Türkiye-AB Troykası Toplantısı'nda 'müzakere süreci' tartışıldı

Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin önüne çıkarılan siyasi engellerin kamuoyu üzerinde olumsuz etki yarattığını belirttiklerini bildirdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye-AB Troykası Bakanlar Toplantısı'nda, haksız şekilde Türkiye'nin önüne çıkarılan siyasi engellerin Türk kamuoyu üzerinde olumsuz etki yarattığını özellikle belirttiklerini bildirdi.

Four Seasons Bosphorus Otel'de düzenlenen basın toplantısında konuşan Bağış, Türkiye-AB Troykası Bakanlar Toplantısı'nda, Türkiye-AB ilişkilerinin hemen hemen her boyutunun ele alındığını, Türkiye'nin tam üyeliğe giden yolda hem kendi içindeki reformları gerçekleştirme hem de katılım müzakerelerini sonuçlandırma konusundaki azminin bir kez daha ortaya koyulduğunu söyledi.

Bağış, toplantıda Türkiye'de son 11 ayda atılan adımların ve yapılan reformların gözden geçirildiğini, Hükümetin "Milli Birlik Projesi" adı altında attığı adımlara misafirlerin de destek verdiğini gördüklerini kaydederek, "Özellikle PKK ile mücadele konusunda devam edegelen desteklerini artırarak sürdürmeleri konusunda yardımlarını talep ettik. Haksız bir şekilde Türkiye'nin önüne çıkarılan siyasi engellerin Türk kamuoyu üzerinde olumsuz bir etki yarattığını özellikle belirttik" diye konuştu.

AB müzakerelerinin 2010 başından itibaren 4 platformdan oluşan yeni bir stratejiyle devam edeceğini bir kez daha belirtme fırsatı bulduklarını ifade eden Bağış, çevre faslının Aralık ayında açılması için taleplerini bir kez daha bildirdiklerini söyledi.

Bağış, Lizbon Anlaşması'nın kabul edilmiş olması ve Avrupa'nın bir takım belirsizliklerden kurtulmasının, Türkiye'nin müzakere sürecini olumlu etkileyeceğine inandıklarını belirtti.

Dışişleri Bakanı: Avrupa'yı yeniden inşa edeceğimize inanıyorum

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Türkiye'nin üye olduğu bir AB'nin gerçek anlamda küresel bir çekim alanı haline gelme vizyonunu paylaştıkları için AB Troykasına teşekkür ettiğini söyledi.

İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt'e özellikle teşekkür etmek istediğini vurgulayan Davutoğlu, Bildt'in bakanlığı boyunca Türkiye'nin AB ilişkilerine her zaman katkıda bulunduğuna işaret etti.  

Bildt'in dün AB Parlamentosunda yaptığı konuşmaya da değinen Davutoğlu, Avrupa'nın bu şekildeki vizyoner konuşmalara ihtiyacı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Krizlere, farklılıklara dayalı değil, vizyonlara ve ortak zemine dayalı yepyeni bir Avrupa'yı yeniden inşa edeceğimize inanıyorum. Gelecek dönem için İspanya'dan çok önemli beklentilerimiz var. İspanya'nın da bu süreci çok daha ilerilere taşıyacağını düşünüyorum. Benzer şekilde AB Komisyonuna gösterdikleri objektif tutum ve yaklaşım dolayısıyla teşekkür ediyorum."  

Carl Bildt'ten destek

İsveç Dışişleri Bakanı Bildt ise AB Parlamentosunun genişleme toplantısından geldiğini, toplantıda, Türkiye'ye karşı olanlar olduğu gibi destekleyenlerin de bulunduğunu ifade ederek, "Türkiye'nin reform süreciyle ilgili yaptığı atılımlar ele alındı. Özellikle demokratik açılım konusuna özel önem veriyoruz ve yakından takip ediyoruz. Bu açılımın Türkiye'yi AB'ye daha yakınlaştıracağına inanıyoruz" dedi.  

Bildt, üyelik sürecinin biraz ağır ilerlediğini, ama büyük bir kararlılıkla devam ettiğini ve Türkiye'nin çizdiği bu kararlı tutumdan büyük memnuniyet duyduklarını aktardı.

Kıbrıs konusuna da değinen Bildt, Kıbrıs'ta sorunun iki ülke liderleri arasındaki diyalogla çözülmesi gerektiğini belirterek, Kıbrıs sorununun çözümünün Türkiye'nin AB üyeliği sürecini olumlu etkileyeceğini kaydetti.

