Türk Orman-Sen: Antalya'da 22 bin 500 hektar yandı

Türk Orman-Sen, Antalya'da meydana gelen yangınla ilgili olarak bir rapor hazırladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Türkiye Kamu-Sen'e bağlı Türk Orman-Sen, bir süre önce Antalya'da binlerce hektar ormanlık alanın kül olmasına neden olan yangın ile ilgili hazırladığı raporda 17 bin hektar ormanlık alanın yok olduğunu açıkladı.

TBMM'nin ilgili komisyonları ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığına da gönderilen "Antalya Orman Yangını Raporu"nda, yangının çok geniş bir sahada etkili olduğu ifade edildi.

Manavgat ve Serik ilçeleri sınırları içerisinde; Karabük, Sağırin, Taşağıl ve Akbaş bölge şefliklerinin sahası içerisinde toplam 22 bin 500 hektarlık bir sahanın yangından etkilendiğini belirtilen raporda, bunun 17 bin hektarının orman alanı olduğu kaydedildi.

Yangının, ormanlık ve makilik alanları büyük oranda tahrip ettiği ve bölgenin ekosistemi üzerinde telafisi zor tahribat oluşturduğu vurgulanan raporda, bölgenin adeta "nükleer saldırıya maruz kalmış" gibi bir görüntüde olduğu ifade edildi.

Rapora göre, yangın, kamuoyunda tartışıldığı gibi turizm veya terör menşeili sabotaj gibi nedenlerden değil, yangının çıktığı yer olan Karabük köyünde, TEDAŞ'a bağlı enerji nakil hatlarındaki sarkık tellerin esen poyrazın etkisiyle birbirine temas etmesi sonucu oluşan arkın, anızlı tarlada oluşturduğu kıvılcımlardan kaynaklandı. Bu konuda Antalya Orman Bölge Müdürlüğü ile jandarma ve savcılığın tespitleri olduğu belirtilen rapora göre, yangının başladığı arazinin sahibi, ilgili Orman İşletme Şefi ve köy muhtarının bu tellerle ilgili TEDAŞ'a pek çok yazılı ve sözlü uyarıda bulunmasına rağmen gerekli tedbirler alınmadı.

 

"Havadan yeterli müdahale yapılamadı"

Raporda, enerji nakil hatlarının geçtiği bölgelerde yangın riskinin azaltılması amacıyla Orman Genel Müdürlüğü ve bağlı teşkilatları ile TEDAŞ arasında enerji hatlarının altlarının düzenli olarak temiz tutulması, hatların geçtiği bölgelerin yeterli genişlikte olması ve bu konudaki tedbirlerin TEDAŞ tarafından alınmasına yönelik bir protokolün bulunmasına rağmen, yapılan tespitlerde, hatların geçtiği yerlerde gerekli hassasiyetlerin gösterilmediği, tellerin tehlike oluşturacak şekilde sarkık ve ağaçlara çok yakın olduğunun belirlendiğini ifade edildi.

Raporda, anızlı tarlanın orman ile birleşme noktasında bulunması gereken 5 metrelik sürülmüş toprak emniyet şeridinin de bulunmadığının görüldüğü ifade edildi.

Yangın açısından en riskli bölge olan Antalya için sadece bir helikopter görevlendirildiği, buna karşın aynı oranda risk altında olan İzmir ve Muğla'da ikişer helikopter bulunduğu belirtilen raporda, Antalya gibi yangın riskinin çok yüksek olduğu bir bölgede bir helikopter ile yangına müdahale etmenin yetersiz kaldığı, en az 3-4 helikopter müdahalesi ile daha fazla sonuç alınabileceği kaydedildi.

Raporda, yangının havadan yeterli müdahale yapılamadığı için hızlı bir şekilde büyüdüğü ve tüm müdahale timlerine sadece yerleşim yerlerinin korunması talimatı verildiği için bunun dışındaki alanlardaki yangının kendi akışına terk edildiği ileri sürüldü.

 

"Yangının büyüklüğü konusunda yanlış bilgi verildi"

Yangının büyüklüğü konusunda kamuoyuna en üst yetkililer tarafından çarpıtılmış bilgiler sunulduğu savunulan raporda, yangının Manavgat ve Serik ilçe sınırları içerisinde, toplam alan 22 bin 500 hektarlık alanda etkili olduğu ve bu alan içerisindeki orman alanının 17 bin hektarı bulduğu iddia edildi. Raporda, şu görüşler yer verildi:

"Kamuoyuna sunulan 4 bin 500 hektar rakamı sadece Serik İlçesi sınırları içerisindeki yanan orman alanıdır.

Bu yıl Mersin Gülnar'da yaşanan yangında da durum aynıdır. Bir bölge şefliğine bağlı yaklaşık 22 bin hektarlık bir sahada gerçekleşen yangın sonrası söz konusu alanın 2/3'ü tamamen yanmış iken yanan alan yetkililer tarafından 3 bin 500 hektar olarak ifade edilmiştir.

Yanan alanların küçük gösterilmesi ayrıca bir sonraki yıl için yangınla mücadele konusunda alınacak tedbirler (eleman istihdamı, alet ve ekipman parkının geliştirilmesi) konusunda da yanlış yönlenmelere neden olabilmektedir.

Ayrıca yeterli orman muhafaza memuru olmaması, bazı şefliklerin ise eleman yokluğu nedeni ile başka bölge şefleri tarafından vekaleten idare edildiği konusunda da heyetimizce tespitler yapılmıştır.

Diğer yandan siyasi mülahazalarla ya da sendikal ayrımcılıkla; özellikle orman yangınlarında tecrübeli ve bölgeyi iyi bilen bazı işletme müdürleri, işletme müdür yardımcıları, bölge şefleri, teknik personel ve orman muhafaza memurları görevden alınmakta ya da aktif görevlerinden el çektirilmektedir. Yangınla mücadele timlerinde görev yapanlar arasına sokulan ayrıştırma uygulamaları önümüzdeki yıllarda bu konuda teşkilatın daha fazla zaaf yaşayacağı anlamı taşımaktadır."