”Ülkemizi, milletimizi ve devletimizi yüceltmeye devam edeceğiz”
AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi'nde, genel başkanlık ve diğer yetkili kurullar için adaylık başvuru süresi başladı
ANKARA - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhuriyetimizin temel nitelikleri olan demokrasiden, laiklikten, sosyal devletten ve hukuk devleti anlayışından taviz vermeden ülkemizi, milletimizi ve devletimizi yüceltmeye devam edeceğiz" dedi.
Erdoğan, yeni bestelenen, birlik mesajı içeren "Işık Buradan Yükselir" şarkısı eşliğinde salonu selamladıktan sonra partinin kuruluşu ve iktidar sürecinin anlatan sinevizyon gösterisinin ardından partililere hitap etti.
Meselenin "Sivas'ın doğusuna geçemeyen partilerin anlayabileceği, kavrayabileceği bir mesele olmadığını" belirterek, "Sivas'ın batısına geçemeyenler bu meseleye bizim kadar samimi yaklaşamaz" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Doğudaki anne ile batıdaki anne, gencecik yavrularının başında aynı Fatiha'yı, aynı Yasin'i okuyorsa, aynı ağıdı yakıyorsa, cemaat aynı kıbleye yöneliyorsa, buna rağmen bu acılar yaşanıyorsa, burada çok ama çok ciddi bir yanlış vardır. Herkes, çözümü devletten bekliyorsa, herkes çözümü siyasetten bekliyorsa, buna gözünü yummak, buna duyarsız kalmak akıl karı mıdır? Böyle bir yaklaşım, demokrasiden başka, siyasetten başka, hukuktan başka kapıların açılmasına seyirci kalmak demek değil midir?"
Son derece halis duygularla, son derece samimi hislerle, son derece hasbi niyetlerle yola çıktıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Burada iki şey var. Bir hesabı olanlar var, iki hasbi olanlar var. Hesabı olanları milletim hesaba çekecek. Ama hasbi olanları da benim milletim her zaman olduğu gibi mükafatlandıracak.
Annelerin gözyaşını dindirmekten, babaların yürek sızısını gidermekten başka hiçbir gayemiz yok. Kimse AK Parti'ye, AK Parti iktidarına 'ülkeyi bölüyorsunuz' diyemez. Bunu diyenler AK Parti'ye en büyük ithamı yapmış olur. Bu ülkeyi, 780 bin kilometre kare, 72 milyon vatandaşıyla birlikte arşınlayacaksın, metrekaresine kadar ulaşacaksınız. Dağ, taş demeyeceksin. Köydes projesiyle yolu olmayan, suyu olmayan yerlere ulaşacaksın, orada vatandaşınla kucaklaşacaksın. Ondan sonra da sen bölücü olacaksın, öyle mi? Kaç kere gittin acaba oralara? Tanır mısın acaba oranın yollarını? Hiç gittin mi, kucakladın mı, sarıldın mı, okşadın mı, derdin nedir sordun mu? Yok. Ama utanmadan, sıkılmadan bir de kalkacaksın, diyeceksin ki Türkiye'yi bölüyorlar. Türkiye'yi asıl bölen sizsiniz, siz. Sizin ta kendiniz bu ülkeyi yıllardır maalesef etnik ifadelerle böldünüz. Hiç bir zaman kucaklayamadınız. Ama biz Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Romanıyla istisnasız bütün vatandaşlarımı aynı şekilde kucaklıyor ve seviyoruz. Ayırmak yok. Etnik kimlikler alt kimliktir dedik. Bir de bizim üst kimliğimiz var. O da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığımızdır. Burada da birleşeceğiz. AK Parti'li işte budur. Biz böyle biliyoruz, böyle yürüyeceğiz. Öyle mi Diyarbakırlı bacım?"
Erdoğan, salonda bulunan Diyarbakırlı kadınlara yönelerek, "Diyarbakır'daki bütün bacılarımıza bunları anlatıyor musunuz? Zılgıt o zaman zenginleşir. O zaman güç kazanır. Kapı kapı anlatacağız" diye konuştu.
