmamakta. Pazarlama ve uluslar arası ticari müzakerelerde sosyal ve psikolojik faktörle de satın alma kararlarında etkili olabilmekte. Ulaştırma, turizm sektörlerle sportif, kültürel etkinlikleri ve tutundurma, itibar (reputation) yönetimli birimlerle ortak çalışmalar önemli.
8.Cari açık ve yerlileştirme vizyonu: Cari açık büyük ölçüde dış ticaret açığından kaynaklanmakta. 2008 yılı için tahmin edilen 51 milyar dolarlık cari açık, 2008 dış ticaret açığı tahmininin yüzde 80'i civarında. Türkiye'nin dış ticaret açığını çözemediği sürece cari açık devam edecek. İhracatın ithalata bağımlı olduğu bugün, cari açık nedenlerini sorgulamak ve ithal yoğun sektörlerde yerlileştirme proje önerileri geliştirmek TİM için elzem olmalı. Akademisyen ve sektör temsilcileriyle "TİM cari açık komitesi" kurmak önemli. Örneğin popülistçe otomotiv sektörünün ihracatının ithalatı geçtiği iddiasında otomotiv yan sanayiinin ithal malzeme kullanım oranı yüzde 65'ler seviyesinde olmasına dikkat çekilmeli. Unutmadan, sektörün ithal girdinin dolar, satışının Avro olması nedeniyle ihracatın ithalatı geçtiği gözlerden kaçmamalı. Makine imalat sanayiinin ihracat miktar endeksiyle AR-GE teşvik miktarı arasındaki doğrudan ilişkiyi, döviz miktar endeksini de dikkate alarak, diğer imalat sektörlere modelleyecek altyapı kurulmalı.
9.Dış ticaretin altyapısının iyileştirilmesi ve ekstra masrafların azaltılması: Ülkemiz ve Çin dışında G20 ülkelerinin hiçbirinde görülmeyen "ihracatta tarife dışı engel " bulunmakta. İhracatın sigorta, finansal risk maliyetine denk gelen oranlarda nisbi aidat adı altında alınan har(a)ç kaldırılmalı ya da sektörlerin ihracat miktar ve döviz endeksine göre performans kriteri belirleyerek tarifelendirilmeli. Liman antrepo, vb. masrafları denetiminde ve fiyatlamasında yetki kargaşası olan bu ekstra giderler bölge ülkelerinin altına çekilmeli ki rekabetçi olabilsin. Dış ticaretin mevzuatı global ticaretin gerçeklerine göre yeniden tasarlanmalı. Anti-damping ve anti-sübvansiyon, ürünlerin çevre ve insan sağlığına uygunluğu, sosyo-damping soruşturmaları hızla sonlandıracak çalışmalar önemli. İhracatın finansmanında Eximbank'ın programları, ihracatın sektör ve ülke bazında çeşitlenmesinde katkı yapacak şekilde düzenlenmeli.
10."Yaratıcı yıkım" gerçeği ve kümelenme: Aynı sektörlerin hızla yok olduğu, yeni ürün geliştiremeyen, yenilikten yoksun, maliyetlerin düşürülemediği bir dönemde kümelenme çok değerli. Özellikle kesme çiçekçilik, dokuma, seramik, deri, otomotiv yan sanayii, yurtdışı inşaat konsorsiyum kümelenmeleri teşvik edilmeli. Kalkınma ajanslarıyla birlikte, sanayi envanterine göre yerel kümelenmeler sağlanmalı. "Sektörel ve sermaye dış ticaret" şirketi yapılanmaları ile kümelenmeli ve global yıkımın etkisi azaltılmalı. Firmaların uluslararası rekabete ve özellikle AB sürecinin beraberinde getireceği yoğun rekabete karşı koyabilecek güce erişmelerini şirket birleşmelerini özendirici mali ve hukuki teşvikler önerilmeli.
11.İhracatın performans ölçümü: İhracat performansını değerlendirebilmek ve özdenetim şart. İmalat sanayiinde alt sektörler itibariyle "ihracatın üretime", "ihracatın arza", ihracat içinde "düşük, orta, yüksek teknolojili ürünlerin", "sektörlerin ithal malzeme kulanım" yeni ihracat yapan KOBİ'lerin oranları gibi kriterlerle aylık raporlarla performansı kamuoyuyla paylaşılmalı.
TİM de yapılacak seçim global gerçeklere göre ihracatı yapılandırabilmek için çok kritik. İhracatçısını ezber iki sektör dışında bir kere ziyaret etmemiş, kolektif bilgilendirmeyi paralı SMS'ye bağlamış, kuşe kağıtlarda azınlığa ulaşan dergilerden daha çok; potansiyelleri keşf eden, projelendiren, potansiyel çoğunluğa ulaşan proaktif yapıyı kurmak esas. Günü kurtaran, sadece temsilden ibaret anlayış, yerini katılımcı, çözüm odaklı, tüm taraflarla bilgiyi esas alan sistem hedef. Her daim global eğilimler ekseninde yeniden yapılanmak; dış ticareti ilgili sivil örgütlerle eşgüdüm içinde, sektörlere köprü göreviyle kamuyu yönlendirmek stratejik.
Sonuç olarak, ihracatımızın halihazır durumunu ve geleceğini görebilmek, sanayi ve ihracat yapısını, sektörler, firmalar, ülkeler, şehirler ve bölgeler ekseninde doğru okumak ve acil önlemlere yönlendirmek şart. Sürdürülebilir ihracat için, ihracatımızın verdiği mesajları doğru okunamazsa gün gelir sevinecek bir neden de kalmaz. Hele hele cari açık gibi potansiyel mega riskin yüzde 80'ini dış ticaret açığı oluşturuyorken...