Türkiye ve seçilmiş ülkelerin sanayileşme performansı
B. Ali EŞİYOK / Türkiye Kalkınma Bankası Kıdemli Uzman İktisatçı
Sanayileşme gibi yapısal olguları tarihsel ve uluslararası bir perspektifte değerlendirmek ülkelerin göreli sanayileşme performanslarını ortaya koymak açısından gerekli bir yaklaşımdır. Bu çerçevede ülkelerin sanayileşme performansını ortaya koymak için birçok gösterge yanında iki temel göstergeden yararlanılabilir. Bunlardan birincisi, ülkenin dünya imalat sanayi katma değeri içerisindeki göreli pozisyonunu belirleyen "imalat sanayi katma değerinin dünya imalat sanayi katma değeri içerisindeki payı" göstergesidir. Diğeri ise imalat sanayinin nitel gelişimini ortaya koyan, "ileri teknoloji içerikli ihracatın dünya ileri teknoloji ihracatı içerisindeki payını" ifade eden göstergedir.
Türkiye gibi sanayileşmeye sonradan katılan (late comer) Çin, Güney Kore ve Hindistan'a ilişkin "imalat sanayinde yaratılan katma değerin dünya imalat sanayi katma değeri içerisindeki payını" gösteren Tablo 1 incelendiğinde, Türkiye'nin 1980 yılında %0.5 olan dünya imalat sanayi katma değer payının 2010 yılında %1.1'e yükselmesine karşın, dünya imalat sanayi katma değer payının son derece cılız kaldığı görülmektedir. Oysa 1980 yılında Türkiye'ye yakın katma değer payına sahip Kore (%0.6), 2010 yılına gelindiğinde dünya imalat sanayi katma değer payını %2.8 gibi görece yüksek bir orana yükselterek önemli bir performans ortaya koymuştur. Başka bir ifadeyle, 1980 yılında Kore'nin imalat sanayinde yarattığı katma değer Türkiye'den sadece 2.127 milyon dolar daha fazla iken, bu fark 2010 yılına gelindiğinde 165.667 milyon dolar gibi son derece çarpıcı bir düzeye çıkmıştır. Hiç kuşkusuz, dünya imalat sanayi katma değer payını en tempolu artıran ülkelerin başında Çin gelmektedir. Çin'in 1980 yılında %3.4 olan dünya imalat sanayi katma değer payı, 2010 yılında %17.6 gibi son derece yüksek bir orana yükselerek, Almanya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin dahi üzerine çıkmıştır. Hindistan'ın 1980 yılında %1.3 olan dünya imalat sanayi katma değer payı ise 1 puan artarak 2010 yılında %2.3'e yükselmiş, Türkiye'den 1.2 puan daha yüksek bir performans ortaya koymuştur.
Ülkelerin yüksek teknoloji içerikli ihracatlarının dünya yüksek teknoloji ihracatı içerisindeki paylarını gösteren Tablo 2 incelendiğinde, Türkiye'nin 2000 yılında %0,09 olan ileri teknoloji ihracat payının izleyen yıllarda durağanlaştığı, 2009 yılına gelindiğinde 2000 yılı değerini aşamadığı görülmektedir. Oysa Çin'in 2000 yılında %3,59 olan dünya ileri teknoloji içerikli ihracat payının, 2009 yılında %19,69 gibi son derece çarpıcı bir orana yükseldiği görülmektedir. Çin ile birlikte dünya ileri teknoloji ihracat payı yüksek olan diğer bir ülke de Kore'dir. Kore'nin 1980 yılında %4,68 olan ileri teknoloji içerikli ihracat payı, 2009 yılında %5,91'e yükselerek sanayileşmeye sonradan katılan ülkeler arasında Çin ile birlikte son derece parlak bir performans ortaya koymuştur. Türkiye ile birlikte ileri teknoloji ihracat payı zayıf ülkelerden birisi de Hindistan'dır. Hindistan'ın 2000 yılında %0,18 olan ileri teknoloji ihracat payı 2009 yılında %1'in altında kalmış, %0,68 olarak gerçekleşmiştir.
Sonuç olarak, Türkiye 1930'lu yıllardan günümüze sanayileşmede önemli gelişmeler göstermesine karşın, bu gelişmenin Türkiye ile aynı kategoride yer alan gelişmekte olan ülkeler ile kıyaslandığında, son derece yetersiz kaldığı görülmektedir. Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda sanayileşmede (kalkınmada) sıçrama göstermesi uygulayacağı birikim modeli ile yakından ilgilidir. Bu çerçevede finansal birikim yerine reel birikimi hedefleyen bir kalkınma ve sanayileşme stratejisinin hazırlanıp hayata geçirilmesi gerekmektedir. Sanayileşme stratejisinin bir bileşeni olarak tempolu sabit yatırımlar temel olarak iç tasarruflarla finanse edilmeli, yurt içi tasarrufları artırıcı politikalar hayata geçirilmelidir. Hazırlanacak sanayileşme stratejisinin orta ve uzun dönemdeki temel hedefi; teknolojide dışa bağımlılığı azaltıcı ve ileri teknoloji üretme kapasitesine sahip bir sanayi yapısı olmalı, ülkenin üretim yapısını emek yoğun, teknoloji içeriği düşük sektörlerden yüksek katma değer üreten (ileri teknoloji içerikli) sektörlere yönelik yeniden yapılandırmayı hedeflemelidir.