”Türkiye ile Fransa köklü ilişkilere sahip”
Gül, Fransız Le Figaro gazetesine verdiği demeçte, iki ülke arasındaki yakın işbirliğine ve ticari ilişkilerin yoğunluğuna dikkati çekti
PARİS - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye ve Fransa arasında bazı konularda görüş ayrılıkları olabileceğini, ancak ilişkilerin köklü olduğunu ve iki ülke arasında çıkar çatışması bulunmadığını bildirdi.
Fransız Le Figaro gazetesine verdiği demeçte, Fransa'da devam eden "Türkiye Mevsimi" etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen serginin açılışı ve Fransız muhatabı Nicolas Sarkozy ile görüşmek üzere Paris'e geleceğini hatırlatan Gül, iki ülke arasındaki yakın işbirliğine ve ticari ilişkilerin yoğunluğuna dikkati çekerek, "Fransa'nın Türkiye'ye ihracatı Japonya'ya yaptığından daha fazla" ifadesini kullandı.
Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili bir soru üzerine Gül, Fransa'daki yanlış anlaşılmalara işaret ederek, "müzakerelerin ve AB'ye uyumunun Türkiye'de demokrasiyi ve ekonomiyi güçlendireceğini" belirtti.
"AB'de bazı çevrelerce getirilen itirazların reformları zorlaştırıp zorlaştırmadığı" konusundaki bir soru üzerine Gül, bu sürecin kısa dönemde zor olduğunu, ancak uzun dönemde Türkiye'nin çıkarına olacağını kaydederek, "Müzakere süreci bittiğinde Türkiye, bugünkü Türkiye'den farklı olacak. Belki de Norveç gibi Türkiye, AB üyesi olma yoluna gitmeyecek" ifadesini kullandı.
"İran, İsrail ve Rusya ile ilişkilerde Türkiye'nin bağımsız bir politika izlediği ve AB'den farklı bir tutum sergilediği" yolundaki saptama üzerine Gül, Türkiye'nin her zaman bölgede sorunların barışçıl bir şekilde çözülmesine katkıda bulunmak istediğini belirterek, bununla birlikte, NATO'nun en eski üyelerinden biri olan Türkiye'nin, AB'nin dış politikada bütün bildirilerine büyük çoğunlukla destek verdiğini söyledi.
"Türkiye, Avrupa'nın yumuşak gücü"
Gül, Türkiye'nin Avrupa'nın bölgedeki "yumuşak gücünü" yansıttığını ifade etti.
İran'ın nükleer dosyası ve Türkiye'nin çözüme nasıl katkıda bulunacağı yolundaki bir soru üzerine Gül, Türkiye'nin çözüm için sürdürülen müzakerelere katıldığını hatırlatarak, Türkiye'nin İran ile samimi ve dürüst bir diyalog içinde olduğunu söyledi. Gül, kendisinin, müttefikleri içinde İran'da dini liderler de dahil, her seviyede diyalog kurabilen tek devlet adamı olduğunu hatırlattı. İran'a yaptırım uygulanıp uygulanmamasına ilişkin bir soru üzerine Gül, Türkiye'nin BM kararlarına uyduğunu, ancak komşu ülke olarak Türkiye'nin bu konuda farklı bir rolü olduğunun altını çizdi. Gül, "Önemli olan soruna diplomatik ve barışçıl çözüm bulmak" dedi.
AK Parti ile ilgili bir soru üzerine Gül, kendisinin bu partinin kurucusu olmasına rağmen, cumhurbaşkanı olarak tarafsızlığını koruduğunu belirtti ve AK Parti'nin din temelinde bir parti olmadığını, dini ve ahlaki değerlere saygıyı ilke edinen bir parti olduğunu ifade etti. Gül, "Din kişisel bir tercih, Türkiye laik ve hukuk devletine saygı gösteren bir ülke" diye konuştu.
