‘Üçüncü nükleer için talimatı verdim’

Başbakan Davutoğlu, üçüncü nükleer santrali yeterli insan unsuru yetiştikten sonra başlatmak için talimat verdiğini açıkladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Üçüncü (nükleer) santrali yeterli insan unsuru yetiştikten sonra 2018-2019'dan itibaren yüzde 100 milli bir şekilde yapma konusunda gerekli çalışmaları başlatma talimatı verdim" dedi. 

Başbakan Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığındaki bilgilendirme toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, birinci aşamada bakan ve üst düzey yetkilileriyle görüştüğünü, Türkiye'nin enerji stratejisinin ne olması gerektiği ve sonrasında atılması gereken adımlarla ilgili talimatları ilettiğini, ikinci aşamada ise Türkiye'de madencilik sektörünün en önemli firmalarıyla bir araya geldiğini ifade etti. 

Davutoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gidildiğinde sektör temsilcileri, işveren, işçi sendikalarıyla buluştuklarını, Sağlık Bakanlığında uyuşturucuyla mücadeledeki kurumlarla görüştüklerini hatırlattı. 

Özellikle Soma'daki maden faciası acısından sonra madencilik sektörünün çok ciddi şekilde dikkatleri üzerine çektiğini belirten Davutoğlu, madenciliğin Türkiye için stratejik bir sektör olduğunu, ancak diğer taraftan iş güvenliği açısından da risk oluşturan bir yapıya sahip olduğunu vurguladı.  

Davutoğlu, bu çerçevede firmaların kanaatlerini, tecrübelerini ve atılması gereken adımlar konusunu ele aldıklarını söyledi. 

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının ilgilendiği bütün konuların iki boyutu olduğunu dile getiren Davutoğlu, birincisinin stratejik, diğerinin insani boyut olduğunu belirtti. 

Stratejik boyutun esasına vurgu yapan Davutoğlu, "Türkiye gibi kalkınan ülkelerde, hele hele bizim ülkemizin gerek coğrafyası gerek doğal kaynaklarının özellikleri dolayısıyla belki de en stratejik sektör, alan enerji alanı. Çok hızlı kalkınıyorsunuz. Kalkınmayla refah yükseliyor, enerji talebi artıyor. Enerji arzının talebi karşılayacak şekilde sürekli yönetilmesi enerji arz güvenliğinin sağlanması sadece Türkiye için değil bütün dünya için en temel meselelerden birisi" diye konuştu. 

"Yenilenebilir enerji alanında açılımlarda bulunmak gerek" 

Davutoğlu, Türkiye'nin enerji zengini bir ülke olmadığına dikkati çekerek, nehirlerde, ırmaklarda, hidroelektrik ve diğer alanlarda gelinebilecek, kullanılacak potansiyellerin olduğunu söyledi. 

Yenilenebilir enerji alanında açılımlarda bulunmak gerektiğini dile getiren Davutoğlu, "Şu an itibarıyla bakıldığında, yılda net 55 milyar dolar civarında enerji ithalatına ihtiyaç hissediyoruz. Bu cari açıkla neredeyse denk düşüyor. Onun sonucunda da sürekli artan bir enerji ihtiyacını karşılama zarureti var. Bu enerjiyi bizim için başlı başına bir stratejik alan haline getiriyor" diye konuştu. 

Enerjinin insani boyutuna da değinen Davutoğlu, bu alanın herkesin günlük hayatını etkilediğini dile getirdi.  

Planlamaların iyi yapılmasının hem ülkenin stratejik geleceği bakımından hem de insanın refahı ve huzuru bakımından büyük önem taşıdığını ifade eden Davutoğlu, iktidarları döneminde enerji alanında olağanüstü gelişmeler yaşandığını belirtti. 

Davutoğlu, şöyle devam etti: 

"Cumhuriyetin ilk 50 yılında 3 bin 200 megavat yatırım yapılmış, 2009'dan bu yana her sene bundan daha fazla yatırım yapılıyor, 50 yıldan daha fazla her sene yapılıyor. Biz iktidara geldiğimizde 2002 yılında 35 bin megavat civarında olan şeyin üstüne bir o kadar daha bizim iktidarlar döneminde kondu. Buna rağmen, hala bir enerji açığımız var çünkü ekonomimiz büyüyor. Enerji ihtiyacının artması aslında başka şeyin işareti, ekonominin ve refahın artmasının işareti. 2002 yılında 8 milyon araç vardı, şimdi 18 milyon araç var. Refah arttığı için araç sayısı artıyor, araç arttığı için onun enerji ihtiyacı artıyor. Dolayısıyla bunlar bizim için çok ciddi meydan okumalar. Sadece bizim için değil dünyada da bugün her ülkenin en temel meselesi." 

