TÜSİAD'dan 'İstanbul Sözleşmesi' vurgusu: "Bir an önce yeniden dönülmeli"
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, İstanbul Sözleşmesi'ne bir an önce yeniden dönülmesi gerektiğini ifade etti.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, kadın istihdamına yönelik, "İş dünyası olarak bilinçli ya da bilinçsiz tüm ön yargıları ve engelleri kendi kurumlarımızdan başlayarak kaldırmalıyız. Kadın-erkek tüm çalışanlarımızın farklılaşan ihtiyaçlarını çok daha dikkatli takip etmeli, yeteneklerini eşit koşullarda geliştirebilecekleri destekleri sunmalıyız." dedi.
TÜSİAD'ın "İkinci Yüzyılında Cumhuriyetin Hedeflerini Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile Yakalamak Konferansı" Sabancı Center'da gerçekleştirildi.
Etkinliğe video mesajla katılan Turan, San Francisco'da, Silikon Vadisi'nde Türk girişimciler ve profesyonellerle birlikte olduğunu, bu nedenle etkinliğe katılamadığını ifade etti.
Turan, yaşanan depremin olumsuz etkilerini azaltabilmek için toplumsal cinsiyete duyarlı kriz yönetimi stratejilerine öncelik verilmesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Kamu politikalarında ve özel sektör eylemlerinde tüm odağımız, mevcut eşitsizliklerin derinleşmesini engellemek olmalı. Şimdi afet bölgesinde ve göç alan illerimizde kız çocuklarının eğitime erişimine, her zamankinden daha fazla özen göstermek zorundayız. Şimdi istihdamın dışında kalan kadınların tekrar çalışma hayatına dönebilmelerinin koşullarını oluşturmak için daha fazla çaba sarf etmek durumundayız ve şimdi çocuk yaşta evlilik, taciz, kadına şiddet gibi toplumsal yaralarla mücadelede çok daha hassas ve dikkatli olmak zorundayız. Tam da bu nedenle ulusal düzeyde elimizdeki en güçlü yasal düzenleme olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu'na daha sıkı sarılmak ve en etkili şekilde uygulamak zorundayız."
"Kadınlar güçlü ve dirençli şekilde sahadalar"
Turan, İstanbul Sözleşmesi'ne bir an önce yeniden dönülmesi gerektiğini ifade etti. Deprem bölgelerinde, kendilerini kırılgan tarafta bırakan tüm koşullara rağmen kriz anlarında kadınların birbirlerine daha iyi kenetlendiğinin de görüldüğünü belirterek, "Gerek bölgeye destek için var gücüyle çalışan kadın gönüllüler ve profesyoneller gerekse depremzede kadınlar güçlü ve dirençli şekilde sahadalar. Afet sonrası güvenlik, barınma, sağlık başta olmak üzere yaşam koşullarının düzeltilmesi için karar ve danışma mekanizmalarında kadınların söz sahibi olmalarına özel önem verilmesi gerektiğini de düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin demokratik gelişmişlik, kapsayıcı büyüme ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri bakımından vazgeçilmez bir unsur olduğunu belirterek, kadın istihdamının artırılmasına yönelik iş dünyasına çağrıda bulundu. Turan, sözlerini şöyle tamamladı:
"İş dünyası olarak bilinçli ya da bilinçsiz tüm ön yargıları ve engelleri kendi kurumlarımızdan başlayarak kaldırmalıyız. Kadın-erkek tüm çalışanlarımızın farklılaşan ihtiyaçlarını çok daha dikkatli takip etmeli, yeteneklerini eşit koşullarda geliştirebilecekleri destekleri sunmalıyız. Yönetim kurullarında kadın-erkek temsilini eşitlemek yönünde somut hedefler koymalı, takip etmeli ve şeffaflıkla açıklamalıyız. Kamu ve siyasetteki yönetim kademeleri için de eşitlik yönünde harekete geçilmesi gerekiyor."
"Sabancı Vakfı olarak Hatay'da 3 okul açıyoruz"
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı da Sabancı Vakfı olarak depremden en çok etkilenen illerin başında gelen Hatay'da 3 okul açacaklarını bildirdi.
