Türkiye ekonomisinin en temel sorunu: İşsizlik
Yavuz AKBULAK / SPK Kurul Başkanlık Danışmanı
Son yayınlanan Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, 2009 yılında, 880,1 milyar dolarlık GSYH ile dünya ekonomileri arasında 16'ncı sırada yer alan ve halen "gelişmekte olan" ülkeler kategorisinde sayılan Türkiye ekonomisi, daha yukarıları, kendisine "gelişmiş" ülkeler kategorisinde yer bulmayı hedeflemektedir. Hedefine ulaşacak potansiyele sahip olduğundan kuşku duymadığımız Türkiye ekonomisinin bu hedefini gerçekleştirebilmesi için sorunlarını gerçekçi bir şekilde saptaması ve bu sorunlara hızla çözüm üretmesi gerekmektedir. Bu güdüyle sorunlarımıza baktığımızda, ilk akla gelenler istikrarsız büyüme, işsizlik, bölgelerarası ekonomik gelişmişlik farklılıkları, finansal pazarlardaki sığlık, KOBİ tipi ticari işletme yapılanması, bilgi ve teknoloji transferine dayalı sınai yapılanma, yoğun ithalata dayalı ihracat ve cari açık olmaktadır. Ancak, kanaatimizce, ülkemizde geniş kitleleri ilk etapta etkileyen en temel ve yapısal ekonomik sorun hiç kuşkusuz işsizliktir. İşsizlik sorunu, sadece ülkemize has bir sorun değildir. Küresel çapta çıkış yolları aramakta olduğumuz kriz ortamının da etkisiyle bugün dünya ülkeleri içerisinde sosyo-ekonomik gündeminde istihdam ve işsizlik sorununun ilk sıralarda yer almadığı bir ülke bulunmamaktadır. Sorun ortak olmakla birlikte, ülkelerin farklı ekonomik ve toplumsal yapıları nedeniyle, sorunun çözümüne yönelik önerileri ve uygulanan istihdam politikaları bazı farklılıklar göstermektedir. Söz konusu farklılıklar göz ardı edilmeye çalışılırsa, temelde, yaşanmakta olan krizin başlıca yansıması olarak karşımıza çıkan ekonomik daralmanın yapısal işsizlik artışına neden olduğu vurgulanmakta ve bu noktadan hareketle, istihdam artışının özendirilmesi, katma değeri yüksek olan üretim ve hizmetler için kapasite oluşturulması yoluyla ekonomik çeşitliliğin artırılması nitelikli işgücü yaratılmasına yönelik mesleki eğitim, girişimcilik becerilerinin geliştirilmesi, kayıt dışılıkla mücadele gibi çözüm önerileri sıralanmaktadır.
Aşağıda öncelikle ülkemizde işsizlik sorununun boyutuna dair istatistiki verilere yer verilmiş, ardından dünya ülkelerinde yapılanlar, ülkemizde yapılanlar ve yapılabileceklere değinilmiştir.
İstatistikler
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, işsizlik oranı Güney Afrika'da %24.5, İspanya'da %19.3, İrlanda'da %12,5, Belçika'da %11.9, Polonya'da %11.1, ABD'de %10.2, Fransa'da %10.1, son günlerde dış borç yükü nedeniyle oldukça derin bir ekonomik kriz yaşamakta olan Yunanistan'da %9,8, Türkiye'de ise %14'ler düzeyinde bulunmaktadır (Türkiye'de işsizlik nasıl azalacak? www.ekotrent.com).
Ülkemizde 2000 yılı sonrasına bakıldığında, işsizlik oranının 2001 yılında yaşanan finansal kriz döneminde belirgin bir artış gösterdiği, 2002-2008 döneminde bu oranın dar bir aralıkta dalgalandığı görülmektedir. 2008 yılı sonundan itibaren ise yaşanan küresel finansal krizin de etkisiyle işsizlik oranı yeniden hızlı bir yükseliş eğilimine girmiştir. Ülkemizde, 2000 yılı sonrasında, istihdam edilenlerle işsizlerin toplamının oluşturduğu işgücünün, kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus içindeki oranını ifade eden işgücüne katılım oranı zaman içerisinde azalma göstermiş olup, bunun temel nedeni, tarım kesiminde yaşanan istihdam daralmasıdır. 2000'de işgücüne katılım oranı %49.9, tarım kesiminin toplam istihdamdaki payı %36 iken; 2008 yılına gelindiğinde işgücüne katılım oranı %46,9'a, tarımın toplam istihdamdaki payı ise %24'e gerilemiştir. 2009 yılı itibariyle ülkemizde erkek nüfusun istihdama katılımı %71 ile Avrupa Birliği (AB) ortalamasının (%66) üzerinde, kadınlarda ise %25 ile AB ortalamasının (%50) gerisinde kalmıştır (TCMB Bülteni, Sayı:17, Mart 2010, s.4).