"Yazılı talepte bulunacağım"
Bu süreci yılmadan, usanmadan devam ettireceklerini, parlamentoda önce milletvekillerince konuyu müzakere edeceklerini, daha sonra da bütün Türkiye'yi dolaşacaklarını belirten Erdoğan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın iki aydır konuya ilişkin sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, düşünce grupları, yazılı ve görsel yayınların temsilcileri ve akademisyenlerle görüştüğünü anımsattı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Havuzda şu anda bir şeyler birikti. Bu kongreden sonra MHP kararını açıkladığı için, ret cevabı verdiği için, gerek yok. CHP yazılı cevap vermediği için ben bir yazılı davet isteyeceğim. Verirler veya vermezler. Vermeleri halinde gideceğim, konuşacağım. Konuştuktan sonra da ona göre yolumuza devam edeceğiz. Biz bu konuda bağcıyla uğraşmıyoruz bizim tek derdimiz barışın, özgürlüğün, kardeşliğin markası olan üzümü yemek. Ve slogan atarak, iftira atarak, ağır ithamlarla süreci tahrik ederek açılımları baltalamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Cenaze törenlerinden, stad tribünlerine kadar neler yaptıklarını görüyorsunuz değil mi? Bu provokasyonları kimler ne için yapıyor, milletim biliyor. Futbolu dahi tahriklerine alet edecek kadar bu ülkenin kardeşliğinden haz etmiyorlar. Cenazelerimizde bizim slogan atılmaz. Bağırıp, çağrılmaz. Tekbir dahi getirilmez. Bunları biz bu işin ehli olanlardan öğrendik. Ama ehli olanlar musallanın başında söylemelerine rağmen onlar bakıyorsunuz kendilerine has sloganlarıyla, kendilerine has işaretleriyle, kendilerine siyasi rant devşirmenin gayreti içerisindeler. Ve maalesef cenaze namazında da durmazlar. Şehide saygın varsa gel görevini yap. Bırak slogan atmayı, bırak orada bu işin adabı içerisinde olmayan şeyleri yapmayı."
Erdoğan, Pınarhisar Cezaevi'ne cezasını çekmeye giderken yaşadıklarını anlattı. Pınarhisar Cezaevi'nde, Necip Fazıl Kısakürek'in "Dua" şiirinin dizelerinin hislerine tercüman olduğunu belirten Erdoğan, Kısakürek'in dizelerini okudu. Başbakan Erdoğan, 26 Mart 1999 günü o yoluna çıkan kardeşlerinin, "bu şarkı burada bitmez" dediğini dile getirdi.
O şarkının orada bitmediğini, İstanbul'da yükselen o şarkının milyonlarca insanın söylediği "kardeşlik, özgürlük türküsüne" dönüştüğünü kaydeden Erdoğan,"O şarkı bütün Türkiye'yi sardı. O şarkı topyekun bütün Türkiye'nin terennüm ettiği bir şahesere dönüştü. O şarkı umudun melodisi oldu. O şarkı gönülleri yürekleri birleştirdi. O şarkı bugün burada bu salonda devleşen, abideleşen coşku, heyecan, aşk, sevda oldu" dedi.
"Toplumdan kopuk olan elitler yön belirleyemez"
Erdoğan, AK Parti'nin, milletin rotasından başka bir rota tanımadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Bundan sonra da tanımayacak. Bu partiye, toplumdan kopuk olan elitler yön belirleyemez. Bu partiye, küçümseyerek bakan seçkinler rota çizemez. Bu parti milletin hukukunu ayaklar altına alan çeteler sirayet edemez. Zira üzerimizdeki yük, aziz milletin yüküdür. Üzerimizdeki emanet top yekin milletin emanetidir. Biz bu yükü yere düşürmedik. Bundan sonra da düşürmeyeceğiz. Biz bu emanete halel getirmedik, bundan sonra da Allah'ın izniyle getirmeyeceğiz.
Dikkat edin, iktidarda bulunduğumuz 7 yıl boyunca üzerimizdeki bu emaneti düşürmek isteyenler oldu. Millet iradesini gölgelemek, milletin arzu ve taleplerini çiğnemek isteyenler oldu. Bizi demokrasi yolunda, ilerleme yolunda, kalkınma yolunda alıkoymak isteyenler oldu. Tahriklerle, provokasyonlarla, kirli senaryolarla Türkiye'yi karanlık mecralara sevk etmek isteyenler oldu. Hiç birine boyun eğmedik. Hiçbirine prim vermedik. Dik durduk, boynumuzu bükmedik, başımızı öne eğmedik. AK Parti'nin aklığına asla ve asla gölge düşürmedik.
3 Kasım 2002 bu ülke için bu ülke ve millet için milat olmuştur. 3 Kasım'dan itibaren bu ülkede siyaset tartı, yönetim anlayışı, demokrasinin standardı, devlet millet kaynaşması köklü şekilde değişmiştir.
