Türkiye ve BRIC

Dünya'yı sarsan finans krizi, dengelerin yeniden oluşmasına ortam hazırladı bir anlamda...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 

Dünya'yı sarsan küresel finans krizi, dengelerin yeniden oluşmasına ortam hazırladı bir anlamda. Düne kadar Dünya'ya yön veren ABD ve Batı Avrupa ekonomileri can çekişir duruma geldi bir anda. Başlangıçta herkesin çok büyük ölçüde etkileneceği ön var sayılan kriz, Uzak Doğu ülkeleri ve Rusya üzerinde bu denli yıkıcı sonuçlara yol açmadı. Pek çok ülke ekonomisi küçülürken, Çin, Rusya gibi ülkelerin ekonomilerindeki gelişme potansiyeli onları koruyor bu küçülme kabusundan. Öyle ki; IMF bu ülkelerin finansmanı ile Dünya ekonomisinin ihtiyaç duyduğu kaynağı sağlama yoluna gidilmesi üzerinde çalışmakta. Bundan bir süre önce Çin ve Rusya'nın 2050'li yılların lider ülkeleri olacağı konuşulmaktaydı Bu konunun konuşulduğu yıllarda ekonomik göstergeler böylesi belirgin değildi ne var ki. Şimdi bu iki ülkenin ekonomileri diğerleri arasında sivrilirken, Hindistan ve Birezilya da katıldı bu ikiliye. Gelecek on yıllara bu dörtlünün yön vermesi, Dünya'yı ABD ve batı avrupa hakimiyetinden bağımsız bir duruma getirmesi üzerinde konuşulmakta.

 

Türkiye ve BRIC dörtlüsü...

Dünya'nın dengeleri yeniden kurulur, liderlikler, rol sahibi ülkeler değişirken, bizim daha etkin ve aktif olmamız gerekmekte. Geleceğe yön vermesi beklenen bu dörtlü ile o ya da bu biçimde ilişkilerimiz, bir ticaret hacmimiz var bugün için. Ancak; Çin ile olan ticaret hacmi çok büyük ölçüde Çin'in lehine gelişmekte, Birezilya ile ise coğrafi uzaklıktan kaynaklanan bir zorluğumuz var. Ekonomik ilişkilerimizi, politikalarımızı biran önce oluşturmak, yeni Dünya'da hakettiğimiz yeri almak için çalışmak zorundayız zaman kaybetmeksizin. Rusya ile zaten var olan ticari hayatımızı daha da güçlendirmenin alt yapısını oluşturmak (enerji kaynaklarının ve dağıtım ağlarının yönetimi), Çin'le teknoloji bazlı yatırım ortaklıklarına girişmek, düşünülebilecek eylem pılanın iki küçük parçası olabilir örneğin. Kriz senaryolarından ve felaket tellallığından sıyrılıp, ayakları yere basan, dengeli ekonomi politikaları ile değişen Dünya dengelerinde hayal ettiğimiz ağırlığa sahip olabiliriz.

Dünyanın Yükselen Dörtlüsü – BRIC

Son günlerde uluslararası basının gündeminde, Brezilya-Rusya-Hindistan-Çin'den oluşan

ve kısaca BRIC adı verilen ülkeler grubunun kendi aralarında ticareti arttırmak için biraraya gelmelerinden söz ediliyor. BRIC'in yeni bir uluslararası ticaret düzeninin başlangıcı olacağını vurgulayan saygıdeğer ekonomistler var. Finansal krizden en büyük zararlarla çıkan Batı'nın gelişmiş ekonomileri ile hızla büyüyen gelişmekte olan ülkeler arasında yeni dengelerin kurulması bekleniyor. Ekonomik güçlerini birleştirdiklerinde, dünyada şu an bile sarsılmaz bir konumları var. Mevcut durumda, BRIC küresel ekonominin yüzde 15'i, küresel ticaret hacminin yüzde 13'ü ve 2.43 trilyon dolar veya dünyanın yabancı döviz rezervlerinin yüzde 41'ine ve dünya nüfusunun yüzde 42'sine sahip.

