Uludavos
Ömer Faruk Çiftçi / Bursa'dan
1971 yılında Alman asıllı ekonomi profesörü Klaus Schwab, Avrupalı işadamlarını dünyada gelişmekte olan rekabet ortamına uyum sağlayabilmelerini kolaylaştırmak amacıyla İsviçre’nin Davos kentinde bir araya getiriyor. Sonrasında dünyanın gündeminin belirlendiği, iş dünyası liderleriyle devlet başkanlarının, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve bilim adamlarının bir araya geldiği en önemli toplantılardan birisi olarak 41 yıldır devam ediyor.
Ekonomi çevrelerinin yakından bilmesine rağmen Davos, Türk halkının hafızasına Başbakan Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı’na yaptığı çıkışla kazınmış oldu. Sonrasında Bursa Uludağ’da Davos benzeri toplantıların yapılabileceği konuşulmaya başlandı. Bursa Valisi Şahabettin Harput’un girişimleri ile de geçtiğimiz hafta “Uludağ Ekonomik Zirvesi” adı altında iş dünyası bir araya geldi. Yüzeysel baktığımız zaman gerçekleştirilen etkinliğin beklenilenden daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Ama içerik olarak irdelediğimizde hataları da görmemiz ve bunları konuşmamız gerektiğini belirtmeliyim. Öncelikle Bursa Uludağ’da yapılan zirvenin Davos ile kıyaslanmaması gerekir. Çünkü Davos uzun yıllardır yapılan ve artık taşların yerine oturduğu bir uluslararası forumdur. Uludağ’da gerçekleştirilen ise böylesine önemli bir etkinliğin Türkiye özelinde yerelidir. Zamanla uluslararası arenaya da çıkmaması için bir neden yok. Gelelim eksikliklerimize.
Öncelikle bu tür etkinlikler dünya genelinde profesyonel şirketlerce düzenleniyor. Vali beyin zirveyi bir medya grubuna angaje etmesini anlamakta zorlandım doğrusu. Devamında bunun geleneksel olarak aynı kuruluşla devam etmesi istendi ki bence bu etkinliğin uzun soluklu ve uluslararası olması isteniyorsa kararın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Zirveye gelince katılanlar ve konuşulanlarla ilgili gazetelerde ve televizyonlarda yeterince haberler yapıldı bunlara girmek istemiyorum. Ben etkinlikte gözüme çarpan eksiklikler üzerinde durmak istiyorum. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan zirvenin en önemli isimlerinden birisi. Oradan vereceği mesajlar zirvenin etkisini ortaya koymalı. Ama öyle bir strateji hatası yapılıyor ki zirveden 1 gün öncesinde Bursa’da iki ayrı sivil toplum kuruluşunun etkinliğine katılıyor ve konuşulacak tüm konuları aktarıyor. Zirvede ise bunları tekrarlıyor. Davos ile kıyasladığımız bir zirveden bahsediyoruz ama daha iyin başında açıklanan programa sadık kalamıyoruz. Açılış konuşmaları insanları adeta yordu. Bu kadar uzun açılış konuşmalarına ne gerek var Allah aşkına? Sonuçta ilk gün yapılması gereken 4 oturum ardı ardına sıkıştırılarak akşam 7’lere kadar sürdürüldü. Oturumları hızlandırmak adına moderatörler konuşmacıların anlattıkları konuları bir sonuca bağlamadan bir diğerine söz verir hale getirdi. Dikkat çeken bir başka konu bir oturumun moderatörü aynı oturumun sponsorluğunu üstlenmiş. Buram buram reklam kokuyor. Başbakan Yardımcısının konuşması sırasında salon ful dolu. Babacan salondan ayrıldı beraberinde salonun bir bölümü de peşinden gitti. Anlamak mümkün değil. Bu tür zirvelere katılımcılar belirli miktarda ücret ödeyerek katılırlar ve karşılığında doğal olarak farklı fikirler edinmek isterler. Yani fikir tartışmaları beklenir. Ama maalesef seçilen panelistler fikir tartışması yerine bağlı bulundukları kurumların reklamlarını yapmayı yeğlediler. İçerik anlamında karamsar
olduğumun farkındayım ama bunları da birilerinin söylemesi gerektiğine inanıyorum.
Tüm bu eksikliklere rağmen Grand Yazıcı Otel’deki zirvede altyapı ve verilen hizmetlere baktığımda beklenilenin çok üzerinde bir performans sergilendiğini de eklemek isterim. Vali beyin deyimiyle göç yolda düzülür mantığıyla ilkini gerçekleştirdiğimiz Uludağ ekonomik zirvesinin önümüzdeki yıllarda daha profesyonel ve bağımsız ekiplerce fikir tartışmalarına sahne olacak dünyanın takip ettiği bir forum haline gelmesini diliyorum.