Millet iradesinin seçimlerin dışında bir yolla değiştirilebileceğine inananlar, artık karşısında milleti bulurlar. Demokrasinin ertelenebileceğini, zafiyete uğratılabileceğini vehmedenler, karşılarında milleti bulurlar. Hükümet politikalarını çeteler eliyle, mafya eliyle, gizli senaryolarla, kirli ilişkilerle şekillenebileceğine inananlar, böyle bir gayretin içine girenler, karşılarında hukuku bulurlar. Milleti, bulurlar, Ak Parti iktidarını bulurlar."
Mehmet Akif Ersoy'un, "Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz, bu yol hak yoludur dönme bilmez yürürüz" dizelerini okuyan Erdoğan, AK Parti'nin milletten aldığı güçle, Türkiye'yi daha ileri bir demokrasi haline getirmeye kararlı olduğunu vurguladı.
"Demokrasiden taviz vermeyeceğiz"
AK Parti'nin Türkiye'yi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün belirlediği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaya kararlı olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Cumhuriyetimizin temel nitelikleri olan demokrasiden, laiklikten, sosyal devletten ve hukuk devleti anlayışından taviz vermeden ülkemizi, milletimizi ve devletimizi yüceltmeye devam edeceğiz. Demokrasi tarihimiz boyunca, bu ülkede iktidarlar 2 yıl, 3 yıl gibi kısa süreler içinde yıprandı, heyecanını kaybetti.
Yozlaşma ve yolsuzluk batağında çırpınır hale geldiler. Siyaset, millete hizmet etmenin, millete hizmetkar olmanın, milletin derdi ile dertlenmenin, milletin meseleleriyle meşgul olmanın değil, acı ama gerçek çıkar sağlamanın, rant sağlamanın, güç devşirmenin aracına dönüştü.
Siyasetin amacını iktidara gelerek, iktidarın imkan ve fırsatlarını kullanmak olduğunu zannedenler, kişisel ihtiraslara, münferit menfaat arayışlarına esir olmaktan kurtulamadılar. Biz 'millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geliyoruz' dedik. Bu yolculuğumuzu da bu şekilde devam ettireceğiz. AK Parti'de 'her şeyin temeli insandır. Siyasette insanın huzur ve mutluluğu, refah ve esenliği için yapılmalıdır' diyerek, siyasetin amacını yeniden belirledi. Artık siyasetin amacı, belli kişi ve partilerin geleceğini garanti altına alma uğraşı olmaktan çıktı. Artık tüm partilerin, tüm kurumların tüm sistemin ancak ve ancak insanın huzuruna, mutluluğuna, refahına odaklanması gerektiğine inanan bir siyasi anlayış iktidara geldi.
@page@
"Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece"
Erdoğan, "Büyük Türkiye'de herkese yer vardır. Büyük Türkiye'de insanımızın yüreği geniş, ufku geniş, vizyonu büyüktür" dedi.
Yunus Emre'nin, "Bu yol uzundur, menzili çoktur, geçidi yoktur, derin sular var", Aşık Veysel'in de "Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece" dizelerini söyleyen Erdoğan, "İşte bu uzun yolu, bu zorlu, bu meşakkatli yolu, sabırla, dirayetle, dayanışma içinde, en önemlisi de heyecan içinde, milletimizle el ele, gönül gönüle yürüyeceğiz, yürümeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Rekorlar
7 yılda Türkiye'nin, AK Parti'nin siyasete getirdiği yeni solukla, dinamizmle, yeni ufuklarla çok büyük bir değişim, çok köklü bir dönüşüm yaşadığı görüşünü dile getiren Erdoğan, "Bizim 7 yıllık iktidar süremizi, önceki hükümetle, önceki hükümetlerle kıyaslamak yanıltıcı olur. Zira biz, Türkiye'yi bir bütün olarak ele aldık, sorunlara bütüncül çözümler, köklü çözümler getirdik" dedi.
Kimi alanlarda son 10 yılın, 20 yılın, kimi alanlarda son 50 yılın, kimi alanlarda tüm bir Cumhuriyet tarihimizin rekorlarını elde ettiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Cumhuriyetimizin, ülkemizin, milletimizin birikimlerine yenilerini ekledik, daha fazlasını ekledik. Şimdi şuraya dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Geçen hafta, Birleşmiş Milletler 64'üncü Genel Kurulu ve G-20 zirvesine katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gittim. 6 günde, resmi toplantıların haricinde tam 32 ülke lideriyle bire bir görüşme yaptım. Birçoğu ile ayaküstü görüşmelerimiz oldu. Hemen her hafta, birkaç ülkenin temsilcilerini Türkiye'de ağırlıyoruz. Bizzat ben, Dışişleri Bakanım, Başmüzakerecim, partimizden yetkili arkadaşlar her an diplomasi trafiğinin içindeyiz."