BRIC, bir yatırım bankacısı ve satış ekibi tarafından ortaya konulan ilk çok uluslu blok. Goldman Sachs'in baş ekonomisti Jim O'Neill, BRIC'in önümüzdeki 50 yıl içinde, küreselleşmeye yön vereceği ve küresel ekonomiyi hegenomonisi altına alacağı görüşünü 2001'de ortaya atmış.  O'Neill'e göre, bu yüzyılın başında yaşanan değişim bizlere yarının sadece ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya'nın oluşturduğu G-6 tarafından yönlendirilemeyeceğini gösteriyor. Bu ekonomik güç değişiminde gelişmiş ülkelerin yerlerini BRIC ülkeleri alacak. Küresel para politikaları, ticaret açıkları ve küresel ısınma gibi dünyayı ilgilendiren konular sadece gelişmiş ülkelerin karar alıp, dünya ülkelerine uygulattığı politikalar olmaktan... @page@ çıkacak.

BRIC tezine göre, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin; politika sistemlerini küresel kapitalizmi içine alacak şekilde değiştirmiştir. Goldman Sachs, Çin ve Hindistan'ın sanayi ürün ve servislerinin küresel tedarikçisi, Brezilya ve Rusya'nın ise, en büyük ham madde sağlayıcısı olacağı kanaatinde. Böylelikle, bu dört ekonomi arasında mantıklı bir ticaret akışı doğal olarak oluşuyor: ham madde temini Brezilya ve Rusya'dan sağlanırken, üretim Çin ve Hindistan'da gerçekleşiyor. Brezilya soya ve demir cevheri zengini, Rusya ise, petrol ve doğal gaz.

BRIC ülkelerinin benzerlikleri ve farklılıkları

BRIC ekonomileri büyüklükleri ve hızlı büyümeleri benzer olsa da, farklı uzmanlık alanlarına sahip ekonomiler: Brezilya – tarım, Rusya – ham madde, Hindistan – servis, Çin ise üretim odaklı. Dördünü birleştiren bir başka nokta: Amerika'nın dünya ekonomisinde bu kadar dominant rol oynamasına karşı olmaları. Küresel dinamikleri değiştirmek istiyorlar.

BRIC dörtlüsü arasında herşey toz pembe değil: Ticari anlaşmazlıklar yaşanıyor. Rusya ve Çin tamamen tarım liberalizasyonunu savunurken, Brezilya tarım ekonomisi olarak daha korumacı bir çizgide ilerliyor. Diğer yandan, Hindistan ve Çin, Rusya'nın doğal kaynaklarına ulaşmakta güçlük çekiyor.

BRIC'in potansiyelini engelleyebilecek etkenler sadece ticari alanda değil. Özellikle birbirlerine yakın olan Rusya, Çin ve Hindistan arasında politik anlaşmazlıklar sürüyor.

Çin ve Hindistan arasında 1960'larda sınır savaşları yaşanmaktaydı. Çinli akademisyenler bu ticari bloğun hayata geçmesinin siyasi engellerle kısıtlanabileceğine ve bloğun işlevsellikten uzak sembolik bir yapıya dönebileceğine dikkat çekiyor.

2007'nin sonlarında Amerikan ekonomisinin yavaşlamasıyla gündeme gelen ‘decoupling' veya ekonomik ayrılma hipotezi ekonomilerin artık birbirine bağlı olmaktan çıktığı ve aralarında bir çeşit ayrılma olduğunu var sayıyor. Buna göre, ABD'de bir sıkıntı yaşansa bile Çin'in, Hindistan'ın ve Rusya'nın büyümesi bundan fazla etkilenmeyecek ve bu ekonomilerdeki gelişme, ABD'deki gerilemeyi dengeleyerek dünyada bir daralma yaşanmasının önüne geçecek. Bölgesel veya ülkesel çalkalanmalar dünyanın genelini etkileyemeyecek, düşüşte olan ülkeleri yükselişte olan ekonomiler dengeleyecek. Birçok ekonomistin karşı çıktığı bu hipotez bugün BRIC ülkelerine bakıldığında çok da yersiz görünmüyor. Batı ekonomileri finansal krizin etkilerini finansal piyasaların yanında reel ekonomide de hissederken, BRIC ülkeleri büyüme göstermeye devam ediyor. Bu sene, Çin borsası yüzde 45 oranında büyüme sağlarken, Brezilya yüzde 40, Hindistan yüzde 50 ve Rusya bir rekorla yüzde 70 oranında değer kazandı.

