Üniversite sanayi işbirliği: Sağırlar diyaloğu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Prof. Dr. Sadık KIRBAŞ / Okan Üniversitesi Öğr. Görv.

 

Günümüzde uluslararası pazarlarda inanılmaz bir rekabet ortamıyla karşı karşıyayız. Çok hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Bu değişime ayak uydurmak, üretilmeyeni üretmek, gidilmeyen yerlere gitmek durumundayız.Teknoloji üretimi hızla artmaktadır.Artık ürünler rafa konulduğu anda eskimektedir.

Bir ülkenin bilim ve teknoloji üretme becerisi o ülkenin geleceği için çok önemlidir. Teknoloji üretmeyen sanayiinin uluslararası pazarlarda rekabet etmesi, belli bir pazar payı alması zordur.

Üniversiteler tarihsel süreç içersinde bilimsel çalışmaların kurumsallaştırıldığı ve gelecek kuşaklara taşındığı kurumlardır. Üniversitelerde üretilen bilginin sanayie, diğer bir deyimle iş yaşamına aktarımı ve oradan da üretime dolayısıyla topluma yansıması çok önemlidir.

Geçiş dönemlerinde, çeşitli aşamalarda teknoloji transferi yapılabilir. Ancak uzun vadede hızlı değişime ayak uydurabilmek için sanayiinin teknoloji üretimine yönelmesi, üniversitelerin de iş dünyası ile bütünleşerek bilgi üretimini teknolojiye dönüştürmesi, sosyal fayda yaratması gerekmektedir. Ar-Ge çok para ve emek isteyen bir iştir. Üniversite ve sanayiinin ayrı ayrı harcamalar yapması yerine güçlerini birleştirerek teknoloji üretimine dönüşebilen çalışmalar yapmaları, ülke kaynaklarının verimli ve etkin kullanımı önem taşımaktadır.

Gerçekler ne diyor?

Uygulamaya bakıldığında bu işbirliği ve dayanışmanın istenen ölçüde olmadığı görülmektedir. Bunun nedenleri bir kaç noktada toplanabilir.

İlk ve en önemli neden karşılıklı güven ortamının yerleşmemiş olmasıdır. Yakın bir döneme kadar üniversite sanayi işbirliği üniversitede hor görülürdü, iyi karşılanmazdı. Son dönemlerde bu anlayışta ciddi bir değişme olduğu gözlenmektedir. Özellikle teknoparklar konusunda sınırlı da olsa olumlu gelişmeler yaşanmaktadır.

Büyük sanayici üniversiteyi kendi araştırma ihtiyacı bakımından yetersiz bulmakta ve sık sık yabancı uzmana yönelmektedir. Sermaye, teknoloji ve yönetim açısından dışa bağımlı kuruluşlar yerli üniversite ve Ar-Ge kuruluşlarına yönelmek istememektedir. İşletmelerin %97 sini oluşturan küçük işletmeler ise ne kendileri Ar-Ge birimi kurabilmekte, ne de üniversiteden yeterince yararlanabilmektedir.

İki taraf birbirini yeterince tanımamaktadır. İş dünyasının hangi üniversitede ne yapıldığı konusunda bilgisi olmadığı gibi, üniversiteler de kendilerini yeterince tanıtamamaktadırlar. Organik ilişkiler zayıftır. Üniversitelerde üretilen bilgi, çoğu zaman teknolojiye dönüşmemektedir. Daha çok yayın bazında kalmakta ve akademik yükselmelerde kullanılmaktadır. Şu anda üniversitelerde, atıflar indeksine (citiation index) giren yayın yapılınca her şeyin hallolduğu şeklinde bir anlayış bulunmaktadır. Yani yayın yapmış olmak için yayın yapmak hedef haline gelmiştir. Oysa, bu çalışmaların gerçek üretkenliğe yönelmesi gerekmektedir. Üniversitelerdeki eğitim programları ile sanayiinin ihtiyaçları uyuşmamaktadır. Bir taraftan üniversiteli işsizler iş ararken, iş dünyası da nitelikli eleman bulamamaktan yakınmaktadır.

Rönesansa kadar uzanan, kullanımı olmayan toplumsal faydaya, üretime dönüşmeyen, bilim için bilim yaklaşımı dünyada giderek terk edilmektedir.

Devlet üniversitelerindeki arkaik mali yapı kaynakların kullanılması açısından sorunlar yaratmaktadır. Ayrıca bürokrasi, telif ve mülkiyet hakları sorunları da çözüm beklemektedir.

Sanayide de sanayi kültürü eksikliği gibi yapısal bir sorun bulunmaktadır. Yıllar boyu uygulanan kapalı ekonomi sanayiinin rekabetçi, yenilikçi ve mücadeleci bir yapı kazanmasını engellemiştir. İthal ikameci bir yaklaşım Ar-Ge gereksiniminin doğmasına set oluşturmuştur.

Özellikle 1980 sonrasında başlayan dışa açılma politikasıyla birlikte Türk iş adamı uluslararası pazarlarda sanayiinin kendi teknolojisini üretmeden rekabet üstünlüğünü kurmasının mümkün olmadığını öğrenmeye başlamıştır.

Neler yapılmalıdır?

Üniversitenin varlık envanteri ile sanayiinin ihtiyaç envanteri bir araya getirilmelidir. Üniversiteli işsizler sorununu çözmek için de üniversite ve iş dünyası bir araya gelerek ortak çalışma yürütmelidir.

Enstitülerdeki lisansüstü eğitim ve sürekli eğitim merkezlerindeki kısa süreli eğitim programlarıyla, seminer,panel ve konferanslarla iş dünyası üniversite kaynaşması sağlanmalıdır.Sanayicilerin bilgi ve deneyimlerini öğrencilere aktarmalarını sağlayıcı ortamlar hazırlanmalıdır.

Mali sistemlerinde yapılacak değişiklikle birlikte üniversiteler bilimsel araştırma yaparken devletten kaynak bekleyen kurumlar olmaktan çıkıp kaynak üreten kurumlar olmayı hedeflemelidirler. Döner sermaye sisteminin engelleyici durumuna çözüm bulunmalıdır.

Üniversitelerde patentlerin ve üretilen projelerin akademik yükseltme ve atama kriterlerinde, indekslere giren makalelerdeki gibi kayda değer yeri olmalıdır.

Doğru teşvik politikaları ile iş dünyası bilgi talebinde bulunmaya yönlendirilmeli, Ar-Ge'ye özendirilmelidir.

Toplum olarak daha çok gördüğüne inanan bir yapıya sahibiz. Bu nedenle güzel ve başarılı örneklerin çeşitli yollarla duyurulması sağlanmalıdır. Çağdaş ülkeler arasında yer almak istiyorsak bir an önce üniversite sanayi işbirliğini etkin bir biçimde gerçekleştirmek durumundayız.