”Türkiye G-20'nin en hızlı daralan ülkesi”
Baykal, "Anadolu kaplanları" denilen KOBİ kesiminden 16 iş adamının son dönemde hayatına son verdiğini ifade etti
TBMM - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ağustos ayı sanayi üretimi rakamlarının krizin dip yaptığı umudunu destekleyici nitelikte olmadığını söyledi.
Baykal, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmasına, ekonomiye ilişkin değerlendirmeler ile başladı.
Ekonomide kaygı verici gelişmelerin birbiri ardından ortaya çıkmaya başladığını belirten Baykal, Denizli'de sevilen, başarılı bir iş adamının intihar ettiğini belirtti. "Anadolu kaplanları" denilen KOBİ kesiminden 16 iş adamının son dönemde hayatına son verdiğini ifade eden Baykal, bunun, ekonomik krizin bu kesimi de derinden etkilediğini gösterdiğini kaydetti.
Sanayi üretimine ilişkin Ağustos ayı rakamlarını anımsatan Baykal, sanayi üretiminin Ağustos ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,7, "bundan daha önemli olarak" geçtiğimiz Temmuz ayına göre yüzde 5.6 oranında gerilediğini ifade etti. Baykal, "Sanayi üretim rakamları, krizin dip yaptığı umudunu destekleyici nitelikte değildir. Üstelik vergi kolaylıklarına rağmen durum böyledir. Ekonominin biraz daha çalkalanacağı anlaşılıyor. Bunlar kaygı verici manzaralardır" diye konuştu.
Baykal, mevcut iktidarın bulunduğu dönemde Türkiye gibi kalkınmakta olan Çin, Hindistan, Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerin önemli başarılar elde ettiğini, Türkiye'nin dünyadaki uygun ekonomik ortamı değerlendiremediğini ileri sürdü.
"Kriz seni etkiliyor da onları etkilemiyor mu?"
Türkiye'nin 2002 yılında kendisine benzer koşulları taşıyan 149 ülke arasında 29. sırada bulunduğunu, 2007 yılında 100. sıraya, 2009 yılında ise 136. sıraya gerilediğini belirten Baykal, "Efendim (dünyaya bağlıyız, dünya şartları)... Bu 149 ülke Merih'te mi? Onlar da dünyanın içinde. Kriz seni etkiliyor da onları etkilemiyor mu? Onlar da krizi yaşıyorlar, ancak buna rağmen kalkınmalarını sürdürüyorlar" diye konuştu.
Mevcut hükümetin göreve geldiği 2002 yılında Türkiye'nin G-20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen 3. ülke olduğunu dile getiren Baykal, 2007 yılında 9. sıraya, 2009 yılında ise 17. sıraya düştüğünü söyledi. Baykal, "G-20'nin en hızlı daralan ülkesiyiz" dedi.
Deniz Baykal, Türkiye'nin 1923-2002 döneminde savaşlar, askeri müdahaleler, Kıbrıs harekatına rağmen ortalama yüzde 4.58 büyüdüğünü, mevcut iktidar döneminde ise (2002-2009) çok uygun uluslararası koşullara rağmen 3.98 büyüyebildiğini kaydetti. Baykal, "Ne kriz öncesini değerlendirebilmişizdir, ne krizi değerlendirebilmişizdir" dedi.
Emekli maaşlarına bu yılın ikinci yarısında yüzde 1,83'lük zam yapıldığını, buna karşın şekere yüzde 5.2, elektriğe yüzde 10, doğalgaza yüzde 2.5, akaryakıta ise her ay zam yapıldığını anlattı.
"AKP, hasta olmayı da vergilendirmeye başladı" diyen Baykal, insanların hastalığının bedelini devlete ödemek zorunda bırakıldığını, doktora gidebilmek için katkı payı ödenmesi gerektiğini anlattı.
"Gizli, saklı götürülecek bir iş değil"
Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin, "gizli, saklı götürülecek bir iş olmadığını" ifade ederek, "Sen İmralı'nın gönderdiği yol haritasını saklıyorsun, kendi yol haritanı niye milletten saklıyorsun? Senin yol haritanı milletten saklamana biz yardımcı olmayız. Biz o yol haritasını ortaya çıkartmaya çalışıyoruz" dedi.