Türkiye'nin komşu ülkeler ve Orta Doğu'daki politikalarını, ara buluculuk çalışmalarını yakından takip ettiklerini anlatan Bildt, "Türkiye'nin bölgede gösterdiği politikalardan çok mutlu oluyoruz ve önemli bir rol oynuyor" diye konuştu.

"Müzakerelerin önemi büyük"

AB Devlet Sekreteri Diego Lopez Garrido da Türkiye ile müzakerelere büyük önem verdiklerini vurgulayarak, "Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyoruz ve bir an evvel AB'ye üye olmasını istiyoruz. Ancak Türkiye'nin de Kopenhag kriterlerini yerine getirmesi gerekiyor. Bu kriterlerin Türkiye'yi AB'ye yakınlaştıracağına inanıyoruz" dedi.

Lizbon Anlaşması'nın yürürlüğe girmesinin Türkiye-AB müzakerelerinde yeni bir süreç başlattığına değinen Garrido, bu yeni süreçte Türkiye'nin potansiyelini ortaya koyması ve kararlılıkla reformlara devam etmesi gerektiğini söyledi.      

AB Komisyonu Ankara Daimi Temsilcisi Marc Pierrini de müzakere sürecinde zor bir döneme gelindiğini ifade ederek, kolay adımların atıldığını, bundan sonrası için AB'nin daha talepkar olacağını dile getirdi.

Pierrini, Türkiye ile AB arasında göçmenlik ve vize konularındaki görüşmelerin gelecek hafta da devam edeceğini, yeni uygulamalar doğrultusunda bir işbirliği sağlanacağını belirtti.    

İran'ın nükleer programı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'ın uluslararası toplumla kaynaşmasına önem verdiklerini belirterek, "Dolayısıyla bu konularda elimizden gelen katkıyı sağlamak istiyoruz. Bölgenin karşılıklı gerilimlere dayalı bir atmosferden kurtulması lazım" dedi.

Türkiye-AB Troykası Bakanlar Toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında konuşmalardan sonra gazetecilerin sorularına geçildi.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bir gazetecinin, "Türkiye-İran yakınlaşması AB ve Amerika ile ilişkileri nasıl etkiler?" şeklindeki sorusu üzerine, Türkiye'nin gerek İran gerekse Amerika ile yılardır devam eden önemli bir diyaloğa ve ilişkiye sahip olduğunu söyledi.

Davutoğlu, "İran'ın uluslararası toplumla kaynaşmasına önem veriyoruz. Dolayısıyla bu konularda elimizden gelen katkıyı sağlamak istiyoruz. Bölgenin karşılıklı gerilimlere dayalı bir atmosferden kurtulması lazım" diye konuştu.

Türkiye'nin Orta Doğu politikasının bir bütünlük arz ettiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Orta Doğu'ya ilişkin gördüğümüz vizyonu destekleyen her türlü çabanın içinde yer aldık. Şartlar oluştuğunda ilişkilerin geliştirilmesi için çaba göstereceğiz. Son dönemde İsrail-Filistin, İsrail-Suriye gibi birçok ülke arasında böyle çabalarımız olmuştur. Bundan sonra da bölge barışına elimizden geldiğince katkı sağlamaya devam edeceğiz.  

Bilindiği gibi Sayın Başbakanımızla Kasım ayında Tahran'a gittik. Daha sonra Tebriz'e geçerek Sayın Ahmedinejad ile görüştüm. Biz bu kritik dönemde sorunların diplomasi yoluyla, karşılıklı anlayış içinde çözülmesi gerektiğini vurguladık. Sayın Başbakan'ın Amerika temaslarında da diyalog ve barış mesajlarımızı taraflara iletmeye devam edeceğiz. Amacımız, bölgede yeni sorunların ortaya çıkmasına engel olmaktır. Ümit ederiz ki bu temaslarımız olumlu neticeler doğurur ve bölgemizde kalıcı bir barış ve istikrar sağlanır. Diğer taraftan, söz konusu atılımlar hakkında AB ile sürekli temas halindeyiz."