"Doğalgaz tüketimi 2013'te 46 milyar metreküp oldu" 

Davutoğlu, doğalgaz tüketiminin 2002'de 17 milyar metreküpken, 2013'te 46 milyar metreküpe ulaştığını söyledi. 

Elektrik üretiminin 2002'de 129 milyar kilovat saatken şimdi 255 milyar kilovat saat olduğunu belirten Davutoğlu, bütün bunların her alanda üretim ve tüketim dengesinin yeniden ayarlanmasını gerektiren sonuçlar doğurduğunu ifade etti. 

Davutoğlu, brifingde üzerinde durdukları hususlardan birinin, Türkiye'nin kendi üreteceği enerji arzında belli kısıtlar olduğunu, doğalgaz, petrol gibi en çok kullanılan enerji kalemlerinin Türkiye'de çok bulunmadığını söyledi. Davutoğlu, Türkiye'nin hem transit hem de tüketici ülke olduğunu, coğrafyanın etkin kullanılarak transit ülke konumundan bir enerji arzı üretilmesi gerektiğini belirtti. 

Başbakan Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde de konuyla ilgilendiğini, bütün bakanlıklara yakın ve koordineli çalışma talimatı verdiğini, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) gibi önemli bir projenin törenine katıldığını hatırlattı. 

Projeyle, önemli bir avantaj elde edildiğini, 6 milyar metreküp Türkiye'ye ek doğalgaz kaynağı sağlandığına değinen Davutoğlu, şunları söyledi: 

"Ama bir taraftan Azerbaycan'daki istikrar, Türkiye'deki istikrarla Balkanlarla Kafkasları birleştirirken, diğer taraftan çevrenizdeki en önemli enerji kaynağı üreten ülkelerde krizler yaşıyoruz. Enerjinin transit ülkelerinde Ukrayna krizi gibi ya da Irak'ta yaşanan krizler gibi ya da İran'a uygulanan ambargonun yan etkileri gibi bütün bunlar çevremizde enerji zengini çok geniş bir coğrafya olmasına rağmen bizim enerji planlarımızı yapmamızda sıkıntılar doğurabiliyor. O zaman yapılması gereken nedir? Bir kaç hususta arkadaşları talimatlandırdım ve bu konuyu da bakanımızla takip edeceğim. Birincisi; iç arzı dış etkilerden bağımsız olarak mümkün olan en üst düzeye çıkarmak. Bunu nasıl yaparız? Nükleer enerji... Nükleer enerji, çevre şartlarını da tabii göz önüne alarak en kısa sürede, en etkin şekilde iç arzı arttırma alanıdır.  

"Gerekli çalışmaları başlatma talimatı da verdim" 

Şu ana kadar Türkiye'nin nükleer santral konusunda bu kadar geri kalmış olmasının aslında bugünkü kırılganlığın en önemli sebeplerinden birisi olduğunu belirten Davutoğlu, "Sadece bir Avrupa ülkesinde Fransa'da 58-60 nükleer santral varken, bu Japonya'da 100-130'u belki aşmışken, Türkiye'de iki nükleer santralin yapılması için 2000'li yılların başına kadar beklememiz gerekti, bizim dönemimizde yakından takiple başta Sayın Cumhurbaşkanımızın yakın takibiyle. Bunlar 2023'lerde devreye girecek. İnşallah üçüncü nükleer santrali yeterli insan unsuru yetiştikten sonra 2018-2019'dan itibaren yüzde 100 milli bir şekilde yapma konusunda gerekli çalışmaları başlatma talimatı da verdim" değerlendirmesinde bulundu. 

Davutoğlu, Türkiye'de nükleer santraller dışında hala kullanılabilecek geniş bir yenilenebilir enerji kapasitesi olduğunu belirterek, sadece Konya Karapınar'daki güneş enerjisinin 3 bin megavat olduğunu bildirdi.  

Bunun neredeyse cumhuriyetin ilk 50 yılına tekabül eden bir potansiyel olduğuna işaret eden Davutoğlu, güneş ve rüzgar gibi içeride üretilebilen yenilenebilir enerjinin oranlarını arttırmak gerektiğini dile getirdi.  