Erdoğan'ın mektubuna yazdığı kapsamlı cevapta, düşüncelerini bir kez daha ortaya koyduklarını belirten Baykal, bir Başbakan'a "gelme" demenin, devlet sorumluluğuyla, siyaset anlayışıyla ve demokrasi düşünceleriyle bağdaşmadığını vurguladı.
Baykal, " Ama zannetme ki sen kafandakini bana kabul ettirebilirsin. Senin ne yapmak istediğini de biliyorum. Nelerin seni yönlendirdiği biliyorum. Gel bir defa buradan anlatayım dedim. Bu tabi önemli bir buluşma. Türkiye;nin geleceğiyle ilgili önemli bir tartışma" diye konuştu.
CHP Lideri Baykal, "Terörist başının, avukatıyla (Bu açılım, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığıyla eş değer bir iştir) dedi. Şu anlamda doğru, (Atatürk bir milli devlet kurdu, şimdi biz o milli devleti çözme mücadelesi yapıyoruz) demek istedi" dedi.
Baykal, Başbakan Erdoğan ile yapacağı görüşmeyi, "önemli bir buluşma, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili çok önemli bir tartışma" olarak nitelendirdi.
"Tarihi görüşme"
Erdoğan'ın, kendilerinin düşüncelerini bile bile 'Gelelim, konuşalım' dediğini belirten Baykal, bunun kapalı kapılar arkasında olmayacağını söyledi.
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kafa kafaya verip, toplumun bilgisi dışında, kimin ne söylediği belli olmadan, 'onunla da konuştuk, onu da dinledik' diyerek, bildiği yolda devam etmesini fırsat verecek şekilde değil. Bu görüşme önemlidir, tarihi bir görüşme olacaktır. Hepimiz tezlerimizi ortaya koyacağız.
Bizim düşüncemizin arkasında, Türkiye'nin tarihi, sosyolojik gerçekleri var, çok ciddi bir toplumsal bekleyişe cevap vermek üzere, biz orada görev yapacağız. Milletin, iki genel başkanın, bu konuda ne düşündüğünü, birbirlerine ne söylediğini, söylenen her söze öbürünün ne cevap verdiğini bilme hakkı vardır. Türkiye'nin nereye doğru sürüklenmekte olduğunu, vatandaşlarımız bu buluşmayı izledikten sonra daha doğru değerlendirecektir. Müsaade etsin de Sayın Başbakan, onun yaptığı yanlışlıkları yüzüne karşı söyleme fırsatını bulayım. Eğer bizim söylediklerimizde yanlış varsa, o da benim yüzüme karşı söylesin, cevabını vereyim. Böyle bir buluşmayı talep etmekten daha doğal ne var. "
@page@
"Biz yardımcı olmayız"
Baykal, milletin bu buluşmanın iç yüzünü öğrenme hakkının bulunduğunu, çok önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade etti. Baykal, böyle bir dönüm noktasında, iki kişinin kapalı kapılar arkasında, ülkenin geleceğiyle ilgili çok önemli bir tartışmayı, karşılıklı nezaket görüntüleri içinde milletten saklayamayacağını söyledi.
Erdoğan'ı, büyük bir nezaket ve saygıyla CHP Genel Merkezinde ağırlayacaklarını vurgulayan Baykal, şunları kaydetti:
"Kamuoyumuz, bu tartışmayı mutlaka gerçeğiyle öğrenme şansına sahip olacaktır. O anda öğrenmeyebilir. Başbakanın, (Çok sıcak bir tartışma içinden geçiyoruz, müsaade edin, bunu daha sonra değerlendiririz) demesini anlayışla karşılarım. Ama, bizim ve onun ne söylediği kayıtta olmalıdır. Günü geldiğinde, milletimiz onun iç yüzünü öğrenebilmelidir. Bunu yok sayarak, 'o öyle söyledi, bu böyle söyledi...', Çıktığında birisi demeç verecek, karşılıklı nezaket, iltifatlar içinde gerçekler saklanacak. Böyle bir şey olabilir mi? Gizli gerçekleştirilmiş bir buluşmanın, siyasi hayatımızda ne gibi kaygılara, spekülasyonlara yol açtığı, son aylardaki deneyimimizle ortadır. Böyle bir olayı bir daha yaşayamayız."