Öte yandan, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre 2005 Ocak döneminde istihdam edilen kişi sayısı 19 milyon 962 bin kişi iken, geçen 5 yıllık süreçten sonra 2 milyon 203 bin kişi artarak, 2010 Ocak döneminde 22 milyon165 bin kişiye ulaşmıştır. İşsiz sayısı bu süreçte 1 milyon 58 bin kişi artışla 3 milyon 347 bin kişi olmuştur. İşgücü ise aynı dönemde 3milyon 261 bin kişi artarak, 22 milyon 251 bin kişiden 25 milyon 512 bin kişiye çıkmıştır. Elbette, son yıllarda Türkiye'de işgücü verimliliğindeki sıçramalar ve emek tasarrufu da bunda etkili olmuştur (Türkiye'de 1981-2002 döneminde %2.7 olan işgücü verimliliği 2003-2008 döneminde %5.1'e çıkmıştır, bu oran Güney Kore'nin %0.8 puan üzerindedir). Ne var ki, işsizlik oranının 2008 yılına kıyasla 3 puan birden artması, sıkıntının katlanarak büyüdüğünü ortaya koymaktadır.
TÜİK'in yanı sıra, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verileri de devam etmekte olan ekonomik krizin istihdam üzerindeki tahribatını ortaya koymaktadır. Nisan 2008'de 10.097.000 olan sigortalı çalışan sayısı, Aralık 2009 itibarıyla 8 milyon 975 bine gerilemiştir. Toplam sigortalı sayısında ise 3 yıldır artış olmamıştır. 2007'de 15 milyon 19 bin olan sigortalı çalışan toplamı 2008'de 15 milyon 299 bine çıkmış, 2009'da ise toplam sigortalı sayısı 15 milyon 101 bine gerilemiştir.
Ayrıca, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu istatistiklerine bakıldığında da anılan kuruluşların istihdama olan toplam katkılarının giderek azaldığı görülmektedir. Nitekim 1990'lı yıllarda 700.000'ler düzeyinde bulunan bu firmalarda istihdam edilen toplam kişi sayısı, 2000'li yıllarla birlikte 550 binli seviyelere gerilemiştir. Bu sonuçta, özel kesimin değil de, kamu kesiminin ve özellikle de özelleştirilen kuruluşların etkin olduğu görülmektedir (C. Tanıl KÜÇÜK, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Meclis Konuşması, 22.07.2009). Ancak, yaşanan kriz sonrasında doğrudan istihdam ve mesleki eğitim projeleri, kısa çalışma ödeneği uygulaması ve istihdam teşvikleri ile işsizlikte kısmen iyileşme sağlanmış ve bu sayede yaklaşık 200 bin dolayında kişi işgücüne katılabilmiştir. Özellikle, kısa çalışma ödeneği uygulamasıyla anılan sayı kadar bir işgücünün kaybı da önlenebilmiştir.
Dünya uygulamaları
Dünya örneklerine bakıldığında, çeşitli ülkelerin krizin etkilerini azaltmak için KOBİ'lere kredi desteği sağladıkları, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarını kolaylaştırdıkları, mesleki eğitim kurslarına ağırlık verdikleri, kamu altyapı yatırımlarını artırdıkları ve istihdam edilme süresi ile doğru orantılı vergi indirimleri sağladıkları görülmektedir.
ABD'nin başkenti Washington'da 19-20 Nisan 2010 tarihlerinde yapılan G-20 Çalışma Bakanları zirvesinden çıkan işsizlikle mücadele önerileri
1) Sürdürülebilir iyileşme ve gelecekteki büyümeyi sağlamak için yeni iş yaratımını hızlandırmak,
2) Sosyal koruma sistemlerini güçlendirmek ve kapsayıcı aktif çalışma piyasası politikasını teşvik etmek,
3) Ulusal ve küresel ekonomik stratejilerin merkezinde yoksulluğun azaltılması ve istihdamın yerleştirilmesi,
4) Ülkelerin halkları için iş kalitesinin artırılması,
5) Gelecekteki fırsat ve zorluklara karşı iş gücünü hazırlamak.
Ülkemizde işsizlik sorununa yaklaşım
Ülkemizde de, çeşitli taraflar işsizliğin önlenmesini teminen öneriler geliştirmektedirler: Bu bağlamda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çözümü yatırım teşvikleri ve meslek edindirme kurslarında aramakta, işverenler ise sigorta primleri ve Gelir Vergisi gibi parafiskal yüklerin azaltılmasını istemektedirler.
Neler yapıldı?
- 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile işsizlik sigortası yaşama geçirilmiş olup, 01.06.2000 tarihinde tüm ülke düzeyinde uygulanmak üzere yürürlüğe giren işsizlik sigortası kapsama giren tüm sigortalılar için zorunlu bulunmaktadır.
- 21.04.2001 tarihli ve 24380 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4641 sayılı Kanun ile Ekonomik ve Sosyal Konsey oluşturulmuştur.
- 10.06.2003 tarihli ve 25134 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4857 sayılı İş Kanunu yaşama geçirilmiştir.