"Demokratik açılım" ve Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesini kişisel olarak kendisinin de desteklediğinin hatırlatılması üzerine Gül, bu konuyu demokrasi açısından ele aldığını, demokratik standartların geliştirilmesinin doğal olarak bütün vatandaşların yararına olacağını söyledi.
Ermenistan ile ilgili olarak geçmişte iki tarafın da acı çektiğini hatırlatan ve bunun üstesinden gelinmesi gerektiğini belirten Gül, geçmişte sorunları olan Almanya ve Fransa'nın da bugün müttefik olduğunu kaydetti.
Gül, "Türkiye'nin hedefi çocuklarımızın geleceği için bölgede barış, istikrar ve işbirliğinin sağlanmasıdır" dedi.
"Umarım, Sarkisyan'da maça koşılsuz gelir"
Öte yandan Cumhurbaşkanı Gül, Paris'e hareketinden önce Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının çeşitli konulardaki sorularını da yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan'ın Bursa'da oynanacak milli maçı izlemeye gelip gelmeyeceğine ilişkin olarak, "Ermenistan'daki maça koşulsuz bir şekilde gittiğimi biliyorsunuz. Arzu ederim ki Ermenistan Devlet Başkanı da aynı şekilde gelirler. Ben kendisini davet ettim. O nasıl bizi misafir ettiyse, biz de ona aynı şekilde misafirperverliği gösteririz" dedi.
Bir gazetecinin, "Konuşmanızda Türkiye-Fransa ilişkilerinde açık sözlülüğün temel alınması konusuna vurgu yaptınız. Başbakan'ın da bu konuda Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'e ilişkin serzenişleri var. Sarkozy ile görüşmenizde Avrupa Birliği de konuşulacak mı?" sorusuna Gül, Fransa'nın AB'nin en önemli ülkelerinden birisi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Türkiye'nin AB ile ilgili tezini ben şu şekilde ifade ediyorum: Aslında müzakereye başlamış ülke olarak biz iş yapacağız, biz kendi standartlarımızı yükselteceğiz. Biz Türkiye'yi herhangi bir Avrupa ülkesi standartlarına her bakımdan taşıyacağız. Böyle bir ülkenin gücü çok farklı olacaktır. Müzakere sürecinden sonra zaten bazı Avrupa ülkeleri referandum kararı almışlardır. O onların alacağı o günkü karardır. Saygı duyarız. Belki o gün Türkiye, Türk halkı tam üyeliği tercih etmeyecektir. Norveç'in yaptığını yapacaktır. Dolayısıyla o gün konuşulacak işler vardır, bugün konuşulacak işler vardır. Bizim aslında kimsenin sözüne bakmadan kendi yolumuzda devam edip yürümemiz gerektiğine inanıyorum. Her ülkenin konjonktürel çeşitli görüşü olabilir. Olumlu, olumsuz... Ama ortada akli, hukuki bir durum vardır. Biz buna bağlı olarak, Türkiye olarak kendi üyeliğimize güçlü bir şekilde devam etmeliyiz."
"Damat Ferit"
Cumhurbaşkanı Gül, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın "Damat Ferit" nitelemesini hatırlatan ve bu konuda düşüncelerini soran gazeteciye, şu yanıtı verdi:
"Biliyorsunuz, şimdiye kadar sayın siyasetçilerimizin görüşlerine herhangi bir şekilde cevap verip, herhangi bir polemik yaratma arzusu içinde olmadım. Yalnız benim söylemediğim sözleri, benim konuşmadığım konuları ben konuşmuşum gibi söyleyip, onun üzerinden yorum yapmayı da ne kadar doğru bulursunuz, bütün Türk halkının takdirine sunarım. Benim konuşmamın metnini de herkes internette okuyabilir. Ayrıca tabii ki siyasette bunu iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan herkes için söylüyorum. Eğer niyetlerimizi ifade ediş üslubumuzu çok farklılaştırırsak, bunun yararı olmadığı kanaatindeyim. Geçmiş dönemlerde bunlardan çok zarar çektik."