"Yanlış kıble"
Baykal, iktidarın, "yanlış kıble seçtiğini" ileri sürerek, "Açılımı PKK'ya değil, bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızla yapın" dedi.
Gizlilik içinde diplomasi yürütüldüğünü, kimseye haber vermeden İsviçre'de müzakereler yapıldığını savunan Baykal, imza töreninin, Minsk Grubunun denetiminde gerçekleştirildiğini söyledi. Baykal, Minsk Grubunun görevinin, Azerbaycan ile Ermenistan arasında sorunların çözümü olduğunu belirterek, "Minsk Grubu, Ermenistan Sınır Kapısının açılmasına yönelik sergilediği gayreti, zamanı, enerjiyi, Karabağ sorunu dolayısıyla Azerbaycan topraklarının işgalinin Ermenistan tarafından sona erdirilmesi için harcasaydı, bugün daha farklı noktada olmaz mıydık?" diye sordu.
Baykal, "Sizler güçlü ülkelersiniz, Türkiye ile Ermenistan'ı bir araya getirip, 'hadi uzatmayın' diye, imzaya sürükleyerek, Kafkaslar'da barışı sağlamada önemli bir adım attığınızı düşünüyorsunuz. Eğer Kafkaslar'da barışı sağlamak istiyorsanız, bu işgale bir son verin" dedi.
Hükümetin, "Ermenistan ile aramızdaki sınırı açmayı şu şartlarda kabul ediyorum" deyip, imza attığını, şimdi ise "Bu benden ibaret değil, 'Hükümet olarak evet' dedim, ama bir de Meclis var" söylemini kullandığını öne süren Baykal, "Sen 'evet' dedin mi? 'Ben dedim, ama öbürleri der mi bilmiyorum' Sen samimiyetle dediysen, öbürleri der, çünkü senin çoğunluğun. Ben, 'samimiyetle dedim mi demedim mi tam belli değil' Böyle bir tablo olur mu? Uygun bir zamanda, Meclis de herhalde bu konuda ikna edilebilir, edilecektir. Onu bekliyoruz" diye konuştu.
Baykal, Ermenistan'ın, Azerbaycan'daki işgaline son vermek zorunda olduğuna dair hiçbir değerlendirmesinin bulunmadığını belirterek, bunu telaffuz bile edemeyenlerden, makul bir sürede bunun gereğini yapabileceğini umut edemeyeceklerini söyledi.
"Komplekslerle dolu bir proje"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "demokratik açılıma" ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Baykal, "Kürt açılımından", "Milli Birlik açılımınına" gelinmesinin, projenin, "tutarsız, içi boş, kamuoyunun dalgalanmalarına tabi, iyi düşünülmemiş, komplekslerle dolu bir proje" olduğunu ortaya koyduğunu öne sürdü. Baykal, "Kendine güvenen bir proje adını değiştirir mi?" diye sordu.
Ulusal bütünlüğü sarsıcı uygulamanın, sürecin adına "milli birlik süreci" denilerek, örtbas edilemeyeceğini, bunun yetmeyeceğini, anlayışın değiştirilmesi gerektiğini savunan Baykal, "Bu açılımla kim tatmin edilmek isteniyor? Bu açılımla ne yapılmak isteniyor? İktidar çözümü nerede arıyor?" sorularını yöneltti.
"Açılımın iç yüzü"
Açılım paketinin içinde Anayasa değişikliği olup olmadığının önem taşıdığını dile getiren Baykal, bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşların, Anayasa değişikliği konusunda talebi bulunmadığını söyledi. Baykal, "Bu açılımın temel ilgi konusu, terör yapan çevrelerin kafasındaki projelere yeşil ışık yakmaktır. Başbakan, Anayasa değişikliği uzun dönemde de olsa gündemde dediği sürece, hiç kuşku yok ki bu açılının arkasında PKK'yı arayanlar, haklı olacaktır" dedi.