İlk BRIC Zirvesi

16 Haziran'da BRIC liderleri Luiz Inacio Lula da Silva, Dmitry Medvedev, Manmohan Singh ve Hu Jintao, Yekaterinburg'da biraraya gelerek ilk zirvelerini gerçekleştirdiler, çok kutuplu dünya düzeni deklarasyonunu açıkladılar. Zirvenin ana odağı mevcut küresel ekonomik durumun nasıl düzeltileceği, gelecekte bu dört ülkenin nasıl daha verimli bir şekilde birarada çalışabileceği ve finansal kurumların reformunda neler yapılabileceği üzerineydi. Zirvenin sonunda, diversifiye, stabil ve öngörülebilen yeni bir küresel rezerv paraya ihtiyaç olduğuna dikkat çekildi. Amerikan dolarının diğer dünya paralarına karşı düşüşünün bu ihtiyacı doğurduğu belirtildi.

BRIC zirvesinden bir hafta önce, Brezilya, IMF'ye 10 milyar dolarlık kredi teklif etti. Daha önce, IMF'den kredi alan Brezilya, bu teklifiyle ekonomik durumunun büyük değişim gösterdiğini kanıtladı. Brezilya ve Rusya, Çin'e katılarak 70 milyar dolar değerinde çoklu para birimi rezervini IMF tahviline çevireceğini açıkladı. Bu adım, para birimi olarak yeni bir küresel rezerv arayışının göstergesi olarak değerlendirildi. Ayrıca, BRIC'in IMF tahvili alması, ekonomik güç değişiminin vurgulanması ve BRIC'in bu düzende daha çok söz sahibi olması için yapılmış bir hareket olarak yorumlanıyor.

Türkiye ile BRIC Ülkeleri Arasındaki İlişkiler

Brezilya

Türkiye ile Brezilya'nın benzer ekonomik yapıda olmaları ve coğrafi uzaklık, iki ülkenin ticaret ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Dünyanın tarım ve hayvancılık yapan önemli ülkeleri arasında yer alan ve ihracatında yüksek bir tarımsal ürün payına sahip olan Brezilya ile bu alanda işbirliği olanakları mevcuttur. Özellikle Güneydoğu Anadolu Projesi çerçevesinde, bu bölgede gerçekleştirilecek olan ortak hayvancılık yatırımları sayesinde iki ülke, talebin sürekli artmakta olduğu Orta Doğu pazarına kolaylıkla girme şansına sahip olabilecektir. Ayrıca, Brezilya, söz konusu ülkelerle ticari ilişkilerini geliştirebilmek için Türk serbest bölgelerinden yararlanabilecektir. Bu bölgelerdeki depolama olanakları ve mevzuat kolaylıkları Brezilya'ya önemli fırsatlar sunmaktadır. Öte yandan, Brezilya ile ülkemiz arasında kurulacak yakın ekonomik işbirliği, Brezilya ile birlikte Arjantin, Paraguay ve Uruguay'ın da üyesi oldukları MERCOSUR ile ortaya çıkacak geniş pazardan Türk firmalarının da yararlanmasını sağlayacaktır.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk Brezilya İş Konseyi tarafından düzenlenen "Türkiye Brezilya İş Forumu"nun kapanışında konuşan Brezilya Cumhurbaşkanı Da Silva, Türkiye ve Brezilya arasında bir milyar dolarlık ticaret bulunduğunu belirterek, "Bundan mahcubiyet duymalıyız" dedi. Brezilya'yı dünya ticaretinde farklı bir konuma koymaya karar verdiklerini ve ticari dengelerini çok çeşitlendirdiklerini kaydeden Da Silva, Çin'in ABD'yi geçerek, Brezilya'nın ana ticaret ortağı haline geldiğini söyledi.

Türk iş dünyasını Brezilya'ya davet eden Da Silva, Brezilya'nın etanol ve biodizel teknolojisini öğrenmeleri çağrısında... @page@ bulundu.

Rusya

Rusya Türkiye'nin en önde gelen ticaret partnerlerinden biri haline geldi ve yakın ticaret partnerlerinden Almanya'yı geride bıraktı. İki ülke arasında hızla gelişen ticaret bağlarıyla Rusya'nın ihracat partnerleri sıralamasında ilk 5'e girdi. Enerji sektöründe iki ülke arasında işbirliğinin büyümesi Rus firmalarının Türkiye'de ilk nükleer santralini inşa etmesiyle daha da pekişecek gibi görünüyor.

