Türkiye'nin AB Daimi Temsilcisinden Avrupa'ya eleştiri

Türkiye'nin AB Daimi Temsilci Büyükelçi Kaymakcı, daha önce görev yaptığı Libya, Afganistan ve Irak'ta kendini açık hedef olarak gördüğünü, Brüksel'de ise yumuşak hedef haline geldiğini ifade ederek, "Artık Avrupa'dayım ve ne zaman terör hedefi olacağımı açıkçası bilmiyorum." dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) Daimi Temsilci Büyükelçi Faruk Kaymakcı, AB Bölgeler Komitesi'nin düzenlediği "yerel yönetimlerin güçlendirilmesi" konulu etkinlikte konuştu. Etkinliğin "Genişleme Günü" kapsamında gerçekleştiğini kaydeden Kaymakcı, AB en başarılı hikayesisin genişleme süreci olduğunu belirtti.

15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden bu yana Türkiye'nin güçlükler yaşadığını, başarısız darbe girişiminin Türkiye-AB ilişkilerini de etkilediğini belirten Kaymakcı, "Maalesef Batılı dostlarımızdan çok da destek beyanları duymadık. Bunu anlamak bizim açımızdan epeyce zordu." dedi.

Türkiye'nin FETÖ, DEAŞ ve PKK terör örgütleriyle aynı anda mücadele verdiğine dikkati çeken Kaymakcı, Türkiye'deki referandum sürecinde Avusturya, Almanya ve Hollanda gibi ülkelerin bazı politikacıların kampanya yürütmesine izin vermemesinin ortak Avrupa değerlerine uygun olmadığını ifade etti.

"Türkiye sözlerini tuttu"

Kaymakcı, AB ve Türkiye'nin 18 Mart 2016 gündem maddelerine odaklanması gerektiğini, "Türkiye'nin muazzam bir oyuncu" olduğunu kaydetti.

Göçmen sorununa ilişkin Türkiye'nin verdiği sözleri tuttuğunu ifade eden Kaymakcı, en az 1,5 milyon yasa dışı göçmenin Avrupa'ya geçmesine engel olunduğunu vurguladı. Avrupa’nın göçmenlere yönelik fonların akışını hızlandırması gerektiğini belirten Kaymakcı, gönüllü insani kabul programının hayata geçirilmesinin önemine dikkati çekerek, "Avrupa'nın Türkiye’nin üstlenmiş olduğu yükü paylaşmasını bekliyoruz." diye konuştu.

"İki taraf da taahhütlerini yenilemiş oldu"

Kaymakcı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 25 Mayıs'ta AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile görüşmesinin ikili ilişkilere yeniden ivme kazandırdığını ve yol haritası çizilmeye başlandığını belirtti.

Büyükelçi Kaymakcı, "25 Mayıs kritik bir tarihti çünkü pek çok yanlış anlaşılmanın gerçekleştiği dönemin akabinde geldi. İki taraf da, taahhütlerini yenilemiş oldular. Cumhurbaşkanı Erdoğan en üst düzeyde Türkiye'nin amacının AB’ye tam üyelik olduğunu yinelemiş oldu." şeklinde konuştu.

Olumlu, yapıcı ve adil bir yaklaşımla Türkiye-AB ilişkilerinde ilerleme kaydedilebileceğini belirten Kaymakcı, "Bu, sadece Türkiye ve Avrupa'nın değil, tüm dünyanın da yararına olacaktır." değerledirmesinde bulundu. Kaymakcı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AB yetkilerinin diyaloğu devam ettirme kararı aldığını vurguladı. Tarafların 13 Haziran’da siyasi direktörler düzeyindeki toplantıda bir araya gelerek gündemdeki konuları ele alacaklarını belirtti.

"Terör sembollerine izin verilmesi kabul edilemez"

Vize serbestisi konusunun ciddiye alınması gerektiğini belirten Kaymakcı, Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği’nin kapsamının genişletilmesi ve daha işler hale getirilmesi gerektiğini, "konunun siyasileştirilmemesinin" büyük önem taşıdığını ifade etti.

AB ile ilişkiler bağlamında Türkiye'nin terörle mücadele konusunda "kalbinin kırık" olduğunu belirten Büyükelçi Kaymakcı, AB'nin terör örgütleri listesinde yer alan bir takım örgütlerin sembollerini, fotoğraflarını ve propaganda malzemelerinin AB kururumlarında kullanılmasına izin verilmesinin kabul edilemez olduğunu kaydetti.

"Ne zaman teröre hedef haline geleceğimi açıkçası bilmiyorum"

Terörün artık her yerde olduğunu söyleyen Kaymakcı sözlerine şöyle devam etti: "Ben Libya'da, Afganistan'da ve en son Irak'ta görev yapmış bir kişiyim ve gerçekten bu yerlerde kendimi açık bir hedef olarak görürdüm. Brüksel’de ise yumuşak hedef haline geldim. Bağdat’ta güvenlik konvoyuyla geziyordum ve kendimi biraz daha güvende hissediyordum. Artık Avrupa'dayım ve ne zaman terör hedefi olacağımı açıkçası bilmiyorum."

Kaymakcı, FETÖ'nün Türkiye’nin güvenliği karşısındaki en büyük tehdit olduğunu belirterek, "PKK ve DEAŞ'tan bile daha tehlikeli olduğu söylenebilir. Çünkü son derece sinsi bir şekilde adeta bir kanser gibi yayıldı." dedi.​