Kıbrıs

Davutoğlu, bir gazetecinin, "Toplantıda Kıbrıs konusundaki son gelişmeler ele alındı mı?" şeklindeki sorusu üzerine de Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki pozisyonunun açık olduğunu ifade ederek, "2004'teki çözüm kabul edilmiş olsaydı, bugün ek protokol diye bir meselemiz olmayacaktı. Kapsamlı çözüm konusuyla bu mesele ortadan kalkacaktır. Meselenin çözümü, tek taraflı olarak Türkiye üzerine baskı yapmak değil, bu meselenin nihai çözümü Kıbrıs'ta kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözümdür. Bu nedenle AB'nin meseleye tek bir parça olarak değil, bütünlük içinde bakmasının uygun olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Vize konusuyla ilgili bir soruya karşılık da Davutoğlu, vize konusunun Türkiye için çevresi ve ekonomik ilişkileri açısından önemli bir konu olduğunu söyledi.

Türkiye'nin AB ile müzakere yürüten ve 15 yıldır gümrük birliği uygulayan bir ülke olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Daha bu aşamaya bile gelemeyen ülkelerle AB arasında vize liberalleşmesi gerçekleşirken, Türk iş adamlarına dahi hala vize kolaylığının sağlanmamış olması da dikkat çekici bir husustur. Avrupa'nın bu anlamda Türkiye'ye karşı uyguladığı vize politikalarını gözden geçirmesi gerekir" diye konuştu.

Davutoğlu, Doğan Grubuna verilen vergi cezasıyla ilgili soru üzerine de "Bu mesele, Vergi Kanunu ve vergi uygulamalarıyla ilgili bir hukuki meseledir. Basın özgürlüğünü sınırlamaya dönük bir faaliyet değildir" dedi.

Böyle hukuki bir konuda da hukuk yollarının tüm taraflar için açık olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Doğan Grubu da ya yargı yoluna başvuracaktır ya da uzlaşma görüşmelerine yönelecektir. Uzlaşma görüşmelerinde de zaten bir takım temaslar olmuştur. Bunu tamamen hukuki bir çerçevede değerlendirmek lazım. Eğer Türk basınını yakından takip ederseniz, nasıl bir basın özgürlüğü olduğunu görürsünüz. Biz AB standartlarında bir fikir özgürlüğünün ülkemize yerleşmesini istiyoruz"şeklinde konuştu.      


Egemen Bağış: Türkiye sabırlıdır

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise bir gazetecinin, "(Müzakerelere siyasi baskılar nedeniyle başlanamıyor) derken neyi kastettiniz?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:

"Bildiğiniz gibi Türkiye'nin 11 faslı açıldı, diğerlerini de açma çalışmalarını yürütmekteyiz. Ancak bazı siyasi sebepler ve bazı ülkelerin kendi tercihleri nedeniyle 17 faslı açamıyoruz. Neredeyse fasıllarımızın yarısından fazlasını müzakere edemeyecek duruma bırakılmış olmamız haksızlıktır. Hiçbir ülkenin müzakerelere başvurmasından sonra 45 yıl geçtiği görülmemiştir. Ama Türkiye sabırlıdır, bu engelleri de aşacaktır. Müzakerelere başlamış her ülke gibi Türkiye de müzakereleri bitirecektir."  

Bağış, bir gazetecinin, "Türkiye AB Genel Sekreterliğinin yeniden yapılandırılması için açılan sınava Ermeni asıllı bir Türk vatandaşının da katıldığı söyleniyor, bu konuda ne söyleyeceksiniz?" sorusu üzerine, AB sürecinin, Türkiye'nin en önemli çağdaşlaşma projesi olduğunu ve bu projenin her kesimin ortak paydasını oluşturduğunu söyledi. Bağış, şunları söyledi:

"Bu projeyi genci yaşlısı, zengini fakiri, Ermenisi, Musevisi ve Müslümanıyla hep birlikte yürüteceğiz. AB Genel Sekreterliği Teşkilat Yasası değişti. Bundan sonra çalışmalar için 340 kişilik bir AB müzakere grubunun oluşturulmasına TBMM'ce karar verildi  ve bir imtihan açtık. 118 vatandaşımız yazılı sınavı geçti. Sözlü sınavın ardından bu arkadaşlarımızın 42'si istihdam edilecek. Benim imtihan konusunda verdiğim tek talimat vardır. O da arkadaşların AB konusunda bilgili olmalarıdır. Biz, başvuran adayların ne etnik kökenine ne de dini ve siyasi inançlarına bakmıyoruz. Bütün vatandaşlar eşittir."