Türkiye’deki metalurjisiz madenciliğin sosyoekonomik etkileri

Prof. Dr. Hüseyin ÖZTÜRK / İstanbul Üniversitesi, Jeoloji Müh. Bölümü Maden Yatakları - Jeokimya ABD Başkanı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Doğada madenler çıktığı gibi kullanılamaz. Madenler önce zenginleştirme, sonra ergitme işlemlerinden geçirilerek yaşamımıza girer. Bu işlem insanlığın yaklaşık son on bin yıldır önemli bir uğraşısını oluşturmuş, insan toplumun evriminde metal kullanımı baş rol oynamıştır.

Enerji ile madenden metal eldesi metallerin birbirleriyle karıştırılmasıyla özel alaşım yapımı endüstri toplumu olmanın en önemli göstergesidir.

Geri kalmış ülkeler bu metalleri dışarıdan almaya devam eden, madenlerini yurt dışına taş toprak satarak uluslararası endüstriye hammadde servisi yapan ülkelerdir. Az gelişmiş ülkeler elbette bunu değiştirmek ve hammadde tedarikçiliğinden kurtulmak ister. Ancak bu çok kolay da olmaz. Sistemi nasıl değiştirebiliriz ve karımız ne olur şimdi buna bakalım.

Bir madenin fiyatını Londra Metal Borsası (London Metal Exchange, LME) belirliyor. Çinko (Zn) madenini örnek alalım. Londra Metal Borsası'nda çinkonun tonu (%99.99 çinko içeren kütükler) bugünlerde 1600 dolar. Bundan 8 yıl önce 2007'de 4 bin hatta kısa bir süre 4 bin 500 dolar idi. Yani neredeyse bugünkünün 3 katı.

O günlerde %25 Zn içeren bir madenin tonu ise yaklaşık 600 dolardı. 4000 ( LME de 1 ton çinko değeri) X 0.25 (madenin içindeki çinkonun ağırlıkça yüzdesi) X 0.3 (metalurjik işlem çarpanı) hesaplamasıyla. Madenci çok iyi para kazanıyordu. 60-100 dolar arasında bir maliyetle limana indirdiği madeninin tonunu 600 dolara satıyordu.

Çok karlı bir işti bu ve herkes madene hücum ediyordu. Durum diğer madenlerde de farklı değildi. Kurşun, bakır, demir, krom fiyatları uçmuştu. Daha önce de zaman zaman olduğu gibi. Bu madenci baharı iki yıl kadar sürdü, ardından büyük dünya krizi geldi. Çinkonun LME deki değeri 2009 da 1000 doların altına indi. Her madencinin kolayca üretemeyeceği %25 çinko madeninin tonu da yaklaşık 75 dolara indi. Maliyetler ise değişmiyordu. Büyük küresel kriz sonrası LME da 1500-2500 dolar/ton değerinde seyreden çinko metalinin tonu bugün 1550 dolar düzeyinde ve %25 lik madenin tonu yaklaşık 110 dolar civarında. 

Simdi işin metalurji boyutuna bakalım. Maden metalurjisinin en önemli girdilerini enerji, hammadde ve işçilik oluşturuyor. Çin metalurji dünyasında rakipsiz olmak için hammadde fiyatlarını artırıyor. Yani ton metal içindeki işçilik ve enerji maliyet oranlarını düşürüyor.

Ucuz enerji ve ucuz insan gücüne sahip olmayan ülkeler, başta Çin ve buna benzeyen Rusya, Ukrayna, Kore, Hindistan gibi ülkelerle rekabet yapamıyor. Bu nedenle diğer ülkelerdeki metal sanayisini bu ülkeler hammadde fiyatını yükselterek eline geçiriyorlar. Bugün çinko metalurjisinde girdiler ton başına yaklaşık %30 hammadde, %30 enerji ve %40 işçilik şeklindedir. Siz kendi metalurjinizi mi kuracaksınız. Hammadde tedarikçisi ülkeler madencinin hammaddesine yüksek para vererek (çarpan katsayını yükselterek) elinden alıyor. Sizin yüksek elektrik ve işçilik maliyetinde rekabet etme şansınız olmadığından hammadde fiyatının arttırılmasıyla oyun dışı kalıyorsunuz. Ve bir zaman sonra fabrikanız olmadığından hammadde fiyatını belirleyen ülkelerin zavallı tedarikçisi durumuna düşüyorsunuz. Zararımız ise çok yönlü; 