Benim ABD'deki, Avustralya'daki, Almanya'daki vatandaşım, Bulgaristan'da, Romanya'da, Yunanistan'daki soydaşım, karşısında Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nı görmekten dolayı büyük mutluluk duyuyor, yalnız olmadığını hissediyor. Nice gittiğim ülkelerde, şehirlerde, 'Buraya gelen, halimizi hatırımızı soran ilk Türk Başbakan sizsiniz' dediler. Üzülerek ifade etmek durumundayım.
Maalesef bu acı durumu burada itiraf etmek durumundayım. '81 vilayetimiz içinde, 10 yıl, 20 yıl aradan sonra ilk kez bir Başbakan şehrimizi ziyaret ediyor' diyenler oldu. Meseleyi uçak meselesine, otobüs meselesine, araba meselesine, harcırah meselesine kadar düşürenler, başlarını iki ellerinin arasına alıp, Ankara'dan neden çıkmadıklarının, çıkamadıklarının muhasebesini yapsınlar. 29 Mart seçimlerinin propaganda sürecinde, bizim teşviklerimiz sayesinde, Sivas'ın ötesinde ancak birkaç ile gidip miting yapabildiler. Kusura bakmayın, biz o siyasetçilerden değiliz. Bizim ülke olarak, köklü bir tarihimiz var, bizim zengin bir kültürümüz var, bizim devlet geleneğimiz var. Bizim, aynı dili konuştuğumuz, aynı kültürü paylaştığımız, aynı hissiyatı taşıdığımız geniş bir ortak coğrafyamız var."
@page@
Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
_Biz 'millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geliyoruz' dedik. Bu yolculuğumuzu da bu şekilde devam ettireceğiz.
_Artık siyasetin amacı, belli kişi ve partilerin geleceğini garanti altına alma uğraşı olmaktan çıktı. Artık tüm partilerin, tüm kurumların tüm sistemin ancak ve ancak insanın huzuruna, mutluluğuna, refahına odaklanması gerektiğine inanan bir siyasi anlayış iktidara geldi.
_Değerleri olmayan, idealleri olmayan, ahlaki amacı olmayan bir siyaset bizim kitabımızda yer bulamaz. AK Parti hizmet siyasetinin birlik siyasetinin, insan odaklı siyasetin yegane adresidir. Biz 'insanı yücelt ki devlet yücelsin' diyerek bu yola çıktık. Önce insan, sonra devlet; önce devlet, sonra insan değil.
_Yolsuzluklara, usulsüzlüklere göz yummadık, bundan sonra da göz yummayacağız.
_7 yıl boyunca türlü iftiralara, karalama kampanyalara, asılsız ithamlara maruz kaldık. Her birini alnımızın akıyla aşmayı başardık. Bize hile yapanlar, kendi hilelerine aldandılar. Bize tuzak kuranlar, kurdukları tuzağa kendileri düştüler.
_Büyük Türkiye'de herkese yer vardır. Büyük Türkiye’de insanımızın yüreği geniş, ufku geniş, vizyonu büyüktür.
_Heyecanını, coşkusunu, hizmet etme aşkını ve sevdasını yitirenler varsa, onlar kenara çekilsinler. Kendisini yorulmuş hissedenler varsa biraz mola versinler.
_Türkiye, haksızlık karşısında susan bir ülke asla olamaz. Tam tersine, Türkiye bugün gündem belirleyen, bölgesel ve küresel meselelerde ağırlığını koyan, güçlü, itibarlı, saygın bir ülke konumuna yükselmiştir.
_Türkiye'nin menfaati değişimdedir, milletimizin menfaati değişimdedir, ülkemizin çıkarları değişimdedir. değişime direnenler ne ülkemizin, ne milletimizin, ne devletimizin menfaatlerini koruyabilirler.
_Nükleer silahlar konusunda da dünya kamuoyunu her ülkeye eşit davranmaya, adil davranmaya davet ediyoruz. elbette iran'ın nükleer programını tartışalım, tartışıyoruz. ancak gelin aynı şekilde, israil'in elindeki nükleer silahları da konuşalım, bunu da tartışalım.
_Filistin sorunu, sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemez. İsrail'in güvenliği kadar Filistinlilerin güvenliği de önemlidir. İsrail'in istikrar talebi kadar Filistin halkının özgürlük ve barış talebi de meşrudur.
