”Üretim ve ihracatta düşük teknolojili ürünler egemen”

Bakan Ergün, Türkiye'nin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olmak istiyorsa, bilgiye, bilime, araştırmaya, yenilik yapmaya mecbur olduğunu söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'nin hem üretim hem ihracat yapısında düşük teknolojili ürünlerin egemen olduğunu belirterek, "Bu tablo mutlaka tersine dönmelidir" dedi.
Dünya genelinde üniversite sanayi ilişkisi ve işbirliğini takip eden IEEE kuruluşunun ODTÜ Öğrenci Kolu olan IEEE ODTÜ ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın düzenlediği, "Teknogirişim Zirvesi" ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezinde başladı.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 2023 yılına gelindiğinde dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olmak istiyorsa, bilgiye, bilime, araştırmaya, yenilik yapmaya mecbur olduğunu söyledi.
Bilgiyi üretmenin, bilgiye ulaşmaktan, bilgiyi takip etmekten daha önemli olduğunu ifade eden Ergün, üretilen bilgiyi kullanmanın, teknolojiyi transfer etmenin bir ülkenin standartlarını ancak belli bir noktaya kadar yükseltebileceğini, Türkiye gibi lider ülke olma potansiyeline sahip bir ülkenin kendi bilgi üretme mekanizmalarını bir an önce kurması gerektiğini dile getirdi.
Küreselleşmenin ve teknolojik ilerlemelerin ortaya çıkardığı yapının, her organizasyonu özellikle de işletmeleri yoğun ve dinamik bir rekabet ortamında yaşamaya zorladığına işaret eden Ergün, bu ortamda yeniliğin rekabet üstünlüğü elde etmenin temel kaynağını oluşturduğunu vurguladı.
"Mevcut durumdan sıyrılmanın, ön sıralara doğru bir hamle yapmanın yolu yenilikten geçiyor" diyen Ergün, şöyle devam etti:
"İşletmeler ya yenilikleri yakından takip ederek kendi yapılarına uygun biçimde adapte edecekler veya yenilikleri bizzat kendileri geliştirecekler.
Yenilik odaklı stratejiler, işletmenin varlığını koruması ve sürdürmesinde olduğu kadar, rekabet gücünü artırmasında da kilit rol oynuyorlar. Yenilikçiliğin en önemli aracı ise ar-ge çalışmalarıdır.
İşletmelerin kendilerini sürekli yeniden tanımlamaları, temel stratejilerini yeniden oluşturmaları, içinde bulundukları sektörü yeniden keşfetmeleri gerekir.
"Türkiye'nin Ar-Ge hassasiyeti arttı"
Son yıllarda Türkiye'de de ar-ge konusunda önemli bir hassasiyet oluştuğunu belirten Ergün, "2010 yılı için belirlenen 40 bin tam zaman eşdeğer araştırmacı hedefine 2006 yılında ulaştık. Şimdi de 2013 yılı için 150 bin tam zaman eşdeğer ar-ge personelimiz olacak. Yine 2013 yılı sonuna kadar, ar-ge harcamalarının GSYH'ye oranını yüzde 2'ye çıkaracağız" dedi.
Yürüttükleri San-Tez projesi, teknoparklar ve Tekno Girişim Sermayesi Destek Programı hakkında bilgi veren Ergün, temel stratejilerinin, orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payını artırmak, düşük teknolojili sektörlerde ise katma değeri yüksek ürünlere geçişi sağlamak olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin üretim yapısı içinde yüksek teknoloji ürünlerinin payının sadece yüzde 4,6, ihracat yapısı içindeki payının da yüzde 5,1 olduğuna dikkati çeken Ergün, "Ülkemizin hem üretim yapısında, hem de ihracat yapısında düşük teknolojili ürünlerin egemenliği mevcuttur. Bu tablo mutlaka tersine dönmelidir" diye konuştu.
Ergün, Türkiye eğer dünyada ilk 10'da yer alan bir küresel aktör olacaksa, toplam üretim içinde yüksek teknolojili ürün üretimini yüzde 20'ye çıkarmak zorunda olduğunu, bunun için de markalaşmaya, tasarım yapmaya, ar-ge çalışmalarına, inovasyona önem verilmesi gerektiğini kaydetti.