Türkiye'nin terörle mücadelede rolü 'kritik'

ABD Dışişleri Bakanlığı, 2010 yılı Terör Raporu'nu açıkladı. Türkiye'nin bölgede terörle mücadeledeki rolünün büyüklüğüne dikkat çekilen raporda, Pakistan'daki El Kaide tehdidine vurgu yapıldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

WASHINGTON - ABD Dışişleri Bakanlığı 2010 yılı Terör Raporu'nda, Türkiye'nin ABD için 'dost, tarafsız ve bölgesindeki sorunların çözümünde kolaylaştırıcı' bir ülke olarak terörle mücadelede 'kritik rol oynadığı' kaydedildi. Terör Raporu'nda, Pakistan'daki El Kaide'nin zayıfladığı ancak uluslarüstü terör saldırıları yapma kapasitesine sahip olduğu bildirildi.

Raporda, ABD'nin terörist listesinde PKK ve DHKP-C de her zamanki gibi yer aldı ve terör örgütü PKK'nın şiddet kampanyalarına devam ettiği belirtildi. Yerel ve çok uluslu terör örgütlerinin, Türkiye'de 40 yılı aşkın süredir, bazen Amerikan hükümeti personelini de dahil olmak üzere Türk vatandaşlarını ve yabancıları hedef aldığı belirtilen raporda, Türkiye'de faaliyet gösteren terör örgütlerinin, Kürt gruplar, El Kaide, Marksist-Leninist ve Çeçen yanlısı grupları içerdiği kaydedildi.

Raporda, bunlardan en önde geleninin PKK olduğu ve Irak'ın kuzeyindeki kamplarından eylemlerini düzenleyen PKK'nın genellikle doğrudan Türk güvenlik güçlerini hedef aldığı ifade edilerek, PKK'nın eylemlerinin 2009 yılında düştüğü ama 2010 yılında Mayıs ve Ekim ayları arasında şiddet dalgasının arttığı kaydedildi.

Türkiye'de öne çıkan diğer bir terörist organizasyonun da DHKP-C olduğu ifade edilen raporda, çoğunlukla aktif olmamasına rağmen, Türk hükümeti tarafından hala potansiyel tehdit olarak görüldüğü değerlendirmesinde bulunuldu.

İşbirliği artıyor

Raporun Türkiye bölümünde de, geçen yılki PKK saldırılarının, bir kez daha ülke geneline uzanan gruplarında ortaya çıktığı ifade edilerek, kırsalda Türk askerlerini pusuya düşürme, asker ve polis rotası olarak bilinen yollara IED döşenmesi ve kırsal alanlarda güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan bombaların atılması gibi karakteristik taktik, teknik ve prosedürlerin kullanıldığı belirtildi.

Raporda, özellikle, geçen yıl Temmuz ayında İstanbul'da otobüsün bombalanması, Eylül ayında minibüse saldırı düzenlenmesi ve Kasım ayında Taksim Meydanı'nda intihar bombacısının eylemde bulunmasının özel dikkat ve kınamayla karşılandığını belirtildi.

Raporda, Türkiye'deki terör yasalarının, terörizmi, 'Türk vatandaşlarına ve Türk devletine saldırılar' olarak tanımladığına işaret edilerek, bu tanımın, Türkiye'nin, ülke dışında ya da Türkiye içindeki Türk olmayanlara karşı terör eylemleri planlayan ve bunlara yardımcı olanların engellenmesi, tutuklanması ya da soruşturulması yeteneğini aksatabildiği ve bu noktada ortak ve yasal işbirliğine yönelik kaygılar yarattığı ifade edildi.

Raporda, 'yine de Türkiye'nin ABD ile terörle mücadele işbirliğinin gelişmeye ve ilerlemeye devam ettiği' belirtildi.

Hükümetin geçen yıl Temmuz ayında 15 yaş altındakileri yönelik Terörle Mücadele Kanununda değişiklik yaptığı belirtilerek, bu düzenlemenin ayrıntılarına yer verildi. Bu değişiklikle 200'den fazla çocuğun hapisten muaf kalmasının birçok insan hakları grubu ve etnik Kürt tarafından olumlu karşılandığı ifade edilen raporda, ancak insan hakları gruplarının, bu kanunun 'çok fazla geniş uygulanmasının, hükümet tarafından meşru siyasi protestolar ile Kürt kimliğinin veya azınlık görüşlerinin ifade edilmesini bastırmak için hala kullanıldığını ileri sürmeye devam ettiği' kaydedildi.