- Ulusal ve uluslararası meslek standartlarını temel alarak, teknik ve mesleki alanlarda ulusal yeterliliklerin esaslarını belirlemek; denetim, ölçme ve değerlendirme, belgelendirme ve sertifikalandırmaya ilişkin faaliyetleri yürütmek için gerekli ulusal yeterlilik sistemini kurmak ve işletmek üzere Mesleki Yeterlilik Kurumunun kurulmasını teminen 07.10.2006 tarihli ve 26312 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu çıkarılmış ve konuyla bağlantılı 3 ayrı Yönetmelik yayımlanmıştır.
- Ulusal istihdam stratejisi çalışmaları sürmekte olup, Temmuz 2010'da tamamlanması planlanmaktadır.
Neler yapılmalı?
Öncelikle işsizlikle mücadelenin uzun soluklu bir koşu olduğu unutulmamalı, kısa vadede yaşama geçirebilecek nokta hedefli çözümlerin yanı sıra sorunun yapısal olarak çözümü ve Türkiye'nin işgücü profilinde, yazımızın girişinde değinilen "gelişmiş" ekonomiler kategorisinde yer alma hedefinin gerektirdiği dönüşümün yaratılmasına yönelik olarak;
- Nitelikli işgücü için, işgücünün sadece meslek edindirme amaçlı değil, bunun yanı sıra istihdam süresince değişen koşullara uyum amaçlı olarak gerekli aralıklarla "sürekli" mesleki eğitimi sağlanmalı, eğitim ve istihdam arasındaki ilişki mutlaka doğru kurulmalıdır.
- Etkin bir işgücü planlaması için, nüfus artış hızına ilişkin kısa ve uzun vadeli planlar yapılmalı, insan kaynaklarımızın en optimal şekilde değerlendirilebilmesi için, eğitimde, hedef sektör ve alanlarda işgücü yetiştirecek esneklik sağlanmalı, genç nüfusun eğitim alanlarında bu bağlamda öncelikler saptanmalı, öncelikler doğrultusunda yönlendirme yapılmalıdır.
- Halen 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile özendirilen Ar-Ge yatırımlarının önü daha da açılmalı, Özellikle İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) başını çektiği teknoparkların sayısı artırılmalı, girişimciliğin teşvikine dair uygulamalar geliştirilmelidir.
- Ekonomik ve Sosyal Konsey yalnızca yasal varlığı olan bir kurum olmaktan çıkarılmalı, daha işlevsel hale getirilmelidir.
- Kayıtdışı istihdamın ve yabancı kaçak işçiliğin azaltılması için denetimler başta olmak üzere ciddi bir uğraş verilmelidir.
- Tarımsal istihdama yönelik olarak, tarıma dayalı sanayi kolları ile hizmetler kesimi özendirilmeli, diğer taraftan turizm alanında istihdam artışı için pansiyonculuk yaygınlaştırılmalı, bu bağlamda özendirici kredi uygulaması başlatılmalıdır.
- KOBİ'lere özel önem verilmeli, kredi, teşvik ve diğer politika araçlarının istihdam odaklı ve koordineli yürütülmesi sağlanmalıdır. Bu kapsamda, istihdam edilen kişi sayısının artışına bağlı sigorta primi ve Kurumlar Vergisi indirimi getirilmelidir.
- Ev kadınlığı bir meslek olarak tanımlanarak, ev tipi üretimin özendirilmesini teminen, Mayıs 2010 itibariyle tutarı 53 milyon TL'yi, kullanan kişi sayısının ise 34.000'i geçtiği (www.tgmp.net) "mikro kredi" uygulaması yaygınlaştırılmalıdır. Ev tipi üretim kapsamında, ülkemizdeki endemik bitki çeşitlerinden akademik düzeyde seçilenlerinin üretiminin başta ilaç sanayi olmak üzere özendirilmesinde ve geleneksel el sanatlarının uluslararası pazarlamasının yapılması koşuluyla teşvikinde de yarar görülmektedir.
- Ülkemizin ekonomik açıdan geri durumda bulunan Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz Bölgelerindeki işsizlerin, ileri bölgelerdeki sanayi kuruluşlarına fason mal üretimi yapabilmelerine olanak tanıyan düzenlemeler ve buna yönelik özendirmeler yapılmalıdır.
- İşgücü piyasasına yeni adım atanlar veya sektör değiştirenler için iş deneyimi oluşturmaya yönelik kısa dönemli işe yerleştirme programları uygulanmalı, bu anlamda işgücü piyasasında esnekliği artırıcı uygulamalar desteklenmelidir.
- İleri sanayi ülkelerdekine koşut olarak, ülkemizde de ücretler düşürülmeden haftalık çalışma sürelerinin azaltılması hususu tartışmaya açılmalıdır.
Sonuç yerine
Unutulmaması gereken en temel şey, işsizliğin kişisel bir kusur olmadığı, toplumsal ve çözümü zor, uzun soluklu bir sorun olduğudur. Bu nedenle bu sorunun çözümünde kamu ve toplumsal tüm tarafların hep birlikte hareket etmesi elzemdir.