Sabancı, yaraların sarılması için uzun ve zorlu bir süreç olduğunu belirterek, "Sahaya indiğimizde gördük ki deprem bölgesinde en öncelikli konulardan birisi çocukların ve öğretmenlerin okul ortamında buluşması ve eğitimin kaldığı yerden devam etmesidir. Şu anda bu konuda çalışan birçok sivil toplum örgütümüz var, vakıf var. Biz de Sabancı Vakfı olarak sahadaki diğer katkılarımızın yanında, malzemesi çelik olan ve kalıcı şekilde tasarlanan 3 okulun açılışını Hatay'da 23 Nisan, 19 Mayıs ve 21 Haziran gibi Cumhuriyetimizi hatırlatan, ona yakışan tarihlerde yapacağımıza inanıyorum." ifadelerini kullandı.
Cumhuriyetin ilk yüzyılında eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması ve kadınların toplumsal hayatta önünün açılması için çok önemli kazanımlar elde edildiğini aktaran Sabancı, bu temellerin üstüne yeni bir yüzyıla adım atıldığını, yapılan tüm samimi çalışmalara rağmen kadınlar ve kız çocuklarının hala hayatın her alanında eşit konumda olmadığını ifade etti.
Eşitlik için ilk önce kız çocuklarının nitelikli eğitime kavuşması ve eğitimden kopmaması gerektiğini vurgulayan Güler Sabancı, şöyle konuştu:
"Kendi potansiyelin farkına varan bu kız çocuklarının gücünü tüm dünyaya gösterme cesaretine sahip olduklarına yakından şahit olduk. Bu yüzden biz yine yıllardır 'bir kız çocuğu değişir, dünya değişir' diyoruz. Şimdiye kadar kız çocuklarının eğitime erişimi konusunda kamu kurumları, sivil toplum kuruluşlarının çabaları sayesinde önemli kazanımlar elde edildi. Küçümsemiyoruz ancak bu alanda eşitliğin sağlanması için başta aileler ve öğretmenler olmak üzere sivil toplum, kamu ve iş dünyasına hala önemli görevler düşüyor."
"Kız çocuklarını bilim ve teknolojiye yönlendirmek herkes için kritik başarı hedefi olmalı"
Güler Sabancı, okullaşmada eşitliği sağlamak ve niteliği artırmanın her zaman ana hedef olması gerektiğini vurgulayarak, Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'nun 2021 verilerine göre, ülkede yükseköğretimde STEM alanını tercih eden kadınların oranının sadece yüzde 14 olduğunu, kız çocuklarının kendilerine STEM alanında hedefler koyabilmesini, bu alanları kendileri için fırsat olarak görebilmelerini sağlamaları gerektiğini kaydetti.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında kız çocuklarını bilim ve teknolojiye yönlendirmek ve heveslendirmenin herkes için kritik başarı hedefi olması gerektiğine işaret eden Sabancı, "Şirketlerin tüm insan kaynakları politikaları ve sunulacak teşvikler, kız çocukları için bu alanların seçiminde bir çekici güç olmalıdır. Artık kız çocuklarının eğitim hayatına ve sonrasında istihdama aktif ve nitelikli katılımlarını sağladığımızı görmeliyiz. Nitelikli kadınların iş hayatında aktif olmasının doğru bir iş kararı olduğunu ben sık sık dile getirmeye çalışıyorum." diye konuştu.
Sabancı, Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken sadece eşitliğin yetmeyeceğini, şirketlerde kalıcı bir kültür dönüşümünün sağlanması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eşitliğin sağlanması, tek başına kadın çalışan sayısından ibaret değildir. Kapsayıcı bir kurum kültürü oluşturulması, tüm yöneticilerin ve çalışanların da bu eşitliğe inandığı bir iklim yaratılması şart. Ancak unutmayalım ki eşitlik, içi boş dilek ve temennilerle sağlanamaz. Eşitliğe verilen önem, şirketlerimizde performans kültürünün bir parçası olmalıdır. Şirketlerimizin ve liderlerimizin iş hedeflerinin yanı sıra eşitlik, hakkaniyet ve kapsayıcılık hedeflerinin olması performansı güçlendirmemiz için kritiktir.
Başta terfi ve işe alım olmak üzere tüm insan kaynakları süreçlerinde, aynı niteliklere sahip adayların yarısının kadın olmasının şart koşulması da performans kriteri olarak talep edilebilir. Ancak bu sayede yetenek havuzundaki çeşitliliği sağlayabilir. Bugün bu salondaki iş insanları olarak bizim bu tabloyu değiştirme gücümüz var. Buralarda bize iş düşüyor ve yapabiliriz. Birbirimizi daha çok teşvik edip bunları yaptırabiliriz."