Türkiye'nin ayrıca, terörizmin finansmanıyla mücadele kanunlarındaki eksiklikleri gidermeye yönelik taslak düzenlemeyi Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu'yla (FATF) paylaştığı da belirtildi.

Türkiye'nin kritik rolü

Türkiye'nin Irak ve ABD ile PKK'ya karşı mücadele için ortak adımların atılması yönünde birlikte çalıştığı ifade edilen raporda, Türkiye'nin 'dost, tarafsız, Afganistan ve Pakistan'da söz sahibi, bölgesindeki sorunların çözümünde kolaylaştırıcı, ISAF katılımcısı ve karşılıklı donör olarak bu konuda kritik rol oynadığı' kaydedildi.

Türkiye'nin Afganistan ve Irak'taki yardım ve çabalarına değinilen raporda, radikallikle mücadelede de Emniyet ve Diyanet tarafından uygulanan programlardan bahsedildi.

Türk hükümetinin, 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak bilinen demokratik girişimin devamı niteliğinde adımlar attığı' belirtilen raporda, Türkiye'nin Kürt dilinin yayınlarda, eğitimde ve devlet kurumlarında kullanılmasını engelleyen kanunların liberalleştirilmesi, şiddet içermeyen suçlarda terörle mücadele kanunlarının uygulanmasının azaltılması ve saldırılara karışmamış PKK üyelerinin sivil topluma tekrar dönebilmesi için yasal teşviklerin yapılması gibi yöntemlerle PKK'ya desteği kurutacak somut adımlar atmayı tasarladığı ifadesine yer verildi.

Raporun PKK ile ilgili bölümü

Raporun, 'Yabancı Terörist Örgütler' bölümündeki PKK/Kongra-Gel bölümünde de 'PKK'nın Türkiye'nin güneydoğusunda bağımsız bir Kürt devleti kurmayı arzuladığı, ancak son yıllarda daha çok Kürt kültürel ve dilsel hakları teminat altına alan Türk devleti içinde bir özerklikten bahsettiği' belirtildi.

Hapisteki Abdullah Öcalan'ın hala örgütün 'sembolik lideri' olmayı sürdürdüğü ifade edilen raporda, PKK'lıların toplam sayısının 4 bin ile 5 bin arasında olduğu, bunların 3 bin ila 3 bin 500'ünün kuzey Irak'ta bulunduğu kaydedildi.

Raporda, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında PKK şiddetinin yüzlerce Türkün hayatına mal olduğu, örgütün faaliyetinin 2009'da azaldığı ama yine de yıl boyunca süreklilik gösterdiği kaydedildi.

PKK'nın öncelikle Türkiye, Irak, Avrupa ve Ortadoğu'da faaliyet gösterdiğine işaret edilen raporda, geçmişte PKK'nın Suriye, Irak ve İran'dan barınma olanakları ve yardım aldığı, ancak 1999'dan itibaren Suriye'nin ve sınırlı da olsa İran'ın, PKK'ya karşı Türkiye ile işbirliği yaptığına değinildi.

Raporda, Türkiye ve Irak'ın da PKK ile mücadelede işbirliği yapmaya başladığı, PKK'nın, Avrupa'daki Kürt diasporasından önemli mali destek almaya devam ettiği ifade edildi.

Raporda, DHKP-C'nin de operasyonlar ve tutuklamalarla birlikte kapasitesinin azaldığı, 2008 yılı Ağustos ayında örgütün başı Dursun Karataş'ın Hollanda'da ölmesiyle örgütün büyük bir ideolojik darbe yediği bildirildi.

Pakistan'daki El Kaide tehlikesi

ABD Dışişleri Bakanlığı 2010 yılı Terör Raporu'nda, Pakistan'daki El Kaide'nin zayıfladığı ancak uluslarüstü terör saldırıları yapma kapasitesine sahip olduğu bildirildi.

Raporda, El Kaide ile Pakistan ve Afganistan'da üslenen militanlar arasında kaynak paylaşımının arttığı belirtilirken, bu militan gruplar arasında Tehrik-i Taliban Pakistan ile Hakkani şebekesinin de isimleri sayıldı.

2010 yılında 72 ülkede 11 bin 500 terör saldırısı düzenlendiği belirtilen raporda, bu saldırılarda 13 bin 200 kadar kişinin öldüğü bildirildi.

Raporda, terör saldırılarının sayısının 2009 yılına nazaran yüzde 5 oranında arttığı, ancak bu saldırılardaki ölümlerin 2009'a göre yüzde 12 azaldığı kaydedildi.

Bu konularda ilginizi çekebilir