"2016 Mayıs'ında doğalgazın ulaşmadığı il kalmayacak" 

Davutoğlu, bunlar yapılsa da nükleer enerji santralleri devreye girene kadar Türkiye'nin her türlü senaryoya açık olması gerektiğinin altını çizerek, "Yenilenebilir enerjinin de gelebileceği sınırların bir üst limiti var. Bu doğalgaz ki şu anda çok az sayıda ilimizde doğalgaz irtibatı yok. 2016 Mayıs'ında Türkiye'de doğalgazın ulaşmadığı il kalmayacak. O zaman da doğalgaz ihtiyacının tabii gittikçe artacağını görmemiz icab ediyor" diye konuştu.  

Dört senaryo üzerinde de değişik sunumlar yapıldığını kaydeden Davutoğlu, olabilecek tüm senaryoların göz önüne alınarak, kırılganlığı en alt düzeye indirmek, iç arzı en üst düzeye çıkarmak, çevre ve siyasi şartlardan ve istikrarsızlıktan kaynaklanan risklere hazır olabilmek için yürütülen geniş kapsamlı çalışmaları dinlediğini anlattı. 

Davutoğlu, Türkiye'nin herhangi bir şekilde bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmaması için tedbirleri aldıklarını ve almaya devam edeceklerini bildirdi.  

Madencilik sektöründen gelen temsilcilerle yaptığı görüşmede ise sektör temsilcilerinin karşılaştıkları sorunlar ve iş güvenliği hakkında bilgi verildiğini, kendisinin de kanaatlerini paylaştığını söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti: 

"Soma'da yaşanan maden kazasından sonra ihtiyaçlardan kaynaklanan yasal düzenlemelerin bazı yan etkileri oldu. Biz bu yan etkileri hep beraber gözledik. İşçilerimizin haklarını korurken işletmelerin varlıklarını devam ettirebilmeleri de önemli. Bu açıdan bu tecrübeleri de göz önüne alarak atılacak adımları, alınabilecek tedbirleri de gözden geçirdik. Bunun dışında ben kendilerinden özellikle bir hususta ricada bulundum. Bu hem Soma'daki kardeşlerimizin vefatı gibi trajedileri engellemek hem de sektörün gelecekteki güvenliği ve itibarı için madencilik sektörünün eğitimi konusunda bir çalışma yürütülmesi talebinde bulundum. Çünkü şu anda madencilerin eğitimi ve ara elaman olarak madenciler yetiştirilmesi konusunda kurumsallaşmış yapılarımız yok." 

"Birlikte bir model üstünde çalışacağız" 

Davutoğlu, Milli Eğitim Bakanlığında aldığı brifingde, meslek liselilerin iş sektörleri bazında ve ihtiyaca tekabül edecek şekilde devletle sektör temsilcileri ve işveren örgütleriyle bir model geliştirilmesi hususunda talimat verdiğini söyledi.  

Toplantıda bu model çerçevesinde bir iki güzel uygulamadan da bahsedildiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti: 

"Madencilerimizin yer altına inmeden veya yer üstü madencilik yaparken olabilecek risklere karşı en başından en iyi şekilde eğitilmeleri ve bu eğitimi aldıktan sonra sektöre daha fazla katkıda bulunabilmeleri için birlikte bir model üstünde çalışacağız. Yani usta ve çırak ilişkisi içinde ya da çok kısa süreli eğitimlerle madencilerimizin yerin yüzlerce metre altına gerektiğinde inmelerinden dolayı doğabilecek riskleri ortadan kaldırabilmek için de sağlam bir eğitim altyapısı konusunu da ele aldık. Madenlerimizin, madencilerimizin ve maden sektörü temsilcilerimizin diğer ihtiyaçlarını dinledik."  

Türkiye'nin bazı alanlarda ciddi maden imkanlarına, yer altı kaynaklarına sahip olduğunu anlatan Davutoğlu, maden çeşitliliği bağlamında ise dünyada en zengin ülkelerden birisi olduğunu vurguladı.  

Davutoğlu, Türkiye'nin, dünyanın çok büyük bor rezervine sahip olduğunu ancak piyasada, rezervin arz edileceği şartların talep açısından oluşmadığını dile getirdi. Başbakan Davutoğlu, "Bütün bunları da göz önüne alan bir maden stratejisiyle ülkemizin kaynaklarının en iyi şekilde değerlendirilmesi konusunda gerekli çalışmayı yapacağız" ifadesini kullandı.