_Kıbrıs'ta çözüm için çaba harcamaya devam edeceğiz. Çözümsüzlüğü bir çözüm gibi dayatanlara karşı da asla boynumuzu eğmeyeceğiz. Kimse Türkiye'ye yeni taleplerle gelmesin. Bunun sorumluluğunu ne kendilerine, ne mensubu oldukları toplumlara, ne de tarihe verebilirler.
_Mevlana'ya kulak verdik, 'Gel, ne olursan ol, yine gel' dedik. Hacı Bektaş Veli'ye kulak verdik, 'Bir olalım, iri olalım, diri olalım' dedik. Pir Sultan Abdal'a kulak verdik, 'gelin canlar bir olalım' dedik. Yunus'a kulak verdik, 'gelin tanış olalım' dedik.
Kimseyi Sünni olduğu için değil, kimseyi Alevi olduğu için değil, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Tatar, Abhaza, Arap, Roman, Musevi, Rum, Ermeni olduğu için değil, herkesi insan olduğu için sevdik.
_Türkiye'nin hangi kronik sorununu gündeme getirsek, 'ihanet' gibi, 'hıyanet' gibi, 'satmak, peşkeş çekmek' gibi siyasi edebe asla sığmayacak bir üslup kullandılar. Şimdi size soruyorum: Kıbrıs satıldı mı? Kıbrıs dün mü daha iyi şartlardaydı, bugün mü?
_Kimsenin bu ülkede bir başkasını dışlamaya hakkı olamaz. Bu ülkenin hamurunda dışlamak yoktur. Bu ülkenin hamurunda ötekileştirmek yoktur. Geçmişte yanlışlarımız varsa, bunları bir tarafa koyalım. Bir milat, yeniden yola koyulalım.
_Bu topraklarda kimsenin bir başkasını ötekileştirmeye, dininden, mezhebinden, milliyetinden, etnik kimliğinden ötürü bir başkasını dışlamaya, hor görmeye hakkı olamaz.
_Bizim kitabımızda sınıf çatışmalarına yer yoktur. Bizim kitabımızda mezhep çatışmalarına yer yoktur. Bizim kitabımızda kavmiyetçi çatışmalara yer yoktur. Bizim kitabımızda memleketin bir bölgesini fazla, bir bölgesini eksik sevmek yazmaz.
_72 milyon vatandaşımın her biri, bu ülkenin asli unsurudur, vazgeçilmez temel taşıdır, her biri bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır.
_Seversiniz sevmezsiniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz, görüşlerini kabul edersiniz etmezsiniz ama Ahmedi Hani'siz, Bitlis'li Said-i Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır.
_Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke de Cem Karaca'nın hasretini çekti. 'Hoşçakalın İki Gözüm' diyen Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen Türkiye'nin şarkıları eksik kalır.
_Nasıl Mehmet Akif'siz bir Türkiye tahayyül edilemezse, Nazım Hikmet'siz bir Türkiye eksik sayılır.
_Sabahat Akkiraz'a kulak vermeyen, dinlemeyen Türkiye türküsüz kalır. Tatyos Efendi'yi yok sayan Türkiye'nin besteleri yarım kalır.
_Ne diyoruz biz, ne diyoruz, ey muhalefet? Hepiniz, gelin, ne diyecekseniz, açık ve net söyleyin. Gelin bu sorun alanlarını beraber çözelim. Bunları ortadan kaldıralım. Mesele, gelin üzümü beraber yiyelim ama derdiniz sizin bağcı dövmekse, benim milletim size bağcıyı dövdürmez.
Tek aday Erdoğan
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, genel başkanlığa tek aday oldu.
Kongrede, yoklama ve açılışın ardından divan oluşturuldu. Delegelerin onayına sunulan önerge ile kongreyi yönetmek üzere Divan Başkanlığı'na Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç seçildi.
Arınç, Divan Başkanlığı'na seçilmesinin kendisi için büyük bir onur olduğunu belirterek, delegelere teşekkür etti. Kongrenin kendisi için büyük anlam taşıdığını, TBMM Başkanlığı yaptığı dönemde gerçekleşen kongrelere katılamadığını anımsatan Arınç, "Çok başarılı olduk, 8 yıl yıl boyunca başımız hiç öne eğilmedi, hep çok şükür attığımız her adımın, söylediğimiz her sözün, yaptığımız her işin hesabını şerefle verdik. Bugün de büyük kongremizle bu onurlu, bu gururlu heyecanı hep beraber yaşıyoruz" dedi.
AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi'nde saat 17.00'de seçimlere geçilecek.
Bu arada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özel uçakla saat 16.30'da İstanbul'a gitti.