1) Ülkenin madeni metalurjik işlemden geçmediği, yani kendi fabrikanızı beslemediği için ülkenizdeki madencilik de fiyatlar artınca harekete geçen, fiyatlar düşünce zayıflayan mevsimsellikten kurtulamıyor.

2) Fabrikamız olsa düzenli üretim yapılmasıyla madencilik sektörü de gerçek sektör olacak, uzman mühendisler yetişecek, bilgiler aktarılacak, arge grupları oluşacak ve özgün çalışmalar, araştırmalar yürütülecektir. Son yıllarda madencilikteki özel sektörün gelişmesiyle hammadde üretimindeki mevsimsellik kısmen kırılsa da Türkiye’ deki madencilik hala LME fiyat dalgalanmalarının etkisindedir. 

3) Madenler metalurjik işlemlerden geçmesiyle ciddi bir döviz içeride kalacaktır.

Örneğin yurt dışına gönderilen yıllık 200 bin ton %25 lik çinko karbonat cevheri ile yaklaşık 75 bin ton %50 Zn konsantresi ülkemizde işlense; 87 bin 500 ton çinko metali elde edilecektir. Bunun değeri tonu 1500 dolar üzerinden 87 bin 500 ton X 1500 dolar (LME ton fiyatı) hesabıyla yılda 131.2 milyon dolardır. Oysa bunun sadece 39.3 milyon doları ülkemizde kalmaktadır. Görüleceği üzere bugün metal değeri 131 milyon dolar olan çinko cevherini 40 milyon doları yurt dışına gönderiyoruz. 

4) Türkiye’de çinko cevherinde olduğu gibi kurşun cevherinden kurşun elde eden bir kurşun metalurji tesisi yoktur. En az beş bin yıldır Anadolu yapılan kurşun eldesini yapamıyor olmak ayıpların en büyüğü olsa gerek. Kurşun cevherinin tamamını, bakır ve krom cevherlerimizin ise yaklaşık yarısını yurt dışına gönderiyoruz. Krom ve bakır cevherinin yaklaşık yarısı Türkiye’de metalürjik işlemden geçiriliyor. Bugün Türkiye’nin değişik yerlerinden üretilen yaklaşık 600 bin ton kromit cevheri yurt dışına gönderiliyor. Bu kromit cevherleri Türkiye’de toplanıp işlense Elazığ’daki ferrokrom fabrikası gibi bir fabrika daha çalıştırabiliriz.

Sonuç: Ülkemizde bir metalurji fabrikasını besleyebilecek düzeyde maden rezervine sahip yataklardan yurt dışına hammadde gönderilmesinin önü alınmalıdır. Bunların metalürji fabrikaları mutlaka ve zaman geçirilmeden kurulmalıdır. Metalurjik işleme geçmemiz sadece istihdam ve döviz açısından değil, madencilik ve malzeme bilimlerinde dünya yarışan bir sektör oluşturabilmemiz, açısından da son derece önemlidir.

Metalurji fabrikalarının açılmasıyla madencilik sektörü de gelişecek, ilkel halinden kurtularak gelişmiş ülkeler düzeyine çıkacak, maden arama, teknolojik araştırma, modern usullerle üretimle ülkemiz metalurjik mamul ve alaşım üretimi ile bir sanayi ülkesi olacaktır. Madenlerde kullanılacak enerjiyi madencinin kolay bir şekilde erişebilmesinin yolu tam olarak açılmalı, destekler arttırılmalı, bu konuda stratejik bir eylem planı hazırlanmalıdır.