Geçen sene, Rusya, Türkiye'ye 23.8 milyar m3 gaz tedarik etti. Kasım 2005'ta açılış yapılan Mavi Akım boru hattı sayesinde ticaretin yüzde 25 oranında artacağı tahmin ediliyor. Rusya Türkiye'ye ağırlıklı olarak akaryakıt ve enerji ürünleri (yüzde 72), metal (yüzde 16) ve kimyasal ürünler (yüzde 4) ihraç ederken, Türkiye Rusya'ya tekstil (yüzde 30), makine ve araç (yüzde 23), kimyasal ürünler (yüzde 15) ve gıda ürünleri (yüzde 15) ihraç ediyor. Rusya'da inşaat, perakende ve içki sektörlerinde direkt yatırım yapmış birçok Türk şirketi var. Türkiye'nin Rusya'daki yatırımı 1.5 milyar dolar, Türkiye'deki Rus yatırımı ise, 350 milyon dolar değerinde. Bira üretiminde Efes Pilsen ve Starıy Melnik markalarıyla Anadolu Endüstri Holding, Rus bira pazarının yüzde 3.5'ine sahip. Grubun toplam yatırımı 125 milyon doların üzerinde. Enka İnşaat, işyeri, mağaza ve konut projeleriyle; Koç ve Enka ortaklığı, 27 adet market ve alışveriş merkezleriyle; Şişecam, cam ambalaj üretimiyle; Zorlu Holding, Vestel ile büyük yatırımlara imza atıyor.

Hindistan

Türkiye'yi Avrupa yolunda önemli bir başlangıç olarak gören Hintli işadamları yatırım planları yapıyor. Hintli işadamlarının önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye'ye toplam 30 milyar dolarlık yatırım yapması öngörülüyor.

1 milyar 200 milyonluk nüfusu, yüzde 3 enflasyonuyla dünya ekonomisinde öne çıkan Hindistan'ın Türkiye ile ticareti yeni bir döneme giriyor. Eski Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile Hindistan'a giden 100'den fazla işadamı, yeni ticaret ve yatırım anlaşmalarına imza attı. Türkiye ile ticaret ilişkilerinin çok eskiye dayandığını söyleyen Hindistan ve Türk İşadamları Derneği Başkanı Hadi Alam, özellikle demir çelik üretiminde Hindistan'ın büyük şirketlerinin Türkiye'de yatırım yapmak için fırsat kolladığını, bunun yanı sıra tekstil sektöründe Türkiye ile işbirliği yapmaya hazır işadamları olduğunu söyledi.

Çin

Küresel finans kriz Türkiye ve Çin arasındaki ticari ilişkilerde etkisini gösteriyor. Geçtiğimiz aylarda, zaten son derece sınırlı olan Türkiye'nin Çin'e ihracatı 2008 sonu-2009 başı itibarıyla, yüzde 25 oranında düşüşte. Bunun ana sebebi; Türkiye Çin'e krom, kimyasal madde, doğal taş, mermer ve bakır gibi hammaddeler ihraç ediyor. Çinli üreticilerin küresel krizden dolayı üretimlerini düşürmesi, hatta bazı sektörlerde küçülmeye gitmeleri sonucu, hammadde taleplerinde azalma görüldü. Türkiye'nin Çin'den 2008'de yaptığı ithalat 15,6 milyar dolar, bu ülkeye yaptığı ihracat ise 1,5 milyar dolar düzeyindeydi. 2008'de Türkiye ithalatının yüzde 7.8'i Çin'e ait, bu rakam 2005'te yüzde 3.8 iken, 1998'te yüzde 1.8 dolayındaydı. Türkiye'nin Çin'e ihracatı ise, fazla gelişme göstermiyor, yüzde 1.1 dolayında.

BRIC ülkeleri içerisinde hem coğrafi yakınlığı, hem de tarihe dayanan ekonomik ve siyasi ilişkiler gözönüne alınınca, en yakın ilişkiler Rusya ile. Ancak, son yıllarda Hindistan ile ticari anlaşmalara hız verilmiş durumda. Çin'den ithalat tek yönlü de olsa potansiyel vaad ediyor, ancak ticari ilişkilerin gelişmesi için devletlerin ve özel sektörün desteğiyle yatırımların önünün açılması önemli. Türkiye hızlı büyüyen BRIC ülkeleriyle ticari ilişkilerini güçlendirerek bu büyümenin içinde olmaya çalışmalı ve kendi ekonomisinin de daha hızlı büyümesini sağlamalıdır.

 

www.datassist.com.tr